Faşist diktatörlük içeride ve dışarıda yarattığı saldırganlık politikalarıyla içerisinde bulunduğu konsantre krizi aşmaya, üstünü örtmeye çalışıyor. Libya’da Serrac hükümetine verdiği desteği arttıran (lojistik, askeri vb.), İdlib’e yığınak üstüne yığınak yapan, Irak Kürdistanı’nda işgal alanlarını genişletmeyi hedefleyen devlet, içeride ise bekçilerin, polislerin yetkilerini arttıran yasalarla ülkede oluşacak bir hareketlenmeyi kontrol altında tutmak istiyor.
Geçtiğimiz günlerde Irak Kürdistanı’nda bulunan Xakurke alanına yönelik işgal harekâtı başlatan ve Bradost bölgesinin bir bölümünü işgal eden TC devleti, bu saldırılarını yoğunlaştırarak ve bir üst boyuta taşıyarak sürdürüyor. 15 Haziran 2020 tarihinde “cumhuriyet tarihinin en büyük hava harekâtı” olarak lanse edilen bir bombardımanla Heftanin alanına dönük kara operasyonu başlatılmış oldu. Düzenlenen hava harekâtında Mahmur, Şengal, Heftanin, Zap ve Xakurke bölgeleri savaş uçakları tarafından bombalandı. Tarihte defalarca kez soykırıma uğrayan Ezidilerin yaşadığı Şengal, binlerce mültecinin yaşadığı Mahmur Kampı da bombalanan yerler arasındaydı. Suriye Kürdistanı’nda Efrin, Girê Spi, Serêkaniyê işgalleri, Irak Kürdistanı’nda bulunan Hakurke, Bradost, Behdinan işgal saldırılarıyla Türk devleti Kürt ulusal mücadelesine dönük imha politikalarına süreklilik kazandırmış durumdadır. Kürt ulusal mücadelesinin askeri gerilla güçlerini hedefe koyan TC devleti, “Pençe” ve “Kartal” dedikleri operasyonlarla Mahmur, Heftanin ve Şengal’i de işgal etmek istemektedir.
TC devletinin ortalama 5-6 yılda bir (seçimlere ya da kitlelerin şoven duygularına göre değişiklik gösterebilir) Irak Kürdistanı’na düzenlediği kara operasyonları, çözüm sürecinin ardından son yıllarda işgal harekatına dönüşmüştür. Bilinmektedir ki TC devletinin uzunca bir süredir bölgede başlattığı harekâtlar kalıcı işgallere dönüşmektedir. Faşist TC devleti, Irak Kürdistanı’ndan Türkiye Kürdistanı’na geçiş yollarını işgal ederek “en iyi savunma saldırıdır” anlayışıyla harekete geçmiştir. ABD’nin 11 Eylül saldırısının ardından ortaya koyduğu “önleyici savaş konsepti”, TC devleti tarafından benimsenerek sürdürülmektedir. Bu konsept ile savaşı kendi coğrafyasının dışına taşımaktadır.
TC-KDP İLİŞKİLERİ VE SÜRDÜRÜLEN İHANET ÇİZGİSİ
Mesud Barzani liderliğindeki KDP (Kürdistan Demokratik Partisi) ile iş birliğine dayanarak Irak Kürdistanı’nda tutunmayı ve yerleşmeyi hedefleyen Türk devleti, saldırılarını da bu temelde ele almaktadır. İşgal edilen bölgelere askeri üsler kurulmakta, yollar yapılmakta, hâkim tepeler kontrol altında tutulmaya çalışılmaktadır. Bu üslerin, TC askerlerinin, güvenliği görevini de KDP’ye bağlı peşmerge güçleri üstlenmektedir.
KDP ile Türk devletinin işbirliğinin başlaması 1980’lerin ortalarına kadar gitmektedir. Dönemin KDP sorumluları 1987’de açıkça “Türkiye’yi dost olarak gördüklerini ve PKK’nin kendilerinin düşmanı olduğunu” ifade etmişlerdir. Öyle ki 1983, 1984, 1986, 1990’lı ve 2000’li yıllarda gerçekleştirilen saldırılarda yüzlerce kişi katledilmiş, bu yıllarda KDP Türk sınır karakollarıyla koordineli hareket etmiş, pek çok gerilla bu işbirliği ile katledilmiş, 1990’lı yıllarla birlikte ise ortak operasyonlara başlanmıştır.
Sonraki yıllarda TC devleti, KDP ile birlikte Güney-Kuzey sınır hattında irili ufaklı birçok kara ve hava operasyonu düzenlemeye devam etmiş ve günümüze kadar bu operasyonlarda hız kesilmemiştir. Son yıllarda da bu iş birliği askeri iş birliğiyle sınırlı kalmayarak istihbari, ekonomik, kültürel, politik vb. bir dizi başlıkta pekiştirilmiştir.
Havadan ve karadan yürütülen saldırılar pervasız bir şekilde sürmektedir. Yapılan bombardımanlarda bölgede yaşayan köylülerden çok sayıda kişi hayatını kaybederken, Irak Kürdistanı yönetimi bu saldırılardan PKK’yi de sorumlu tutmaktadır. 19 Haziran’da Türk savaş uçaklarının Amediye’ye bağlı Şeladizê beldesine yapılan bombardımanda 3’ü kardeş 5 kişi hayatını kaybetti. Federê Kürdistan Hükümeti sözcüsü Cotyar Adil “Türkiye Cumhuriyeti’nin devletimize ve toprağımıza saygı duymasını istiyoruz. PKK de bölgeyi terk etmeli ve daha fazla karışıklığa neden olmamalıdır. Kürdistan topraklarından hiçbir komşu ülkeye saldırı olmasını da istemiyoruz” diyerek PKK ve TC devletini aynılaştırmıştır. Yaşanan işgal saldırısında, işgal edeni, bombalayanı görmeyen işbirlikçi KDP’nin amacının “bağcıyı dövmek” olduğu aşikardır. Bu ikiyüzlü yaklaşım TC saldırılarının hemen akabinde KDP’nin sık başvurduğu bir tutumdur.
TOPYEKÜN SALDIRGANLIĞA VE İŞGALE KARŞI DİRENİŞ: BERXWEDAN!
Türkiye Kürdistanı’nda bulunan gerilla alanlarına yönelik saldırılar hız kesmeden sürerken, Irak Kürdistanı’na dönük saldırılar da eş güdümlü olarak sürdürülmektedir. TC devleti bugün, bu saldırıları, işgal politikalarını kalıcılaştırarak yereli de bu işgal politikalarına dahil ederek, Kürt ulusal hareketini ve askeri güçlerini bölgeden çıkarmayı ve imha etmeyi hedeflemektedir.
Krizler sarmalında boğuşan ve krizli yapısını bağrında taşıyan faşist diktatörlük bu noktada çözümü içeride ve dışarıda yürüttüğü topyekün imha ve işgal saldırılarında aramaktadır. Faşist diktatörlük bir yandan gerillanın imhasına dönük saldırılarını yoğunlaştırırken diğer taraftan da demokratik hakların tümünü budayarak saldırılarına bütünlük kazandırmak istemektedir. Bu saldırıların ivmelendirerek sürdüreceği ve daha yoğun bir savaş sürecinin yaşanacağını varolan tabloda söylemek mümkün. Çünkü içerisinde bulunduğu krizi aşmak için elindeki tek silah budur ve bunu sonuna kadar kullanacaktır. Kilit sorun bu saldırılara karşı duruşun örgütlenmesidir ve sorunun bu kısmında anlaşılması gereken sokakların tutuşturulmasıdır. Saldırının biçim ve içeriği, kapsam ve boyutu bunu şart koşmaktadır. Saldırı dalgasının geri püskürtülmesi ancak topyekûn direnişle mümkün olacaktır. Xakurke’ye başlatılan operasyonun önemli bir koluna gerçekleştirilen ve ağır kayıp verdirilen eylem KUH’un direnme kararlılığını göstermiştir.
Bu direnişleri tetikleyecek, kıvılcımı çakacak ve kitlelere umut aşılayacak olan da militan direniş ve karşı koyuştur. Bunu başarmak, bu çizgide ısrarcı olmak, bu çizgiyi geliştirmek ancak bu çizgiyi kavramakla mümkün olacaktır. Boğulmaya ve nefessiz bırakılmaya çalışılan devrim mücadelesidir. Kitleleri nefessiz, umutsuz ve yarınsız bırakmak isteyen faşist diktatörlüğe karşı umudu dağlarda korumaya devam edenlerin kararlılığından, inancından, cesaretinden öğrenerek kavgayı büyütelim.
*Bu yazı Yeni Demokrasi Gazetesi’nin 25 Haziran 2020 tarihli 64. sayısından alınmıştır.