Festivaller, halkın çeşitli biçimler kazanan mücadelesinden sadece birisidir. Bu mücadeleler hiç kuşkusuz ihtiyaçtan doğmuş, çeşitli sorunlar etrafında halkın bir araya gelmesini, tavır oluşturmasını sağlamıştır. Halkın mücadelesinin bir parçası olarak ele alınıp örgütlendiği sürece bu ihtiyacı karşılamıştır. Halkın öne çıkan çeşitli acil ve önemli sorunlarından, gündeminden koptuğu, amaçlaştırıldığı oranda ise işlevini yitirmiştir. Kuşkusuz örgütleyicisi olduğumuz belli başlı festivallerin içerisinde bulunduğu tablo, olumlu ve olumsuz yönleriyle bizi pay sahibi yapmaktadır. Benzer biçimde kitleler de örgütlenen festivallere kayıtsız değildir. Dile getirdikleri çeşitli düşünce, gözlem ve yönelttikleri eleştirilerle festivallere dair bir tavır ve yaklaşım içerisindedirler. Kitlelerin eleştiri ve önerileri festivaller de dâhil örgütlediğimiz çalışmaların hangi düzeyde amacına ulaşıp ulaşmadığını anlamak ve bundan sonuçlar çıkarmak için önemlidir. Kitlelerin dikkatini çekmeyen, ilgisini üzerinde toplamayan, sorunlarına odaklanmayan her çalışmanın en başından belli eksiklikler ve yetersizlikler barındırdığı açıktır. Bu eksiklik ve yetersizliklerin nedenleri bulunup ortaya çıkarılmadığında, yeterli ve tamamlayıcı müdahaleler geliştirilemediğinde her çalışmanın aynı akıbetle karşılaşılması kaçınılmazdır.
Her şeyden önce söylemeliyiz ki kitleleri bir araya getirmeyi hedefleyen festival benzeri etkinlikler kitlelerin sorunlarından, çelişkilerinden hareket etmeyi başlangıç noktası yapmalıdır. Bu sebepledir ki araç ve yöntemlerimizin ikna edici, kapsayıcı ve kolektif özellikler taşıması birbirinden ayrılamayacak biçimde bütünlük halindedir. Tüm gayemiz kitlelerin çelişkilerini, yakıcı sorunlarını derli toplu bir mücadeleye dönüştürmektir. Burjuva-feodal düzen karşısında örgütsüz ve dağınık haldeki kitlelerin çaresizliğine son vermek, örgütlü bir güç olarak mücadele sahnesine çıkmalarını sağlamaktır. Kitlelerin örgütlenmesine adanmış diğer tüm araçlarımız gibi festival çalışmaları da bu gayeden ayrılmayacak bir kapsama ve öneme dahildir.
Kuskusuz festival çalışmalarını atfettiğimiz bu öneme uygun örgütleme ve biçimlendirme düşüncesine sahibiz. Öyleyse pratiğimizin de buna uygun gelişmesi, bu yönde sonuçlar yaratması gerekiyor. Kusurlu yanlarıyla birlikte örgütleyicisi olduğumuz her festival süreci kitlelerde azımsanmayacak bir etki ve iz bırakıyor. Bu sayede kitlelerin mücadele isteği yoğunlaşmış bir faaliyet dilimiyle güçlendirilmeye, büyütülmeye çalışılıyor.
Ancak uyandırdığı ilgi ve heyecan kadar geçiciliği, örgütlenme düzeyinin, pratiğin hacmiyle kıyaslanamayacak denli sınırlı kalışı, festival çalışmalarının süreklileşen bir faaliyetle bütünleştirilememesi ve bunlara dahil edeceğimiz bir dizi başka yetersizlik aşacağımız kusurlar olarak duruyor. Biliyoruz ki bu türden yetersizliklerimiz ortaya çıkmak için festival süreçlerini beklemiyor. Neredeysek, nereye gidiyorsak oraya taşınıyor. Kolektif çalışma özelliğine sahip festival gibi süreçler taşıyıcısı olduğumuz bu türden sorunların, yetersizliklerin hızlıca görünür olmasını sağlıyor. Bahsettiğimiz elbette ki her birimizin taşıdığı yetersizlikler ve kavrayış düzeyi değildir. Festivaller de dahil faaliyetimizi biçimlendiren sorunlar çoğunlukla politik ve örgütsel kavrayış düzeyimiz ve yetmezliklerimiz üzerinde toplanmaktadır ve kolektif bir sorun teşkil etmektedir.
Dikkat göstermemiz gereken diğer bir yön ise faaliyetimizin sadece sorunları, yetmezlikleri görünür kılmadığıdır. Faaliyetimiz aynı zamanda sorunları çözüm yoluna sokmanın, yetmezliklerimizi aşmanın adresi olmaktadır. Olumlu ve kusurlu yanlarıyla değerlendirmeye tabi tuttuğumuz her festival süreci pratiğimizden öğrenmenin, ileriye doğru adım atmanın, zayıflıkları ve yetersizlikleri yenmenin vesilesi yapılmaktadır. Dolayısıyla çalışmalarımızın geride bıraktığı her süreç böyle bir özelliğe ve kimliğe bürünmelidir. Önümüzü görebilmek ve gelişmelere yön verebilmek için olumluluklarımızdan ve kusurlarımızdan öğrenme tavrı süreklileştirilmelidir. Bu sebepledir ki festival vb. çalışmaların ortaya çıkardığı sonuçlar faaliyete katılanların deneyim aktarımlarıyla sınırlı kalmadan kolektife mâl edilmeye, öğrenmenin çapı büyütülmeye çalışılmaktadır. Ulaşmak istediğimiz düzey ortak bir kavrayış ve tutumla daha ilerisini yapmaktır. Bu gelişmeyi ve düzeyi yakalamanın önündeki tüm engelleri kaldıracak bir öğrenmeye, bilince ve pratiğe ihtiyacımız vardır. Parçası olduğumuz, rol üstlendiğimiz her sürecin öğrettikleri bölük pörçük değil kolektif olmalıdır.
Bu kapsamda geçmiş festival deneyimlerimizin, yakın dönemde gerçekleşen Evvel Temmuz Festival’i ve Dersim “köy çalışmalarının” açığa çıkardığı sonuçlar önümüzdeki günlerde örgütlenecek festival süreçlerine de ışık tutabilir. Üzerinden atlamadan vurgulamak gerekir ki her iki çalışmanın ortak özelliği festival örgütlenmesine dahil olup olmamaya, festivalin yapılıp yapılmayacağına hapsolmadan faaliyetin örgütlenmesidir. Festival örgütlenmesinde yer alamayışımız, Dersim festivalinden çekilmemiz ve devamında kalanların da yapmaktan vazgeçtiği koşullar önümüze koyduğumuz çalışmaların örgütlenmesine engel olmamıştır. Böylelikle ilk elden bilince dönüştüreceğimiz gelişme karşımıza çıkmış, politik çizgimize güvenerek önümüze koyduğumuz programı hayata geçirme kararlılığı yaşam bulmuştur. Bahsini ettiğimiz çalışmaların başka türlü örgütlenmesi fazlasıyla iddialı olurdu.
Halkın çeşitli acil sorunlarından ve gündemlerinden hareket edilmesi öğreneceğimiz başka bir yöndür. Antakya halkının haftalar boyunca yaşadığı su sorununun, çeteleşme ve yozlaşmanın gündemleştirilmesi, Dersim Hozat’ta halkın yaşam alanlarını sulara gömecek, yıkıma uğramış yaşam ve geçim araçlarını bütünüyle ortadan kaldıracak gölet projesine, Çemişgezek’te benzer biçimde talanın önünü açacak maden projesine karşı çıkış ve halkın çeşitli sorunları üzerinden gelişen kitle çalışması “dışarıdan” örgütlenen bu faaliyete içerik kazandırmış, içeriden olmasını sağlamıştır. Beklemeksizin deneyime ve pratiğe dönüştüreceğimiz yakın dönem çalışmaları örgütlenecek festivallerin de daha nitelikli olmasına, halkın somut sorunları üzerinden festivallerin örülmesine vesile olacaktır.
Önümüzde 1 Mayıs Mahallesi’nin kuruluşuna atfettiğimiz 2 Eylül Festivali, mücadelemizin ve faaliyetlerimizin değişmez adreslerinden biri olmayı sürdüren Gülsuyu ve Sarıgazi mahallelerinde örgütlenecek festivaller bulunmaktadır. Kuşkusuz kendisine yeter çalışmalarla örgütlenecek bu festivaller belli bir dönem boyunca faaliyetimizin yoğunlaşacağı yerler olacaktır. Kendimizi bu yönde örgütlemeye başlayarak kitlelerin acil sorunlarını, taleplerini içeren asgari bir örgütlenme programının ortaya
çıkmasına ihtiyaç vardır. Kitle çalışmasını, örgütlenmeyi pratiğimizde yerleşik bir kavrayış ve tavır haline getirmenin yolu somut ve hedefli bir faaliyet programına sahip olmaktan geçecektir. Politik ve örgütsel hazırlık sürecinin kitlelere doğru genişletilmesi, kitlelerin kendisini sürecin parçası olarak göreceği biçimde çalışmaların biçimlendirilmesi festivalin seyrini tümden etkileyen bir önem taşıyacaktır.
Festivallerde bilinç taşıyacak araçlarımız çeşitli, etkili ve yaygın kullanılmalı, kitlelerle bağımızı kuracak her olanak harekete geçirilmelidir. Halkla iç içe olan muhtarlıklar, kitle örgütleri, inanç yerleri, işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, çocuklar sürecin parçası haline gelmelidir. Festival çalışmaları ancak yerelin dinamiklerini bünyesinde toplayarak kitlesel bir karakter kazanacaktır.
İşsizlik, yoksulluk, sefalet halkın temel sorunu olamaya devam etmektedir. İşçi sınıfı ve emekçi kesimler kölece çalışmaya hapsedilmiş, ezilen ulus, inanç ve cinsiyetler, halk gençliği, artan baskı ve saldırıların hedefi yapılmıştır. Bu nedenle halkı kuşatan tüm bu saldırıların her mahallede farklılaşan sorunlarla (uyuşturucu ve çeteleşme, kentsel dönüşüm vb.) kaynaştırılması, ülkeye hâkim olan saldırılarla halkın acil ve can alıcı yerel sorunları iç içe geçirilerek tavır oluşturulmalıdır.
Kuşkusuz tüm bu çalışmalarla sadece kitlelerin politik olarak ilerletilmesi yeterli olmayacaktır. Emekçilerin yoğun yaşadığı mahallelerin geçtiği mücadele süreçlerinin incelenmesi, halkı kuşatan sorunların araştırılması, acil sorun ve taleplerinin açığa çıkarılması politik gelişimimize el verecek, kitlelerle aramızdaki mesafeyi daraltacaktır. Bu vesileyle yazınsal bir faaliyete yönelmeye, yürüttüğümüz çalışmaları deneyim hanesine eklemeye ihtiyacımız da vardır.
Festivaller üzerinden sürece yanıt olmayı, çalışmalara kitle faaliyetini ve örgütlenmeyi hâkim kılmayı, dolayısıyla somut kazanımlar elde etmeyi hedefliyoruz. Kazanımlarımız hiç şüphesiz politik ve örgütsel gelişimimizde, kendiliğindenci çalışma tarzının yıkılmasında, kitlelerin örgütlenmesinde, saflarımıza yeni devrimcilerin katılmasında somutlanmalıdır.