HABER MERKEZİ- TKP/ML MK-SB (Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist Merkez Komite-Siyasi Büro) tarafından Parti’nin kuruluşunun 48. yılına ilişkin açıklama yapıldı. ikk.online1.net sitesinde yer alan ve Parti’nin 48. yılının selamlandığı açıklama açıklama şu şekilde;
PARTİMİZİN KURULUŞUNUN 48. YILINI; 48 YILDIR BİTMEYEN KARARLILIĞIMIZ, AZMİMİZ VE UMUDUMUZLA KARŞILIYORUZ!
24 Nisan 1972’de Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya tarafından temelleri atılan Partimiz TKP/ML’nin kuruluşunun 48. yılını, Onun kararlılığını, cüretini kuşanarak karşılıyoruz. Onun tüm lekelerden arındırarak dalgalandırdığı proletaryanın kızıl bayrağını, leke sürdürmeden 48 yıldır taşımanın gururuyla kuruluşumuzu selamlıyoruz.
Kürt, Türk ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımız;
Partimiz 48. savaş yılını emperyalist-kapitalist sistemin temellerini sarsan ekonomik ve siyasi krizin derinleştiği koşullarda karşılamaktadır. Emperyalist-kapitalist sistemin çok yönlü krizinin üzerine çöken Kovid-19 salgını, mevcut krizi derinleştiren, sistemin nefes borularını tıkayan bir yıkıcılıkla yayılmaktadır. Halihazırda uzun bir dönemdir uygulanan politikaların, sistemi ayakta tutmaya yetmediği durumda yeni koşullara uygun politika ve hamleler geliştirilebilmiş değildir. Belirsizliğin nedeni yaşanan depremin yıkıcı etkisindendir ve “an”ı değil, sistemi ayakta tutacak politikaların yenilenmesine ihtiyaç duyulmasıdır.
Önümüzdeki dönem açısından iki temel nokta vardır; bunlardan birincisi; emperyalistlerin önümüzdeki dönemi hangi stratejiyle yönetecekleri, ikincisi; belirlenecek bu yönelimde ezilenlerin payına ne düşeceğidir. Mevcut pandemi koşullarında sistemi ayakta tutan temel ilke yani dizginsiz sömürü, kesintisiz bir biçimde hayata geçirilmektedir. Uzun bir dönemdir krizler sarmalıyla boğuşan ve ayakta durmaya çalışan sistem ciddi biçimde kan kaybetmektedir ve bundan sonra işleri çok daha zordur. Krizi daha fazla derinleştirecek şey ezilenlerin payına düşecek olanı kabul edip etmeyecekleridir ve nitekim ileriki aşamaları belirleyecek olan da işçi ve emekçilerin esaslı bir program ve örgütle sahneye çıkıp çıkamayacağıdır.
Nitekim burjuvazi bu krizi de; “… Bir yandan üretici güçleri kitlesel olarak zorla yok ederek; öte yandan yeni pazarlar ele geçirerek ve eskilerini de daha kapsamlı bir biçimde sömürerek yani, daha çok yönlü ve daha büyük bunalımlar hazırlayarak ve bunalımları önleyen araçları azaltarak” aşmaya çalışacaktır. (K. Marks- F. Engels, Komünist Manifesto, İnter yay. s.45)
Kriz sistemin krizi olmakla kalmamış uzun bir dönemdir bütün halkların da “krizi” haline gelmiştir. Bu, daha fazla ölüm, daha fazla yıkım, daha fazla yoksulluk ve daha fazla zulüm demektir ve önümüzdeki dönem tüm bunların daha fazla yaşanması anlamına gelmektedir. Ama bu, egemen sınıfların daha çıplak bir hali, daha azgın bir resmidir ve ezilenlerin direniş ve mücadelesinde kendiliğinden gelme reflekslerin doğru bir kulvara taşınması için şartların daha elverişli hale gelmesine de neden olmaktadır. Tarihin görev çağrısı budur, buna yanıt olunmalıdır.
Emperyalist sistemin krizi ülkemiz gibi yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelerde daha sarsıcı biçimde kendini göstererek ilerlemektedir. Her yerinden dökülen TC devleti, tıpkı emperyalist efendileri gibi daha fazla sömürü ve baskı ile ayakta durma çabası içindedir ve artık dikiş tutmayan halin patlamaya hazırlandığının farkındadır. Kriz döneminde çıkarılan tüm paket ve yasalar bu patlama anına hazırlıktır. Engellenemeyeceği, akışın durdurulamayacağı koşulda, patlamanın en sert biçimde bastırılmasının olanakları yaratılmaya çalışılmaktadır. Kuşkusuz bahsini ettiğimiz, arka arkaya devrimler yaratacak kalkışmalar değildir ancak ezilenlerin bu dönemi mayalayacak ciddi fırtınalar yaratacağıdır.
Yoldaşlar;
Komünist önder İbrahim Kaypakkaya 50 yıllık bir tarihsel geçmişe sahip revizyonist tezlere karşı yürüttüğü keskin ideolojik-politik ve siyasi mücadele ile komünist çizgiyi inşa etmiştir. O döneminin dünya devrim rüzgarlarının etkisini dogmatik bir biçimde değil, MLM biliminin süzgecinden geçirerek ülkemiz gerçekliğine uyarlamıştır. Başta Kemalizm olmak üzere Ulusal Sorun ve ülkemizde devrimin yolu gibi temel konularda ortaya koyduğu tezlerin toplamı, Onun bilimsel kavrayışının ürünüdür. O kendi döneminin diğer devrimci önderleri gibi 50 yıllık revizyonist-pasifizmi sadece silahlı mücadele çıkışıyla değil, bundan daha önemli ve belirleyici olan komünist çizgiyi ve bu çizginin ete-kemiğe büründüğü Komünist Partisi’nin inşasıyla tam bir kopuşa ve çıkışa çevirmiştir.
Kaypakkaya bir yandan faşist diktatörlüğün ideolojik-politik ve örgütsel kuşatması altında diğer yandan revizyonist-oportünist-reformist ideolojik kuşatmanın baskısı altında komünist çizgiyi inşa ederek 24 Nisan 1972’de Türkiye proletaryasının ve emekçi halkın öncüsüne kavuşmasını sağlamıştır.
Kaypakkaya yoldaş tepeden tırnağa cüret, cesaret ve kararlılığın kuşanılmasıdır. O ustaların izini takip eden bir bağlılığa, tarihin ve toplumların gerçekliğine, devrimci-komünist çizginin teorik ve pratik olarak yakıcı bir ihtiyaç olmasına dayanarak hareket etmiştir. Cüret ve cesaretini bu kaynaktan almıştır. O bütün kuralları ve kalıpları hiçe saymış, yepyeni ve özgün bir biçimle düşüncelerini olgunlaştırmış, güçlü bir inanç ve kararlılıkla onları yıkan bir konumlanış almıştır. Kaypakkaya, sadece yıkmanın değil belirleyici olanın inşa etme olduğunu bilerek partiyi, partinin önderlik etmesi gerektiği savaş çizgisini ve iktidarı zapt edecek Halk Savaşı Stratejisini inşa etmiştir.
Onun ülkemiz topraklarında komünist çizginin temsili olan Partimizi ilan ederken kuşandığı bu cüret ve kararlılık, 48 yıllık mücadele tarihimiz boyunca korunmaya, geliştirilmeye ve güçlendirilmeye çalışılmıştır. İçte ve dışta her türden burjuva ideolojinin kemirme ve kuşatma saldırılarına karşı yürütülen mücadele esas olarak komünist çizginin korunması ve bu mücadelede geliştirilmesi olmuştur. Komünist çizginin tahribatına yönelen her türden ve renkten burjuva, küçük-burjuva ideolojinin sınıf mücadelesinde hak ettiği yerde konum alması bu anlamda tesadüf değil, tarihin olağan akışı olarak görülmelidir. Proletaryanın çıkarlarını temsil etmekten uzaklaşan her çizgiyi sınıf mücadelesi hak ettiği yere mutlak suretle itecektir. Komünist çizginin temsiline soyunanların bugün demirledikleri limanların iktidar perspektifli mücadelenin dışında olma halini de böyle okumak gerekir.
Yoldaşlar;
İbrahim Kaypakkaya yoldaş, 1971 Askeri Faşist Muhtıra ile devrimci ve muhalif kesimlere yönelik cadı avının olduğu koşullarda, mücadelenin geri çekildiği şartlarda Halk Savaşı’nı ve gerilla mücadelesini başlatan ve örgütleyen çizgisi “sol maceracılık”, “gerçeklerden kopukluk”, “hayalcilik” şeklinde saldırıya uğramıştır. Partimiz bugün de düşmanın askeri saldırılarının yoğunlaştığı, “gerilla savaşını yürütmenin anda mevcut olmadığı” teorilerinin geliştirildiği bir dönemde savaşı sürdürme ve büyütme kararlılığından taviz vermemiştir. Düşmanın her türden kuşatması ancak Halk Savaşı’nın sürdürülmesi, geliştirilmesi ve büyütülmesi ile mümkün olacaktır.
Tasfiyeciliğin-reformizmin kol gezdiği, dışımızdaki devrimci anlayışları kuşatma ve etkisine aldığı koşullarda, Partimizin işareti bir kez daha savaşı büyütmek olmuştur. “İktidar Namlunun Ucundadır” şiarını bu dönemde daha fazla haykırmak ve yükseltmek bir hayalperstlik değil, devrim iddiasındaki kararlılık ve kitlelere gerçek kurtuluşun adresini bıkmadan göstermektir.
Bu kararlılık ve irade İbrahim Kaypakkaya yoldaştan bize mirastır, tüm benliğimiz ve hücrelerimizle bugün de kuşanmamız gereken budur. İçinde bulunduğumuz durum ve koşullar, daha önemlisi devrim için üstlendiğimiz misyon ve irademiz, ilerlemenin önünde ayak bağı/engel oluşturan sorunlarla başa çıkacağımıza işaret etmektedir. Bunun için kilit sorun, sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarını doğru biçimde belirlemek, buna uygun konumlanmak, görevleri saptamak ve pratik hamleleri gerçekleştirmektir. Komünist çizginin korunması ve geliştirilmesi ancak böyle mümkün olacaktır.
Partimiz tüm kuşatmalara rağmen savaş konusundaki ısrar ve iradesini 1. Kongre’sinde bir kez daha ilan etmiştir. Kendi gerçekliği ile yüzleşmede Partimizin gelişiminde ayak bağı olan tüm ideolojik zaaflarını tespit etmede, yarım asra yaklaşan tarihsel birikimin ışığında, gelecek yürüyüşünü belirlemede, örgüt ve önderlik sorunlarının çözümlenmesinde gerçekliğe yaslanmış ve yönelimini belirlemiştir. Kongremizden bu yana geçen bir yıllık zaman diliminde hedef, belirlenen yönelimi ete-kemiğe büründürmek, Partimizi savaşın içinde kalıba dökecek adımları atmak olmuştur. Bu yönelim ancak tüm örgütümüzün, aynı ruh ve kararlılıkla, aynı inanç ve cesaretle bu hedefe kilitlenmesi, savaşa tüm benliği ile atılması ile mümkün olacaktır.
48.yılımızı; 48 yıllık mücadelemizin nadide bayraktarları olan şehitlerimizin devrettiği bayrağı taşıyacağımızın kararlılığı ile karşılıyoruz!
-48.yılımızı; 48 yıldır bitmeyen azmimiz, umudumuz ve direngenliğimizle karşılıyoruz!
-Kahrolsun Faşist Kemalist Diktatörlük!
-Komprador Patron-Ağa Devletini Yıkacağız, Halk İktidarını Kuracağız!
-Kahrolsun Emperyalizm, Komprador Kapitalizm, Feodalizm ve Her Türden Gericilik!
-Şan Olsun 48 Yıldır Kesintisiz Süren Halk Savaşına!
-Şan Olsun Marksizme-Leninizme-Maoizme!
-Şan Olsun Enternasyonal Proletaryanın Türkiye Temsilcisi Partimiz TKP/ML’ye, Önderliğindeki TİKKO’ya ve TMLGB’ye!