31 Mart yerel seçimleri, burjuva siyasetin ipliğini pazara çıkarmış durumda. Kuşkusuz bu duruma en büyük katkıyı Erdoğan yaptı. Kendisinin de içinde olduğu, hatta vücut bulmuş hali de diyebiliriz, karakterlerin aslında birer Zübük olduğunun altını çizerek seçimler yoluyla halkın nasıl aldatıldığını, Zübüklüklerle dolu bir sahnede “hangi Zübük olmalı” sorusuna yanıt arandığını itiraf etmiş oldu. Gazetemiz sayfalarında daha önce de dikkat çekmiştik: Siyaset sahnesinin her bir karakteri adeta edebi dokunuşlarla yaratılmış gibidir. Her birinin hayat hikâyesinden değil sadece belli bir seçim sürecinden dahi türlü türlü parodiler üretilebilir -ki bunu yapanlar var!- Ne kadar absürt karakter varsa burjuva siyasetinin önemli bir figürü olarak meydanlarda boy gösteriyor. Bunları kitap sayfalarında görmek için sanırız sanat alanında bir özgürleşme atılımına gereksinim var… Tüm bu karakterlerin ortalıkta cirit atıyor olması insana “eğlenceli, gülmeceli bir hayat sahnesini bedava izliyormuş hissi veriyor bazen. “Bu kadarı da fazla” dediğimiz zamanlar az değil, ama ne yazık ki tüm bu kifayetsizler yoksul halkın başına musallat olmuşlar.
Geçtiğimiz günlerde Erdoğan “Zübük” hatırlatması yaparak bizi aslında burjuva-feodal siyasetin hali pürmelaline uyandırdı ya da sahnedeki oyunun bildiğimiz, daha önce okuduğumuz, filmini izlediğimiz kahramanlarını bize hatırlattı. Herkesin malumu Zübük karakteri Aziz Nesin edebiyatının unutulmaz öykülerinin baş kahramanıdır. Hayata toplumsal gerçekçilik açısından bakan Aziz Nesin aynı zamanda bir uyandırıcıdır, sanatı toplum için yapan bir ustadır. Zübük de kelimenin gerçek anlamıyla toplumsal yaşamdan esinlenilerek literatüre kazandırılan bir karakterdir. Kuşkusuz bahsedilen tek bir şahıs değildir. Bir karakter tanımıdır. Bir anlamda “Zübüklük” diye tasvir edilen şey siyasete damgasını vuran, dahası hâkim sınıfların politika yürütme tarzıdır.
Tıpkı Oblomov gibi Zübük de dönem karakteridir. Bununla birlikte Zübük burjuva siyasetin taşradaki uzantısı, dahası onun feodal dayanağıdır. Burjuva ikiyüzlülüğünün taşra uyanıklılığıyla harmanlanmasının ürünü olan Zübük yabancısı olmadığımız, bugünkü seçim sahnesinde halkımızdan oy isteyenlerin adıdır.
Zübük’ün sözlük anlamı burjuva-feodal siyasetin özetidir. “Kendi çıkarları için her yolu mübah sayan, sözünde durmayan, üçkâğıtçı, egoist, düzenbaz, ahlaksız, palavracı kişi”lere denir. Yani ne kadar olumsuz sıfat varsa hepsini temsil eder. Bu kapsayıcılık burjuva-feodal siyasetin fıtratında vardır. Hâkim sınıflar yönetme erkine sahip olabilmek için her yolu mübah sayarlar. Kitleleri maniple etmek için hiç çekinmeden dahası olağanmış gibi yalana başvururlar.
Düşünsenize bu içerikteki bir sözcük, üstelik Aziz Nesin gibi bir ateisti, toplumsal gerçekçi bir sanatçıyı, demokratik duruşu ile egemenlere kafa tutabilmiş bir yazarı hatırlatmak pahasına başta Erdoğan olmak üzere ilgililer tarafından birbirlerine karşı rahatlıkla ifade edilebiliyor. Hepsi bir doğruda uzlaşıyor, çünkü ilk defa hepsi doğru söylüyor. Evet rahatlıkla yüzlerine vurabiliriz doğrularını: hepiniz Zübüksünüz!
Burjuva siyasetin Zübük ajandasını oluşturabiliriz. Tabii ki Zübüklerin tam sıralı listesini yapmak mümkün değil. Kuşkusuz herkesin gönlünden geçen isimler vardır. Son dönemin popüler Zübüklerini not düşmekte fayda var. Diğer Zübüklerin alınganlık göstermeyeceğini umuyoruz!
Mal varlığı tartışmaları ile gündeme gelen Turgut Altınok “hepsi Allah’ın, biz emanetçisiyiz” diyerek mutat bir performans sergileyip insanlarla alay edebilme cüretini göstermiştir. Yoksul halka her fırsatta takvayı salık verenler söz konusu kendileri olduğunda her şeyi mübah sayarlar. Halka haram olan kendilerine helaldir. Bu bir Zübük pervasızlığıdır. Altınok’un rahatlığı aynı zamanda tecrübeli bir Zübük olmasındandır. Gözümüzün içine baka baka ve inanılmadığını da bilerek yalan söylemek bunlar için büyük bir marifettir!
Zübükler sadece siyasal iktidarda temsil olunmazlar, hâkim sınıfların muhalefet ayağında da kaçınılmaz olarak Zübüklükler sergilenir. Muhalefet de Zübük siyasetinden beslenir; yönetme erkine hangi hâkim sınıf kliğinin egemen olacağı tam da halkın aldatılmasına dayanır. Vaat denilen şeylerin çoğunun aslında birer yalan olduğunu herkes bilir. Ama herkesin de can kulağı ile dinlemesi istenir. Yani Zübüklük de maharet ister!
Burcu Köksal’ı herkes hatırlayacaktır. Kürt düşmanlığı yaparak oy isteyen Köksal kanlı dişleriyle hırladığında onu duymazlıktan gelen CHP Genel Başkanı Özgür Özel sonrasında “dil sürçmesi” ya da “bağlamından koparılmış, yanlış anlamlar yüklenmiş” diyecek; ama Köksal Genel Başkanı’nı yalanlamaktan geri durmayacak, sadece buna rakipleri tarafından mecbur bırakıldığını açıklayacaktı. Kılıçdaroğlu adaylığını açıkladığında hüngür hüngür ağlayanların başında gelen Özel bu kez pişkinlikte öne çıkmıştı! Sonrası ise malum… Yani ikiyüzlülük Zübükler için çok olağandır. Muhalefetin çapsız lideri olarak Özel, başkanlık ömrünün uzun olmayacağının işaretini veriyor.
İktidarın İstanbul adayı Kurum, beceriksiz bir yalancı olarak düşük profil sergileyip suratına iliştirdiği pişkince gülümseme ile meydanlarda boy gösteriyor. Rakibi İmamoğlu ise her yolu mübah sayan bir anlayışı düstur edinerek yolunda emin adımlarla ilerliyor. Kurum bakanlık dönemindeki performansı ile gönülleri çelerken İmamoğlu karşısında ağzından çıkanı kulağı duymayan edasıyla her gün yeni gafa imza atıp Erdoğan’ın gölgesine sığınarak yol almaya çalışıyor. İmamoğlu’nun ise Zübüklüğün hakkını vereceğinden kimsenin şüphesi olmasın.
Zübüklükten söz edilecekse Soylu’nun adını anmadan geçmek olmaz. Sanırız herkesin ortaklaşacağı isimlerden biri de Soylu olacaktır.
Zübüklüğün özelliklerinden biri de karaktersizliği karakter olarak taşımalarıdır. Bir zamanların “Popstar”ı Bayhan’ı manşet yapan mizah dergisi Leman’daki karikatür aklımıza geliyor: Gazeteciler Bayhan’a “Bu duruşunuzu neye borçlusunuz” diye sorar ve Bayhan “Sizin duruşsuzluğunuza” der! Bakın Zübük’ün anlamına aslında yapılan tam bir karaktersizlik tanımıdır. Emin olun bu sözler Soylu için övgüdür. Soylu bu özelliklerin hepsini kendinde cisimleştirmekle yetinmediği gibi bu özelliklerin hepsi Soylu’ya cuk diye de oturmuştur.
Kuşkusuz Zübüklüğün günümüzdeki en iyi temsilcisi Erdoğan’dır. Zübük karakterine içkin olan ne varsa, hatta fazlasıyla, kendinde ete kemiğe bürüyen bir karakter olarak takdiri hak ediyor diyebiliriz! Erdoğan’ı diğer tüm Zübüklerden ayıran hep bir adım ilerde olması yani Zübük cesaretini en iyi şekilde temsil etmesidir. Zübük cesaretini hâkim olanın, daha doğrusu efendilerince iktidarı için yol verilmiş ve destekleniyor olanın pervasızlığı diye de tanımlayabiliriz. Diploma tartışmaları hatırlanacaktır. Akademik kariyerine kanıt sunamayan Erdoğan kariyerine fahri doktora belgeleri ile devam etmekte diğer bir ifade ile Zübük siyasetinin hakkını vermektedir.
Düzen içi siyasetin çapsızlığı ya da bu kadar absürt karakterin bu kadar doğal bir şekilde kendine yer bulabilmesi tesadüfi olmasa gerek. Doğrudur, kriz koşulları popülist siyaseti ve bu siyasete uygun düşen uçuk karakterleri olağanlaştırabiliyor. Ama ülkemiz açısından farklı bir durum söz konusu. Çapsızlık burjuva siyasetin mottosu adeta. Bu gerçeklik burjuva-feodal siyasete içkin bir özellik olarak da tanımlanabilir. Dikkat edilsin bu şahısların hepsi devletin karakteri ile de örtüşüyor. Devletin niteliğini kendi karakterlerinde cisimleştiriyorlar. Sadece iyi birer yalancı değiller. İnsanların duygularını sömürmekte usta oldukları gibi iyi birer tüccardırlar. Yoksulluğu hep halka reva görürken mal mülkü kısacası zevküsefayı kendilerine layık görüyorlar.
Burjuva-feodal siyasetin fıtratında Zübüklük olabilir; fakat yoksul, emekçi halkın çıkarlarını hiçbir şekilde temsil etmeyen Zübükler halkın kaderi değildir, olamaz.