HABER MERKEZİ- Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği tarafından yapılan açıklamada yangınlar nedeniyle yitirilen ormanlık alanlardan daha fazlasının ormancılık dışı izinler nedeniyle kaybedildiği belirtildi.
Orman olmaktan çıkarılan alanların, yanan orman alanlarından çok daha fazla olduğu vurgulanan açıklamada; “Ormansızlaşmaya sebep olan faktörlere baktığımızda, iklim krizinde olduğu gibi, insan merkezli bakış açısı, tüketim odaklı yaşam tarzı ve buna hizmet eden sürdürülebilir olmayan bir ekonomik sistem ile karşılaşıyoruz” denildi.
Son büyük orman yangınlarında sadece Muğla ve Antalya’da 144 bin hektar (Gökçeada’nın 5 katı) orman alanının yandığı, 8 kişi ve birçok orman canlısının hayatını kaybettiği vurgulanan açıklamada şöyle denildi; “ Yangınlar nedeniyle yitirdiğimiz ormanlık alanlardan daha fazlası, tüketim talebimizi karşılamak ve kalkınma adına gerçekleştirilen madencilik, enerji, üretim ve dağıtım faaliyetleri için kullanıma açılıyor. Orman Genel Müdürlüğü (OGM) verilerine göre (2021 yılı hariç), son 9 yılda 87 bin hektar alan yanarken, 340 bin hektar alanın ormancılık dışı kullanımına izin verildi.”
“ORMANLAR, MADENCİLİK VE ENERJİ İÇİN YOK OLUYOR”
Yaşanan son yangınlardaki büyük kayıp hesaba katıldığında dahi, ormancılık dışı izinler nedeniyle kaybedilen orman alanının yanan alanlardan daha fazla olduğu görüldüğüne dikkat çekilen açıklamada; “Verilen bu izinlerden yüzde 25’i madencilik, yüzde 37’si enerji ve yüzde 36’sı diğer alanları (toprak dolgu, savunma, ulaşım, haberleşme, iletişim panosu, su, atık su, altyapı, katı atık bertaraf, sokak hayvanları bakımevi, mezarlık, sağlık tesisi, spor tesisi, eğitim tesisi, tahsis -Kültür ve Turizm Bakanlığı- turistik tesis, üniversite yeri, balık üretme tesisi, define arama, arkeolojik kazı, restorasyon, ocak, fabrika hızar şerit) kapsıyor. Hidroelektrik santraller (HES) ve kömürlü termik santraller gibi enerji yatırımları orman alanı kayıplarına neden olurken, enerji nakil hatları yangına neden olan faktörler arasında ilk 3’te yer alıyor” denildi.
“YENİ KANUN KORUMANIN YANINDAN GEÇMİYOR”
Bir yandan ormancılık dışı kullanım izinleri nedeniyle orman alanları kaybedilirken, diğer yandan da Manavgat yangınının başladığı tarih olan 28 Temmuz’da yürürlüğe giren 7334 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun, orman alanlarının turizme tahsis edilmesinin yolunu açtığı vurgulanan açıklamada şöyle denildi; “Yeni kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte, Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri adıyla orman alanları, kıyılar ve meralar turizm yatırımlarına açılabilir hale geldi. Böylece, Cumhurbaşkanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı; kıyıların, ormanların ve meraların turizme açılması konusunda tek karar mercii oldu.”
ORMAN KÖYLÜLERİ YERİNDEN EDİLİYOR
OGM tarafından açıklanan verilere göre, son 30 yılda orman yangınlarının 3 kat arttığı ifade edilen açıklamada; “Son yangın felaketindeki yetersiz ekipman ve personel, gerekli müdahalenin zamanında yapılmaması gibi etkenlerin yanı sıra; yangınlara hızlı müdahale etme ve kontrol altına alma deneyimi olan orman köylüsünün ormancılık dışı kullanımlar nedeniyle yerinden edilmesinin de acı sonuçlarına şahit olduk. Yüzyıllardır ormanın kıyısında yaşayan halk, geçmişten bugüne orman ekosistemiyle uyumlu bir yaşam kültürü oluşturdu ve geçimini ormandan sağladı. Ormancılık dışı faaliyetler, ormana bağlı bu toplulukların hem yerinden edilmesine hem de ormanı yangından koruma refleksini ve bilgisini barındıran bir kültürün giderek yok olmasına neden oldu” denildi. Orman köylülerini yerinden eden uygulamalara son verilmesi, özellikle yangınların büyümeden söndürülmesi konusunda önemli bir avantaj sağlayabilir” denildi.
“PARİS ANLAŞMASI ACİLEN ONAYLANMALI”
Türkiye’nin, iklim krizinden en fazla etkileneceği tahmin edilen Akdeniz Havzası’nda yer aldığına dikkat çekilen açıklamada şöyle denildi; “Ancak hiçbir ülkenin iklim krizi ile tek başına mücadele ederek kurtulamayacağının farkında olmalıyız. Bu nedenle, ilk adım olarak, iklimdeki değişikliklere karşı tüm ülkeleri bir araya getirerek çözümün bir parçası olmamızı sağlayacak Paris Anlaşması’nın acilen onaylanması ve karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik hedefler ve politikalar oluşturması gerekiyor.”