30-31 Mayıs’ta YKP (m-l) MK (Yunanistan Komünist Partisi (marksist-leninist) Merkez Komitesi), pandeminin doruk noktasına ulaşması ile değişiklikleri ve önceki duruma eklenen verileri gelişmelere göre, sözde normalliğe geri dönüşten sonra açılan dönemde, uluslararası ve ülkedeki oluşan durumu değerlendirmek için toplandı. Burada biçimlenen temel değerlendirme ve kararlar aşağıdadır.
DÜNYADA DURUM
İki kutuplu emperyalist rekabet ve küresel kriz dünyada ki gelişmeleri belirlemeye devam ediyor. Pandemi ve kısmi uluslararası karantina işçi sınıfı ve dünya halkları için karanlık ve tehlikeli durumu biçimlendirecek biçimde iki kutbun derinleşmesinde bir katalizör işlevi olarak daha fazla keskinleşmesini sağladı.
Yeniden üretimin, işleyişinin ve eyleminin “yasaları” ve koşulları, çıkmazlarından kaynaklı “hasarlarından” ve başarısızlıklarından dolayı yeniden düzenlenemez.
Tam tersine bu durum, halklar ve emekçiler için barbar, yıkıcı ve parazit niteliğinin derinleşmesini sağlar. Sağlık sisteminin iyileştirilmesi, orta sınıfların (tabanları) desteklemek için politikaların tercih edilmesi, “aşırı” ifadelerin törpülenmesi zorunluluğunu veya olanağını ifade eden ve ifade edilecek olan söylemler sistemin egemen tercihlerinden yansıtmazlar. Her geçen gün daha fazla mengeneye alınmış ve bastırılmış toplumsal orta kesimlerin memnuniyetsizliğini yansıtan seslerdir. Bunlar, sosyal demokrasinin ve uzlaşmacı-reformist güçlerin çıkmazlarının politik düzeydeki ifadesidir. Bu söylemler sistem açısından, halk ve emekçi kitlelerin belli kesiminin çıkmaz yönelimlere hapsedilmesi için faydalıdır.
Ana emperyalist güçler (örneğin ABD) kendi işleyiş sınırları içinde tabii, “Doğu”ya (Çin ve başka yerlere) taşınan sanayiinin kendi ülkelerine “geri taşınması”, robotik ve bütün olarak sözde “4. Sanayi Devrimi”nin geliştirilmesi ve yaygınlaşması gibi hamlelerle kendi kriz ve çıkmazlarına yanıt olmaya çalışmaktadır.
Fakat bu yanıtlar her şeyden önce yüksek sermaye talebine ve dünya da bir dizi ülke ve bölgeyi sülük gibi emen ve denetleyen, çok daha hızlı ve fazla getirisi olan sözde ‘açgözlü’ sermayeyle karşı karşıya gelmektedir.
İkinci olarak, bu cevaplar bir dereceye kadar uygulansa bile, temel nedenleri piyasaların kapsamı ve derinliğinde kesme ile ilgili olan krizin üstesinden gelmek için temel oluşturamaz.
Yani, emperyalist rekabet ile halklara ve işçilere karşı sürekli arttırılan saldırıyla ilgilidir. Başka bir deyişle, çıkmazlarını giderek daha fazla besleyen sistemin karakteri ve mantığıdır. Bundan dolayı sistemin, sermayenin genişletilmiş ve yeniden kendini üretmesine vereceği yanıt, bir emperyalist gücün başka güç karşısında, talep edilen koşulların oluşması için (siyasal, askeri, stratejik) daha sert ve barbar hamlelere girişmesinden başka bir şey olmayacaktır. Bütün dünyada her anlamda gelişen emperyalist şantajların, müdahalelerin, savaşların, rekabetlerin krizle ilişki, bağlı olma sorunu tam da budur.
Dünya emperyalist güçleri arasındaki, belirleyici ve kritik sorun olan ‘rekabet, konumlanış, müttefik arayışlarına pandemi süreci keskinleşmeyi, gerilimi ve belirsizliği de ekledi. Öncelikli olarak, emperyalist sistemin amiral gemisi olan ve egemenliğin ifadesi olan ABD’nin koşulları ve tercihlerin belirlenmesiyle sistemin çıkmazlarına bütünlüklü yanıt vermesi beklenerek daha fazla yük bindi. ABD egemenlerinin hesabına “Önce Amerika” siyasal çizgisinin Trump yönetimi tarafından ekonomik, siyasal ve askeri alanda hayata geçirilmesi pek çok zorluk ve engelle karşılaşmışken, şimdi ise Amerika’daki seçimlerin yaklaşmasıyla bu daha elzem olmaktadır. Çünkü, ABD’nin stratejik rakibi Rusya önceki süreçte mevcut olan ve önemli sorunlarına rağmen, kuşatmayı geri püskürtmüş ve kritik alanlarda önemli taktik başarılar kaydetmişti.
Önceki on yıllarda SSCB ile olan rekabet kapsamında ABD tarafından desteklenen Çin, pandemi sürecinde ABD’nin karşısında yer alan bir güç olmuştur. (Batı emperyalistlerinin de yardımıyla) Dayanıklılığı -pandemi sürecinde ciddi yara alsa da- ve ‘olağanüstü koşullara’ dayanıklılığı ile uyguladığı “ılımlı güç” politikasıyla birlikte Asya-Pasifik’te hesaba katılır emperyalist güç olmak amacıyla, ortaya koyduğu istikrarlı çabalar, emperyalistler arası rekabet ve hesaplaşmaları daha karmaşık hale getirmiştir. Zaten ABD için, Çin’in arzularına karşı koymanın öncelikli olduğu aşikardır keza Çin hedeflerinin bloke edilmesi de dünya çapında ABD planlarının öne sürülmesi olarak yorumlanmaktadır.
Avrupa alanında ise, Birleşik Krallığın AB’den ayrılması, İtalya ve İspanya’da (Emperyalist birliğin 3. ve 4. güçleri) derinleşen krizin sarsıntıları, Berlin ve Paris’te tehlike çanlarının çalmasına neden oldu. Yeni oluşan uzlaşma ne kendi aralarındaki çelişkilerin ortadan kalkmasına, ne de yeni bir AB için yol açmaktadır. Fransa ve Almanya kendi çıkarları doğrultusunda, çatışmalı emperyalist arzuların Avrupa’da, bölgede ve dünyada etkin olması zemininde AB argümanını desteklemektedirler.
Özetlersek, bütün dünyada bir taraftan sermayenin işçi sınıfına keskin saldırısı bir taraftan da politik baskı ve kitlelerin özgürlüklerinin boğulması saldırısı yoğunlaşarak devam edecektir. Bu politikaların pandemi öncesinde de olduğunu (Macron’un Fransa’daki olağan üstü hali) hatırlayalım fakat pandemi ve üretimdeki “kapanma” metropollerdeki talep krizini yoğunlaştırdı. Nasıl bir seyir izleyecek sorusu ile birlikte, son günlerde ABD’de meydana gelen gelişmeler, en ileri hali olan sistemin sunacağı barbarlık ve yoksunluğun ham görüntüsünü oluşturmaktadır. Diğer taraftan koşullar ve gelişmelerin bütünü, ABD’yi dünyanın bir dizi noktasında müttefikleri ve rakipleriyle olan açık hesaplarının görülmesi için daha kararlı hamleler yapmasını zorlayacaktır. Suriye, Ortadoğu, İran (Orta Akdeniz ile birlikte), Ukrayna, Orta ve Doğu Avrupa, Balkanlar, Latin Amerika, halklar için vahşet ve tehlike demek olan açık hesapların kritik merkez noktalarını oluşturmaktadır.