Devrim mücadelesinin en önemli dinamiklerinden biridir gençlik. Ülkemiz sınıf mücadelesi tarihinde 68 gençlik hareketi ve bu hareketin bağrında yetişen genç devrimci ve komünist önderler ezilenlerin kurtuluş mücadelesinin yolunu çizdiler. Devam eden süreçler bakımından da gençlik bu özelliğini kaybetmedi. Toplumsal mücadelelerin içinde ezilen ve sömürülen kesimlerle omuz omuza sisteme karşı mücadeledeki yerini aldı. Son olarak ülkemizde son yılların en önemli kitle hareketi olan Gezi İsyanı’nda gençliğin dinamizmini ve rolünü gördük. Diğer tüm ezilen kesimlerle birlikte, devletin saldırılarına maruz kalan tüm katmanlarla bir araya gelen ve direnişin önemli ana gücü olan gençlik, kendi rengini katarak var oldu.
Devlet tüm bu gelişmelerden sonuç çıkararak gençliğe yöneldi. Sistemin ihtiyaçlarına ve ruhuna uygun bir şekilleniş yaratmak için eğitim sisteminde bir dizi değişikliğe gitti. Bugüne kadar var olan sistemi devam ettirmekle yetinmeyerek bir dizi düzenlemeyle kendi politikalarına uygun bir gelecek yaratmanın sistematik adımlarını attı. Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ve çıkarılan KHK’lerle geliştirilen topyekün saldırılarla gençlik de payına düşeni fazlasıyla aldı. Suruç Katliamı devrimci gençliğe yönelik devletin geliştirdiği saldırıların dönem içinde en kapsamlı olanıydı. Üniversitelerde soruşturma ve cezalarla örgütlü devrimci gençliğin buralardan tasfiye edilmesi sağlandı. Üniversitelerde uygulamaya sokulan yönetmeliklerle adeta hapishanelere çevrildi. ÖGB gibi örgütlenmeler yaygınlaştırılıp, yetkileri genişletilerek devrimci gençliğe karşı konumlandırıldı.
Devletin AKP kliği eliyle geliştirdiği saldırıların nedeni ciddi boyutlarda yaşadığı yönetme krizidir. Ekonomik ve siyasal krizi yönetme ve idare etmede yolları tıkanan devlet, sorunu aşmak için daha kapsamlı saldırılar devreye sokmaktadır. Son çıkarılan KHK’lerle tek tip elbise uygulaması devreye sokulmuş, bununla yetinmeyerek eli silahlı çetelerine koruma duvarı örülmüştür. Tek tipleştirilmeye çalışılan sadece hapishanelerde bulunan tutsaklar değil, halktır. Bunun için gerekli tüm adımlar devlet tarafından atılmaktadır. Tüm silahlarını devreye koyarak saldırmalarına rağmen nefes alamamaktalar.
Tüm cephelerde yürüttüğü saldırıların karşılanmasında gençlik de üzerine düşeni yapmakla yükümlüdür. Bu noktada tartışılması gereken, gençliğin örgütlü ve öncü kesimleridir. Topyekün saldırı dalgasının aşılmasının yegane yolu topyekün direniş hattının oluşturulması ile mümkün olacaktır. Bu direniş hattının yaratılmasının önemli ayaklarından biri de doğru ilke ve zeminde buluşan ortak eylem birlikleridir. İçinden geçtiğimiz dönemde gençlik mücadelesinin ortak platformlarda örgütlenmesi için oluşturulan belli eylem birlikleri vardır. Bu birliktelikler üniversiteler başta olmak üzere çeşitli gündemlerle bir araya gelmektedir. 6 Kasım, Roboski gibi gündemlerde bir araya gelen gençlik örgütleri bu gündemlere dair gençliğin tepkisini sokakta göstermeyi hedeflemiştir.
Çeşitli isimlerle gündeme gelen bu eylem birliklerini nasıl ele alacağımız ve nasıl bir politikayla yaklaşacağımız önemlidir. Zira içinden geçtiğimiz koşullarda bu eylem birliklerini önemsemek ve içinde yer alma anlayışıyla hareket etmek gerekir. Gençliğin yok sayılan ve gasp edilen demokratik haklarının kazanımı başta, faşizmin geliştirdiği saldırılara karşı direniş odağı olmayı hedeflemek önceliğimiz olmalıdır. Eylem birliği anlayışımıza uygun platform ve yan yana gelişler gündemimiz ve bunlara katılımı görevimiz olarak kavramalıyız.
Bir dönem içinde yer aldığımız kimi alan ve bölgelerde aktif örgütleyeni olduğumuz HDK gençlik çalışmaları ile birlikte geçmiş dönem bakımından, gençlik sahasında irdelenmesi gereken bir dizi eylem birliği pratiği mevcuttur. Yine Genç-Sen gibi bir dönem gençlik faaliyetinde öne çıkan eylem birliklerinin kuruluşu ve bir süre sonra erime ve dağılma gerçekliğini hatırlamak gerekir. Bu anlamda dar grupçu anlayışlara prim vermeden halk gençliğinin mücadelesinin örgütlenmesi hedefiyle hareket edilmesi gerektiği temel yaklaşımımız olmalıdır. Faşist saldırıların böylesine ayyuka çıkıp, dizginlerden boşalırcasına gerçekleştiği koşullarda sınıf mücadelesinin hesapçı yaklaşımları affetmediği bilinmelidir.
Ülkemizde her dönem güçlü bir akım olan reformizmin gençliğin mücadelesine de önemli oranda sirayet ettiğini görüyoruz. “Tek adam diktatörlüğüne karşı” bir araya gelen devrimci gençlik örgütlenmelerinin oku sisteme yöneltmek yerine, gençliğin dinamiğini ve enerjisini sistem içinde eriten bir özle hareket etmekteler. Mücadelenin böylesine sert virajlarında daha güçlenen reformizme, kitlelerden kopmamak ve kitlelerin taleplerine kulak vermek kılıfıyla elbette sarılmak doğru değildir. Bu anlamda bazı gündemler özgülünde gündeme gelecek bağımsız çalışmaların, eylem birliği anlayışımızla bir tezatlık oluşturmadığı bilinmelidir. Aksine bu anlayışlarla aramıza kesin ve net çizgilerin konulması için güçlü ideolojik mücadele yürütme görevi önümüze koymaktadır. Bu birliklerin önemli ve aktif bileşeni olmak, mevcut sapmalara sessiz kalmak ya da yanlış çizgilerini reddederek yan yana durma zemininin olmadığı gibi kolaycı bir yaklaşım içinde olmamak gerekir. Zira görevimiz sadece küçük burjuva anlayışlarla ideolojik mücadele değil, doğru siyasal önderlik görevini yerine getirmektir.
Birleşebilecek güçlerle öğrenci gençliğin ekonomik-demokratik talepli mücadelesi hedefiyle bir araya gelmeyi bir görev olarak önümüze koymalıyız. Bu görev içinden geçtiğimiz koşullarda önemli bir yerde durmaktadır. Bunun nedeni devletin saldırılarına karşı birleşik örgütlü karşı koyuşun yaratılması görevidir. Bu görevi yerine getirme hedefiyle, doğrularımıza güvenerek, daha güçlü ve kararlı adımlar atalım.
Bu eylem birliklerinin kalıcılığını elbette ki mücadelenin gerekleri ve ihtiyaçları belirleyecektir. Kimi alan ve bölgelerde yaşanan sorunların somut görüngüsünün kavranması önemlidir. Genel söylemlerden öte, ortak sorunlara temasın önemiyle birlikte, alanlarda ortaya çıkan somut sorunların kavranması ve mücadele hattının buradan şekillendirilmesi önemlidir. Taleplerin somutluğu ile ancak kitlelerin dikkati çekilebilir ve örgütlenebilir.
Gençlik de diğer tüm ezilen ve baskı altında tutulan kesimler gibi öfkeyi mayalamaktadır. Bu dönem patlamalara gebe süreçlere hazırlığı ifade etmektedir. Örgütlü yapının güçlendirilmesi, doğru rotada yürüyüşünün sağlamlaştırılması kilit önemdedir. Bu noktada siyasal ve ideolojik gelişimin belirleyici önemini yakın tarihte yaşadığımız sorunlarla bir kez daha görmüş olduk. Hata ve eksiklerimizden öğrenerek, yetmezliklerimize yönelerek yürüyüşümüzü daha sağlam adımlarla ilerletelim, büyütelim…