Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist (TKP/ML) 51. kuruluş yılı ve komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın katledilişinin 50. yılına ilişkin tkpml3.net sitesi üzerinden bir açıklama yayımladı.
Açıklamada, TKP/ML’nin kuruluş dönemine ilişkin koşullarına değinerek “1960’ların sonunda, devrimci gençlik kabarışı başlamış, peşi sıra tüm ülkede sınıf mücadelesi yükselmiş, devrimin olanaklarının ve örgütlenmesinin arayışına girilmişti. Bu süreç 12 Mart 1971 Askeri Muhtırasının faşist saldırısı ile ablukaya alındı, yok edilmeye çalışıldı. İşte partimiz TKP/ML, böylesi bir sürecin içinde 24 Nisan 1972’de kuruluşunu ilan etmiştir.” ifadelerine yer verdi.
“Marksizm-Leninizm-Maoizm Rehberliğinden Şaşmayan Partimiz TKP/ML’nin 51. Kuruluş Yılına Şan Olsun! Katledilişinin 50. Yılında Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya’nın En Büyük Mirası Partimiz TKP/ML’ye Şan Olsun!” başlıklı açıklamasının tamamı şöyle:
“Kürt, Türk ve Çeşitli Milliyetlerden Halkımız
“1960’ların sonunda, devrimci gençlik kabarışı başlamış, peşi sıra tüm ülkede sınıf mücadelesi yükselmiş, devrimin olanaklarının ve örgütlenmesinin arayışına girilmişti. Bu süreç 12 Mart 1971 Askeri Muhtırasının faşist saldırısı ile ablukaya alındı, yok edilmeye çalışıldı. İşte partimiz TKP/ML, böylesi bir sürecin içinde 24 Nisan 1972’de kuruluşunu ilan etmiştir.
“1960’larda öğrenci gençlik, işçi sınıfı ve köylülerin mücadelesinin yükseldiği koşullar, bu kesimlerin aynı zamanda bütünlüklü bir siyasi programa sahip olmadığı, bir devrim stratejisi doğrultusunda ve Marksist temelde örgütlenmiş Komünist önderlikten yoksun olduğu bir süreci içermektedir. Küçük burjuva ve orta burjuva sınıfsal nitelikleriyle şekillenmiş TİP ve T’K’P başta olmak üzere bir dizi oportünist ve revizyonist egemen anlayış, süreci “anayasal” ve parlamenter mücadeleyi geliştirme, reformlarla ilerleme, “sol” Kemalist askeri zümrenin, demokratik devrimi gerçekleştirme süreci olarak tanımlamıştır.
“Kuşkusuz bu dönem faşist diktatörlüğe karşı halkın demokratik mücadele ve siyasal özgürlük savaşımında egemen sınıflarla halkın çıkarları arasındaki uzlaşmazlığı gözlemlemekten, çözümlemekten ve sonuçlar çıkarmaktan uzak bu siyasal anlayışlar da savaşıma katılmıştır. Bütün yoğunlaşmasını, yeteneklerini, birikim ve deneyimlerini, bakış açısını egemen sınıfları ve onların bir kısım temsilcilerini faşist düzenin ve emperyalist tahakkümün adaletsizliğine inandırmaya çalışmışlardır. Bu şekilde bir düzeltme sağlanacağına ve bunun halk için yeterli olacağına, barışın ve toplumsal huzurun bu şekilde geleceğine inanan hayaller kurmuşlardır.
“Mustafa Suphi ve yoldaşlarının 1921’de katledilmesinden sonra 50 yıllık revizyonist ve pasifist T’K’P çizgisinin bu dönem yükselen mücadele zemininde bu sürece katılan başka ve çeşitli türevleri boy vermiştir.
“Bu küçük burjuva ve orta burjuva sınıf karakterine sahip hayalciler ne rejimin siyasal niteliğini ne toplumsal çelişkilerin niteliğini ne çok uluslu (Türk ve Kürt ulusları ve farklı milliyetler) toplumsal yapıyı ne halkın gerçek ve tam kurtuluş yolunu belirlemeye dair teorik-ideolojik-politik yoğunlaşma sağlamıştır. Bu kesimler, mücadelesinin parçası olduğu, dostluk yaptığı halk kitlelerinin hareketini yer yer bir sorun görüp onun gelişen yapısı karşısında sadece dehşete düşmüşlerdir.
“Karşı Devrimci Kuşatmaya ve Reformizme Karşı Devrimci Direnç ve Çıkış
“Bu yaklaşımlara karşı ise genç ve dinamik devrimci bir gençlik direnci oluşmuştur. Gençlik hareketi Küba devrimi, Vietnam direnişi, Mao önderliğinde gerçekleşen Büyük Proleter Kültür Devrimi ve tüm dünyayı saran sosyal ve ulusal kurtuluş mücadelelerinin etkisiyle işçi sınıfı ve halkın gerçek kurtuluş teorisini, kurtuluş yolunu ve bunun ancak silahlı mücadeleyle gerçekleşeceğini cüretli ve güçlü şekilde savunmaya başlamıştır. İşte 1971 Askeri Faşist Muhtırası ile hayal kırıklığına uğrayan orta burjuva sınıf karakterli reformistler yoğun baskı ve saldırı karşısında sinip sessizliğe bürünürken, genç devrimciler tüm bu baskı ortamında halkın kurtuluşu için kendi örgütlerini, hareketlerini kurarak süreci karşılama yoluna girmişlerdir. Toplumsal gelişmenin ve düşüncenin engellenmesi, baskıların yarattığı korku ve kayıtsızlık, halk içindeki sefalet ve çaresizlik patron-ağa sınıfının onların siyasi temsilcilerinin, polis ve askerin kudurganlığı bu sürece karakterini veren özellik olmuştur.
“Bir önceki mücadeleci ve devrimci fikirlere yatkınlık gösteren ama reformist hayallerini aşılamaya çalışanlar, sürecin ihtiyacı olan devrimci şekillenişe yönelen değil hayal kırıklıkları içinde kaçkınlığa sarılmışlardır. İllegal, kitleler içinde kök salmış, toplumsal ve siyasal sistemi enternasyonal proletaryanın bilimsel ideolojisiyle çözümlemiş, yarı-sömürge yarı-feodal yapının gerektirdiği Halk Savaşı stratejisi ile silahlı mücadeleyi geliştiren bir komünist partinin yokluğu tarihsel bir dayatmayla kendini hissettirmiştir.
“Devrimci fikirlerin ve eylemlerin boy verdiği, cüretli hamleler de sürece damgasını vurmuştur. Yalınkat devrimci cüretle hareket edilirken bu çıkışlar komünist hamleler olmaktan uzak olmuştur. THKO ve THKP/C işte bu koşulların ürünü olan maceracı, toplumsal yapıyı Marksizmin bilimsel ideolojisiyle ve teorisiyle incelemekte yetersiz nitelikleriyle sınırlı kalan hareketlerdir.
“Tarihin Kapısını Döven Komünist Öncü İhtiyacı ve İbrahim Kaypakkaya
“Komünist bir öncünün ülke topraklarında teorik bir bütünlükle, programla ve hiç kuşkusuz net bir hamleyle ortaya çıkmasına dair koşullar bu durgunluğun, kaçkınlığın, reformist hayalciliğin, maceracı çizgilerin bir yadsıması olarak olgunlaşma zemini bulmuştur. Nisan 1972’de sınıf mücadelesinin durgunluğu, patron-ağa rejiminin kudurganlığının arttığı koşullarda Komünist Önder İbrahim KAYPAKKAYA önderliğinde enternasyonal proletaryanın bilimsel ideolojisini donanmış partimiz TKP/ML tarih sahnesine çıkmıştır. Mücadelenin büyük durgunluğu ve egemenlerin kudurganlığı ortasında partimiz, programatik görüşleriyle sistemin tam bağrını hedefleyen hançeri eline geçirerek ortaya çıkmıştır.
“Komünist Önder İbrahim KAYPAKKAYA tüm diğer reformist, revizyonist hareketler ve “deha” sahibi deneyimli revizyonist şahsiyetlerin tabu olarak gösterdiği, egemen sınıflarla uzlaşma noktası olan siyasal ve toplumsal sorunlara yönelerek, tüm bu kesimlerin hışmına uğramış ve kargış edilmiştir. Çünkü Önder KAYPAKKAYA, sistemin kurucu ideolojisi olan ilerici, anti-emperyalist, küçük burjuva devrimciliği olarak savunulan Kemalizm’in faşizm olduğunu tanıtlamıştır. Emperyalist sisteme bağımlı, onun uşağı olan karakterini ortaya koymuştur. İbrahim yoldaş, Kemalizmin teorik temellerinin düşman bir sınıfın ideolojisi olduğunu ve halkın kurtuluşuna düşman sınıfsal yapısını cüretli bir şekilde belirlemiştir.
“Yine varlığı kabul edilmeyen, egemen sınıfların varoluşsal meselesi olan tüm oportünistlerin ve revizyonistlerin sorunu tanımlamaktan korkarak uzak durduğu, sosyal-şoven tutumda demirlemesine neden olan Kürt Ulusal Meselesini Marksist ilkelere sıkıca sarılarak, ulusal sorunun özüyle birlikte ortaya koymuştur. İbrahim yoldaş, Kürtlerin varlığını kabul eden ama ezilen bir ulus teşkil ettiğini savunamayan anlayışlarla karşıtlık kurmuştur. Kürt ulusal varlığını savunmanın ötesinde Kürt Ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakkı olduğunu, bunun ilkesel düzeyde savunulmadan komünist tutum oluşturulamayacağını belirtmiştir. Kemalist diktatörlüğün Kürt ulusal haklarını nasıl gasp ettiğini tarihsel argümanlarla ortaya sermiştir. Egemen ideoloji Kemalizmle iltisaklı reformist, sosyal şoven her türlü anlayışın Kürt ulusal ayaklanmalarına yönelik “emperyalizm uşaklığı” saldırısını püskürterek, ezen ulus şovenizmine ve sosyal-şovenizme savaş açmıştır.
“Bunun yanında ezen ulus egemenlerinin Osmanlı’dan bugüne ezilen ulus ve milliyetlere yönelik inkâr, asimilasyon, soykırım ve katliamlarına karşı da net tutum almıştır. Ermeni soykırımı, Kürt katliamları gibi önemli tarihsel meseleleri sosyal-şovenizmin yok sayması, sessiz kalması tutumunun tersine egemen sınıfların suç listesine ekleyerek ezilen ulus ve milliyetlerin gadre uğraması olarak görmüştür.
“Siyasal ve toplumsal yapının bu kördüğüm noktalarını, revizyonistlerin sınıf işbirlikçi karakterlerini açık ettikleri bu meselelere korkusuzluk iksirini içercesine kılıç sallamıştır.
“Başkan Mao’nun Proletaryanın Bağımsız Eylemi İçin Açtığı Yeni Ufuk ve Kuşanılan Cüret
“İbrahim yoldaş sadece siyasal rejime ve toplumsal yapıdaki bu önemli ve kafaların karıştığı, sosyal-şovenizme ve sınıf işbirlikçiliğine zemin sunan sorunlara açıklık getirmemiştir. O aynı zamanda Komünist Parti anlayışı ve onun toplumsal devrim karşısında nasıl konumlanması gerektiğine dair Bolşevik-Maoist yaklaşımı hâkim kılmayı da başarmıştır. İbrahim yoldaş parti anlayışı noktasında da revizyonist anlayışla arasına bir mücadele sonucu kesin çizgileri çekerek enternasyonal proletaryanın kızıl sancağını en güçlü şekilde sahiplenmiştir.
“İbrahim yoldaş ülkemizin sosyal ve ekonomik şartlarına, bunun gerektirdiği devrim stratejisine dair teori-pratik uyumunu içeren, bunun gerekliliklerini yerine getiren bilimsel yaklaşımı da genç yaşında inşa etmiştir. Ülkemizin emperyalizme göbekten bağımlı yapısını, bunun temel dayanağının ise feodal kalıntılar olduğunu tespit etmiştir. Emperyalizmin tarihsel gericiliğini ve sömürgecilik politikasındaki feodal güçlerle kurduğu tarihsel ittifakı tam ve kesin şekilde Başkan Mao’yu derin kavrayışının bir ürünü olarak ortaya koymuştur. Yarı-sömürge yarı-feodal toplumsal yapının karakteri ve onun gerektirdiği mücadele stratejisini partiyi inşa etme sürecinin bir tamamlayanı olarak kavramıştır. Partinin kuruluşunun ilan edilmesine paralel olarak Halk Savaşını ilan etmiş, devrimci durumun verili koşullarda sunduğu olanakları silahlara dayanmaksızın bir Komünist Partinin bizim gibi ülkelerde komünist niteliğini kazanamayacağının bilinciyle hareket etmiştir. Halkın kurtuluşunun üç silahı olan Komünist Parti, Halk Ordusu ve Halkın Birleşik Cephesi anlayışını bu eksende yerli yerine oturtmuş, mücadeleyi bu devrimci görevlerin hızla inşa edilmesine bağlayarak tarihsel adımı atmıştır.
“Partimiz TKP/ML hiç kuşkusuz en zorlu koşullarda, faşizmin tüm toplumsal gelişme dinamiklerini baskıladığı şartlarda örgütlenmiş, tarih sahnesine çıkmıştır. Revizyonist ve oportünist her türlü akıma karşı İbrahim yoldaşın önderliğinde güçlü bir ideolojik mücadele, devrimci görevlerin net olarak tanımlandığı bir sınıfsal bakış açısıyla partimiz tarih sahnesine çıkmıştır. İbrahim yoldaşın cüreti hiç kuşkusuz birkaç kaynaktan beslenmektedir. Birincisi ve en önemlisi Başkan Mao önderliğinde gerçekleşen Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin yarattığı sınıfsallıktan ileri gelmektedir. Sosyalizmde sınıfların varlığı ve sınıf mücadelesi perspektifi başlı başına yepyeni bir bakış açısı, yepyeni bir komünist ufuk olarak görülmelidir. İbrahim yoldaş tam anlamıyla bu yaklaşımın bir ürünü, çok iyi bir öğrencisidir. Bu perspektif tüm siyasal, toplumsal çelişkilere yaklaşımı, revizyonist çizgiyi tespit etme ve ondan kopuşu güçlendiren ideolojik zemin anlamına gelmektedir. İkincisi ise devrimci gençlik hareketi, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi, köylülerin toprak işgalleri vs. gibi doğrudan sınıf mücadelesi pratiğinden beslenmiş, dersler çıkarmış ve şekillenmiştir. İşte İbrahim yoldaşın yoğun sınıf mücadelesi pratiği, halkın devrim ihtiyacına dair oluşturduğu bilinç, bu bilimsel ideolojik kaynakla birleşmiş ve tarihsel bir hamleye dönüşmüştür.
“İbrahim yoldaş, Başkan Mao önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin işçi sınıfının bağımsız yönelim ve tutumuna dair açtığı yeni ufuk ve perspektifle şekil almıştır. ‘Keşfedilmemiş bölgelere cesur uçuşlar’ için devrimci ruhu kanatlandıran ilhamı bu kaynaktan almış ve korkusuz uçuşlarla toplumsal ve siyasal sorunlara, devrim meselesine dair öncü düşünceler, teorik temeller oluşturmuştur.
“Halkımız, Yoldaşlar
“Partimiz halkın kurtuluş davasına dair Komünist öncünün eksikliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Tarihsel koşulların elverişliliği İbrahim gibi bir önderin bu tarihsel kesitte var olmasıyla çakışmıştır. Bu çakışma devrimin görevlerine, komünizme kadar sürecek büyük sorumluluğun ideolojik şekillenişine durmaksızın bir hazırlığın başlangıcı olmuştur. En muhteşem silah dahi kullanılmadığında paslanır. Partimiz kuruluş temellerine yaslanarak ilerlemiş, asla olduğu yerde kalmamış, dogmatizme saplanmamış devrim için ısrarlı yürüyüşünü kuruluş ilkelerine sarılarak sürdürmüştür. Tam 51 yıldır en zor şartlarda bu komünist hattı hem koruyacak hem güçlendirecek, devrimimizin sorumluluklarını ilerletecek savaş çizgisi yaşatılmıştır. Partimiz, Uzun Süreli Halk Savaşı çizgisinde dört genel sekreter, onlarca merkez komite üyesi, yüzlerce savaşçısını ölümsüzler kervanına katarak devrim yürüyüşünü sürdürmüştür.
“Devrimin görevleri, halkın çıkarları ve tüm bunları içeren net ideolojik konumlanış ve somut koşulların somut tahliline dayanan politika belirleme mücadelesi ve çabası ise her şart altında geçerli olmuştur. Partimiz komünist çizgisini devrimin görevlerine, halkın çıkarlarına bağlı bir konumlanışla koruyacağının bilincindedir. Dün bu şekilde konumlandı. Bugün de aynı konumlanışı sürdürmektedir. Partimizin 51. kuruluş yılı faşist diktatörlüğün ‘yüz yılın seçimi’ dediği 14 Mayıs seçimlerinin öngününe gelmiştir. Partimiz adeta toz duman içinde, halkın gerçek kurtuluşundan uzaklaşmasına yol açacak, yanlış politik bilincin dört bir yandan halka dayatıldığı, oportünizmin devrimci değerlere yabancılaştığı, reformizmin parladığı bu koşullarda parlamenter ahmaklığın kutsanmasına ve halkın özne olmaksızın seçimlerle politik bir dolgu malzemesine çevrilmeye çalışıldığı büyük yanılgıları içeren bu dönemde Boykot taktiğini benimsemiştir. Bu taktik politikanın kandırmacaya, parlamenter ahmaklığa, küçük burjuvazinin halka yalancı zaferler vaat eden yanıltmasına karşı devrimci görevlere daha güçlü sarılmayı içeren politik bir niteliği ve karşılığı vardır. Hiç kuşkusuz, tüm halkın seçimlere kilitlendiği ve sandığın büyüsüne kendini kaptırdığı koşullarda Boykot dışında bir taktiğin ‘yalancı baharlar’la halkı kandırmaya tekabül edeceği açıktır. Partimiz somut durumun somut tahliline dayanarak, devrimci propaganda ve devrimci bilinci karartmayı değil güçlendirmeyi içeren yaklaşımın sahiplenicisi olması gerekiyordu. Zira devrimin görevlerini tanımlama ve sahiplenmeye dair büyük bir ‘ıssızlık’ söz konusudur. Seçimlere dair halk saflarında ve devrimci güçler içindeki konumlanış bu “ıssızlığı” pekiştirmekte, halkın “yalancı baharlar” beklemesine olanak sunmaktadır. Bu şartlarda partimiz devrimimizin görevlerine, Demokratik Halk Devrimi ve Halk Savaşı perspektifiyle ilerlemenin zeminine dayanmakta, güçlendirme ve geliştirme çabası içerisine girmektedir.
“51. kavga yılımızda, zorlu ve büyük saldırganlığın ortasında boy vererek ortaya çıkan partimizin deneyimi her türlü zorluğu aşma iradesini omuzlarımıza yüklemiştir. 51 yılda sosyalizmde geri dönüşlerin yarattığı bir zeminde ilerlemeye, partimizin önderliğinde Türk, Kürt ve çeşitli milliyetlerden halkımızın kurtuluş mücadelesine önderlik görevini yerine getirmeye çalıştık. Bu görev karşısında içinde bulunduğumuz gerçeklik zayıflığımıza işaret etmektedir. Bu zayıflığı gidermeye dair partimizin iradesinin gücü köklü ve sağlamdır. Bu zayıflığı güce çevirmeye dair kararlılığımız ise tamdır. Halk Savaşı ile zafer kazanmaya dair tutumumuz, bu savaşı yükseltme ve halkla birleştirerek ilerletme anlayışımız ise asla sarsılmayacaktır. Devrimimiz Demokratik Halk Devrimi, savaş stratejimiz ise Halk Savaşıdır. Marksizm-Leninizm-Maoizm’in ışıklı yolu sorunları aşmamıza, zayıflığı güce çevirmemize, devrimin görevleri karşısında doğru konumlanmamıza rehber olmaya devam ediyor. Elimizdeki bu rehber işçi sınıfının önderliğinde halkın kurtuluşu mücadelesini mutlaka zafere taşımamızı sağlayacaktır. Bu görevi en ileri en sağlam şekilde yerine getirmemiz için partimiz TKP/ML’yi güçlendirelim. Onun rehberliğinde sınıf mücadelesinin denizine tüm benliğimizle atılalım.
“-PARTİMİZİN VE HALK SAVAŞIMIZIN 51. YILINA ŞAN OLSUN!
-PARTİ VE DEVRİM İÇİN ÖLÜMSÜZLEŞENLERE, DÖVÜŞENLERE BİN SELAM!
-PARTİNİN KIZIL BAYRAĞI İLE DEMOKRATİK HALK DEVRİMİNE!
-HALKIN ÇIKARLARI İÇİN DEVRİM, DEVRİM İÇİN PARTİ!
-REHBERİMİZ MARKSİZM-LENİNİZM-MAOİZM İLE KOMÜNİZME KADAR SAVAŞ!
-50. KATLEDİLİŞ YILINDA, DEVRİME ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA
-YAŞASIN PARTİMİZ TKP/ML, ÖNDERLİĞİNDEKİ HALK ORDUSU TİKKO, TMLGB!
TKP/ML MK-SB
(Türkiye Komünist Partisi / Marksist-Leninist Merkez Komite-Siyasi Büro)”
(HABER MERKEZİ)