Deniz ve Muharrem’e…
Ekim ayı Kasım’a devriliyor. Doğa sararmış, baharda yeşermek üzere buğday tohumları düşüyor toprağa… Tıpkı doğa gibi insan da yaşam ve ölüm denkleminde… Her son, yeni bir yaşamın izdüşümü…
Ekim Kasım’a devriliyor… Yapraklar son deminde. Doğa yeni bir yaşam için kendini kapatıyor bir süreliğine. Doğa gibi insan yaşamının da son bulduğu kimileri için, yeni bir yaşam aydınlanıyor. Ölümün kendisi sonsuzluğu müjdeliyor…
Deniz ve Muharrem yoldaşlar… Doğanın yeniliğe hazırlanacağı bir mevsimde düştüler toprağa, silah elde direnerek. Kimileri için onlar öldü. Oysa yaşam onlarda fiilen sonlanmıştı sadece… Onlar, tıpkı sonbaharda toprağa atılan tohum misali halkın bağrına yerleşti, yeniden yaşam bulmak için…
İlmek ilmek işler gibi yaratmıştı ölümün yaşam tohumuna dönüşmesini Deniz yoldaş. Kendini var ettiği devrimci yaşamı içinde attığı her adım, devrimle bütünleşen ömrü, can suyu olmuştu bu tohumun.
Çukurova’dan denizin havasını taşımıştı Dersim dağlarına… Daha 16 yaşındayken başladığı ve kesintisiz süren devrimci yaşamında büyüdü, militanlaştı, kadrolaştı ve komutanlaştı. Zorlu süreçlerde, en güçlü fırtınalara karşı ayakta durmayı başarabilen, kökü toprağa sımsıkı sarılan militanlar vardır. Deniz yoldaş da yaşamı boyunca en güçlü kasırgalar içerisinde toprak diye bildiği partisine, onu bağrından çıkaran kitlelere ve devrime olan inancıyla göğüs gerdi güçlü fırtınalara. Kendi deyimiyle uzun ve meşakkatli yolları hep “altın vuruşlarla” yürümeyi bildi. Çelişkiler karşısında çözümleyen, hesaplaşan ama hesaplaşma içinde “günah çıkaranlardan” olmadı hiç. Önüne çıkan her çelişkide “ileri doğru daha güçlü nasıl adım atarım” hesabı içinde oldu.
Deniz yoldaş dendi mi; sessiz, sedasız, içine kapanık ama elini taşın altına koymaktan hiç çekinmeyen bir partili, bir komutan gelir onu tanıyanların aklına. Gençlik faaliyetinden itibaren önüne çıkan her görevi sadece görev olduğu için değil, esas olarak devrimci olmanın sorumluluğuyla omuzlamasını bilenlerdendi Deniz. Henüz devrimci yaşamının ilk yıllarında komsomol faaliyeti içindeyken, alan sorumlusu olan yoldaşın tutsak düşmesinin ardından omuzlarına yüklenen görevi tereddütsüzce üstlendi. Sorumluluk duygusu, süreci göğüsleme cüretini güçlendirmişti. Tarsus’ta faaliyetin toparlanması, kök salmasında en büyük emeği harcayan yoldaştı.
Dersim’de de zorlu yolların komutanıydı Deniz yoldaş. Gerilla faaliyetinin 8. Konferans sonrası gelişen her adımında onun izlerini görmek mümkündür. Sürecin ihtiyaçları onun hızlı adapte olan, gelişime açık, dinamik yapısıyla birleşince alanın politik, askeri önderliğinde elini taşın altına koyarak iz bırakmasını bildi.
Savaşın zorunlu seyrine emeğiyle harç olan militanları vardır. Eskiyi, köhnemiş olanı çabuk temizler savaş, yıkar arındırır. Bunun için kendini savaşın ihtiyaçlarına teslim etmek gerekir. Muharrem yoldaş da öylesi militanlardandı. Kısa bir devrimcilik yaşamının hemen ertesinde katıldığı savaş saflarında yıkanıp arındı. Köylü kökenli olmasının getirdiği emekçi yapısı, savaş koşullarına adapte olmasında sorun yaratmadı fiili olarak. Ama çelişkiler yaşadı, sorguladı… Sorguladıkça geldiği yaşam ile içinde bulunduğu yaşamın ayrımlarını daha net anladı. Emekçi özelliklerini devrim için harcamaya karar verdi. Askeri olarak gelişen, sorgulayan, kimi zaman öfkeli, kimi zaman dingin sessizliği ile yer aldı devrimin savaş cephesinde. “Emmioğlu” diye çağırdığı yoldaşı Bakış (Samet Tosun) ve kuzeni Samet (Tanju Er) yoldaşların ölümsüzleşmeleri, onun için savaş gerekçesini daha da artırdı. Bir şeye karar verdi mi o kararı sonuna kadar götürmesini bilendi Muharrem yoldaş. Öyle yaptı, öyle yaşadı, öyle ölümsüzleşti devrimin emektar militanı…
30 Ekim-9 Kasım 2020… Eylül ve Ekim’deki ağır kayıpların hemen ertesi… Dersim Aliboğazı bombalanıyordu bu sefer… Deniz yoldaş komutasındaki bir birliğe yönelik tonlarca kazan bombası atılarak on gün boyunca yaralandı Aliboğazı…
Onlar, en zorlu koşulların ağır yükünü taşıyanlardan oldu. Düşmanın en kapsamlı saldırıları içinde tasfiyeci saldırılara da göğüs geren, partiyle yürüyen, savaş alanının partili, komutan ve militan kişiliklerindendi Deniz ve Muharrem yoldaş.
Bazen yazmanın kendisini anlamsızlaştırdığı süreçler vardır… Öyle bir süreci yaşıyoruz… Çünkü onlar zaten yaşamlarıyla anlatılacak ne varsa anlattı. Vermek istedikleri mesajı da can pahasına mücadele içinde verdiler. Aslolan anlatmak değil anlamaktır onları. Çünkü onlar yaşamlarında bize ne yapmamız, nasıl yaşamamız ve nasıl savaşmamız gerektiğini gösterdi. Ve hala öğreniyorsak onlardan, “ÖLMEK YENİLMEK DEĞİLDİR KAVGADA”.