Üç bölüm halinde yayınlanan yazımızın ana eksenini savaşta kadının konumu ve hakim sınıfların son süreçte sistematik olarak uyguladığı tecavüz politikası oluşturmaktaydı. Yeni günün getirdiği yeni görevler, yeni hatırlatmalar içerdiği için yazımızın son bölümünü güncelleyerek ele alacağız. Bu bölümde planladığımız yazının içeriğini güncelleyerek Rosa yoldaş şahsında kadınların savaştaki konumlarına ayıracağız. Nubar ve Rosa yoldaş faşist TC’nin 6-9 Eylül tarihleri arasında Dersim’de gerçekleştirdiği hava bombardımanı sonrasında şehit düşmüştür. Haksız savaşa karşı haklı savaş ve kadın kimliğiyle savaşın parçası olan Rosa yoldaş sahsında en cüretli, en cesur olanlarımıza, yarının kuruculuğunda canlarıyla mücadeleye harç olanlara, yaşamlarının her anını mücadelenin en zorlu koşullarında sınamış, her sınavdan halkının yararına değer yaratmış yoldaşlarımızı yazmaya çalışacağız. Rosa yoldaşı yazdığımızda bir yandan kadınların savaşta nasıl konumlanması gerektiğini anlatmış olurken diğer yandan kadınların savaşta böylesi konumlanışlarının erkek egemen kadın düşmanı hâkim sınıflar ve onun savaş politikalarına karşı nasıl bir görevi biz kadınlara yüklediğini anlatmış oluyoruz.
Başkan Mao’nun ortaya koyduğu üzere “Tarih yalnız iki tür savaş tanır: Haklı ve haksız savaş”, “… Biz haklı savaşları destekliyor haksız savaşlara ise karşı çıkıyoruz” anlayışıyla şekillenen yoldaş Rosa haklıdan yana tutum almış ve gereğini de yerine getirmiştir. “Onu (savaşı) ortadan kaldırmanın yalnız bir tek yolu vardır, o da savaşa savaşla karşı çıkmak” anlayışıyla haksız savaşa karşı haklı savaşı yükseltmek için en zorlu süreçte savaş alanında konumlanmıştır. Kadın kimliğine yönelen tecavüzcü savaş politikasının karşısında Rosa yoldaş şahsında devrimci ve komünist kadınlar tüm kadınlara yürümesi gereken güzergahı çizmiştir. İçinden geçtiğimiz süreç devletin topyekün savaş araçlarına azgınca sarıldığı tüm politik araçlarını haklı savaşı sonlandırmak için kullandığı savaş alanlarında kadınlara tecavüz politikasıyla saldırdığı bir dönemi kapsamaktadır. Böyle bir süreçte savaşın parçası olan kadınların konumlanışı çok daha büyük anlamlar içermektedir.
Haklı savaşta kadın hem kendi kimliği için hem de tüm ezilenler ve insanlık için özgürlüğün öncüsü, gelecek özgür ve eşit toplumların simgesi haline dönüşmektedir. Çünkü kadın haklı savaşlarda ona binlerce yılda giydirilen toplumsal cinsiyet rollerini parçalamaya başlamış, yeni toplumun kültür ve ahlakını yaşamda ilk örnekleriyle yaratmaya başlamıştır.
Dikkat çekilmesi gereken önemli bir konu da halkın ve özelde kadınların savaşın tarafı olmayabileceği fikri ile toplumun düşüncesinin zehirlenmesidir. Savaşta taraf olmaya ilişkin kısaca şunu söylemek yeterli olacaktır. Bilinçli ya da bilinçsiz toplumun her bireyi bu savaşın dolaylı ya da dolaysız parçasıdır. Savaşın kanlı bir politika olması kan deryalarında doğrudan var olunmasa dahi yaşamın her alanında hakim sınıfların politikalarının bir parçası olunarak aslında savaşın da parçası olunmaktadır. Ancak önemli olan bu savaşın nasıl bir parçası olunduğudur.
Tarafsızlık gibi gözüken durum hâkim sınıf çıkarları doğrultusunda biçimlenmenin önemli bir göstergesidir. Tarafsızlık politikası yer yer kadın kimliğinin “barışçıl” olduğu iddia edilerek temellendirilmektedir. Kadın kültürünün olduğu yerde savaşın olmayacağı anlayışıyla da propaganda edilmektedir. Kadını sınıf düşmanlarına karşı silahsızlandıran bu yaklaşımlar, kadınların esas düşmanlarına karşı örgütlenmesini zayıflatan ideolojik bir duruşu da tariflemektedir. İdeolojik bu saldırıları yazımızda derinleştirmeden bilinç bulanıklığı dost ve düşman kuvvetleri silikleşmekte olduğunu bunun kadınlar için çok büyük tehlikeler içerdiğini söyleyerek geçelim. Bu anlamda Rosa yoldaş şahsında halk savaşçısı kadınların devrimci pratiklerinin kadınlara yol göstermekte olduğunu ifade edelim. Bu vesileyle bilinç konusuna dikkat çekmek gerekiyor.
“Bilinç” diyor Lenin yoldaş, ünlü “Ne yapmalı” kitabında; “genel sınıf çıkarlarının ve proletaryanın tarihsel görevlerinin bilinmesidir.” Nubar ve Rosa yoldaşların bize yaşamları ve mücadeleleriyle öğrettikleri bu bilmenin gereğinin yerine getirilmesi yani düşüncenin yaşama uygulanması bu uygulama sırasında zorunlulukların getirdiği sorumlulukların tereddütsüz ve tavizsiz karşılanmasıdır. Bilincin kadınlar cephesinden karşılığı ise Rosa yoldaş olmuştur. Rosa yoldaş 17 yaşında sınıfın çıkarlarının ve proletaryanın görevlerinin kendi genç zihnindeki tohum halini savaş içinde büyütmüş kendiliğinden olan bilincini proleter bilinç haline dönüştürmüştür. Rosa yoldaş “demir iskele” olmadan proleter devrimin başarılamayacağını, sınıf düşmanlarına karşı savaş yeteneğinden yoksun olunacağını kavramış savaşın savaşta öğrenileceğini içselleştirmiş, gelişimine yön vermiştir. Bu gelişim tam anlamıyla savaşın içinde ilerlemiştir. Kadınların kurtuluşuna giden yolların ancak bu bilinçle açılacağına olan inançla yaşamını adadığı özgürlük mücadelesinin tüm ihtiyaçlarına yanıt olmuştur. Kadın alanında özel olarak çalışmış, kadınların kurtuluşu için en ağır koşullarda en zorlu görevleri almıştır. O halkına bağlılığın ve gözü pekliğin adı olurken kadın bilincinin sınıf savaşımındaki şekillenişinin en sade örneği olmuştur. Tarih onlarca kadın yoldaşımızın fedakârlıkları ile yazılmaya devam ederken, her gidenimiz ardında alçak gönüllükle bezeli, halk sevgisi, bağlılık, devrime inanç ve yoldaşına güven örneklerinin en soylularını bırakırken ardıllarına gerçekleştirilmeye muktedir bilimsel ideallerini bırakırlar. Her yoldaş gelen yeni günün zorluklarına ve görevlerine karşı bu bilinç ve inançla donanmalı ve hazırlanmalı kendi varlığını buna göre şekillendirmelidir.
Binlerce yılda yaratılmış olan köleleşmiş kadın kimliğine karşı isyanın adı olan kadınlar ilk savaşlarını kendilerine karşı vermiş, savaşımı, aile içinde başlatıp emperyalist kapitalist sistemin ürettiği tüm değer yargıları, kültür, inanç ve anlayışlara karşı duruşlarıyla erkek işi olarak görülen savaş alanında önderleşmişlerdir. Kadın ve erkek arasındaki eşitsizliğe dayalı tüm şekillenişleri pratikleriyle parçalamış sınıf düşmanlarının en büyük korkuları haline gelmişlerdir. Rosa şahsında halk savaşçısı kadınlar kadının binlerce yıllık köleliğine nasıl son verileceğinin yolunu kanlarıyla döşemiş tecavüzcü devlete karşı savaşın en amansız alanlarında kadınları örgütlenmeye çağırmışlardır.
Kadın özgürlüğü sıkı sıkıya sınıfın kurtuluşuna ve insanlığın özgürleşmesine bağlıdır. İnsanlığın kurtuluşu davası bu sebeple kadınların özgürleşme savaşının kadının şiddet eyleminin ana sahasıdır. Burada sınıf ve kadın düşmanları tarih sahnesinden silinecektir. Kadınlar bu mücadelede hâkim sınıfların haksız savaş politikasının, tehdit ve şantaj politikasının nesnesi olmayacak, haksıza karşı haklının saflarında savaşa önderlik etmeyi başardıkça toplum burjuva feodal sistemin iki yüzlü değerlerinden arınacak ve kadınlar savaşın içinde savaşla özgürleşecektir. Tarih böylesi yiğit kadınların direnişiyle yazılmaya devam etmektedir. Toplumun kadına “bahşettiği” annelik, kadınlık rollerini parçalayarak sınıf savaşları olan insanlık tarihinin köklü değişiminin tohumları kadınların sınıf bilincine içerilmiş cinsiyet bilincinin pratikte gereğinin yerine getirilmesi ile sağlanacaktır. Başta T. Kürdistanı olmak üzere gerilla alanlarına özel olarak yönelen tecavüzcü politikalar ve kadın düşmanı savaş politikaları ancak kadınların bu cüretli direnişiyle değiştirilecektir. Rosa yoldaşın yaşamı, mücadelesi kadınların kurtuluşa giden yollarını böyle bir bilinçle açmaktadır.
(Bitti)