HABER MERKEZİ- “8 Mart’ın Kızıllığıyla Alanlarda Buluşalım, Öfkemizi, İsyanımızı Haykıralım!” başlıklı bir açıklama yayımlayan Yeni Demokrat Kadın (YDK), tüm kadınları 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde alanlara çağırdı. YDK’nın açıklaması şu şekilde;
“Dokuma işçisi kadınların 1857 yılında ABD’nin New York kentinde yaktığı meşale eşitlik ve özgürlük mücadelemize ışık olmaya devam ediyor. 8 Mart’ı yaratan dokuma işçisi kadınlar sömürüye, ağır çalışma koşullarına, sefalet ücretlerine karşı grev kararıyla kıvılcımı çakmışlardı. Buna karşılık egemenler 40 bin tekstil işçisine yönelik saldırılarını başlattı. İşçiler fabrikalara kilitlenerek çoğu kadın 129 işçi diri diri yakılarak katledildi ve 8 Mart’ı kızıllaştıran direniş ruhu bizlere dokuma işçisi kadınlardan miras kaldı.
Dünyanın dört bir yanında kadınlar direnişlerde önderleşmekte, dayanışmayı ve mücadeleyi büyütmektedir. Kadının mücadeleye atılmasını kendine tehdit sayan egemen sınıflar saldırılarını biz kadınlara ve kadın mücadelesiyle kazanılmış haklarımıza yöneltmektedir. Şili’de başlayan protestolarda Şilili kadınlar danslı gösterilerinde “Hata benim değil, nerede olduğum, ne giydiğim değil. Tecavüzcü sensin! Polisler, yargıçlar, devlet, cumhurbaşkanı!” diye haykırmıştı. Bu haykırış dünyanın dört bir yanındaki kadınların danslı protestolarıyla dayanışmaya dönüştürüldü. Fransa, Kolombiya, İspanya, İngiltere ve Türkiye’den kadınlar danslı protesto gerçekleştirerek Şilili kadınlarla dayanışmayı büyüttüler. Yaşadığımız topraklarda egemenlerin kadınların dansına bile tahammülü yoktu. Kadınların dansına saldırıp gözaltı yapan hatta soruşturmalarla kadınları yıldırmaya çalışan devlet ve onun faşist polisi, kadınlardan korkusunu gizleyemiyordu.
Kadınlara yönelik saldırılar devletin tüm aygıtları eşliğinde sürmekte, kadın cinayetleri, cinsel saldırılar ve çocuğa yönelik istismar erkek egemen sistemin temsilcileri tarafından meşrulaştırılmaktadır. 2019 yılında 474 kadın erkekler tarafından katledildi. Çocuklara yönelik cinsel istismar ise her geçen gün daha da artmaktadır. Bu tablo kadınları, çocukları söylem ve pratikleriyle erkeğin özel mülkiyeti olarak sunan egemen sınıfların ve onların gerici ideolojilerinin ürünüdür. Diyanetin kadının görevini erkeğe hizmet etmek olarak gösteren reklamları ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın EYT mağduru kadının “iş bulamıyoruz” sözlerine “kocan ne iş yapıyor” cevabı, erkeği evin reisi, kadını evli olduğu erkeğe bağımlı, kadının kazandığı ücreti eve ek gelir olarak gören ataerkil zihniyetin en çıplak halidir.
Özellikle içinden geçtiğimiz kriz döneminde yedek işgücü olarak görülen biz kadınlar üretim alanlarından koparılmaya çalışılıyoruz. Yaşamak için çalışmak zorunda kalan kadınlar ise esnek, güvencesiz çalışma koşullarına ve sefalet ücretlerine mahkum ediliyor.
Kadın cinayetlerine yönelik hiçbir tedbir alınmamakta aksine kadın cinayetleri teşvik edilmektedir. Katillerin serbest bırakıldığı, iyi hal indirimleriyle ödüllendirildiği, şiddet görüp polise başvuran kadınların “kocandır döver de sever de” mantığıyla evine geri gönderilmesi kadın cinayetlerinin önünü açmaktadır. Alenen işlenmiş kadın cinayetleri hasır altı edilmektedir. AKP İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın evinde “intihar” ettiği söylenen Nadira Kadirova ve bugün gelinen aşamada savcılığın dosyaya takipsizlik kararı vermesi bunun en somut örneğidir. Gülistan Doku’nun ise eski erkek arkadaşıyla tartıştıktan sonra günlerdir şüpheli bir biçimde kayıp olması ve hala bulunamaması, bulunması için arkadaşları tarafından yapılan eylemlerin devlet tarafından “suç” sayılması devletin kadın cinayetlerine yönelik teşvikini gözler önüne sermektedir.
EGEMENLERİN BİZLERE DÖNÜK SALDIRILARINI ANCAK ÖRGÜTLÜ GÜÇLE PARÇALAYABİLİRİZ!
Saldırıları biz kadınlardan ne kadar korktuklarının göstergesidir. Bize biçilen rollerin dışına çıktığımızda korkularının ve saldırılarının büyüyeceği aşikârdır. Bu saldırılara göğüs germek 8 Mart’ı yaratan kadınların direniş ruhunu kuşanmaktan geçmektedir. Bugün bu direniş ruhu Karadeniz’de Ayfer, Dersim’de Nergiz, Çiğdem, Özlem, Zilan ve daha nicelerinde vücut bulmuştur. Onlardan devraldığımız direniş ruhu kadın mücadelesini can bedeli büyütmenin zorunluluğu ve sorumluluğudur.
Emeğimize, kimliğimize, bedenimize dönük saldırılara karşı vardık, varız, varolacağız diye haykıracağız. Can bedeli 8 Mart’ı yaratan kadınların şanlı mirası bu saldırıları nasıl parçalayacağımızın da ışığı olmaktadır. Örgütlülüğümüzden aldığımız güçle, 8 Mart’ın kızıllığıyla alanlarda buluşalım, öfkemizi ve isyanımızı haykıralım!
Jin, Jiyan, Azadi!
Vardık, Varız, Varolacağız!
Yaşasın Kadın Dayanışması!
YENİ DEMOKRAT KADIN”