TC’nin Kürt ulusal mücadelesini ve onun askeri gücünü tümden imha üzerine inşa ettiği topyekûn saldırıları sürüyor. Irak Kürdistanı’nda bulunan ve Zînî Wertê (Wertê Tepesi) olarak adlandırılan bölgede gelişen durum ciddi tartışmaları beraberinde getirirken, yeni çatışmaların ve pozisyonların yaşanması ihtimali üzerinde duruluyor.
KDP’nin (Kürdistan Demokrat Partisi) COVID-19 krizini gerekçe göstererek 15 Nisan’da 450 kişilik özel donanımlı Peşmerge gücünü alanda konuşlandırdığı tarihten bugüne bölgede herhangi bir değişiklik söz konusu olmazken yaşanan gelişmenin ardından başta PKK, YNK ve Goran Hareketi olmak üzere Irak Kürdistanı’nda bulunan birçok siyasi parti ve örgütten sert tepkiler yükseldi. Yaşanan gelişmeyi TC’nin kirli bir oyunu olarak niteleyen güçler bu girişimin büyük bir brakujîye sebep olabileceğini vurgulayarak bu işgal ve tasfiye planını boşa çıkarma çağrısı yaptı.
Peki TC’nin Rojava işgali sonrası Kürt siyasi örgütleri arasında yükselen ‘ulusal birlik’ tartışmaları ve çalışmaları sürerken, KDP’nin bu hamlesi neyin nesiydi? Kuşkusuz bu sorunun cevabı Zînî Wertê’nin stratejik açıdan bulunduğu konum ve TC’nin bölgedeki işgal planları ile ilintili. Wertê Tepesi, Irak Kürdistanı’nın dağlık kesimlerinin en stratejik alanlarından biri olarak biliniyor. Rewanduz’dan Diyana’ya, oradan da Hiran Ovası’na açılıyor. Balisa Vadisi’nden Şaklavaya, Sefin dağına, yani Hewlêr’e, oradan Kandil’e Marado’ya, oradan Asos’a, Şarbajêr’e, Sülemaniye’ye dek ulaşıyor. Wertê Tepesi için Irak Kürdistanı’nın birçok yerine geçişin kesiştiği bir nokta denilebilir. Tepe Güney Savaşı sonrası 1998’de yapılan anlaşma ile YNK’ye (Kürdistan Yurtseverler Birliği) devredilmesine rağmen PKK’nin fiili denetim sağladığı bir alan. Bu anlamıyla KDP’nin alana güç kaydırmış olmasını ve giriştiği vekil işgalciliği tüm bu dengeler içerisinde salgın önlemi olarak okumak saflık olacaktır. Hele de Bradostlar’dan Behdinan’a uzanan alanda birçok tepe KDP eliyle TC’ye üs bölgesi olarak takdim edilirken bu gelişmenin rutin salgın önlemi olmadığı açık.
Son süreçte TC’nin Irak Kürdistanı’nda PKK’ye ve kadrolarına yönelik gerçekleştirdiği nokta operasyonlarının arka planında KDP’nin istihbarat ve lojistik desteğiyle birlikte düşünüldüğünde büyük oyunun bir hamlesi olarak durumu değerlendirmek kaçınılmaz oluyor. KDP’nin önderliğinin TC ile ekonomik-siyasi ilişkileri, PKK’ye düşmanlığı ile birleştiğinde tehlikeli bir oyun içine girdiğini söylemek mümkündür.
TC’nin bölgeyi işgal planını Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi Başkanı Fahrettin Altun’un kuruculuğunu yaptığı SETA’nın raporlarından da görmek mümkün. Söz konusu raporda Zaxo’dan Süleymaniye’ye bağlı Cwarta köyüne kadar askeri olarak ilerleyip oradan bir sınır kapısı açılmasının planlandığı açık bir biçimde ifade edilmişti.
KCK Yürütme Konseyi üyesi Duran Kalkan KDP’nin bölgeyi denetim altına alması sonucu yaptığı açıklamada, “Bunu PKK kabul etmez, buna karşı savaşır, her şeyi de göze alır, herkes bilsin. Tüm Kürt yurtseverleri, aydınları, Güney Kürdistan halkı görmeli, suç PKK’de değildir, PKK’ye dönük bir saldırı yapılmıştır. Boş yere gelinmemiştir. Orası PKK denetiminde bir alan. KDP ile hiç alakası yok” diyerek açıktan savaş durumunu ilan etmişti. TC’nin bölgedeki savaş planlarıyla paralel gelişen bu fiilin KUH açısından somut ‘işgal’ olarak algılandığını söylemek mümkün. Çünkü uzunca bir süredir Irak Kürdistanı’nda yayılmasını sürdüren TC işgalciliğinin kalıcılaşarak geliştiği ve KUH nezdinde tehdit oluşturduğu bir durum söz konusudur. PKK çağrıları karşısında geri adım atmayan KDP güçleri karşısında bölgeye PKK gerillaları konuşlanmış TC tarafından havadan yapılan saldırıda 3 savaşçı şehit düşmüştü. Söz konusu saldırının istihbaratının TC’ye Parastın tarafından verilmiş olması yaşanan ihaneti gözler önüne sermektedir.
KDP’NİN TARİHSEL İHANET ÇİZGİSİ VE PEKİŞEN TC-KDP İLİŞKİLERİ
Rojava’daki Kürt ulusal kazanımlarının TC işgalciliği ile gaspına karşı ulusal birlik mesajları ve çalışmaları sürerken KDP’nin Zînî Wertê’de giriştiği TC vekil işgalciliğinin nedeni sorusunun cevabı kuşkusuz KDP’nin tarihsel genlerinde gizli. Dr. Şiwan’ların MİT-KDP eliyle katledilmesinden Güney savaşına uzanan bu ihanet çizgisinin nedeni Türk devleti-KDP arasında yıllara uzanan derin askeri, ekonomik ve siyasi ilişkilerdir. Bu ilişkiler 1970’li yıllara dayanan petrol-doğalgaz anlaşmalarından bugünkü askeri ilişkilere pekişerek Kürt ulusal mücadelesine ihanet temelinde gelişmiştir.
TC’nin KDP’nin etkili olduğu bölgelerde 20’den fazla askeri üssü bulunuyor. Asimilasyon merkezi haline getirdiği okulları da bunun cabası. 1997’den beri eğitim merkezleri katlanarak arttı. Irkçı-şoven Türk dizileri düzenli yayımlanıyor. Parastın ve MİT ortaklığı ile onlarca operasyon yapıldı, Türk istihbaratı Irak Kürdistanı’nda deyim yerindeyse cirit atmaktadır. Bu gelişmeler ve grift ilişki ağı, iki taraf arasındaki ilişkilerin çok yönlü geliştiğinin göstergesi.
İHANETE KARŞI BERİTANLAŞARAK DİRENME!
AKP-MHP faşist ortaklığının ‘Kandil’e gireceğiz, terörü ininde bitireceğiz’ hamasetlerinin üzerine oturan bu hamle Kandil’i TC’nin denetimine açma Kürt ulusal mücadelesini tasfiye etme ve boğma hazırlıklarının bir parçası gibi okunabilir. Çünkü söz konusu bölge PKK’nin Gare, Behdinan, Xinere ve Xakurke gibi gerilla üslenim alanlarını birbirine bağlayan bir geçiş bölgesi ve oldukça stratejik. Bahar aylarının gelişiyle birlikte Türkiye Kürdistanı da dahil gerilla üslenim alanlarının hemen hepsine operasyonlar gerçekleştiren TC bu kez gözlerini ‘yükseklere’ dikmiş gerici ittifaklarla oluşacak işgallerle Kandil’e girmeyi hedefine koymuştur. Maxmur’dan Şengal’e KUH’un son yıllarda kazanım elde ettiği bir çok alan faşist diktatörlüğün yoğun saldırısı altındadır.
İçerisinde bulunduğu konsantre krizi aşma adına hudutsuz saldırganlık saikiyle hareket eden Türk hakim sınıflarının bu saldırıları karşısında KUH direnme kararlılığını ilk günlerde takındığı ‘tereddütsüz savaşırız’ açıklaması ile göstermiştir. Kuşkusuz bu kararlılık ve teslim olmama, ihanet karşısında teslim olmaktansa onurlu bir ölümü seçen Beritan’dan bugüne uzanan bir direniş tarihinden gelmektedir. Beritan’ın bu kararlılığı 15 Nisan’da Zînî Wertê’de şehit düşen Tekmil, Xebat ve Hekim’in direnişleriyle büyümüştür. Faşist işgalciler ve onun basit maşası olarak işlevlenmeye çalışan KDP gericiliği elbette kaybetmeye mahkum olacaktır. Zira direniş teslimiyete galebe çalacaktır.
*Brakujî: Kardeş kavgası yani Kürt’ün Kürt’le savaşı. PKK ile bugünkü Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni (KBY) paylaşan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) arasında 1990’ların sonuna kadar yaşanan savaşlar Kürtlerin kara tarihi olarak anılıyor.