Umut Yayımcılık tarafından düzenlenen Uluslararası Maoizm Sempozyumu enternasyonal oturumun ardından sona erdi.
3. Oturumda “Proletarya Enternasyonalizminin Bir Savunusu Olarak Maoizm” başlığı altında sunumlar yapıldı. Türkiye, Hindistan, Brezilya ve Almanya’dan da konuşmacıların olduğu sempozyumun 2. gününe çok sayıda kişi katıldı.
Sempozyum devrim ve komünizm mücadelesinde ölümsüzleşenler anısına saygı duruşuyla başladı. İlk olarak Hindistan’dan Maoist lider Ajith, “Hindistan ve Nepal’de Maoist Hareketin Deneyimleri, Modern Revizyonizme karşı Maoizm’in Başarısı” konulu bir sunum yaptı.
Modernleşme kriterlerinin yeniden tanımlanmaya başladığına değinen Ajith, Batı ülkeleri ve diğer yarı sömürge ülkelerde modernleşmenin farklı bir biçimlerde tezahür ettiğine vurgu yaptı. Sömürgeciliğin gerçekleştiği modernitelerde sömürgeci siyasi gücün her şeyi ezmeye çalıştığı tipik bir modernitenin geliştiğine değinildi. Bu noktada Maoizm anlayışının yarı sömürge ülkelerde emperyalizmin hangi biçimlerde varlığını sürdürdüğüne dair derin bir bakış açısı sunduğuna dair anlatımlarda bulundu. Feodalizmin dönüşümünün kapitalizm içinde gerçekleştiği, emperyalizm tarafından teşvik edildiği vurgulandı. Feodalizmden kapitalizme tam bir dönüşümün gerçekleşmediği, feodal değerlerin türlü biçimlerde yaşadığına değinildi. Bu anlamıyla yarı feodal ülkeleri kapitalist ülkelerden ayıran farklı bağlamların olduğundan bahsedildi. Hindistan’ın çok geniş katmanlı bir yapıya sahip olduğu, bölümlere ayrılmış sınıf tabakalarının varlığına dair vurgular yapıldı. Ajith’in Brahmanizm’e dair belirlemelerinin ardından diğer sunuma geçildi.
“SİLAHIMIZ KİTLELERDİR”
İkinci olarak söz alan Rote Post editör kadrosundan konuşmacı sunumuna başladı.
Konuşmacı ilk olarak kitleyi selamladıktan sonra Rote Post’un tarihine dair bilgiler verdi. Ardından dünyadaki genel siyasi duruma ve özelde Almanya’daki siyasi duruma değiniler yapan konuşmacı, proletarya ve burjuvazi arasındaki siyasi mücadelenin grev dalgalarında kendini gösterdiğini, tekellere karşı savaşan çiftçilerin mücadeleye katılmalarını örnek gösterdi. Gençlik hareketinin, çevre hareketinin incelendiği takdirde bu hareketlerin burjuvazi tarafından yönlendirilmeye açık olsalar da esasta düzeninin reddedildiğini görebileceğimizi söyleyen konuşmacı, devrimci hareketin gelişmekte olduğuna dair vurgu yaptı. Almanya’da revizyonistlerin bölünmüş durumda olduklarına değinen konuşmacı, devrimci durumun varlığından bahsetti.
Daha sonra Almanya’daki Maoist cephe anlayışına değinilerek sosyalist devrimin başarılı olabilmesi için Partinin kendi kendini inşa edemeyeceği, bunun sınıfa bağlı bir cephe olması gerektiği vurgulandı.
Anti revizyonist ve anti faşist mücadelenin geliştirilmesi gerektiği ve bu konunun Partinin yeniden inşasında önemli bir noktada durduğundan bahsedildi. Devrimi sınıf savaşımı olarak görmek gerektiği, bunun da Komünist Partisi önderliğinde gerçekleşebileceği anlatıldı. Politik-siyasi liderliğin önemi ve tüm ulusal cephenin oluşturulabilmesi için kitlelerin desteğinin gerekliliği vurgulanırken ideolojik birliğin sağlanmasının vazgeçilmez olduğuna değinildi. Maoistlerin çok geniş platformlarda çalışması, kitleler üzerindeki etkisini geliştirmesi ve cephe çalışmasını kitlelere aktarması gerektiğinden bahsedildi. Teorik ve pratik görev olarak önlerinde kitle çalışması yürütmek olduğuna değinen konuşmacı, “birlikte yaşamak”, “birlikte çalışmak” ve “birlikte mücadele” ilkelerini açıkladı.
Her zaman mücadele ve savaş prensibinin akılda tutulması ve siyasi hedeflerin öne çıkarıldığında somut durumun tahlili gerektiğine vurgu yapıldı. Kitle karakteri olmayan Partinin kitleleri kahramanlaştıramayacağına değinen konuşmacı, kitlelerle birlikte kavgaya katılmanın öneminden bahsetti.
“Halk savaşıyla devrimciler birleşebilirler. Kitlesiz olamayız, bizim tek silahımız kitlelerdir.” diyen konuşmacı son olarak revizyonizme dair vurgular yaparak sunumunu sonlandırdı.
“REVİZYONİZME KARŞI MÜCADELEDE AMANSIZ OLALIM”
Rote Post’tan konuşmacının ardından Partizan temsilcisi “Emperyalizm ve Her Türden İş Birlikçilerine Karşı Komünist Düşünce” başlığıyla sunum yaptı.
Maoizm’in komünist düşüncenin yeni bir düzeyi olduğuna dair vurgular yapan Partizan temsilcisi “Proletaryanın ve burjuvazinin karşı karşıyalığı evrenselliğin kaynağıdır.” dedi. Komünist hareketin Maoizm’i benimsemesinin emperyalizm ve onun her türden iş birlikçisine karşı verilen mücadeleden bağımsız olamayacağı söylendi. Ulusal kurtuluş ve köylü sorununun çözüme kavuşturulmuş olmasının Maoizm’i özgün kıldığına değinen Partizan temsilcisi Maoizm’i anlamak için emperyalizmi de kavramak gerektiğine dair değiniler yaptı. Emperyalizmin, kapitalizmin en ileri safhasına karşı nasıl mücadele edileceğinin Lenin tarafından açıklandığı; Mao’nun da verdiği bu mücadelenin Leninizm’den kaynaklandığı ve bunun da evrenselliğe işaret ettiği vurgulandı.
Rusya’daki devrimi geliştirmek için Komünist Partisinin inşa edildiğinde Bolşeviklerin karşısına Menşeviklerin çıktığı, iç savaşın Menşeviklere karşı da verilmek zorunda kalındığı aktarılırken benzer bir sürecin Çin’de de yaşandığı vurgulandı. Emperyalizm ve onun yerli iş birlikçilerinin komünizme saldırdığı süreçlerden geçildiği, revizyonizmin emperyalizmin darbe yemesini engellemek için tutum sergilediğinden bahsedildi. Revizyonizme karşı mücadelenin emperyalizme karşı mücadele olduğuna dair vurgular yapıldı.
Son olarak Partizan temsilisi “Halk Savaşının evrenselliği” konusuna değindi. Halk Savaşının evrensel ve özgül ilkelerini açıkladı.
“MAOİST LİDERLİĞE İHTİYACIMIZ VAR”
Partizan temsilcisinin sunumunun ardından Halkın Haklarını Savunmak için Devrimci Cephe’den (FRRDP) konuşmacı “Marksizm-Leninizm-Maoizm, Enternasyonalizm ve Demokratik Devrim” başlıklı sunumuna “Peru’da, Hindistan’da, Filipinler’de ve Türkiye’de Halk Savaşlarına önderlik eden kitleleri, savaşçıları ve Maoist Komünist Partileri selamlayın!” diyerek sözlerine başladı. Konuşmacının selamlaması kitle tarafından coşku ve alkışlarla karşılandı.
Başkan Mao’nun önemi ve büyüklüğünün, 20. yüzyılın en büyük üç devrimci olayına odaklanarak doğrulanabileceğini söyleyerek özetleyenebileceğini söyleyen konuşmacı “Büyük Sosyalist Ekim Devrimi, Büyük Çin Devrimi ve Büyük Proleter Kültür Devrimi. Bu üç büyük olaydan ikisine bizzat ve doğrudan Başkan Mao önderlik etmiştir.” dedi.
Başkan Mao’nun demokratik devrimin sosyalist devrime dönüşmesinin, yarı sömürge ve yarı feodal ülkelerde yeni demokrasi aşamasından devrimin sosyalist aşamasına kesintisiz geçişe karşılık geldiğini ortaya koyduğunu vurgulayan konuşmacı demokratik devrim sırasındaki görevlere değindi.
Bürokratik kapitalizm kavramına dair önemli vurgular yapan konuşmacı, “Başkan Mao Tsetung’un yaptıklarına dayanarak bürokratik kapitalizm teorisinin genelleştirilmesi ve geliştirilmesi, bu nedenle Başkan Gonzalo’nun evrensel geçerliliğe sahip büyük bir katkısıdır; bugün dünyanın tüm sömürge ve yarı sömürge ülkelerinde Yeni Demokratik Devrimin geçerliliğini kanıtlamak için vazgeçilmez olan Marksist ekonomi politiğin geliştirilmesine karşılık gelmektedir.” dedi.
Ardından Filistin direnişine de değinen konuşmacı Dünya Proleter Devriminin acilen Maoist liderliğe ihtiyaç duyduğunu söyledi.
“KÖHNEMİŞ DUVARLARDAN SELAM OLSUN”
Sunumların sona ermesinin ardından sempozyuma iletilen mesajlar okundu. 17 Haziran Demokratik Haklar Platformu, EKB (Enternasyonal Komünist Birlik), İspanya, Hindistan ve Tutsak Partizanlardan gönderilen mesajlar okundu.
Tutsak Partizanlar “Kavgamıza, komünizme ve partimize sıkı sıkıya sarılıyoruz. Umut Yayımcılık’ın düzenlediği bu sempozyum Maoizm’i yaymak, karanlığa ışık tutmak, tüm davaların en büyüğüne hizmet etmek adına atılmış bir adımdır. Köhnemiş duvarların arasından sempozyumu coşkuyla selamlıyor, dünyanın dört bir köşesinde mücadele yürüten devrimcilere, komünistlere başarılar diliyoruz.” diyerek sempozyumu selamladı.
“GURUR DUYUYORUZ”
EKB de “Enternasyonal Komünist Birlik olarak bu vesileyle kızıl bayrağı yükseklerde tutan ve dünyanın tüm proleterleri, ezilen halkları ve ezilen ulusları için parlayan bir ışık olan Hindistan, Filipinler, Türkiye ve Peru’daki Halk Savaşlarına en içten selamlarımızı iletiyoruz. Selamımızın, İbrahim Kaypakkaya’nın alt edilemez çizgisiyle ilerleyen Proletarya Partisi önderliğinde büyük bedeller ve kahramanlıklarla yürütülen Halk Savaşı ve Yeni Demokratik Devrim mücadelesine gönderiliyor olması bizler açısından büyük bir onur ve sevinç vesilesidir. Nubar ve Rosa gibi yoldaşların saflarında olmaktan büyük gurur duyuyoruz.” diyerek sempozumun anlam ve önemine vurgu yaptı. Gönderilen mesajların okunmasıyla Serbest Kürsüye geçildi. Bu oturumda sunumlara dair katkılar ve eleştiriler yapıldı.
Serbest Kürsünün ardından sempozyum başarıyla tamamlandı.
(İSTANBUL)