Teslimiyetin Değil Direnişin Adı: Kazım Çelik

Kazım Çelik, yaşamını Proletarya Partisi’ne ve devrime adamış örnek bir komünisttir. Yoldaşlarının anlatımlarıyla “O’nun Proletarya Partisi saflarında örgütlenmesinden şehit düştüğü tarihe kadar olan en önemli özelliği istikrarlı bir çizgi izlemesi ve Partiye bağlılığının bir an bile zafiyete uğramaması” olarak vurgulanmıştır.

O, bir önderde olması gereken kişiliğin yaratılmasında yaşamıyla mütevazi bir örnek oluşturmuştur. Her şeyden önce mücadele yaşamı boyunca partisinin çıkarlarını her şeyin önünde tutarak, devrimciliği bir yaşam tarzı olarak benimsemiştir. O, Kaypakkaya yoldaştan aldığı “ser verip sır vermeme” geleneğinin sürdürücüsü olan bir önderdir.

Kaypakkaya yoldaşın olanaksızlıklar ve zorluklarla beraber 24 Nisan 1972’de Proletarya Partisi’ni yaratmasıyla beraber onu yaşatmak için yaşamlarını ortaya koyan TKP/ML’nin şehit düşen üç genel sekreterinin de öne çıkan ortak özellikleri süreçler farklı olsa da en zorlu koşullarda partiyi sahiplenmeleridir. Süleyman Cihan, 12 Eylül AFC’si sonrası Proletarya Partisi’ni toparlama görevini üstlenmiştir. Mehmet Demirdağ sol oportünizmin Proletarya Partisi’ne yönelik darbe girişimine aktif tavır koyarak onu ayakları üzerinde yeniden doğrultmuştur. Kazım Çelik de Proletarya Partisi’ni sağ bir hatta çekmek isteyenlerle mücadele ederek “TİKKO savaş içinde inşa edilecektir!” anlayışıyla yanıt vermiştir.

1981 yılı Şubat ayında yapılan 2. Konferans’ta Merkez Komitesi’ne seçilen Kazım Çelik, bu süreçte alınan kayıpların ardından Siyasi Büro ve hemen ardından da Askeri Komisyon Sekreterliği’ne getirilir. ’83’teki kayıplardan sonra ise Parti Genel Sekreterliği görevini üstlenir. Bu süreçte Proletarya Partisi’ne hâkim olmaya çalışan sağ oportünist çizgiye ve bunların tüm parti kadrolarının yurtdışında konumlandırılması anlayışına karşı aktif tavır alarak mücadeleyi savaşın en kızgın alanı olan gerilla bölgesinde sürdürme dirayetini göstererek kavga kaçkınlarına en büyük cevabı vermiştir. Çünkü O, önderliğin özellikle en zor koşullarda Proletarya Partisi’nin başında olması gerektiğinin bilincindeydi. Çünkü O, Parti önderliğinin özellikle o zor koşullarda kırsal alanda örgütün başında ve silahlı mücadele içerisinde korunabileceği, onun içinde geliştirilebileceğinde ısrar ediyordu. Bu anlamda genel sekreterlik görevini üstlendiği süreçten 1987 20 Mayıs’ında Elazığ’ın Palu ilçesinde bir ihbarcını verdiği bilgiler doğrultusunda düşman tarafından kuşatılarak, Hıdır Aykır, Cihan Taş, Müslüm Emre ve Ali Kayadoğan ile birlikte ölümsüzleştiği ana kadar Proletarya Partisi’nin Genel Sekreteri olarak silah elde mücadele etmiştir.