HABER MERKEZİ- Türkiye’de faaliyet gösteren sendikalar ve üye sayılarına ait Ocak 2021 istatistikleri Resmi Gazete‘nin bugünkü sayısında paylaşıldı. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yayınlanan tebliğe göre, Türkiye’deki 14 milyon 371 bin 96 işçinin sadece 2 milyon 69 bin 476’sı (yüzde 14,4) sendikalı olarak çalışıyor.
En fazla üyeye sahip sendikalar konfederasyonu 1 milyon 131 bin 749 ile Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) oldu. Onu 711 bin 295 üyeyle Hak-İş, 193 bin 866 üyeyle Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), 4 bin 127 üyeyle Ülkem-İş, bin 647 üyeyle Tüm-İş, bin 28 üyeyle Anadolu-İş takip ediyor. 25 bin 764 işçi ise bağımsız sendikalara üye.
Tüm iş kolları arasında genel işler işkolundaki Hizmet-İş Sendikası 302 bin 911 üye ile en fazla üyeye sahip sendika oldu. İstatistiklere göre; tüm sendikalar içerisinde 49 sendika yüzde 1’lik işkolu barajını aştı.
KAYITDIŞI İLE BİRLİKTE SENDİKALAŞMA ORANI DAHA DA DÜŞÜK
Diğer yandan Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından yapılan 2020 Sendikalaşma Araştırması, sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi konusundaki gerçek duruma ışık tutuyor. Nisan 2020 verilerine göre, Türkiye’de toplam 15 milyon 799 bin işçinin 14 milyon 104 bini herhangi bir sendikaya üye değil. Kayıt dışı işçiler dahil edildiğinde ise fiili sendikalaşma oranı yüzde 12,14’tür.
TOPLU SÖZLEŞMEDEN YARARLANMA ORANI %7,8
Yine toplam 15 milyon 799 bin işçinin sadece 1 milyon 229 bini toplu iş sözleşmesinden yararlanıyor. İşçilerin yüzde 92,22’si ise toplu iş sözleşmesi kapsamı dışında. Yani işçilerin sadece yüzde 7,8’i toplu iş sözleşmelerinden yararlanabiliyor.
SENDİKALAŞMA İSTATİSTİKLERİ MANİPÜLATİF, İŞÇİ ETKİSİZ KILINDI
Türkiye’de son on beş yılda resmi istatistikler bakımında sendikalaşma oranları artıyor gözükse de gerçekte sendikaların ve sendikalı işçilerin gücü her geçen gün eriyor. Özellikle kamu ve belediyeler olmak üzere tüm alanlarda AKP’nin kendi “yandaş” sendikalarını güçlendirmesi ve birçok alanda dolaylı baskılarla bu sendikalara üyeliği zorunlu koşması, sendikalı işçi sayılarının artmasında önemli bir etken oldu. Diğer yandan ise sendikaların ve işçilerin devlet ve patronlara karşı en temel hakları için dahi mücadele etme güç ve iradesi büyük oranda kırıldı. Toplu sözleşmelerde sıfır ya da eksi zam örneklerinin yaygınlık kazanması, asgari ücretin sefalet ve açlık düzeyinde belirlenmesi gibi örnekler sendikalaşma rakamlarının işçilerin kendi çıkarları temelinde örgütlü bir gücüne tekabül etmediğinin de kanıtı oldu.
Yine bu süreçte yüzde 1’lik iş kolu barajı nedeniyle sendikaların önemli bir bölümünün toplu iş sözleşmesi yapma yetkisine sahip olmaması, sendikalara üye işçilerin etkisizleştirilmesinde en temel araçlardan biri oldu.