HABER MERKEZİ- Elimize e-posta yoluyla ulaşan TKP/ML-MK imzalı (Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist – Merkez Komite) ve “46. Yılımızdan Daha İleride, 48. Yılımızdan Daha Geride! Hamle Yap ve Kazan!” başlıklı açıklamayı güncelliğinden kaynaklı olduğu gibi yayımlıyoruz.
Türk, Kürt Uluslarından ve Çeşitli Milliyetlerden Türkiye Proletaryasına ve Emekçi Halkımıza
Enternasyonal proletaryanın kızıl bayrağının Türkiye topraklarında sallandırılmaya başlanmasının 47. yılını kutluyoruz. Bugün, doğumunun 70. yılını kutladığımız Önder İbrahim Kaypakkaya yoldaş henüz 23 yaşındayken ülkenin en önemli toplumsal-sosyal sorunlarınıda içeren ciddi bir teorik donanmışlık ve örgütsel hamle ve de ideolojik cüretle partimiz TKP/ML’yi kurdu.
Partimiz 47 yıllık mücadele tarihinde esasta iki şeyi korumayı başardı. Birincisi, komünizm perspektifli duruşunu ve ideolojik özünü. İkincisi, sürekliliği sağlanmış mücadelesini. Özellikle komünist kimliğini korumak, partimizin 47 yıllık ömründe 30 yılının güçlü bir anti-komünist dalgaya sahne olduğu işçi sınıfının ve emekçi halk kitlelerinin “sosyalizmden geri dönüşler” rüzgarı etkisinde kuşatmaya alındığı bir süreç boyunca gerçekleşmiştir. Dünya devrimci ve komünist hareketinin bu anti-komünist dalgada ciddi ideolojik kırılmalar yaşadığı, revizyonizmin ve tasfiyeciliğin bin bir çeşitinin yarış halinde işçi sınıfına ihanet ettiği koşullarda partimiz komünizm davasının Türkiye topraklarındaki taşıyıcı öznesi olma rolünü terk etmemiştir. Partimiz içinde yürüyen iki çizgi mücadelelerinde çeşitli renklerde oportünist-revizyonist yaklaşımlar partimizin bu komünist özüne saldırıp, çizgisinde ricat etmesini sağlamaya çalışsa da başarı elde edememiştir. Partimiz, sınıf mücadelesinin ve sınıfın siyasal-ideolojik bilincinin uzun sayılacak gerileme dönemi boyunca tarihsel sorumluluğunu ve çizgisini unutmayarak, koruyarak ve önderlik rolünü kuşanarak bu süreci karşılamıştır.
Partimiz, Halk Savaşı ile gerçekleşecek Yeni Demokratik Devrim ve oradan sosyalizm ve komünizm mücadelesi perspektifinde kesintisiz bir hat izlemiştir. Savaşçı bir parti olarak şekillenmenin, inşa olma ve gelişmenin zorunluluğuna dair asgari düzeyde bir bilinç ve tutumu partimiz 47 yıllık mücadelesinde ispatlamıştır. Sınıf mücadelesi içinde ne mola vermiş, ne ricat etmiş ne de devrimimizin yapı taşı olan gerilla mücadelesinde duraksamıştır. Tutumu, pratiği ve ısrarı 47 yıl boyunca verilen şehitlerimizin kanıyla tarih sayfalarına yazılmıştır. Şehitlerimiz, partimizin kumandasında Halk Savaşı ile Yeni Demokratik Devrim çizgisine ve komünizm davasına bağlılık ve ısrara dayalı talimatlara uyan en fedakar, en gözü pek, en amansız militan ve kadroları olmuşlardır. Canlarını partimizin çizgisi ve talimatları doğrultusunda bir adanmışlık sembolü yapmışlardır. Bu enternasyonal proletaryanın davasının devamlılığı, kararlılığı ve zorlu dönemlerde sınanmışlığını göstermesi açısından oldukça önemlidir.
Partimiz bu anlamda 47 yıl boyunca devrimi örgütleyemediği ve gerçekleştiremediği için kendine acımasızca yönelirken, aynı zamanda bunu başaramamasına neden olan nesnel dünyanın zorluklarına hakim olarak başardıklarını referans almada kararlı bir duruş ve konumlanış içindedir. Komünizm perspektifi ve tutum ve davranışı, işçi sınıfının tarihsel rolünü kavrayışı ile partimiz bugün kendini daha güçlü, üretken ve geleceğe daha güvenle bakan bir yerde görmektedir.
İşçiler, Köylüler, Emekçiler, Gençler, Kadınlar
İçinden geçtiğimiz süreç emperyalist güçlerin siyasal ve ekonomik kriz içinde dünya halklarına ve ezilen ulusları hedef alarak bu krizini hafifletmeye çalıştığı bir süreçtir. Dünyanın her köşesinde emperyalistler arası çelişkiler keskinleşirken Ortadoğu, Doğu Avrupa, Balkanlar, Uzak Asya, Latin Amerika ve Afrika bu güçlerin pazar savaşı için kanlı oyunlarına sahne olmaktadır. Ezilen halklar ve uluslara tasfiyeci ve reformist iğne yapılarak felç edilmeye çalışmaktadır. Devrim, sosyalizm ve en önemlisi de komünizm perspektifi silikleştirilmeye, tarihsel bilinci kırılmaya ve mücadeleleri tam bir kuşatma altına alınmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda topyekûn saldırı hamlesi ile direnenler yok edilmeye, tam uyum sağlamayanlar terbiye edilmeye, ilerici burjuva hareketler ise tam teslimiyete ve işbirliğine mahkum edilmeye çalışılmaktadır. Bu dünya genelinde yaşama geçirilmeye çalışılan yönelimdir.
Özelde ülkemizde ise faşist diktatörlüğün tüm zor aygıtlarıyla, ekonomik gücüyle, medyasıyla, eğitsel-kültürel-sanatsal araçlarıyla topyekûn saldırı halinde olduğu bir dönem yaşanmaktadır. Kürt ulusal mücadelesi bir yandan silahlı ve silahsız tüm gücüyle yok edilmeye ve teslim alınmaya çalışılırken, devrimci ve komünist güçler imha edilmeye ve belini doğrultamaz düzeye getirilmeye çalışılmaktadır. Halk yığınları örgütsüzleştirilip boyun eğen ve bir yılgınlık girdabında boğulma hesabıyla keskin acımasız bir kuşatma altında tutulmaya çalışılmaktadır.
Faşist diktatörlük bunun için daha merkeziyetçi, daha hızlı ve saldırgan bir sistem inşa etme peşindedir. Cumhurbaşkanlığı rejimi bu ihtiyaca karşılık olarak düşünülmektedir. Zira siyasal ve ekonomik kriz içinde emekçilerin hakları daha güçlü gasp edilecek, Kürtlerin ulusal hak mücadelesine karşı daha etkin bir imha savaşı yürütülecek, bölgede emperyalist politikalara uyumlu işgalci yönelim daha işlevli hal alacaktır. Tüm hesap ve plan bunun üzerine kurulmakta, böylelikle siyasi ve ekonomik krizin yaratacağı mücadele dinamikleri bu şekilde kırılmaya çalışılacaktır. Ancak gelişmeler egemenler arasında çatışma, gerginlik ve mücadelenin kaçınılmaz olarak daha da arttığı, yönetme krizinin sosyal-ekonomik sistemin yapısal ve dönemsel kriz üretme kabiliyeti ve özelliğinden dolayı daha da derinleştiği bir sürece onları sürüklemektedir. Bu durum emekçilere yönelik saldırılarda bir değişikliğe yol açmamaktadır. Ancak emekçilere, ezilen ulus, ezilen inanç, ezilen cins ve tüm halk katmanlarına daha güçlü bir mücadele zemini sunmaktadır. 31 Mart Yerel Seçimleri egemen faşist klikler arasında kapışmanın ne düzeyde sertleştiğinin bir göstergesi olmuştur. Aynı zamanda egemen sınıf klikleri arasında güç dengelerindeki oynamalara güçlü olanaklar sunduğu, gerginlik ve mücadelenin artarak devam edeceğine işaret etmektedir.
Şimdi bu koşullarda bu kliklerden birine umut bağlayan, birini diğerine karşı daha güçlü hale getirecek bir siyasal ehlileştirme ve olgunlaştırma süreci değil, daha fazla örgütlenme daha güçlü şekilde mücadeleye girişme, faşizme karşı siyasal karşıtlığı daha çok keskinleştirme zamanıdır. Halk yığınlarının siyasal karşıtlığını ve çelişkilerini daha fazla açığa çıkaran hamleler ve yönelim içinde olmak devrimci sorumluluğun en önemlisidir. Bu da reformist yaklaşımlarla, egemen klikler arasında taraf olma tutumuyla aramıza kalın çizgiler çekme ve önderimizin çizgisi olan ihtilalci komünist güzergahta daha kararlı durmayla olanaklıdır.
Partimiz bu bilincini tarihte tüm içte ve dışta yaşanan ideolojik kuşatma, saldırıya rağmen kaybetmemiştir. Bugün ise daha güçlü bir şekilde bu tutumunu geliştirme, yetkinleştirme ve ezilenleri örgütleyerek bu eksende savaştırma kararlılığındadır. 47 yıllık tarihimiz, edindiğimiz deneyim ve en önemlisi birikimimiz bize bunu emretmektedir.
Bugünü kavramak değil geleceği bugünün tutumuyla kazanmak iddiasındayız. Dünü anlamak ve deneyim çıkarmak değil bugünü dünün yetersizlik ve eksiklikleriyle örgütleme kararlığınındayız. Kırıntıları, iyileştirmeleri, aşamalı geçişleri, sistem içi kazanımları değil işçi sınıfının siyasal iktidarı ile her şeyi kazanma ve ordan durmaksızın, dinlenmeksizin özgürlükler dünyasına koşma hedefindeyiz. Bunu yapacağız, bunun taşıyıcı öznesi olacağız, bu bilincin kırılmasına karşı amansız bir komünizm sevdalısı olacağız, her an ve durumda bunu inşa etme mücadelesi vereceğiz.
ŞAN OLSUN MÜCADELEMİZİN 47. YILINA!
YAŞASIN ENTERNASYONAL PROLETARYANIN KIZIL BAYRAĞI!
ŞAN OLSUN ÖNDER KAYPAKKAYA’NIN YETMİŞİNCİ DOĞUM YILINA!
YAŞASIN HALK SAVAŞI!
ŞAN OLSUN MARKSİZM-LENİNİZM-MAOİZMİN IŞIKLI YOLUNA!
YAŞASIN PARTİMİZ TKP/ML, ÖNDERLİĞİNDEKİ TİKKO, TMLGB!
TKP/ML-MK
NİSAN 2019“