HABER MERKEZİ- Geçtiğimiz yılın başında çıkarılan torba yasa ile Mera Kanunu’nda değişikliğe gidilerek meraların vasfının değiştirme yetkisi valilere verilmişti. Kırklareli Valiliği İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün yayınladığı genelgeyle köylünün ortak kullanım alanı olan mera, kışlak ve yaylaklarda hayvan otlatanlardan hayvan başına para alınacağını duyurması tartışmalara yol açtı.
Meralarda otlatılan büyükbaş hayvan için 10 lira, küçükbaş hayvan içinse 2.25 lira ücret ödeneceği ve belirtilen sayıdan daha fazla hayvan otlatanlara, sınırı aşan her hayvan için ücretin 3 katı cezai işlem uygulanacağı bildirildi.
‘MERA TALANI ve HAYVANLARIN BESLENME KRİZİ’
Mera kanunundaki değişikliklerle ilgili olarak TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi adına Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kapıkıran bir basın açıklaması yayınladı. “Mera Talanı ve Hayvanlarımızın Beslenme Krizi” başlıklı açıklamada, ekolojik dengenin hayati önemine duyarsız, yalnızca daha yüksek kâr odaklı, ekosistemin bütünlüğünü gözetmeyen, doğayı mülkleştiren, metalaştıran, ticarileştiren neoliberalizmin ekonomik, politik, sosyal ve kültürel baskısı altında yabanıl dünyada yıkımın, binyıllardır ürünleriyle hayvansal protein ihtiyacımızı karşılayan hayvanlar için de beslenme ve açlık riski oluşturduğu belirtildi.
“Tarım ürünleri ticaretini elinde bulunduran küresel güçler ve yerli uzantıları hiçbir yerel, ekolojik ve sosyolojik kaygı taşımadan sürdürülebilirlik makyajı altında tarım alanlarına müdahalelerini sürdürmektedirler.” denilen açıklamada şu vurgular öne çıktı:
“Mera, yaylak ve kışlaklar ile umuma ait çayır ve otlak alanları, hayvan otlatılmasının yanında biyolojik çeşitlilik ve gen kaynağıdır. Sera gazları emisyonunun tutulumu, toprak ve su muhafazası, erozyonu önleme gibi dünyanın varoluşsal sorunlarının giderilmesinde çok büyük değere sahiptir.”
‘MERALAR 1940’LARDAN BUGÜNE 44,2 MİLYON HEKTARDAN 14,6 MİLYON HEKTARA GERİLEDİ’
“Türkiye, 1940’lı yıllarda 44,2 milyon hektar mera varlığına sahipken, müstakil bir mera kanunu olmaması, bakım ve korumalarının yapılmaması, kullanıcılarına yetki ve sorumluluk verilmemesi, bitkisel ve hayvansal üretimde istenilen verimliliğin temin edilememesi, destek primi uygulanmaması ve köyden kente göçle birlikte atıl durumda bırakılan meraların, plansız kentleşme ve sanayileşme uğruna amaç dışı kullanılmaları nedenleriyle TÜİK 2001 tarım sayımına göre 14,6 milyon hektara gerilemiş ve verim azalmıştır.
2001 yılından bugüne başkaca tarım sayımı yapılmadığından mera kayıpları bilinmemekle beraber uzmanlar 11,2 milyon hektara gerilediğini ifade etmektedirler. Bu rakamlar 33 milyon hektar mera arazisinin kaybedildiğini göstermektedir. Islah edilmiş haliyle ve yılda 180 gün hesabı ile büyükbaş hayvan beslenme birimi bakımından 16,5 milyon büyükbaş hayvanın veya 165 milyon küçükbaş hayvanın maliyetsiz beslenebilme olanakları kaybedilmiştir.”
‘KÜRESEL TARIM LOBİLERİNİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRÜLÜYOR’
“Bazı olumlu hükümlerine rağmen, kanunun 12. maddesinde belirtilen uzun süreli mera kiralamaları, meraların idam fermanını yazan 14. madde ile yürütülen tahsis amacı değişikliği uygulamaları, günlük siyasi kazançlar uğruna uygulanmayan, mera işgal ve tecavüzlerinin sonlandırılmasını sağlayacak 19. madde hükümleri, 26. madde ile kullanıcılara yüklenen otlatma bedelleri, Demokles’in kılıcı gibi çiftçinin sırtına indirilen 27. madde yaptırımları, mera yönetiminin ve hayvancılığın sorunlarını çözmek yerine küresel tarım lobilerinin ekmeğine yağ sürmektedir.
12. maddede belirtilen uzun süreli mera kiralamaları her ne kadar ihtiyaç fazlası meraların değerlendirilmesi, atıl durumdaki bozuk meraların bakım ve ıslahlarının yapılarak çiftçiye kazandırılması gibi gözükse de köy bütünlüğüne müdahale içermektedir. Köy hayvan varlığını, köy mera varlığına göre düzenlemek yerine köyün kamu orta malının, kollektif kullanım hakkının başka kişi ve kuruluşlara verilmesi sosyal ve ekonomik sorunlara neden olmaktadır. Ekonomik olarak güçlü kiracı işletmeler eşit olmayan rekabet koşulları nedeniyle küçük aile işletmelerini yok ederek kendi işçileri haline getirmekte, giderek köy arazilerini de ele geçirerek haksız zenginleşme sağlamaktadırlar. Yöresel değerlerin, yerel tecrübe ve kültürel çeşitlilik baskı altına alındığından çok renkli kır bütünlüğü bozulmaktadır.”
‘YÜKSEK MALİYETLERE KARŞI MERALAR EN DÜŞÜK YEM KAYNAKLARIDIR’
‘”Çiftçilerimizin kullandığı tarımsal girdi maliyetlerinin yüksek olması, 2006 yılında yayınlanan tarım kanununda öngörülen tarımsal desteklerin yetersizliğine rağmen yarıdan azının ödenmiş olması, çiftçi fiyatları ile raftaki ürün fiyatları arasındaki makasın çok açık olması, girdi maliyetlerinde ki vergi yükü, birçok üründe alım garantisi olmaması, pazarlama sorunları, ithalat baskısı gibi nedenlerle ağır yükler altında hayvancılık yapan çiftçilere mera otlatma bedelleri de ek bir yük getirmektedir.”
‘PANDEMİ NEDENİYLE GIDA KRİZİ YAŞANABİLİR’
“İçinde bulunduğumuz koronavirüs pandemi süreci ve sonrasında beklenen tarım ürünleri üretimindeki düşüş ile gıda krizi yaşanabileceği FAO tarafından da öngörülmektedir. Ülkemiz birçok tarımsal üründe olduğu gibi ette de ithalata bağımlı hale getirilmiştir.”
“Halkın, uluslararası hayvansal ürün arzında yaşanması muhtemel kısıtlamalar nedeniyle oluşacak krizden etkilenmemesi için maliyeti en düşük yem kaynağı olan meraların kaybedilenlerini tekrar kazanmak, olanların ıslahını yaparak ot verimi ve kalitesini artırmak, herhangi bir nedenle yeni kayıplara izin vermemek gerekmektedir.”
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin açıklamasında son olarak meraların katkı payı alınarak değil gerçek kullanıcısı örgütlü çiftçinin kontrolüne verilerek korunabileceği ve geliştirilebileceği vurgulandı.