HABER MERKEZİ– TİHV’nin Boğaziçi Üniversitesi protestolarına ilişkin raporunda, 38 ildeki eylemlerde en az 801 kişinin ‘kötü muamele’ ile gözaltına alındığı, en az 13 kişinin yaralandığı belirtildi.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Boğaziçi Üniversitesi eylemlerinde yaşanan hak ihlallerinin bilançosunu açıkladı. En az 801 kişinin işkence ve kötü muamele ile gözaltına alındığı, en az 13 kişinin yaralandığı ve ve TİHV’na 60 kişinin başvurduğu aktarılan raporda, ülkeyi yönetenlere insan haklarına saygılı davranma, toplumu kutuplaştıracak politikalardan ve nefret içerikli söylemlerden vazgeçme çağrısında bulunuldu.
TİHV’nin “Boğaziçi Üniversitesine Cumhurbaşkanı Tarafından Rektör Atanmasına Yönelik İtiraz Sürecinde Yaşanan Hak İhlallerine Dair Ön Değerlendirme Raporu” isimli raporu, son dönem üniversite eylemlerinde yaşanan saldırıların boyutunu gözler önüne serdi. Boğaziçi Üniversitesinde rektör atamasına karşı en az 38 kentte yapılan eylemlere polisin plastik mermi, biber gazı ve göz yaşartıcı gaz gibi kimyasal ajanlardan üretilmiş silahlar ve basınçlı su kullandığı aktarılan raporda, “İşkence ve diğer kötü muamele yasağı ihlal edildi. Barışçıl toplantılara kolluk güçlerinin müdahalesi sırasında ve ev baskınlarında en az 801 kişi işkence ve kötü muamele niteliğinde şiddete maruz kalarak gözaltına alındı. En az 13 kişi yaralandı. İşkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldıkları gerekçesiyle TİHV’e 60 kişi başvurdu. Tutuklama, ev hapsi ve diğer adli kontrol uygulamaları bir tedbir olmaktan çıkarılarak cezalandırma aracı haline getirildi. 11 kişi tutuklandı. 228 kişiye adli kontrol, 29 kişiye ev hapsi tedbiri uygulandı” denildi.
‘EN AZ 6 GAZETECİ YARALANDI’
Yetkililer tarafından ötekileştirici, damgalayıcı ve nefret içerikli söylemlerin kullanıldığı, ayrımcılık yasağı ihlal edildiği belirtilen raporda, “İfade ve basın özgürlüğü ihlal edildi. En az 6 gazeteci yaralandı. 2 kişi sosyal medya paylaşımları gerekçesiyle tutuklandı. Üniversitenin temel ve kurucu ilkeleri olan akademik özgürlük ve kurumsal özerklik ihlal edildi. Örgütlenme özgürlüğü ihlal edildi. Konut dokunulmazlığı ihlal edildi” ifadelerine yer verildi.
Türkiye’nin, Birleşmiş Miletler (BM) ve Avrupa Konseyi (AK) üyesi bir devlet olduğu ve bu üyeliklerin ciddi sorumluluklar ve yükümlülükler getirdiğinin altı çizilen raporda, “Her şeyden önce Anayasa’nın 90. maddesine göre usulünce taraf olduğu ve herhangi bir çelişki bulunduğu zaman kanunların üstünde sayılan uluslararası insan hakları belge ve sözleşmelerinin gereklerini yerine getirmekle yükümlü. Boğaziçi Üniversitesine rektör atanması ile başlayan süreçte yaşanan ve yukarıda kısaca aktarılmaya çalışılan farklı kategorilerdeki hak ihlalleri aslında hak temelli bir rejim fikrinden ne denli uzaklaşılmış olduğunu ve dolayısıyla taraf olunan uluslararası belge ve sözleşmelerden doğan yükümlülüklerin nasıl askıya alındığını bir kez daha göstermiştir. Bırakalım BM metinlerini, bu süreçte sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) Md. 1 (insan haklarına saygı), Md. 3 (işkence ve kötü muamele yasağı), Md. 5 (özgürlük ve güvenlik hakkı), Md. 8 (özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı, konut dokunulmazlığı), Md. 10 (ifade özgürlüğü), Md. 11 (dernek kurma ve toplantı özgürlüğü) ve Md. 14 (ayrımcılık yasağı) gibi çok sayıda maddesi ihlal edildi. Bu denli ağır ve kaygı verici bir tablonun oluşumunda yetkililerin kasıt ve sorumluluğu çok açıktır” denildi.
Devleti yönetenlerin hukuka ve insan haklarına saygılı davranmaya, toplumu kutuplaştıracak, düşmanlaştıracak politikalardan ve ayrımcı, nefret söylemlerinden vazgeçme çağrısı yapılan raporda, “Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve hocalarının haklı itirazları doğrultusunda üniversitelerin özerkliğini sağlayacak adımları atmaya çağırıyoruz. Öğrenciler başta olmak üzere üniversite bileşenlerinin anayasal ve demokratik haklarının kullanımına yönelik baskı ve engellere derhal son verilmeli, tutuklanan öğrenciler serbest bırakılmalıdır. Demokratik toplum düzeninin temelini oluşturan ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi bakımından devlete ait pozitif ve negatif yükümlülükler çekincesiz yerine getirilmelidir” denildi. Özellikle barışçıl toplantı ve gösteri hakkının kullanımının önünde engel oluşturan kolluk güçlerinin zor kullanma yetkisinin çok ötesine geçen, kural dışı ve denetimsiz şiddetine son verilmeli gerektiği vurgulanan raporda, “Şiddeti teşvik edici söylemlerden vazgeçilmeli, şiddet uygulayan görevlileri koruyan cezasızlıkla mücadele edilmelidir. İşkenceyi önleme/durdurma yükümlülüğü öncelikle devletlere aittir” denildi.