HABER MERKEZİ-Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi (TDİ) son dönemde birçok hapishanede yapılan baskınlar ve tutsaklar üzerinde artan baskılara karşı bir açıklama yaparak, dayanışma çağrısında bulundu.
Yapılan açıklamada; “Devletin zindanlarda tutsaklara yönelik baskıları işkence boyutuna vararak devam ediyor. İçerde tutsaklar üzerindeki saldırılar her gün daha da yoğunlaşıyor. Pandemi bahane edilerek birçok hakları zaten gasp edilmişti. Devrimci ve politik tutsaklara yönelik saldırıların en temel olanları yaşama hakkı da dâhil, politik kimliğine yönelik saldırılardır. Devrimci tutsakları politik kimliğinden arındırmak için en insanlık dışı koşul ve yöntemlere başvurmaktan geri durmuyor.
Kitap, dergi, mektup, yayın yasaklarından tutalım da ayda 4 kere yapılan ziyaretlerin 2’ye düşürülmesi, açık görüşün hiç yaptırılmaması, infaz yakmalar, baskın aramalar gibi daha pek çok hak gaspı bunun örnekleri sayılabilir. Yapılan baskı ve işkenceler yetmemiş olacak ki, son süreçte bunun dozajını artırdılar. Tüm bunların üzerine son günlerde ardı ardına zindanlardan tutsaklara yönelik tehdit, baskı, şiddet ve sürgün sevk haberleri peş peşe gelmektedir.” denildi.
TDİ açıklamasında birçok hapishanede yaşanan hak ihlallerine “Kandıra 1 Nolu F Tipinde hapishane müdürünün de içinde yer aldığı gece baskınlarıyla tutsaklar darp edilerek işkenceye maruz kalmaktadır. Tutsak ailelerinden gelen bilgilere göre bu baskınlar haftada üç kez tekrarlanırken, gardiyanların tutsaklara “Burada öleceksiniz” tehdidi savurduğu dile getirilmektedir. Kızı ile telefonda görüşen devrimci tutsak ailesi kızının söylediklerini aktarıyor: “Yeni gelen hapishane müdürü gece saat 01.00- 03.00 – 05.00 saatleri arasında koğuşumuza baskın yapıyorlar. Hepimizi yerlere yatırıyorlar coplarla. Hepimize hakaret ve küfür ediyorlar. Gardiyanlar sürekli bize ‘Artık siz bittiniz’ diyor. Sürekli hepimize tek tek ‘Burada öleceksiniz’ diyorlar”.
Kürkçüler F Tipi Kapalı Hapishanesi’nde de durumlar benzerdir. Sürgün sevkler, infaz yakmalar, hasta tutsakların tedavi haklarının engellenmesi, baskın aramalarda tutsaklara saldırı ve dahası… Bir tutsağın kendisiyle ilgili sürgün sevkin nedenini sorması bile 20 gardiyan tarafından vahşice saldırıya uğramasına neden olabiliyor.
Bolu F Tipi’nde yaşananlar da aynı. Neredeyse bir aydır her gece hücreler basılıyor, tutsakların üretimlerine zorla el konuluyor ve geri verilmiyor. Buna karşı çıkan tutsaklar işkence görüyor ya disiplin cezası alarak görüş hakları engelleniyor ya da süngerli oda dedikleri hücrelere zorla koyuluyorlar.
Gebze Hapishanesi‘nde bulunan kadın tutsakların hücreleri baskın arama adı altında talan ediliyor. Kadın tutsaklar, ayda dört-beş defa arama yapıldığı, bu aramalarda jandarma ve gardiyanların eşyalarını yerlere atarak üzerlerinde gezdiklerini, kitap, not defteri ve diğer özel eşyalarına el konulduğunu, bazılarının ise kaybolduğunu bildirdi. Aramalarda yaşananlara tepki gösteren tutsakları, jandarma komutanı da “devletin gücünü size göstereceğiz” diyerek tehdit etmiştir.
Kırıkkale F Tipi Kapalı Cezaevinden en az 100 tutuklu, zorla başka cezaevlerine sevk edildi. Götürüldükleri cezaevlerinde çıplak aramaya maruz kaldılar, buna karşı çıkan tutuklular darp edildi.
7 Ekim’de Şakran T Tipi ve Kadın Kapalı cezaevlerinde gece yarısı yapılan baskınla tutukluların koğuşları arasına adli tutuklular yerleştirilmek istendi. Karşı koyan kadın tutukluların ışıksız bir odaya konulduğu öğrenildi.
Aynı gün Urfa 2 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevinde koğuşlara baskın yapan robokop giyimli 80 gardiyan, onlarca tutukluyu toplu işkenceden geçirerek, lağım akıntısı olan odalara koydu.
Burada 3 müdürde bu saldırılara katılmıştır.
Yine 8 Ekim’de de Silivri’de bulunan çok sayıda siyasi tutsak adli tutukluların olduğu Silivri’de başka hapishanelere sürgün edildiler.
Kandıra Kadın Kapalı’da tutuklu bulunan Figen Yüksekdağ ise avukatı aracılığıyla hapishanelerde yaşananları kamuoyuyla paylaştı. Yüksekdağ ilk olarak siyasi tutsakların bulunduğu koğuşların değiştirildiğini arada kalan odalara da adli ve IŞİD’lilerin yerleştirildiğini bildirdi.
Kandıra Kadın Kapalı’da yeni bir sürece girildiğinin de altını çizen Yüksekdağ, gerek hapishane yönetiminin gerekse de uygulamalarda açıkça görülen gerilim politikasının bilinçli olarak arttırıldığına dikkat çekerek “olası bir saldırı ve kayıplara da yol açacak bir katliama” dikkat çekti.” dedi.
TDİ, “Görüldüğü gibi zindanlarda devrimci tutsaklara yönelik saldırılar bitmiyor. Aksine daha da artıyor. Birçok zindana aynı süreçlerde yapılan bu saldırılar, tüm topluma yönelik yeni bir saldırı dalgasının da habercisidir. Faşizm yeni saldırı dalgasını yine zindanlardan başlatıyor. Tüm bu saldırılar eş zamanlı ve sistemli olarak yapılıyor. “Zindanları teslim almadan, toplumu teslim alamayacağı”nın bilinciyle davranıyor faşizm. Bu bilinçle eş zamanlı bir şekilde arttırıyor saldırılarını. Sistem tıkandığı her noktada topumun devrimci güçlerine ve onun öncüleri olarak devrimci tutsaklara saldırmıştır. Topluma bu şekilde gözdağı vermeye çalışmıştır. Zindanlar mücadelesi de bunun çeşitli örnekleriyle doludur. Bütün saldırılarına rağmen devrimci tutsaklara asla boyun eğdirememiş, onları teslim alamamıştır.” dedi.
Açıklamada, faşizmin zindanlara ve topluma yönelik saldırıları pandemi sürecinde yeni bir boyut kazandığını, pandemi bahane edilerek hatta daha da boyutlandığını vurgulayarak, “Tüm toplumun ve onların öncülerinin en küçük isyan ve başkaldırılarına dahi tahammül göstermeyerek, ezmeye, sindirmeye, yok etmeye çalışmıştır. Toplum üzerinde hâkimiyet kurabilmek için zindanları da birer işkence merkezlerine dönüştürmek istiyor. Bunun için saldırılarını sürekli arttırıyor.” dedi.
Açıklama, “Zindanlarda yaşanan işkence ve baskılara, saldırılara karşı bizler tutsak yakınları, dostları, yoldaşları, aileleri olarak, sesimizi birleştirerek daha gür çıkarmamalıyız.
Tutsaklık sorunu sadece zindanda yatanların ve onların ailelerinin sorunu değildir. Tüm toplumun sorunudur. İçinde yaşadığımız koşullar gösteriyor ki her birimiz ufacık bir şeyde zindana atılabiliriz. Bunun bilinciyle hareket etmeliyiz. Tutsaklarla dayanışmayı büyütüp devrimci tutsakların dışarıdaki sesi olmak zorundayız.” şeklinde sona erdi.