21 Temmuz 1995 yılında açılmıştı Ümraniye Hapishanesi. TC, hücre tipine geçişin bir aşaması olarak açılan Ümraniye Hapishenesi’nde tutsaklara saldırmakta gecikmedi. Hapishanelerde yaşanan hak gasplarına zaman zaman açlık grevleriyle zaman zaman da fiili direnişlerle cevap veriyordu devrimci ve komünist tutsaklar. 12-13 Aralık 1995 tarihinde hapishanedeki tutsaklar, açlık greviyle başlattıkları direniş sürecini fiili direnişe çevirmişti. Barikatlar kurularak faşizmin özel tim, jandarma, polis, gardiyan ve askerlerle gerçekleştirdiği saldırılara karşı direnişe geçildi. Bu saldırılar sonucunda 70 tutsak yaralandı. Direnişler sonucu gerçekleşen görüşmelerde 29 Aralık 1995 günü bir “anlaşmaya” varıldı ancak bu “anlaşma” çok geçmeden TC’nin bir katliamıyla son buldu. 4 Ocak’ta “Sayım vermiyorlar, arama yaptırmıyorlar” vb. bahanelerle tutsaklara saldıran faşist devlet, bir katliama daha imzasını atmıştı. Bu saldırılar sonucunda Abdülmecit Seçkin, Rıza Boybaş, Orhan Özen şehit düştü. Katliamda ağır yaralanan Gültekin Beyhan ise 10 Ocak’ta şehit düştü.
CENAZE TÖRENİN’DE METİN GÖKTEPE KATLEDİLDİ
Ve ardından sokak gösterileri… Tutsak yakınlarının susmayan öfkeli çığlıkları…Katliamı protesto etmek için peşpeşe eylemler yapılıyor, halkın öfkesi sürekli kabarıyordu. Katliamda şehit düşenlerden Orhan Özen ve Rıza Boybaş’ın cenazelerinin getirileceği Alyibeyköy Cemevi’ne binlerce devrimci, demokrat, yurtsever insan akın akın gelmişti. Halkın kabaran öfkesinden korkan faşist TC, tüm istanbul’u adeta ablukaya almış, insanları cemevine ulaşmadan sokaklardan, otobüslerden sorgusuz, sualsiz tek tek gözaltına alıyordu. Yaşlı, genç, çocuk demeden coplanarak, saçlarından sürüklenerek gözaltına alınan yaklaşık 1500 kişi halk otobüsleriyle, belediye otobüsleriyle Eyüp Kapalı Spor Salonu’na dolduruldular. Spor salonunda insanlar linç edilircesine dövülüyor, gözaltına alınanlara hiçbir kayıt, resmi işlem yapılmıyordu. Gözaltına alınanlar arasında cenaze törenini izlemek için gelen Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe de vardı. Metin Göktepe muhabir olduğunu belirtmesine rağmen gözaltına alınmış, spor salonundaki işkenceler sonucunda polisler tarafından öldürülmüştü. Daha sonra da spor salonunun 50 metre uzağındaki bir çay bahçesine atılmıştı. Önceleri gözaltına alındığı kabul edilmedi Metin Göktepe’nin. “Duvardan düştü” denildi. Sonra tanıklar tarafından gözaltında olduğu kesinleştirilince göstermelik olarak dava açıldı. Göktepe’nin cenazesi 10 Ocak 1996’da 15 bin kişi tarafından alınarak 18 km uzaklıktaki mezarlığa omuzlarda taşınarak toprağa verildi.