Birlik gereksinimi ve birlik için çaba bütün devrimlerin temelidir; Ne devrimci güçlerin zayıflığı ne de bir faşist odağın yoğun, artan, hatta pervasızlaşan saldırısı birlik gereksiniminin temeli olarak konu edilebilir. Bu ikisi ve daha başka birçok neden birliği tetikleyebilir veya birliği gündeme getirebilir; ama devrim gibi bir stratejik planı, en azından amacı olanlar için birlik baştan sona sağlanması gereken büyük kitle hareketinin kendisidir.
Böyle olduğu için de yapmakta olduğumuz tartışmanın veya içinde olduğumuz arayışın temel sorununun kitle hareketinin kavranması ve devrime yönlendirilmesi olduğu saptanmalıdır. Bir önceki sayımızda BMG’nin, oluşmasının gerekçesi olduğu halde kitlesel hareketle olan ilişkileri tartışmadığını vurgulamıştık. Sadece “tarihsel koşulların içerdiği bir çağrı”ya kulak verilip birliğe karar verildiğini açıkladığını söyledik. Bu, birliğin niteliğini -bir tanım gerekirse eğer, yüzeyselliğini göstermektedir. Elbette bir araya gelmek için her zaman niteliği güçlü bir yaklaşım veya ortaklık gerekmez; buna karşın niteliği güçlü bir birliktelik için adım atıldığı ileri sürüldüğünde bakacağımız şey açıktır; Kitlelerin hareketliliği birliğin hem odağı hem de amacı olmalıdır ki biz o birliğin devrim yolunda anlamlı bir adım olduğunu teslim edelim.
Lenin bize politikanın kitlelerle yapılmasını öğütlemiştir. Kitlelere rağmen ve dışarıdan dayatılan politika ne kadar radikal olursa olsun veya ne kadar cüretli görünürse görünsün amacına kavuşma şansına sahip olamaz. Ancak kitlelerle yapılan, başka bir ifadeyle tüm bir toplumsal yapı bilinerek, sınıfların karşılıklı konumlanışları kavranarak, incelenerek belirlenen, ama nihayetinde kitlelerin içinde ve onlarla gerçekleştirilebilir politikaların amaca uygun gerçekleşmesi olanağı vardır. Kendimizi de soyutlamadan, devrimci harekete uzun zamandır yanlış bir politika tarzının egemen olduğundan söz ettiğimiz biliniyor. Bunun en görünen özelliği kitlelere rağmen “devrimci” politikadan söz etmeye neden olmasıdır; diğer bir özelliği güçlü ama yanlış ya da farklı politikanın, dolayısıyla akımların etkisiyle hareket etmekle sonuçlanmasıdır. Bundan ötürü hareketler kendi çizgilerini, temel politikalarını ihmal ederek, hatta belki de unutarak birleşmeyi bir ilerleme, bir kazanım veya olgunluk belirtisi sayıyorlar! Oysa olgunlaşma kitlelerle yapılan politikanın güçlenmesindedir; kitlelerin politik olarak değiştirilmesinde ve değişmesindedir. Bunu içermeyen birleşmelerin bir olgunluk içerdiği iddiası kendinden menkul, tartışmalı ve çoğunlukla da ciddiye alınmaz bir iddiadır.
KİTLE HAREKETİNE ÖNDERLİK VE EYLEMDE BİRLİK
Kitlelerin kendiliğinden eylemine, hareketine önderliği ciddiye alan bir yaklaşım içinde eylemde birlik için söylediğimiz ilk şey şudur: kitleler devrimci hareketin varlığından dahi bihaber dağınık ama sürekli, esas olarak birleşmekten aciz ama buna gereksinim duyduğunu sürekli gösteren, dayanışmaya kesin bir yönelim göstermekle beraber bunun hemen hiçbir biçimini ortaya koyamayan bir durumdadır. Kitlelerin bu durumuna göre bizim ilk işimiz kitlelerin bu gereksinimini anlayan ve buna göre hareket eden bir yol ortaya koymak olmalıdır. BMG’nin açıklamasında buna dair bir tespit veya politika göremiyoruz. Dahası burada bir sorun olduğuna işaret eden “belirli” ve hatta sorunlu örgütlerle bir araya gelen, bunun ortaya çıkardığı darlığı öngörmeyen, kitle eylemlerinin dışında yer alma gerçekliğini “kitlelerin çağrısına kulak verme cüreti” ile perdeleyen BMG tam da bu varoluşu ile birliğe karşıt bir özellik göstermektedir. Kuşkusuz halkın, devrim için büyük birliği içeren hareketi bu veya benzeri bir oluşuma ne bağlıdır ne de bunlar tarafından belirlenebilir. Fakat bu gibi oluşumlar eğer doğru inceleme tarzına sahipsek gerçeği kavramamızda bize yardımcı olacaktır.
Kitlelerin eylemini, genel olarak kitle hareketlerini temel aldığımızda birlik için gerçek bir zeminde tartışmalar yakalayabiliriz. Şöyle de ifade etmek olanaklıdır bunu: halk kitlelerinin birlik için eyleminin gerçekliğini kavradıkça biz, yani birlik için çabalayanlar birliği de gerçekliğe yakın kurgulayabilir, anlayabilir, hal yoluna koyabiliriz.
Devrimci politika objektif koşullarda, toplumsal durum, tüm sınıfların karşılıklı konumlanış ve ilişkileri kavranabildiği ölçüde ama her zaman kitlelerin devrimci eğilimi, hareketi doğrultusunda belirlenir ya da ancak böyle belirlenebilir. Devrimci hareketlerin birliğinin de kitlelerin devrimci eğilimi doğrultusunda şekillendirilmesi devrimci politikanın gereğidir. Bu temelde ele alındığında ve incelendiğinde mevcut birliğin yüzeysel olduğu kabul edilmelidir. Önerdiğimiz de bu durumun karşıtı olarak kitlelerin devrimci eğilimine, yönelimine, eylemine dayanan birlikte hareket, dolayısıyla eyleme dayalı ve eylemlerle belirlenmiş birliklerdir. Eylemde birlik politikasının temel mekanizması bu ilişkiyi kurmakla oluşturulur. Somut hedefler belirlemek dediğimiz de kitlelerin sürekli devrimci eğiliminin gene sürekli incelenmesini gerektirir. Bu inceleme baştan belirlenmiş bir “birleşik mücadele” tanımına girmez; her bir inceleme kendi başına olası eylem biçimini de kapsamak üzere gündemdeki mücadelenin biçimini belirleme amacını içerir. Bu nedenle kitlelerin dışındaki birlikler, dolayısıyla örgütler arası birlikler kitlelerin sürekli devrimci eğiliminden değil kendi eğilimlerinden, çoğunlukla sübjektif olan, örnekte görüldüğü gibi gerçekliği tartışmalı ve amacı varlığını aşan bir “duyarlılık” ile belirlenen politikalardan mustariptir. Bu birlikler, olanaksız veya anlamsız olmamakla birlikte bir komünist hareket eğilimi değildirler. Çünkü komünist hareketin genel eğilimi belli bir sınıfın, işçi sınıfının çıkarlarına, dolayısıyla genel eğilimine dayanır; ancak bu vesileyle devrimden çıkarı olan diğer sınıfların da birliğini içerir. Bu yüzden her biri kendini “devrimin partisi” olarak tanımlayan hareketler bir araya gelip bir tür devrim tanımı olan “birleşik mücadele”yi örmeye kalkıştıklarında mücadeleyi kitlelerin dışında düşündüklerini ortaya koymuş oluyorlar. Oysa bu örgütlerin kitlelerin devrimci eğilimine ve eylemlerine dayanan eylem birlikleri yapmaları her zaman olanaklı ve hatta gerçekçidir. Biz tüm bu hareketlere kitlelerin devrimci eğilimine ve eylemlerine dayanan somut eylem birlikleri yapmalarını öneriyoruz. İşçi grevlerine, tarım emekçilerinin, üreticilerin, genel olarak köylülerin feodal ilişkilere dayanan komprador-bürokrat yağmacı ekonomi politikalarına karşı örgütsüz ve bu nedenle de çaresiz eylemlerine, öğrencilerin demokratik ve özerk üniversite, iş güvenceli ve parasız-bilimsel eğitim-öğretim istemlerine, Kürt ulusunun demokratik hareketine, kadınların devrimci-demokratik çalışmalarına vb. dayanan birlikler devrimci hareketlerin bütün çalışmalarını ve ortaklıklarını içeren özellikleriyle uyumlu olduğu için hem olanaklı hem de günümüzün birlik gereksiniminin karşılığıdır. Bu gereksinim her zaman vardı. Ne var ki birlik amacı ya dar grupçuluk nedeniyle ya da amacı aşan biçimcilik nedeniyle neredeyse hiçbir zaman karşılanmadı. Tüm bunların ardındaki neden devrimin ancak kitlelerin eseri olan büyük bir eylem olduğu gerçeğinin kavranamaması vardır. Bugün geniş kitlelerde değil sadece devrimci hareketlerin çevre ve çeperinde bile çok sık rastlanan umutsuzluk, güvensizlik kitlelerle devrim arasında kurulamayan doğru ilişkinin yokluğuna dayanmaktadır. Bunu içtenlikle ortaya koymayan veya bir ilk adım olarak görmeye çalışmayan, buna niyetlenmeyen bir hareket asla “devrim için birlik”çi olmayı başaramaz.
Kitlelerin devrimci eğilimini saptamak ve birliği bu eğilime dayandırmak hiç kuşkusuz kolay bir iş değildir. Hatta eleştirdiğimiz birlikten daha zor ve yorucudur. Ne var ki devrim için birliğin zemini de bundan başkası değildir.
İLKELERE DAYANAN EYLEM BİRLİKLERİ
Kitlelerle ilişkileri içeren ve kitle eylemlerine, hareketine yönelen birliklerin temel özelliği “eylemde birlik” temel anlayışına dayanmasıdır. Bu da bir program gerektirmez, ama ilkeleri şart koşar. Birlik için zemin olan hareketin, eylemin çerçevesine uyma ilkesi bu ilklerin temelidir. Hiçbir devrimci hareket kendi varlığını ilgili eylemin veya hareketin üzerinde, onu belirlemiş olan bir güç olarak tanımlamamalıdır. Dolayısıyla kitle eylemi devrimci hareketlerin birliğinin çerçevesini belirleyen temel unsur olmalıdır. Eyleme zarar vermemek, hatta eylemi güçlendirmek, onunla dayanışmak, ondaki devrimci özü açığa çıkarmak ve birliği de bu özle ilişkili olarak sürdürmek bu temel unsurdan kaynaklanan ilkelerdir. Bu ilkeler aynı zamanda kitlelere dönük çalışmaların da karakteridir. Amaç kitlelerin eylemlerini birleştirmektir; dolayısıyla eyleme zarar vermemek, hatta güçlendirmek, dayanışmayı örgütlemek, farklı eylemlerdeki aynı özü açığa çıkarmak ve bu öze dayalı sürekli harekete odaklanmak kitlelerin eyleminde içerilidir. Doğru ilişki bu içeriği gerçekliğe dönüştürür. Hatta şunu söylemeliyiz ki şimdiye kadarki birlikte eylemlerin en uzun sürelileri ve en etkilileri bu türdendir. Cumartesi Annelerinin sabır çatlatan hareketi, 1 Mayıs büyük kitle toplantıları, Newroz ateşi ile birleşen Mart eylemleri vs. Bunların her biri eylemde birlik politikasının neredeyse kendiliğinden, rutin biçimidir. Öyle ki eylemlerin kendileri örgütlere rağmen uyulması zorunlu birlik çağrısı/talimatı gibidir. Son mart etkinliği örneğin BMG’ye rağmen eylemde birlik siyasetinin gerçekleşmesidir. Görece kitlelerin varlığına dayanan ve o ölçüde kitlelerin eğilimini yansıtan bu etkinlik zorunlu birlik biçimi hakkında doğru ipuçları vermiştir.
Yüzü kitlelere dönük birlik politikası kitlelerin eylemlerini temel alan birlik arayışının kaçınılmaz sonucudur. Bu da bize her hareketin kendi varoluşunda içerili kitle politikasındaki özgün propagandası hakkındaki ilkeyi hatırlatır: Ajitasyon-propaganda serbestliği. Bu ilke halk içindeki çalışmaların halkın çıkarları temelinde ve halk için oldukları ölçüde özgürce yapılmasını içerir. Nedense bu ilke birlik karşıtı bir içerik gibi ele alınmaktadır. Bu özgürlüğün sınırsız ve hatta pervasızca olabileceği düşünülerek yadsınmak istenmesine çokça rastlanmıştır. Oysa ajitasyon-propaganda serbestliği kitlelerle ilişki kurmanın özgün biçimlerinden ibarettir. Ne sloganların dağınıklığı ve ölçüsüzlüğü ne pankart benzeri gereçlerin disiplinsiz kullanımını içerir. Eylemde birlik kendi başına bir disiplini getirir ve bu disiplini örgütlemek birliğin örgütlenmesidir. Dolayısıyla eylemdeki her etkinliğin birlik politikasıyla gerçekleşmesi, sloganların ve diğer ajitasyon araçlarının birlik politikası içinde tanımlanması olağan ve doğru biçimdir. Bu, kitlelerle ilişkinin dışındaki, eylemin örgütlenmesini içeren politikaların gerçekleşmesinden ibarettir. Ajitasyon ve propagandanın özgürce gerçekleşeceği alan ise kitlelerle ilişki alanıdır. Eylemde birlik ve A-P’de serbestlik ilkesi kitleleri birleştiren eylemin içindeki, dolayısıyla onun tarafından sınırlandırılmış ajitasyonun ve propagandanın özgürce gerçekleşmesini içerir. Sloganlarda ve eylemi belirleyen her türlü araçta birlik olabildiğince güçlü olabilir ve olmalıdır; bu, eylemi güçlü ve etkili kılan bir özellik olur. Ajitasyon-propaganda serbestliği ancak bunun devamında olanaklı ve kitlelerle ilişkinin sürmesinde etkin çalışmaları içerir. Hiçbir eylem, durum veya birlik kitlelerle ilişkinin seyrini sınırlandırmaz; kitlelerle ilişkinin belirleyeni ilişkiyi kuran hareketin kendisidir. Ona dışarıdan getirilecek her türden sınırlandırma bu ilişkinin ortadan kalkmasını değil biçimlenmesini sağlamaktan başka bir işleve sahip olmamalıdır; ilişkiyi kitle ya da hareketin kendisi bir biçimde sonlandırabilir. Kitlelerin inisiyatifini açığa çıkaran ve geliştiren şeyin de bu serbesti olduğunu ayrıca ama özellikle vurgulamalıyız. Özetle bu ilişkiye belirleyen sadece ilişkiyi kuranlardır. Serbestlik ilkesi bu nedenle engellerle karşılaşılsa bile bizim değişmez kitle çizgimizin, başka bir ifadeyle kitleyi örgütleme çalışmalarımızın savunusudur; bundan ödün vermek kendinden ödün vermek, yolundan çıkmak, hatta yolunu kaybetmekle aynı anlama gelir veya aynı sonucu verir.
BMG eylemde birlik ve ajitasyon-propagandada serbestlik ilkesini içeren bir birlik olduğu iddiasındadır ve gerçekten de bu ilke onu belirleyen programda tanımlanmıştır. Ne var ki hareketlerin kendileri olmaktan vazgeçtikleri bir durumda, temel tezlerinin yerine hiçbir özeleştiri ve değerlendirme bile sunmadan biçimsiz ve belirsizliklerle dolu tezler ikame ettikleri yerde, güya bir birleşik devrim programı oluşturduklarında bu ilkenin bir gerçekliği de zaten kalmamaktadır. Söyleyecek sözünüz olmadığında söz hakkınızın olması hiçbir şey ifade etmez. Yitirilen şey söz hakkı değil sözün kendisi olduğunda ajitasyon-propagandada serbestlik de yitirilmiştir…
KİTLELERDEN YANA TAVIR VE BİRLİK
Bizim açımızdan bu birlik biçimi de dahil olmak üzere varlığımızı yadsımayan herhangi bir oluşumla eylemde birleşmek olanaklıdır ve doğrudur. Zaten belirlenmiş, onaylanmış bir eylemin katılımcılardan hareketle yadsınması sadece bir çocukluk olabilir. Tavrımızı belirleyecek olanın öncelikle eylemin kendisi olduğu açık olmalıdır. Herhangi bir birliğe dahil olmadan, hemen herkesle eylemde birlik yapmak bizim anlayışımıza uygundur. Kitlelerin inisiyatifini açığa çıkarmak ve geliştirmek için eylemde birlik politikası araçlardan biridir. Bu amacı reddetmeyen birlikte hareketin içinde yer almak bizim için bir tercihten öte bir görev olarak kavranmalıdır. Burada belli bir birlik biçimini eleştirirken biz bununla bir araya gelmenin önündeki engelleri değil; aksine bu birlikle de nasıl birlikte hareket edebileceğimizin koşullarını belirlemiş veya sunmuş oluyoruz. Bunu ilgili birliğin birlik karşıtı özelliğine rağmen sunduğumuzun da vurgulanması gerekir. Yukarıda BMG’nin bileşenlerinin niteliği ve yüzeysel, belirsiz, ölçüsüz amaçlarının birlik anlayışıyla uyumlu olmadığına değindik. Bunlar kitlelerin hareketine dayalı eylemde birliğin kaçınılmaz somut ve belirli biçimlerine kendini dayatan biçimler öne sürer. Bu durumda ya birlik kendinden ödünler verecektir ya da kitlelerin eyleminden ödün istenecektir. İkinci yol izlendiğinde bizim BMG ile ilişkimiz eylemden yana bozulur…