HABER MERKEZİ- Burhaniye T Tipi Hapishanesi’nde bulunan tutuklu öğrenci Alişan Taburoğlu hapishanedeki sevk ile mahkemedeki yargılama sürecinde yaşadığı sorunlar hakkında bir mektup kaleme aldı.
21 yaşındaki Akdeniz Üniversitesi öğrencisi Taburoğlu kendisini savunan avukatların da başka davalardan dolayı tutuklandığını ifade ederek, “Mahkemeler savunacak kimsenin olmadığını da fırsat bilerek bu denli hukuksuzca yargılamalar yapmakta” ifadesini kullandı.
‘BASIN AÇIKLAMASINA KATILDIĞIM İÇİN TUTUKLANDIM, 2 YILDIR HAPİSHANEDEYİM’
Taburoğlu’nun Burhaniye T Tipi Hapishanesi’nden yazdığı mektup şöyle:
Ben 21 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Parasız eğitim ve adalet istediğim için, ülkemin sorunlarına duyarlı olup demokratik faaliyetler çerçevesinde basın açıklamalarına katıldığım için gözaltına alındım, işkence gördüm ve tutuklandım. Yaklaşık iki yıldır hapishanedeyim. 2017 yılının ocak ayında Silivri 2 No’lu L Tipi Hapishanesi’nden Burhaniye T Tipi Hapishanesi’ne zorla sürgün-sevk edildim. Size yazma nedenim de bu sürgün sevkle başladı.
Tutuklu bir insan, yargılandığı dava devam ederken neden başka bir ile sürgün edilir? AKP OHAL ile birlikte 496 sayılı bir KHK çıkarttı. Bu KHK’ya göre yargılanan sanıkların duruşmaya götürülmesinin zorunluluğu kaldırılıp SEGBİS’ten yargılama yapılmasının önü açıldı. Bu şu demektir. Sanığı yargılaması yapılan mahkemeye götürmeden hakkında yargılama yapılıp ceza verilmesidir. OHAL’le çıkarılan bu KHK hukuksuzdur. Zaten SEGBİS’te yargılama yapmanın savunma hakkının ihlali ve yüzyüzelik ilkesine aykırı olduğuna dair Yargıtay kararı da bulunmaktadır.
‘SEGBİS’TE SORUNLAR VAR’
Şöyle düşünün SEGBİS vasıtasıyla yargılandığınızda yanınızda (fiziki anlamda) avukatınız yoktur. Avukat ile sanığın başkalarının duymayacağı ve görmeyeceği şekilde iletişim kurma imkânı yoktur. Duruşmada bulunalar ile yüzleştirilmesi, belli bir belgeyi, fotoğrafı, belgeyi inceleme imkânı yoktur. Sanık baskı altında kalmasın diye duruşma salonuna bağsız olarak alınır. (CMK 191/1). Tutuklu hükümlü olarak bulunan hapishanedeki SEGBİS odasında dinlenen sanığın bulunduğu ortamda baskı ve etki altında olmadığının duruşma salonunda bulunanlar tarafından görülmesi ve izlenmesi imkânı yoktur. SEGBİS vasıtasıyla yapılan bir bağlantının ses ve görüntü kalitesi ile bağlantının sürekliliği konusunda pek çok sorun olduğu da bilinen bir gerçektir.
Her insan tutuklandığı ilde yargılanır. Yargılanırken de hâkim karşısına çıkmak, kendi duruşmasına katılarak savunmasını yapmak her insanın en doğal be meşru hakkıdır. Zaten yargılamanın böyle yapılmasının zorunluluğu CMK’nın 193. maddesinde yasal güvenceye alınmıştır. Bu hem ülkemiz yargı sisteminde hem de uluslararası hukukta evrensel bir hak, kural olarak kabul edilmiştir. Fakat benin bu hakkım gasp edilmiştir.
‘BENİM VE AVUKATIMIN YOKLUĞUNDA HAKKIMDA YILLARCA HAPİS CEZASI VERİLMİŞTİR’
Yargılandığım İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya mahkeme salonuna bizzat götürülerek katılmak istediğime dair dilekçe göndermeme rağmen bu talebim reddedildi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, tüm hukuk kurallarını ve yasaları ayaklar altında aldı. Bir defa bile duruşmaya götürülmediğim, kimlik tespitimin dahi yapılmadığı, savunmamın alınmadığı halde mahkeme heyeti, gıyabımda yargılama yapmış ve benim avukatımın yokluğunda hakkımda yıllara varan hapis cezası vermiştir.
14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yaptığı adaletsizlikler yalnızca bununla sınırlı değildir. 1 Mayıs 2015 tarihinde İşçi Bayramı’na katılmam gerekçesiyle yargılandığım aynı mahkemenin 29 Mart 2018 tarihinde SEGBİS ortamında görülen duruşmasında hâkime sözlü olarak “SEGBİS ortamında savunma hakkım kısıtlanmaktadır. Savunmamı mahkeme salonunda yapmak istiyorum” dediğimde hakim sesini yükseltmeye hatta bana bağırmaya başladı. Bana “Bir … beni dinleyeceksiniz! İki… mahkeme huzuruna getirilmeyeceksin! Üç savunmanı SEGBİS’te yapacaksın!” diyerek beni azarlayıcı bir tonda konuştu. Bu hukuksuzluğu kabul etmediğim söylediğimde ise “Kesin şunun sesini!” diyerek SEGBİS bağlantımda sesimi engelledi. Ben de bu hukuksuzluğa daha fazla dayanamayarak SEGBİS odasından ayrıldım. 14. Ağır Ceza Mahkemesi bu duruşmada son sözümü almayarak, huzurda savunma yapmamı engelleyerek hakkımda 5 yıl 6 ay hapis kararı vermiştir.
‘ÖZEL YETKİLİ’ BİR YARGI SİSTEMİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ’
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin ve hakiminin yapmış olduğu bu adaletsizliklerin hakla, hukukla iyi niyetle açıklanabilir hiçbir yanı yoktur. Kendi ülkesinin gencini, parasız eğitim gibi demokratik talepleri dile getiren bir öğrenciyi düşman gören “özel yetkili” bir yargı sistemiyle karşı karşıyayız.
Mahkeme heyetinin bu kadar pervasız olmasının bir nedeni ise hukuki anlamda beni savunacak kimsenin olmamasıdır. Aynı zamanda işlerine geri dönmek için direnen eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın, Soma maden katliamında yakınlarını yitiren ve adalet arayan ailelerin, Dilek Doğan’ın Hasan Ferit Gedik’in ve adalet arayan yüzlerce insanın avukatlığını yapan avukatlarımızın savundukları davalar bahane edilerek tutuklanmalarıdır. Mahkemeler savunacak kimsenin olmadığını da fırsat bilerek bu denli hukuksuzca yargılamalar yapmakta ve hakkımda yıllara varan hapis kararları vermektedir.
‘BİNLERCE İNSAN AYNI ADALETSİZLİĞİ YAŞIYOR’
Mahkemelerde yargılandığım ve yargılanması biten 20’den fazla dosyam vardır. Ve bunların sadece birkaçına bizzat, fiziki olarak katılıp savunma yapabildim. Çoğunda mahkeme yüzü bile görmeden hapis kararları verildi. SEGBİS dayatmasının yapıldığı, mahkeme heyetlerinin hukuksuzca yargılamalar yaptığı, avukatlarımın haksızca tutuklandığı bu süreçte hakkımda toplamda 21 yıl hapis kararı verildi. 21 yaşımda 21 yıl hapis kararım var.
Benimki sadece tekil bir örnek. Yüzlerce hatta binlerce insanın aynı adaletsizlikleri yaşadığını biliyorum. Bu adaletsizlikler teşhir edildikçe, halkımız bunları öğrendikçe, eleştirip gündeme getirildikçe tüm bu sorunlar çözülmek zorunda kalacak.