“Ben Polat İyit, büyük olasılıkla 30 Aralık’ta yapılacak olan ara mahkememe gelemeyeceğim. Çapa Tıp Fakültesi ve Adli Tıp Kurumu’nun ayrı ayrı hazırlamış oldukları ve oybirliğiyle onaylamış oldukları raporu okumuşsunuzdur. Belki aklınızda kalmamıştır diye yeniden hatırlatıyorum.
Teşhis: Akciğer ve beyin kanseri. Daha sonra mide ve pankreasa sıçradı. Hastalık: Ölümcül. Yaşam şansı: Yok
Mahkemenizin verdiği karar ise ‘hastalığın devlet hastanesinde tedavisi yönünde hiçbir engel olmadığı görüldüğünden tahliye talebinin reddine…’
Büyük olasılıkla 28 Ocak’taki mahkemeye de gelemeyeceğim. Çünkü o süre dolduğunda ben çoktan komprador patron-ağa devletinin karanlık zindanlarını paramparça edip, önümü kesip engellemeye çalıştıkları MLM biliminin ışıklı yolunda yürüyerek Sarıgazi’yi kızıllaştırmış olacağım…”
(Polat İyit’in yazdığı ve şehit düştükten sonra İstanbul 2 No’lu DGM’de 30 Mart’ta yapılan duruşmasında yoldaşları tarafından okunan savunmadan)
‘96 yılı Mayıs ayıydı Polat’ın tutuklanarak Bayrampaşa hapishanesine gelişi. O yıl çıkarılan genelgeyle Bayrampaşa hapishanesine artık tutuklu alınmayacaktı. Son gelenlerin içindeydi Polat. Kısa bir süre sonra SAG ve ÖO eylemi başlamıştı. Başlayan direnişin içinde yer aldı Polat yoldaş. Direniş bittikten kısa bir süre sonra rahatsızlanmış ve Verem teşhisi ile Bayrampaşa Devlet Hastanesi “mahkum koğuşu” denilen bölümde tedaviye alınmıştı. Vedalaşarak ayakta gittiği hastaneden daha da hastalanarak dönmüştü. Zayıflamış ve yardım alarak yürüyordu. Ana maltadan koğuşa sağlıkçı yoldaşın yardımıyla gelmişti. Kötü görünüyordu Polat ve hiç kimsenin aklına gelmeyen hastalık onun bedenini çoktan kuşatmıştı.
Hastane dönüşü toparlanması için beklenen zaman bir türlü bitmiyor Polat toparlanamıyordu. Çapa’ya sevk edilmiş ve yapılan tahlillerden sonra Akciğer kanseri teşhisi konulmuştu. Zorlu bir yolculuk başlamıştı artık. Polat yaşamı boyunca hiç kolay yollardan yürümemişti ve alışkındı bu zorlu yollara. 20 yıllık mücadele yaşamına ilk 1979 yılında polisle çatışmaya girerek başladığında çocuk yaştaydı. 12 Eylül AFC’sini zindanlarda yine çocuk yaşta karşılamıştı. 1 Ocak 1985 yılında düşmanın elinde bir aydan fazla işkence tezgahlarında kalmış, direnişi suskunluğunda temsil olmuştu. ’86 yılında çıktığında Proletarya Partisi zorlu bir sürecin içinden geçiyordu. III. Konferans delegeleri şehit düşmüş, Parti sol bir çizginin saldırısı altındaydı. Partiyi yeniden örgütleme çalışmalarına Adana, Mersin, Kayseri’den başlamıştı.
1990 yılında Polat “Medetsiz Munzur”ların yolunu tutmuştu. Beş yıl Dersim dağlarında partisine, yoldaşlarına ve halkına emek vermişti. ’96 yılı Nisan ayında tekrar düşmanın elinde, işkence tezgahlarında direnişin öyküsünü yazıyordu. Aynı inanç, aynı kararlılık ve aynı mütevazılıkla. Amansız ağrılarını, medetsiz Munzurlarla aşmıştı beş yıl boyu. Ölüm çemberini kaç kez yenmişti yaşamı boyunca. “Bunu da yenerim” diyordu, kendini iyi hissettiği zamanlarda. Büyük bir irade ile direniyordu hastalığa.
15 Ocak’ta son kez çıktı hapishaneden hastaneye. Son kez el salladı ve son kez görüşürüz dedi yoldaşlarına. Sayısız kez kırdığı ölüm çemberini bir kez daha kırmıştı Polat. Proleter yaşamı sadelik ve çalışkanlıkla yüklüydü onun. Partisine, halkına ve Munzurlara olan sevdası onun her cümlesine yansıyordu. Sarıgazi’de uğurlamaya gelen yüzlerce kişi düşmanın kuşatma ve saldırısına rağmen cenazeyi bırakmamış, ona ve saflarında ölümsüzleştiği proletarya partisine uygun bir törenle onu sonsuzluğa uğurlamıştı.
“Medetsiz Munzurlara” ektiği tohum yoldaşlarının kanıyla sulanarak büyüdü. Onun ayak izinden yürüdü yoldaşları önce, sonra onun izleriyle büyüttüler kavgayı. Vartinik’te çakılan kıvılcım ölümsüzleşenlerin can bedeli mücadelesi ile yangına dönüyor ve büyüyor. Haziran ayında Şerzan, Eylül ayında Rosa, Nubar, Ekim ayında Özgür ve Asmin, Kasım ayında Deniz ve Muharrem kanlarıyla harladı bu yangını.
Ocak ayında ölümsüzlüğe uğurladığımız komünizm davasının öğretmenleri ve usta öğrencilerinin ardılları da aynı kararlılık ve aynı bağlılıkla ölümsüzlüğü kucakladılar. Farklı tarihsel kesitlerde aynı amaç ve idealler için yaşayanlar ve dövüşenler Ocak ayında ölümsüzlüğe yürüyerek bu ortak yürüyüşü taçlandırmışlardır. Onları anmak bu nedenledir ki ölümsüzleştikleri tarihleri hatırlamak ve hatırlatmak değil, uluslararası proletaryanın ve onun ülkemizdeki temsilcisi olan proletarya partisinin mücadelesini daha ileri mevzilere taşımaktır. Bu bilinçle ele aldığımız Ocak ayı anma etkinliklerini 2021 yılında Nubar’ın önderleşme, Özgür ve Deniz’in komutanlaşma, Rosa, Asmin, Muharrem yoldaşların savaşma çağrılarına yanıt olma kararlılığı ile gerçekleştirelim. Onların düşman kuşatmasını yararak, kızıllaştırdıkları yerler, devrim sloganlarımıza, kavga andımıza tanık olsun…