[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Karabağ/Artsakh Güney Kafkasya’da tarih boyunca farklı ulus ve inançların karşılıklı çatışmalarının ve bu çatışmalardan doğan gerilimlerin yoğun olduğu bir bölge olarak öne çıkıyor. Bölgedeki anlaşmazlıkların geniş bir tarihsel arka planı ve gelişim seyri var. Bu seyir içinde öne çıkan ana yön bölgenin çok taraflı işgali ve tehcirlerdir. Azerilerin, Ermenilerin ve Müslüman Kürtlerin yaşadığı bu bölgede her ulus kendi tarihsel anlatısı üzerinden hak iddia ediyor. Son gelişmeler ve Azerbaycan’ın zaferiyle bir kez daha Karabağ/ Artsakh’ta tarih “tekerrür” etti. Ermeniler ‘90’lı yıllarda yerleştikleri bölgeyi terk etmeye zorlandılar. Bu gelişmeyi tarihsel arka planıyla, günümüzdeki konjonktür bağlamında ele almak Karabağ/Artsakh sorununu kavramak adına önemlidir.
ULUSA DAYALI YÖNETİMLER
Karabağ/Artsakh sorunu bin yıllık bir tarihsel sürece tekabül ediyor. Ermeni Krallığı’ndan Safevilere uzanan bu tarihsel süreç içerisinde ilk çatışma 1905’lerde her iki (Ermeni ve Azeriler) topluluğun ulusal partiler kurmasıyla yaşanır. 1907’ye kadar süren ve Karabağ/Artsakh’daki merkezi şehirlerden köylere taşan çatışmalar boyunca 128 Ermeni ve 158 Azeri köyü yağmalandı ya da tahrip edildi. Her iki ulustan da ölenlerin sayısının 3 bin ila 10 bin arasında olduğu tahmin ediliyor. Çarlık idaresinin Ekim Devrimi ile birlikte ortadan kalkmasından sonra 1918-1920 yılları arasında, bölgede farklı güçler arasında, yabancı unsurlardan da katılımların olduğu çatışmalar yaşandı. Bu çatışmalar esas olarak Nahçivan, Zangezur ve Karabağ/Artsakh’ta kontrolün Bolşeviklerin eline geçmesine karşı milliyetçilerin ve onları arkalayan İngilizlerin, Türklerin kışkırtmaları ve saldırıları üzerine yaşandı. SSCB’nin bölgedeki hâkimiyetinden sonra bu bölge Sovyet Ermenistan’ın bir parçası olarak kabul edildi.
1 Aralık 1920’de, SBKP Merkez Komitesi Kafkas Bürosu Sekreteri Sergo Orjonikidze’nin başkanlığında Azerbaycan, Ermenistan’dan temsilcilerinin katıldığı bir toplantıda, Azerbaycan lideri Nerimanov, Zangezur, Nahçıvan ve Karabağ/ Artsakh bölgelerini Ermenistan’a bırakarak Azerilerle Ermeniler arasındaki bu tarihsel anlaşmazlığa “son verdiğini” ilan etti. Oblastın1 sınırları Ermeni köylerini içerecek, Azeri köylerini dışarıda bırakacak şekilde çizilmişti. Böylece Ermeni nüfusun çoğunluğu sağlanmış, özgün demografik yapı korunmuş olacaktı. Ancak 1921’e gelindiğinde Karabağ/Artsakh SBKP Kafkasya Bürosu’nun kararı ile Azerbaycan Sovyetleri’ne bağlandı. Günümüz Karabağ/Artsakh’ın sınırları da yine bu dönemde yani Sovyetlerin kuruluş sürecinde çizildi.
Karabağ/Artsakh özerk bölgesi yaklaşık olarak 4.400 km’lik bir alanı kapsıyor. 1979 yıllarında yapılan resmi sayıma göre nüfus, 123 bini Ermeni olmak üzere 162 bindi.2 Bölgenin coğrafi koşulları ve dağlık yapısı nedeniyle yeraltı ve yerüstü zenginlikleri sınırlı da olsa her iki ulusun kimliğinin şekillenmesinde tarihsel ve sembolik bir anlam taşımıştır. Azerbaycan’a bağlı özerk statü Sovyetler boyunca Ermenilerin karşı çıktığı bir mesele oldu. Azerilerin yönetimi altındaki Ermeniler, kültürel, siyasal, ekonomik vb. bir dizi alanda bilinçli olarak geri bırakıldıklarına dair protestolar sürdürdüler. Haydar Aliyev’in Bakü’de göreve gelmesiyle buradaki baskı koşulları şiddetlenecekti. Bu baskıların kimi zaman demografik yapıyı değiştirdiğini de yıllar içerisindeki nüfus hareketlerinden anlamak mümkündür. Yıllar içerisinde Azeri nüfusunun yüzdelik dağılımı artarken Ermenilerin sürekli azalıyordu. 1988’deki I. Karabağ/Artsakh Savaşı’nda esas olarak bu nüfus değişimi öne çıkarılacaktı. Sovyetlerle ilişkilerde özerk yapı gereği Moskova ile Bakü üzerinden kurulan ilişki Ermenilerin bu ilişkilenme biçimine güvensizliğine neden oldu. Öyle ki özerk yönetimde yer alan Boris Kevorkov gibi yöneticiler dahi “Azeri kuklası” olarak görülüyor, meşru bir lider olmadığı halk arasında yaygın bir söylem olarak benimseniyordu. Yönetimden eğitime, kültürden ekonomiye birçok alanda Azerilere karşı derin bir hoşnutsuzluk içerisinde Ermeni ulusçuluğu Karabağ/ Artsakh’ta giderek radikal bir biçim aldı. Ermeniler, Ermenistan Komünist Partisi aracılığıyla sorunun çözümü noktasındaki çabalarını sürdürdüler. Öne çıkan çözüm önerisi özellikle Karabağ/Artsakh’ın Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’yle ya da Rusya Sovyet Sosyalist Federal Cumhuriyeti’yle birleştirilmesiydi. Bu çözüm dışında herhangi bir çözümü kabul etmediklerini Ermenistan Komünist Partisi Sekreteri Grigor Harutyunyan birçok kez tekrar edecekti.
KIZIL KÜRDİSTAN/KURDİSTAN UYEZDI
Kafkasların güneyinin çok uluslu ve tarihsel olarak ihtilaflar taşıyan bir bölge olduğunu söylemiştik. Bu bölgede yaşayan ulusların çeşitliliği Karabağ/ Artsakh’ta olduğu gibi çatışmalarla öne çıksa da Sovyetler bu bölgedeki ulus hassasiyetlerini gözeterek hareket etmiştir. Transkafkasya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adı altında Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan sosyalist cumhuriyetlerini birleştirmeyi içeren bu çözüm Gürcistan’ın itirazı üzerine uygulanamadı ve ayrı uluslardan oluşan üç ayrı sosyalist cumhuriyet kuruldu. Bu, Gürcülerin sorunlarını kısmen çözse de Karabağ/Artsakh’ta sorun devam etmiştir. Kızıl Kürdistan ya da Kurdistan Uyezdi olarak bilinen bölge ise Ermeniler ile Azeriler arasında sorun yaratan Karabağ/Artsakh bölgesinin hemen batısında, Ermenistan’ın doğu sınırında yer alıyordu. 1926 yılında yapılan nüfus sayımına göre bu bölgede yaşayan 51 bin kişinin yüzde 72’sini Kürtler, yüzde 26’sını Azeriler ve yüzde 0,7’sini Ermeniler oluşturuyordu. Ancak çoğunluk (yüzde 92) Azerice konuşuyordu. Geçmişi Safevilerle şekillenmiş ve çoğunluğu Şii olan Azerilerin etki alanında bulunan bu bölgede yaşayan Kürtlerin çoğunluğu da Nahçıvan Kürtleri gibi Sünni değil, Şiiydi.3
Ermenilerle yaşanan çelişkiler nedeniyle Azeriler, Kürtlerle kurulacak bir ittifakın olumlu bir siyasal etki yaratacağını düşünüyorlardı. Bölgedeki Kürt realitesi Azerbaycan Komünist Partisi sekreteri Sergey Kirov tarafından Lenin’e önerilmiş ve Temmuz 1923’te “Kurdistan Uyezdi”4 kurulmuştur. Laçın yönetimin merkezi seçildi ve Hüsnü Hacıyev de yönetimin başında yer aldı. Azerilerle Karabağ/Artsakh arasında böylesine bir tampon yönetimin olması Ermeniler açısından da olumlu karşılandı. Kızıl Kürdistan’daki statü uzun sürmedi. 1929’da yönetim dağıtılarak Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlandı. Bölgede yaşayan Kürtler özgünlüklerini ve kültürlerini korusa da 1992’deki savaşta Ermenistan Dağlık Karabağ’ı işgal ettiğinde “Kızıl Kürdistan” çatışmanın arasında kaldı. 1920’lerden sonraki göçlere rağmen, bölgede hâlâ bir Kürt nüfusu vardı. Bu çatışmalar sırasında bölgede yaşayan Kürtler ve Azeriler göç yollarını tuttu. Bu nedenle bugünün demografisi Kızıl Kürdistan zamanına göre oldukça değişmiş durumdadır. Kürtlerin önemli bir bölümü Bakü’ye göç etmek zorunda kalmıştır. Azerilerin zorunlu asimilasyonu sonucu dil başta olmak üzere Azeri kültürünün egemenliği söz konusudur. Bu da Karabağ/Artsakh’ta yaşanan savaşların yarattığı göç, sürgün ve tehcirin sadece Ermeni ve Azerilerle sınırlı kalmadığını göstermektedir.
SOVYETLERİN DAĞILMASI VE 1. KARABAĞ/ARTSAKH SAVAŞI
Rus sosyal emperyalizminin sosyalizm maskesini çıkararak son kızıl bayrağı da indirmesinin ardından bir dizi ulusal mesele gün yüzüne çıktı. Karabağ/ Artsakh’taki çözümsüzlük de bu meselelerden biriydi. Azeriler ve Ermeniler arasındaki ihtilafın çatışmaya dönüştüğü en önemli parametrelerden biri de Sumgayıt Katliamı oldu. İlk kan burada döküldü ve sonrasındaki çatışmaların seyrinde burası önemli bir yere sahip olacaktı. 27 Şubat 1988’de 19 bin Ermeni’nin yaşadığı Sumgayıt şehrinde, Azerilerden oluşan bir güruh Ermenilere saldırdı ve resmi kaynaklara göre 26 Ermeni ile 6 Azeri öldü. Gayri resmi kaynaklara göre ölü sayısı en az 300’dü. Katliamda Ermenilere ait evler talan edildi. Bütün bunlar olurken sosyalizm maskesi takan ve bu maskeyi tümden atma hazırlığı yapan RSE’nin müdahaleleri oldukça sınırlıydı. Burada yaşananların nedeni olarak hem Ermenilerin hem de Azerilerin iddiaları olsa da yıllara dayanan çelişkinin bir biçimde şiddetle açığa çıktığı bir pratik olarak hafızalara kazınacaktı Sumgayıt.
Sumgayıt sonrası hem Ermenistan’da hem de Azerbaycan’da protestolar, küçük ölçekli isyanlar ve çatışmalar yaşandı. RSE yaşanan durumun çözümü olarak Karabağ/Artsakh’ı merkezi yönetime bağlı özerk bir alan olarak yeniden düzenledi. Ancak bu durum Azerilerin tepkisini çekti ve Bakü’de bir milyona yakın insanın katıldığı bir miting ile protesto edildi. Bu tepkiler üzerine yönetim yeniden Bakü’ye devredildi. RSE’nin istikrarsız tablosu bölgedeki karşılıklı gerilimi çözmek yerine daha da ivmelendirdi. Ermeni ulusçuluğu bu süreçte güçlenerek daha etkin bir düzeye ulaştı. Soykırıma uğrayan Ermeniler yeni bir tehcirin yaşanmaması adına siyasal pozisyonlarını sürekli olarak savaşa göre konumlandırdılar.
RSE’nin resmi olarak dağılmasından sonra hem Ermenistan hem de Azerbaycan yaptıkları seçimlerle yeni yönetimlerini belirlediler. Seçilen yöneticilerin önceki konumları dahi bölgedeki çatışmayı körükleyecek nitelikteydi. Ermenistan’da devlet başkanı seçilen Levon T. Petrosyan eski Karabağ/Artsakh Komitesi üyesiydi. Petrosyan seçim sonrası Ermenistan siyasetini Dağlık Karabağ üzerinden yürüttüğü ulusçu söylemlerle dizayn edecekti. 1991’de kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti de Karabağ/Artsakh’ı doğrudan kendilerine bağladığını ilan ettiler. Ermenilerin buna yanıtı ise bir ay sonra burada bağımsızlık ilan etmek oldu. Azeri faşist Elçibey’in kışkırtmaları ve tacizleri karşısında RSE’den kalan askeri birikimi de kullanan Ermeni milisler harekete geçerek Stepanakert’in kuzeyinde bulunan 7-8 bin Azerinin yaşadığı Hocalı’yı kuşattı. Kuşatma sonrası şehrin terk edilmesi sırasında yaşanan çatışmalarda yüzlerce insan katledildi. Ermenilerin ve Azerilerin karşılıklı suçlamaları bir yana bu, iki egemen devletin çatışması arasında kalan silahsız halkın katledilmesiydi. Hocalı’dan sonra çatışmalar lokal olmaktan çıkarak ulusal orduların savaşına dönüştü. Türkiye de bu süreçte Azerbaycan ordusunun eğitimi için bin 600 subay göndererek savaştaki pozisyonunu belirlemişti.
Birinci Dağlık Karabağ Savaşı’nın sonucuna etki eden en önemli nokta Sovyetler döneminden kalan 366. Motorize Piyade Birliği’nin çekilirken bıraktığı silah gücü oldu. Benzer bir durum Azeriler için de geçerliydi. Ağdam ve Kirovobad’daki eski Sovyet üslerinin ele geçirilmesi sonucu çok sayıda silah edinilmişti. Ancak her iki taraf da düzenli bir ordudan ve hiyerarşik yapıdan yoksundu. Bu yüzden savaş kimi zaman gerilla tarzında ilerledi.
1992 yılının başlarında Ermeni güçleri daha derli toplu bir biçimde, içeride ve dışarıda güçlü kitle desteğini arkasına alarak taarruza geçti. Azerbaycan ise bölünmüş ve zayıf bir görünümdeydi. İçteki politik krizlerin etkilerini yaşıyordu. Hocalı’da zafer kazanan Ermeniler buradaki havaalanı ile Ermenistan’a doğrudan bağlantı kapısı açarak sırasıyla Şuşa (Şuşi) ve Laçin’i işgal ettiler. Laçin Kızıl Kürdistan olarak bilinen bölgedeydi ve Kürtlerin yoğun yaşadığı bir şehirdi. Laçin’in işgaliyle ilk kez Ermenistan ve Karabağ/Artsakh arasında doğrudan bir bağlantı kurulmuş oldu. Bu bağlantının kurulması Ermeniler açısından savaşın lehlerine sonuçlanması olarak değerlendirildi. Ancak bu zaferi ortaya çıkaran yalnızca askeri başarı olmadı. Azerbaycan’ın iç krizi, askeri donanımına rağmen savaşta onu güçsüz düşürüyordu. Yaşanan peş peşe yenilgiler Ayaz Muttalibov yönetimini zora sokuyordu. Yine Halk Cephesi olarak bilinen Elçibey muhalefetinin protestoları yönetimin istifasıyla sonuçlandı. RSE’nin yıkılışı sonrası ortaya çıkan siyasal denge ve Kafkasya’daki politik konjonktür Ermenistan lehine bir tablo açığa çıkarıyordu. Burjuva yolun başını çeken Boris Yeltsin ile Ermenistan yönetimi aynı politik akımdan besleniyorlardı. Petrosyan’ın Rus emperyalizmiyle gelecekte yakalayacağı olumlu ilişkilerin kökeninde bu bağ vardı. Azerbaycan’da Muttalibov’un azledilmesiyle sonuçlanan siyaset arenasında Azeriler yeni yönetim oluşturarak tekrar bir karşı saldırı başlattılar. Karşı saldırıdan kısmi zafer kazansa da Azeriler, Kelbecer’de tekrar yenildiler.5
1994’ün ilk aylarında Azerbaycan güçlerinin savaşacak gücü kalmamıştı. Rus emperyalizminin baskıları sonucu Ermenistan, Dağlık Karabağ ve Azerbaycan arasında 18 Mayıs’ta Bişkek’te ateşkes imzalandı.
Bu anlaşma İkinci Dağlık Karabağ Savaşı’na kadar sürecekti. Savaş bitse de bölgede yaşayan halka yine göç dayatıldı. 1994 yılına kadar süren savaşta 800 bin ila 1 milyon 55 bin 407 Azeri Ermenistan ve işgal edilen bölgeden Dağlık Karabağ dışındaki Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarına, 230 bin Ermeni ise Azerbaycan Cumhuriyeti’nden büyük kısmı Ermenistan Cumhuriyeti’ne ve kısmen de Dağlık Karabağ’a göç etmek zorunda kaldı. Ermenilerin zaferi sonrası kurulan Artsakh Cumhuriyeti Rus emperyalizminin desteğine rağmen de facto bir yönetim olarak kaldı ve resmi olarak tanınmadı.
Birinci Karabağ/Artsakh Savaşı sonrası oluşan dengede Rus emperyalizminin kuşkusuz büyük etkisi vardı. Emperyalizmin tüm dünyadaki sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel etkisi bu bölge için de geçerlidir. Emperyalizm çağı aynı zamanda ulusal sorunların ve çatışmaların emperyalizmin bir zinciri haline gelerek “çözüleceği” nesnel gerçekliğine tekabül etmektedir. 20. yüzyıl sosyalizm deneyimlerinin, proletaryanın iktidarı kaybetmesi sonucunda çöküşü ve Marksizm’in siyasal yenilgisi sonrası “proleter devrim yolu”nun ışığını kaybetmesi sonucunda ezilen ulusların önünde kurtuluş arayışında artık belirsiz ve yönsüz kalmıştı. Bu bağlamda çözülemeyen ihtilaflı alanlar emperyalistlerin ve bölge gerici güçlerinin bir kapışma ve çatışma alanı haline gelmiştir. Karabağ/Artsakh meselesi de ‘90’lardan sonra bu eksende şekillendi. Rus emperyalizmi, Türkiye ve İran gibi gerici devletlerin savaşı körükleyerek müdahil oldukları bir tutum sonrasında, arka bahçesi olarak gördüğü bölgedeki gelişmelere doğrudan yöneldi.
2. KARABAĞ/ARTSAKH SAVAŞI’NA DOĞRU
Kuşkusuz 2. Karabağ/Artsakh Savaşı’na gelmeden önceki süreçler savaşın sonuçlarını anlamak bakımından önemli emareler içermektedir. Azerbaycan’ın içteki politik krizi 1. Karabağ/Artsakh Savaşı üzerinde doğrudan etkisi söz konusuydu. Sovyetler’in dağılması sonrası içteki kriz ve çok yönlü egemenlik çatışması Azerbaycan’ın savaşı kaybetmesinde doğrudan etkiliydi. Yine Rus emperyalizminin Kafkasya’daki stratejisinde Ermenistan ile kurulan ilişkinin bir sonucu olarak kriz “özerk statü” ile yeni bir denge kurularak sürdürüldü. 2020’ye geldiğimizde Karabağ/Artsakh meselesinde bölge gerici güçlerinin de etkili olduğunu görüyoruz.
Bu süreçte Türkiye, çatışmalara müdahil olmadan önce Bakü’den siyasi bir tavır alarak kendine rol belirliyordu. TC’nin 2009’da Ermenistan’la “normalleşme protokolleri”ni Karabağ/Artsakh şartına bağlamasıyla ilişkiler yeni bir aşamaya evrildi. 2010’da imzalanan “Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması”ndan bu yana Azerbaycan Rusya, İsrail ve Belarus’tan sonra Türkiye’den de önemli oranda silah desteği aldı. Azerbaycan ordusunun modernizasyonu bakımından bu ilişki, uzun yıllara yayılan bir stateji olarak sürdü. 2020 yılının Temmuz ayında Tovuz’daki çatışmadan sonra Türkiye doğrudan bir tavır ile Azerbaycan’ın yanında konumlandı.
İran, askeri gücünü bölgedeki en güçlü hasmı olarak gördüğü İsrail’den tahkim eden Azerbaycan’ı kuşatma yönlü bir politika izlemiş, fiili olarak olmasa da Karabağ/Artsakh konusunda Ermenistan’dan yana bir tavır izlemiştir. Bu destekte İran ile yaşadığı çelişkiler nedeniyle ABD emperyalizminin “Büyük Azerbaycan” politikasının da büyük etkisi vardır. İran Azerbaycanı’nı da içeren “Büyük Azerbaycan” planı İran ile ABD arasındaki çelişkilerde sıkça gündeme gelen bir politika olmuştur. İran’ın Azerbaycan’la arasına koyduğu mesafede bu politikanın etkisi elbette göz ardı edilemez.
İran ve ABD’nin stratejik politikalarına ve Sovyetler’in dağılması nedeniyle oluşan büyük boşluğa rağmen Rus emperyalizminin Karabağ/Artsakh meselesindeki belirleyici rolü süreç içinde esas olarak değişmedi. Rus emperyalizmi Ermenistan’ı kendisine bağımlı bir ülke haline getirmiş; ekonomik, siyasi, askeri olarak onu kendisine mecbur bırakmıştır. Ermenistan’ın iç krizlerini dizayn eden, politik süreçlerini ve iktisadi yaşamını belirleyen Rus emperyalizmi bütün Kafkasya için de hemen hemen aynı rolü oynama gücüne sahip. Osetya Savaşında olduğu gibi Rus emperyalizmi gerektiğinde askeri güç kullanarak bölgeyi şekillendirmekten geri durmuyor. 1. Karabağ/Artsakh Savaşı sonrası Azerbaycan ile enerji ve askeri alanlar başta olmak üzere çok yönlü ilişkiler kuruldu. Gazprom, Transneft, Lukoil gibi büyük Rus sermayeli şirketler Azerbaycan’da büyük yatırımlar yaparak bağımlı bir enerji ekonomisi kurdu. Azerbaycan’ın “milli” enerji şirketi SOCAR’a da Rusya halihazırda ortak. Bu çok yönlü ekonomik ilişkilerle belirleyici olan ve bu ekonomileri kendine bağımlı kılan Rusya, Kafkasya’da büyük oranda dengeye dayalı bir politika izliyordu.
Eylül 2020’de başlayan ve 44 gün süren 2. Karabağ/Artsakh Savaşı öncesi yaşanan gelişmeler hem Azerbaycan hem de Ermenistan açısından önemli sonuçlara yol açtı. 1. Karabağ/Artsakh Savaşı sonrası Karabağ/Artsakh’taki özerklik statüsü yeni bir evreye taşınmış olacaktı. Ermenistan’ın içteki ekonomik ve siyasi krizi, askeri bakımdan Rusya’ya bağımlılığı ve Azerbaycan’ın dışarıdan sağladığı desteklerle kurabildiği sıkı merkeziyetçi ve tekçi yönetim -ki bu devlet içinde geniş tasfiyelerin ve halka karşı zorbalıkların bir sonucuydu- ve gene özellikle dışarıdan gelen askeri destek kuşkusuz bu savaşın sonucunu etkiledi. Bu süreçte Ermenistan tüm avantajlarını kaybederken aksine Azerbaycan güçlü avantajlar elde etti. Politikanın başka araçlarla devam ettirilmesi olarak savaş bu kez yeni bir konjonktürde Ermenistan’ın aleyhine sonuçlandı.
27 Eylül 2020’de 1. Karabağ/Artsakh Savaşı’nın sınır hatlarında başlayan savaş hava gücünü elinde bulunduran Azerbaycan’ın kademeli olarak ilerlemesiyle 10 Kasım’a kadar sürdü. Azerbaycan’ın askeri olarak üstün gelmesiyle sonuçlanan savaşta 7 rayon ve Karabağ/Artsakh’ın en büyük ikinci şehri Şuşa Azerilerin kontrolüne geçti. Savaş sonrası Karabağ/Artsakh’taki halkın kaderi yine değişmedi, yeniden göçler ve yerinden edilmeler yaşandı. 40 bin Azeri ve 100 bin Ermeni’nin bölgeden göç ettirildiği bu savaş Rusya’nın devreye girmesinin sonucunda yapılan antlaşma ile sonuçlandı. Bölge gerici devletlerinin ve emperyalistlerin çıkarları uğruna on binlerce Karabağ/ Artsakhlı haksız savaşın acılarını yaşamak zorunda bırakıldı.
Yüzlerce yıldır savaşın, zorla göçün ve etnik çatışmaların yaşandığı Karabağ/ Artsakh’ta Azerbaycan “anayasal düzeni tesis” için, “terörle mücadele operasyonu” diye sunarak yeni bir saldırı başlattı. Bu kez hedef bölgedeki de facto yönetime tümden son vermekti. Son bir yıldır Laçin koridoronun kapalı tutulması buradaki yönetimin güçsüzleştirilmesi böylesi bir harekâtın olacağı öngörüsünü taşıyordu. Ermenistan’dan gelecek olası askeri yardımın da kesilmesi sonrası başlatılan harekâtla Karabağ/ Artsakh’taki de facto yönetim ortadan kaldırıldı. Azerbaycan’ın Karabağ/ Artsakh’ta Zengezur koridoruna kadar harekâtı sürdüreceğine dair söylemler şimdilik gerçeklik kazanmasa da bölgedeki ihtilafın yeni bir düzlemde devam edeceğini söylemek mümkün.
Ermeni ve Azeri egemen sınıflarının çıkarlarının bir alanı haline getirilen Karabağ/Artsakh’ta Azeri ve Ermeniler büyük acılara, sürgünlere maruz kaldılar. Büyük katliamlar ve sürgünlerin gölgesinde emperyalizmin ve yerli uşaklarının körüklediği bu savaşlarda milliyetçilik ve şovenizm etkili bir aparat olarak kullanılmıştır. Türkiye de bu çatışmalardaki rolü gereği içeride ve dışarıda savaş kışkırtıcılığını körüklemiş, şovenizmi öne çıkarmıştır.
Karabağ/Artsakh’ta yaşayan Azerilerin dün yaşadığı acılara ve zorla göç ettirmeye sessiz kalmadığımız gibi bugün yüz binlerce Ermeni’nin sürgününe de sessiz kalamayız. Bu sürgün, katliam ve tehcir döngüsünden çıkışın yegâne yolu, Ermeni ve Azeri emekçilerinin bir avuç egemenin haksız savaşına karşı mücadelelerini kendi egemen sınıflarına yöneltmesidir.
- Oblast, Slavca bir kelimedir. Eyalet ve bölge anlamına gelmektedir. SSCB döneminde önemli bir yere sahip bu yerleşim birimleri özerk cumhuriyet kavramından sonra gelirdi.
- Nagorni Karabakh, Istoricheskaya Spravka, Erivan: Akademiya Nouk Armianskoi SSR, 1988 s.7 (Rusça)
- Lenin’in Kızıl Kürdistan’ı, Kavel Alparslan, Gazete Duvar
- Uyezd: Sovyetlerin kimi bölgelerinde bulunan alt birim yönetim ya da küçük ölçekli idarelere verilen isimdir.
- Kafkasya’da Savaş ve Barış, Rusya’nın Sorunlu Hududu, Vicken Cheterian, Belge Yayınları s.165