HABER MERKEZİ– Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Dr. Bülent Nazım Yılmaz ve Merkez Konseyi üyesi Dr. Selma Güngör, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Yılmaz Çiftçi ve beraberindeki heyetle görüştü. Görüşmede hapishanedeki sağlık hizmetleri, Covid-19 salgın sürecinde yaşanan sorunlar alınan tedbirler, ölüm oruçları, açlık grevleri, tecrit ve izolasyon uygulamaları görüşüldü.
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne gönderilen yazıda, “İzolasyon, tecrit cezası ve uygulaması yaşam ve sağlık hakkı ihlalidir, uygulamadan kaldırılmalıdır” denildi.
“Ağırlaştırılmış müebbet almış olan mahpuslar bu koşulların düzeltilmesi için açlık grevine girmektedirler. Şakran Cezaevinde bulunan Didem Akman ve Özgür Karakaya da 202 gündür tecrit koşullarının düzeltilmesi, havalandırma koşullarının düzeltilmesi, görüş ve sosyal iletişim haklarının düzeltilmesi ve adalet talebiyle açlık grevindedir. Adalet bakanlığı infaz koşullarını insana uygun hale getirmelidir” denilen yazıda 5 yıldır ağırlaştırılmış müebbet hapis tutuklusu sayısının kaça ulaştığının bilinmediği, Türkiye’de ağırlaştırılmış müebbet cezasının infazının pek çok insan hakları ve cezalandırmaya ilişkin sözleşmelere aykırı ve ağır olduğu vurgulandı.
“Hapishane ortamı hukuk alemi dışına çıkılan ortam değildir” denilen yazıda tutukluların maddi ve manevi varlığının fikri özgürlüğünün korunması ile ilgili devletin negatif ve pozitif sorumlulukları olduğu hatırlatıldı ve “Bu haklara herhangi biçimde dokunulması pozitif hukukta yasaklanmıştır. Devletin bu hakları koruma ve ihlal edenlere karşı da yükümlülükleri yani yaptırım uygulamaları vardır ve olmalıdır” denildi.
TECRİT RUHSAL SORUNLAR NEDENİYLE BAŞVURULMAMASI GEREK BİR YÖNTEM
Yazının devamında şu uyarılarda bulunuldu:
“Hekimler, 2014’te kabul edilen Güney Afrika Durban Deklarasyonu ile tek başına tutulmanın (tecritin) yarattığı ruhsal sorunlar nedeniyle başvurulmaması gereken bir yöntem olduğunu, tek başına tutmanın ancak diğer mahpusların yaşamını korumak üzere geçici olarak yapılacak en son başvurulması gereken bir yöntem olduğunu kesin biçimde tanımlamışlardır. Hekimlerin hücre cezası verilen komisyonda olmaları ya da böyle bir izin vermelerini etik ihlal olarak kabul etmiştir ve idari yetkililerin hekimleri böyle bir görevi yapmaya zorlamayacakları kesin olarak ifade edilmiştir.
“TTB bu nedenle DTB’nin 2014 tarihli Durban Güney Afrika Deklarasyonuna uygun olarak tek başına tutma uygulamalarının bırakılmasını, mahpusların uluslararası sözleşmeler ve anayasadan kaynaklarına uygun biçimde tutulması gerektiğini bir kez daha belirtir.
‘MALTA BİLDİRGESİNE UYGUN DAVRANILMALIDIR’
“Açlık grevi yapanların amacı ölmek değil, bir durumu protesto etmek, düzeltmek ya da değişmesini sağlamakla ilgilidir. Bu nedenle hekimler kişinin kendi rızasıyla yaptığı ama bedensel etkileri nedeniyle sağlığı bozan ve ölüme yol açması nedeniyle açlık grevi yapanlarla ilgilenmek süreci izlemek zorundadırlar. Hekim birlikleri ve Dünya Tabipleri Birliği de hekimlerin açlık grevi ve açlık grevi yapanlara karşı tutumunun hekimlik etik ve değerlerine uygun olarak nasıl olması gerektiği ile hep ilgilenmiştir, yeniden değerlendirmiştir. Tüm hekimler ve cezaevi yetkilileri bu değerlendirmeler sonucunda oluşan ve sürekli güncellenen Malta Bildirgesine uygun davranmalıdır.”
Yazıda mahpus haklarının korunması özenle düzenlenmesi, mahpusların haklarının verilmesi ve uygulanması, hapishane koşullarının Santiago Bildirgesi, Durban Bildirgesi, Mandela Kurallarına uyularak düzenlenmesi, tecrit uygulamasının kaldırılması, mahpusların insan hakları ve sağlık haklarının korunması talep edildi.