[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Birkaç yıl önce, burjuva feodal basının manşetlerini dolduran “Mega Projeler Depreme Dayanıklı!”, “Bu Projeler Yıkılmaz!”, “Tsunami Bile Düşünüldü!” güzellemeleri Maraş merkezli iki depremin ardından yerini enkaza bıraktı. Devletin, emperyalist sömürünün çarkını sürdürmek ve yerli bir avuç asalağın refahını sağlamak üzerine kurduğu rant politikasının sonuçlarını bugün emekçi sınıfın enkaz altından uzanan ellerinde görüyoruz. Merkez üssü Maraş olan ve 10 ilde ciddi etki bırakan depremin üstünden günler geçti. Biz, bu cümleleri yazarken hâlâ enkazın altında yaşamı hâkim sınıfların rantı uğruna son bulan binlerce insanın haberi paylaşılıyor.
Deprem, yüzyıllardır bilinen bir gerçekliğe sahip, belirli coğrafyaların kaçınılmaz olarak yaşayacağı bir doğal afettir. “Kader” ve “fıtrat” benzetmeleri, Türkiye gibi yarı feodal toplumlarda ilk başvurulan argümandır. Durumu soyut kavramlarla anlatmak, onun gerçekliğini çarpıtarak somut karşılığının üstüne perde örtmektir. Dolayısıyla Erdoğan’ın Maraş depremi sonrası, depremi “kader planının içerisinde olan şeyler” kategorisine alması hâkim siyasi konumlanma içerisinde aksi düşünülemez bir açıklamaydı. Biz, onun söylemlerini ilk defa duymuş gibi şaşırmayacağız. Biz, onun temsil ettiği egemen sınıfların sömürü politikalarının sonuçlarını yaşayan emekçi-yoksul halkın öfkesini örgütleyecek, örgütlü mücadelenin dinamiği hâline getireceğiz. Bu nedenle, egemen sınıfların “mega projeler” adıyla övünerek duyurduğu, yoksul emekçi halkın sırtında beton parçasına dönüşen o projelerin ardında bıraktığı enkaza bakacağız.
Depremin ardından yıkılan yollar, binlerce insanın yardıma ulaşamayarak yaşamını yitirmesine neden oldu. Deprem vergisi adı altında toplanmış ve mevcutta toplanmaya devam edilen Özel İletişim Vergisinin yol yapımına gittiğini 2011 Van depremi sonrasında “Deprem vergileri nerede?” sorusuna yanıt veren dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Toplanan paralar duble yollar, havalimanları ve sağlık harcamalarında kullanıldı” diyerek açıklamıştı. İktidarın övünmekten bir gün olsun ödün vermediği “duble yollar” geçtiğimiz haftalarda paramparça oldu. Yine bakanın havalimanları ve sağlık harcamalarına gittiğini iddia vergi gelirleri, yıkılan hastanelerde ve kullanılamaz hale gelen havalimanlarında göründü. Devletin köy yollarını ve deprem bölgelerindeki ilçe yollarını katmayarak açıkladığı yol çökmesi nedeniyle ulaşıma tamamen kapatılan 9 yol bulunuyor. Hâkim sınıfların ve beslemesi azınlığın rant kapısı olarak gördüğü yol inşasının fay hatları üzerine kurulduğu ortaya çıktı. “Ortaya çıktı” diyoruz ancak yol yapımı süreci içerisinde devlet onay süreci, fay hattı üzerinde kurulan herhangi bir inşadan habersiz değildi elbette. Bilhassa, mega proje olarak tanıtımını yaptığı yapıların deprem sonrasında birer birer yıkıldığına tanıklık ettik. Bu, iktidarın rant politikasının en acı verici tanıklığı, aynı zaman da en somut görünümü oldu.
RANTIN ŞATAFATINDAN GERİYE KALAN BETON YIĞINI
“Dış görünüş çoğu kez yansıtmaz içinin ne olduğunu./ Oysa dünya hâlâ süslerle avunup aldanıyor.” diyordu Shakespeare Venedik Taciri’nde. Bugün yoksul halkın ulaşamadığı şatafatlı binaların, övünülen yolların, büyük kutlamalarla açılan havalimanlarının nasıl da yerle bir olduğunu gördük. Görünüşün pazarlandığı kapitalist tüketim çağında, insan hayatının değersizliğini binlerce insanı kaybederek, insanın emperyalist kapitalist sistemde yalnızca azgınca sömürülen emeğiyle var olduğunu yine ve yeniden deneyimledik. Yapıları “mega”laştırarak göz boyayan, sömürüsünü maskeleyerek iktidarını sürdüren hâkim sınıfların insanlığı ulaştıracağı nihai son enkazdır; fakat bu enkazın kendi mezarlarının üzerine döküleceği kesindir.
Yıkımın en derinden hissedildiği Hatay özelinde birkaç şey söylemek gerekir. Deprem bölgelerinin “kaderi”ni yaşayan Hatay’da da arama-kurtarma ve insani yardım günler sonra birçok eksikliği de barındırarak ulaştı. Halkın inisiyatif alarak örgütlendiği ve deprem sonrası çalışmaları gerçekleştirdiği Hatay’daki yıkım, Hataylılarda şaşkınlık yaratmadı. Söz alan her Hataylının dilinden “biliyorduk” kelimesi döküldü. Evet, biliyorduk ve biliyorlardı. Aylar ve yıllar öncesinden bilim insanları uyarılarıyla, açıklamalarıyla mega projelere değil güçlendirmeye yatırım konusunda fikir birliğindeydiler. TMMOB’a bağlı Mimarlar Odası Hatay Başkanı Mustafa Özçelik Bianet’le gerçekleştirdiği röportajda şu cümleyi kullandı: “Bizim uyarılarımızı dikkate almak yerine, halkın gözüne daha şirin gelen, mega adı altındaki projelere önem verdiler. Var olan kaynaklarımız bu projelere aktarıldı. Oysa güçlendirilmesi gereken binalara aktarılsaydı, sonuç böyle olmayabilirdi.” Bununla birlikte devlete binlerce binanın güçlendirilmesi gerektiğini sayılarıyla paylaştığını belirten Özçelik, Hatay’daki yıkımın devlet gözetiminde gerçekleştiğini de somut verilerle kanıtlıyordu. Hâkim sınıfların kârı için şekillenen kentsel dönüşüm süreci, Hatay’ın rantın etkin rolü için yeterli olmamasıyla yıkıma bırakıldı. Hatay yıkıldı. Maraş, Adıyaman, Diyarbakır, Antep ve niceleri gibi. Yıkımın ardından Erdoğan müjdeyi verdi: TOKİ! Bu bölgeler yıkılmadan önce rantın radarında değilken, bugün ve sonrasında rantın değerli bir konuğu halini aldı.
ÖNCE FAY HATTI VARDI; RANT ONUN ÜSTÜNDEN GEÇTİ
Deprem bölgelerindeki mega projeleri yüzeysel bir şekilde incelesek dahi fay hatlarının üstünden geçtiğini öğrenebiliyoruz. Nitekim sonradan oluşmamış ve önceden bilinen fay hattı üstüne inşa edilen her yapı bilinçli bir yıkımdır; bu yıkım ise cinayete teşebbüstür. Yine Hatay Havalimanında oluşan büyük çatlaklardan dolayı uçuşların gerçekleşememesi, onun fay hattı üstüne hem de Amik Gölü üzerine inşa edilmesinden kaynaklanmaktadır. Bugün birkaç müteahhite hesap çıkartarak halkın öfkesini dindirmeye çalışanlar, bu pazarın zabıtaları, çeteleri ve patronlarıdır. Çürümüşlüğün timsali politikalarıyla, mega projelerin şatafatından gerçekliğe körleşmiş ve talan ederek zenginleşen devletin her bir temsilinin vurdumduymazlığı emekçi-yoksul halk ile arasına çektiği yüksek duvardan, derinleşen sınıf çelişkilerindendir. Biz, acımızı öfkemizle bileyecek; onların duvarını yerle bir edeceğiz!