HABER MERKEZİ- Yeni Demokrat Gençlik sitesinde yer alan habere göre; YDG tarafından “Faşizmin Topyekün Saldırısına Karşı Örgütlenelim, Özgürleşelim, Devrimci Gençlik Mücadelesini Yükseltelim” şiarıyla esası örgütlenmek olan bir kampanya başlatıldığı duyuruldu. YDG sitesinde yer alan açıklamanın tamamı şu şekilde;
“Halk gençliği egemen sınıfların sosyal, kültürel, eğitsel, ekonomik, ideolojik, siyasal ve hiç kuşkusuz “örgütsel” cenderesi altındadır. Gençliğin zihnini kuşatmanın ve fethetmenin geleceği fethetmek olduğunu gerici sınıflar çok iyi bilmektedir. “Gençlik gelecektir” tespiti onlar için sıradan bir tespit değil, hayati derece de önemli bir beka meselesidir. Egemen sınıflar gençliği sadece bir gelecek meselesi olarak görmezler. Aynı zamanda bugünkü çıkarlarının en enerjik, dinamik, taze soluklu ve hızlı yaşama geçmesinin sigortası olarak görürler. Egemenler için bu yüzden bugün ki çıkarlarının gerçekleşmesi yanında, varolan sisteminin sürdürülmesi, “sonsuza dek yaşayacak” bir yapıda olduğuna dair zemin hazırlamak açısından gençliği kazanmak oldukça önemlidir.
Ancak egemen sınıfların bu yaklaşımı halk gençliği ile olan çelişkilerinin üstüne örtmeye, bu çelişkileri ortadan kaldırmaya yetmiyor. Faşizm, halk gençliğini büyük ekonomik sorunlarla boğuşmaya mahkum kılan, temel hak ve özgürlüklerini yaşamasına engel olan, bilimsel eğitim hakkından mahrum bırakan, yarı-feodal üretim ilişkileri içinde emek pazarında ucuz iş gücü olarak gören, emperyalist sistemin kültürel soysuzlaştırma politikasına en fazla maruz bırakan, çok uluslu ve çok inançlı toplumsal yapıyı şovenizm cenderesine sokarak gençliği Türk-Sünni ideoloji ekseninde şekillendiren, Kürt gençliğinin kimliği ve kişiliğini inkar ve asimilasyonla parçalayan, katliamlara maruz bırakan, bugünü hile-yalan-dolan-sahtekarlık ve her türlü yozlaşma ile “dünya malı” için, yarını “öteki dünya” hayali ile şekillendirilen bir saldırı altındadır.
Halk gençliği faşizmin sadece sopasına, baskı ve sindirme saldırılarına maruz kalmamaktadır. Son yıllarda hiç olmadığı kadar boyutlu bir ideolojik-politik saldırı altındadır. Faşist diktatörlük bölgede ve dünyada yaşanan gelişmeler, toplumsal kalkışmalar, yaygın bölgesel savaş ve karmaşa hali, ülkede yaşanan yoğun çelişki ve toplamda bunun yarattığı politize olan iklimi ve halk gençliğinin buna yönelik ilgi ve yoğunlaşmasını kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda kendi ideolojik yaklaşımı, dünyaya bakış açısı doğrultusunda tüm süreci ve toplumun her bir hücresini politikaya ilgili hale getirerek kendi baktığı yerden bakmasını sağlamak için mücadele yürütmekte ve odaklanmaktadır. Geniş halk yığınları gibi halk gençliğinin de doğruya ulaşmaması için tüm olanaklarını, gücünü seferber etmekte, faşist ideolojisi ve politikasıyla zehirlemektedir. Ya da sisteme yedekleyecek, sinecek, örgütsüzleştirecek şekilde kuşatma altına almaktadır.
İçinden geçtiğimiz dönem halk gençliğinin politikaya yönelik ilgisinin fazla olduğu bir dönemdir. Böylesi dönemler de devrimci faaliyetlerde buna uygun şekillenmeli, ana halka olarak bu çelişkilerin yarattığı sorunlardan esas olanlar yakalanmalıdır.
Halk gençliğinin bugünü anlayacak-kavrayacak ve değiştirecek, geleceği kazanacak bir bakış açısına ve en önemlisi de örgütlenme yaratmaya ihtiyacı vardır. Gençlik kitlesinin değişime olan yatkınlığı, olanı kabul etmeme tutumu ve en önemlisi de iyileştirme-sadaka ve geçici çözümleri değil daha kökten ve güçlü değişimleri ve çözümleri talep eden bir yapısı söz konusudur. Gençliğin bu yapısı onun devrimci fikirlere ve pratiğe daha yatkın olmasını getirmektedir.
Halk gençliği; dünyadaki, bölgedeki ve ülkedeki gelişmeleri, değişim ve ilerlemeleri sınırlanmış, daraltılmış ve belirlenmiş kurallarla, politik koşullarda değil; özgürce, tarih ve toplum biliminin yasalarına uygun olarak yorumlamalı ve yorumlamakla kalmamalı bu duruma biçim veren, şekil veren ve yön veren bir konumlanış içinde olmalıdır. Bu gençliğin en öne çıkmış, toplumsal değişim ve dönüşümü en çok isteyen, emperyalist sistem ve faşizmden memnun olmayan kesimleri için yakıcı bir sorundur. Bu yakıcı sorunun gerçekleşmesi ise kesin bir duruş, kararlı bir örgütlenme yaklaşımı, iddialı bir değiştirme cüreti ile mümkündür. Bu sorun adını net koyalım: Siyasal iktidar perspektifli, dünyayı temellerinden sarsacak bir davaya bağlanmak ve o davayı gerçekleştirecek örgütlenme içinde yer almakla mümkündür. Komsomol örgütlenmesi halk gençliğinin komünist perspektifli, komünist partiye bağlı özerk bir örgütlenmesidir. Bu örgütlenme halk gençliğinin diyalektik-tarihsel materyalist yöntemle gelişmeleri kavramasını, bu gelişmelere proletaryanın çıkarları doğrultusunda etkin şekilde müdahale etmesini sağlamak için tarihsel bir zorunluluktur. Komsomol, halk gençliğinin Bolşevik-Maoist örgütlenme anlayışı doğrultusunda, tarihin en özgür ve disiplinli yapısı içinde çıkarlarını gerçekleştireceği yapılanmadır. Gençliğin Demokratik Halk Devrimi doğrultusunda, Üniversitelerde Demokratik Halk Üniversiteleri liselerde Demokratik Halk Liseleri hedefine ulaşmak için öncü ve önder gücü konumundadır. Bu siyasal iktidarı kazanma, gençliğin iktidar mücadelesine yani faşizmi yerle bir ederken aynı zamanda bir süreç boyunca inşa eden, parça parça gerçekleştiren yönelime komünist perspektifle dahil edilmesi amacını içerir.
Komsomol’un, yani politik iktidar perspektifli bir komünist örgütün, örgütlenmediği ve halk gençliğine önderlik rolüne soyunmadığı sürece büyük alt üst oluşların sağlıklı, sürekli ileriye doğru giden, mücadelesinin sistemi yerle bir eden karakter kazanması mümkün değildir. Kitlelerin mücadelesi bu anlamda yıkıcı bir karakter kazansa da ileriye doğru örgütlenen, inşa eden, devrimi gerçekleştirecek ve sürdürecek bir bütünlüğe kavuşması imkansızdır. Bunun için öncü ve önder bir örgütlenmeye yani halk gençliği içinde Komsomol’a ihtiyacı vardır.
Komsomol bu süreçte daha büyük bir ihtiyaçtır. Komsomol ağır ve sancılı bir süreçten geçmektedir. Sağ tasfiyeci anlayış tarafından bir süreç boyunca öncü ve önder rolünden soyutlanarak parça parça tasfiye edilmiştir. Kitle örgütüne Komsomol’un rolünün verildiği bir anlayış oluşturulmuştur. Komsomol örgütlenmesinde büyük tahribatlar bırakarak bürokratik, legalist önderlik bileşeni, terk ettiği Komsomol anlayışını da alarak parti kaçkını hizipçilikle birlikte komünist safları da terk etmiştir. Süreç bu şekilde sonuçlanmıştır.
Bir süredir bu kötü önderlik ve öğretmenlerden ders çıkararak, Komsomol’un örgütlenmesi, kendi kimliğine ve tarihsel rolüne bürünmesi süreci işletilmektedir. Gençliğin öncü ve önderliğe bu denli ihtiyaç duyduğu bir dönemde Komsomol’un yokluğu açık bir şekilde kendini hissettirmektedir. Bu durum hızla Komsomol’un örgütlenmesi, halk gençliğinin yaşadığı çelişki ve sorunlara komünist perspektiften yönelim sunması, onu Demokratik Halk Devrimi, sosyalizm ve komünizm mücadelesi için seferber ederek iktidar bilinciyle donatması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır.
Bu süreç “Faşizme karşı, Yeni Demokratik Devrim İçin Komsomol’da Örgütlen, Komsomol’la Mücadeleyi Büyüt” şeklinde bir örgütleme, örgütlenme ve önderleşme perspektifi ile ele alınacaktır. Önderleşme meselesi oldukça önemlidir. Devrim mücadelesinde, politik-ideolojik-örgütsel önderliğin öneminin silikleştirildiği, hatta yok sayılıp küçümsendiği koşullarda, devrim istem ve talebi ile gerçekleşen halk hareketlerinin önderliksiz kaldığı noktada yönünü kaybeden, daha ileriye doğru örgütlenme gereksiniminde boşluğa ve amaçsızlığa düşen gerçekliği ile öncü ve önderin rolünün altı daha fazla çizilmiştir. Bu süreç aynı zamanda Komsomol’un halk gençliğine doğru önderlik sürecini inşa etme, doğru kitle çizgisi, doğru kitle örgütlenmeleri anlayışı, doğru politika ve amaç ile araçlar arasındaki ilişkiyi ve uyumu doğru belirleme şeklinde ele alınacaktır. Bu süreç her çelişkinin yakından incelenmesi ve MLM yaklaşımla çözümlenerek doğru bir şekilde çözüme kavuşmasını hedefleyecektir. Bunlar; Komsomol’un örgütlenirken, savaşırken, önderlik rolünü geliştirirken ilerlemesi ve kitleselleşip parti okulu rolünü üstlenmesi açısından hayati derece de önemlidir. Şimdi Komsomol’u yeniden öncü ve önder rolüne kavuşturma, devrimci gençlik hareketini örgütleme ve devrimcileştirme hedefine kilitleme zamanıdır.
FAŞİZMİN TOPYEKÛN SALDIRISINA KARŞI ÖRGÜTLENELİM, ÖZGÜRLEŞELİM, DEVRİMCİ GENÇLİK MÜCADELESİNİ YÜKSELTELİM!
Halk gençliği içinde süreci kampanyalarla örgütleyen bir çalışma tarzı önemlidir. Özellikle öğrenci gençlik ve üniversite gençliği içinde çalışmaları ve kampanyaları yoğunlaştırmak, sürecin dinamik unsuru olarak bu katmana dayanmak gerekmektedir. Zira bu kesimin daha hızlı örgütlenme, daha güçlü bir araya gelme gibi avantajları söz konusudur. Öğrenci gençlik son yıllarda ciddi düzeyde örgütsüz durumdadır. Dünyadaki, bölgedeki ve ülkedeki gelişmeler bu kesimi politikaya ilgili kılarken, bu ilgi örgütsüz ve pratiksiz bir düzeyde hayat bulmaktadır. Sosyal iletişim ağı içinde kendini gerçekleştiren bir muhalefet biçimi, yaygın bir politikleşme düzeyi vardır. Gençlik kitlesi ve özellikle ileri kitle gelişmeleri anlama, analiz etme ve değerlendirme de bu sosyal iletişim ağları vesilesiyle ciddi bir gelişkinlik düzeyine sahiptir. Aynı zamanda gençlik kitlesi arasında yoğun bir etkileşim, iletişim, bilgi ve fikir paylaşımı söz konusudur. Bu mecrada yoğunlaşma ve odaklanmanın birçok nedeni varken bir yanı da, politize olmuş ama örgütlenmemiş gerçeklikten kaynaklanmaktadır.
Halk gençliği, yaşanan topyekûn saldırıdan doğal olarak fazlasıyla nasiplenmektedir. Faşizmin politik ve ekonomik krizini yönetmek için tüm toplumsal kesimleri zapturapt altına almaya çalışan, halka yaşam alanı bırakmayan, muhalefet hakkı vermeyen, itiraz ve hak talebini yasaklayan, bunun için her hak talebine azgınca saldıran, özellikle başta Kürtler olmak üzere tüm mücadeleci güçleri kıyımdan ve katliamdan geçiren, işkence ve tutuklamayı sıradanlaştıran, her itirazı ve eleştiriyi soruşturma gerekçesi yapan topyekün bir saldırı dönemi yaşanmaktadır. Halk gençliği de bu çok yönlü kampanyada iki yönlü saldırı ile kuşatılmıştır. Birincisi, faşizmin doğrudan saldırılarıdır. Özellikle öğrenci gençliğin, sistemin siyasal, kültürel, inançsal, sosyal, ideolojik dayatmalarını kabul etmeyen tutumu faşist diktatörlük tarafından cezalandırılmaktadır. Her türlü demokratik hak talebi ve mücadelesi ağır bir baskıya maruz kalmaktadır. Muhalefet içeren herhangi bir bildiriye imza atmak, imza toplamak dahi suç kapsamındadır. Akademik özgürlük istemek “terörist” olmakla eş değerdir. Kürt ulusunun temel haklarını talep etmek zindanlara atılma gerekçesidir. Eğitim sistemindeki dincileşmeyi eleştirmek “darbeci olmakla”, Rojava’nın işgaline karşı çıkmak “vatan hainliğiyle” yaftalanmak için yeterlidir. Bunun yanında belirlenmiş kültürel, sosyal, sanatsal ve hatta sportif faaliyet dışında gerçekleşecek faaliyetler tam anlamıyla zincirlenmek, farklılık ve çeşitlilik yok edilmek istenmektedir. Bu farklılıklara saldırı için sivil faşist güçlerini egemen sınıflar devreye sokmakta, toplumsal baskı aygıtlarıyla devreye girmektedir. Ortaya çıkan durum ise kültürel, sosyal, sanatsal sınırlanmışlık ve tahammül edilmez baskı ve basınç olmaktadır.
İkincisi ise, faşizmin yoğun ve bunaltıcı baskısının “seçimlerle”, “parlamentoyla”, “bir oyla” tuzla buz olacağına dair yanlış ve yanlış olduğu kadar kolaycı bir yolla gerçekleşeceğine dair ideolojik kuşatmadır. Halk gençliği, özellikle faşist diktatörlüğün demokrasiyi sadece sandıkla sınırlayan saldırısı, buna reformist kesimin çanak tutması, örgütsüzlük hali ve uluslararası çapta yaşanan tasfiyecilik rüzgarı demokrasi mücadelesini, demokrasiye duyulan özlemin gerçekleşme koşullarını ve bunun araçlarının kavranmasında tam bir yanılsama ile yüz yüzedir. Sandık ve seçimlerle “devrim” olacağına ya da bu kadar kolay olması gerektiğine inanmış bir gençlik söz konusudur. Değişimin en kestirmeden ve kısa yoldan gerçekleşebileceğini, bunun mümkün olduğunu propaganda eden bir siyasal-sosyolojik-toplumsal kültür şekillendirilmeye çalışılmaktadır. Bu köklü bir tasfiyecilik saldırısının çıktılarıdır. Bu durum halk gençliğinin politikaya yönelik, toplumsal yaşamın değişimine yönelik ilgisinin yanlış bir ideolojik tutum ve politik yönelimle şekillenmesini getirmektedir. Aynı zamanda kitleleri özneleştirmeyen, nesneleştiren örgütlü mücadele bilincini kıran bir yaklaşım oluşturmaktadır. Bu ideolojik kuşatma reformist, sistem içi, anayasalcı değişime odaklanan bütün siyasal öznelerin gerçekleştirdiği ortak bir hareket olmuştur. Bu kesim “büyük anlatıları” ve “büyük davaları” seçimlerde elde edilecek başarı, sistemde sağlanacak iyileştirmeler, sandıklarda çıkacak büyük yüzdeler, salt kamuoyu oluşturmayı başarmak olarak kabul ettirmeyi sağlamıştır. Bu gün dağıtılması gereken bir kuşatma da budur. Halk gençliği bu kuşatmanın içindedir.
Bu temelde çok çeşitli, çok katmanlı ve boyutlu siyasal özgürlük, akademik özgürlük, bilimsel özgürlük, kültürel ve sanatsal özgürlük gibi temel demokratik sorunlar söz konusudur. Ancak daha da önemlisi içinde bulunduğumuz bölge bir savaş iklimindedir. Kan ve barut içinde şekillenen bir politik iklim söz konusudur. Faşist diktatörlük Kürt ulusuna, hem içerde hem sınır ötesinde tam bir imha savaşıyla yönelim içindedir. Bu temele oturmuş kesintisiz ve gaddarca katliamlar gerçekleşmekte, Kürt şehirleri, dağları ve köyleri yerle bir edilmektedir. Kürt ulusal hakları için yürütülen legal mücadele ve legal siyaset kanalları kapatılmış, sürekli ve yaygın şekilde seçilmiş belediye başkanları, milletvekilleri ve muhtarlar tutuklanmış, görevlerinden alınmışlardır. Suriye Kürdistanı (Rojava) işgal edilmektedir ve sürekli işgalin genişleyeceği tehditleri savrulmaktadır. Bu iklim keskin, zalimane, tüm beyni/bilinci felç edecek, ruhu köreltecek bir şovenizm kampanyası ile birlikte yürümektedir. Durmaksızın Kürt kimliği aşağılanmakta, tehdide maruz kalmakta ve inkara tabi tutulmaktadır. Bu anlamda Kürtler bu kampanya ile ölüm ve zindana maruz kalırken, Türk ulusuna mensup halk kitleleri bu şovenizm kampanyaları ile faşizmin ideolojik “zindanlarına” mahkum edilmektedir. Halk gençliği bu köhne, paslı, gerici ve çürümüş saldırılara en fazla maruz kalan kesim olmaktadır. Halk gençliğine özel akademik çalışmalarla, kapsamlı eğitim sistemi düzenlemeleri ile ve programlarıyla bu saldırılar şırınga edilmeye çalışılmaktadır. Eğitim sistemi ve toplumsal yaşamın her hücresinde gerici şovenist kültür ve yaklaşım hakim hale getirilmektedir.
Bu koşullarda halk gençliği faşizmin her türlü örgütlenme araçlarına ve yaygınlığına karşı kendisini koruyacak, ortak çıkarları doğrultusunda bir araya gelecek örgütlenmelerden yoksundur. Akademik-demokratik temeldeki örgütlenmelerden de, siyasal hedef ve amaçları gerçekleştirme araçlarından da yoksundur. Özellikle öğrenci gençliğin yıllardır öz-örgütlenmeler oluşturma, gerçekleştirme ve yaşanan ekonomik-akademik-demokratik-bilimsel temeldeki sorunlarla ortak mücadele araçları söz konusu değildir. Dernek, sendika yada her hangi bir başka aracı ve örgütlenmesi söz konusu değildir. Bu durum gençliği faşizmin saldırılarına karşı donanımsız, hakkını elde etmede yeteneksiz ve çaresiz, varlığını korumada güvencesiz, geleceğini kazanmada umutsuz kılmaktadır. Öz-örgütlülükler oluşturma, devrimci gençlik mücadelesine yeni bir soluk ve ivme katma anlamında önemlidir. Var olan dernekler, kulüpler, sendikalar, forumlar vs. en geniş muhalif kesimlerle birlikte öğrenci gençliğin sorunlarının tartışıldığı ve bu sorunlar karşısında mücadelenin yükseltildiği araçlara dönüştürülmelidir. Bu eksende odaklanmış çalışmalar ve faaliyetler, genel ve özgün sorunlar temelinde yürütülmelidir.
Ancak aslolan örgütlenmeye dair önem ve zorunluluğu kavramak ve kavratmak olmalıdır. Zira ne biçimde olursa olsun kitlelerin kendini siyasal, akademik, demokratik, ekonomik temelde gerçekleştirebileceği biçimde örgütlenmesine ikna edilmesidir. Faşizmle başka türlü baş etme koşulu olmadığı, örgütlü mücadelenin “özgürlüğü” kısıtladığına dair ideolojik yaklaşıma karşı örgütlü mücadelenin faşizm karşısında özgürlüğü sağlayacağı bir kavrayışa dönüştürülmelidir. Örgütlü hareket edilmediği sürece sorunlarla baş etmenin, üstesinden gelmenin ve karşımızda tepeden tırnağa örgütlü olan faşist devletin ve onun sivil uzantılarının alt edilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmalıdır.
Tüm bu koşullarda “Faşizmin Topyekün Saldırısına Karşı Örgütlenelim, Özgürleşelim, Devrimci Gençlik Mücadelesini Yükseltelim” şiarıyla esası örgütlenmeye dayalı bir kampanya başlatmış bulunuyoruz. Faşizm her türlü özgürlüğümüzü gasp etmekte, her türlü özgürleşme ve hak taleplerimizi baskılamakta, şovenist saldırılarıyla katliamlarına olanaklar yaratmakta, Kürt ulusu inkar ve katliama maruz kalmakta, işçi sınıfı ve emekçiler ise ekonomik ve politik krizin tüm faturasını ödemeye mahkum kılınmaktadır. Faşizm topyekûn saldırısını bölgesel ölçekte savaş tehditleri, askeri işgaller ile tırmandırmaktadır. Bölge güç olma hevesi ile parçalanma korkusu arasında gidip gelen bir kriz ve var olanı koruyamama hali söz konusudur. Böylesi bir kriz faşizmi bir yönüyle zayıf kılan yandır. Emperyalizme bağımlı ve bağlı, ekonomik ve siyasi olarak kendi başına güç olmayı başaramayacak kadar zavallı ve ABD emperyalizminin tüm bölgede asli jandarması olma gayreti için uğraşan çabasıyla kağıttan bir kaplan olan faşist diktatörlük gerçekliği vardır. Faşist diktatörlük, halkın örgütsüz oluşu ve bir araya gelemeyişinden, zora karşı zorun örgütlenemeyişinden kaynaklı bugün “çok büyük ve yenilmez bir güç olarak” kitlelerin karşısına çıkmaktadır. Oysa faşizm dayandığı ideolojiyle, politik ve ekonomik zayıflığı ve hasta bünyesiyle, emperyalizme yarı-bağımlılıktan kaynaklı kimliksiz ve köle yapısıyla tam bir kağıttan kaplandır. Onun kağıttan kaplan oluşunu açığa çıkaracak yegane güç ise halkın örgütlü mücadelesidir. Halk gençliği bu örgütlü mücadeleye ivme katmalı, onun ateşleyici gücü olmalıdır.
Onun için durmadan, yılmadan, bıkmadan, usanmadan çelişkilerimizi ve sorunlarımızı çözmek için örgütlenmeye, mücadeleye ve kavgaya sarılalım. Örgütlülük gücümüzdür. Örgütlülük faşizmin korkusudur. Örgütlülük özgürlüktür. Örgütlülük emperyalizme karşı, faşizme karşı, feodalizme karşı ve her türden gericiliğe karşı geleceği kazanma ve kuşatma aracımızdır.”