Avcılar Belediyesi’nde örgütlenmeye başlamasının ardından işten atma, sendikal hakların gasp edilmesi gibi saldırılarla baş başa kalan Belediye-İş 2 No’lu Şube, Avcılar Belediyesi’nde toplu iş sözleşmesi yapma yetkisini aldı. Belediye işçileri açısından önemli bir direniş ve örgütlenme deneyimi olan Avcılar Belediyesi’nde 1000’den fazla işçiyi sendikalarına üye yapan Belediye-İş 2 No’lu Şubenin Genel Başkanı Erol Özdemir’le bu direniş ve örgütlenme sürecini ve işçi sınıfına dönük saldırılara dair bir röportaj gerçekleştirdik.
YENİ DEMOKRASİ- Yakın tarihimizin işçi sınıfı açısından önemli bir deneyim olan Avcılar Belediyesi direnişini yaşadık. Bize Avcılar Belediyesi örgütlenme sürecini ve gelinen aşamayı anlatır mısınız?
EROL ÖZDEMİR- Avcılar’da biz uzun soluklu bir örgütlenme süreci yaşadık. Özellikle temizlik işçilerinin örgütlenme süreci uzun erimli ve çetin bir mücadele süreciydi açıkçası. İstanbul ve Türkiye kamuoyunda yer alan bir 7 aylık direniş süreciydi. Yaklaşık 300 arkadaşımız işten atıldı. Onların davaları şuan devam ediyor. Ekonomik koşullardan dolayı kendi isteğiyle giden arkadaşlar oldu ama genel çoğunluk direnişe devam etti. Avcılar Belediyesi önüne direniş çadırı kurduk, aylarca yağmur-çamur demeden sendika hakkının tanınması için mücadele ettik.
Bu örgütlenme ve direniş sonucunda 1000’den fazla işçiyi de orada sendikamıza üye yaptık. Genel-İş sendikası, taşerondaki patronların çağrısı üzerine zaman zaman ortalığı karıştırmaya çalışsa da -zaman zaman da örgütlenme çalışmaları yaptı- işçiler cephesinde karşılık bulamadı. Nihayetinde Çalışma Bakanlığı bize sözleşme yapma yetkisi verdi. Bayram öncesi çağrı yapmıştık, 18 Haziran tarihinde de ilk oturumumuzu gerçekleştirdik. Sözleşmenin amaç maddesinde anlaşma sağladık. İşveren tarafı, sözleşme teklif taslağı üzerinde çalışmak istediklerini söyledi ve zaman istedi. Biz de bu zamanı verdik. Temmuzun ilk haftasında da tekrar oturumumuz olacak. Olumsuz bir hava yok, işveren tarafı işçilerin örgütlenme haklarına saygı duydu. Beklentimiz işçi sınıfı açısından olumlu deneyimler olacağı yönünde. İşverenle müzakere sürecini götüreceğiz. 60 günlük süreç, 18 Haziran itibari ile başladı. 60 günün sonunda eğer anlaşma sağlanmazsa yasal süreç devam edecek.
YENİ DEMOKRASİ- Avcılar Belediyesi örgütlenme sürecinde işçiler ve Belediye-İş 2 No’lu Şube Sendikası çok sayıda saldırıya maruz kaldı, işçilerin hakları gasp edildi. İşten atmalar oluyordu, işçilerin maaşları yatırılmıyordu, bu süreç devam ediyor mu?
EROL ÖZDEMİR- Avcılar Belediyesi’nin yeni döneminde Turan Hançerli ile yaptığımız bir görüşmede, “Ben çalışanıma borçlu olmak istemiyorum. Memurlar, işçiler, çalışanlar ücretlerini gününde almalılar. Bunu sağlamak için elimden geleni yapacağım” sözü verdi. Bu sözünü ne kadar yerine getirecek göreceğiz. İşçilerin içeride birikmiş alacakları vardı, bir kısmı ödendi. Bir oturmuşluk var, bundan sonra oturacak. Geriye dönük 4-5 yılda birikmiş sorunlar 3 ayda çözülecek gibi değil, bu gerçekliği biliyoruz. Bu sorunları çözeceğiz, bizim işçilere işçilerin de bize olan güveni tam.
YENİ DEMOKRASİ- Bir yanda böyle örgütlenme çalışmalarıyla işçi sınıfı kazanımlar elde ederken bir yandan da derinleşen krizle birlikte işçi sınıfının kıdem tazminatı hakkı gasp edilmek isteniyor. Yılların can bedeli kazanılmış bir mevzisi olan kıdem tazminatının gasp edilmesi hakkında neler düşünüyorsunuz? Kıdem tazminatı işçi sınıfının kırmızı çizgisi olacak mı? Sizin ve diğer sendikalar açısından buna dair bir eylemsellik süreci gelişecek mi? Nasıl bir öngörüde buluyorsunuz?
EROL ÖZDEMİR- Kıdem tazminatıyla ilgili hükümetin bakış açısını tahlil ederken; hükümet ekonomiyi döndürebilmek için sıcak paraya ihtiyaç duyuyor. Kıdem tazminatının bir fonda birikmesinin de kredi arayışı olduğunu düşünüyoruz. Yani hükümet yine kendine kaynak yaratmak istiyor. İşsizlik fonunda biriken paraları istedikleri gibi kullanıyorlar. İşsizlik fonunda biriken paralar, işçilerden çok patronlara veriliyor. Patronlara dolaylı ve doğrudan kaynak olarak aktarırken bunların yetmeyeceğini görüyor ve yeni kaynak arayışına giriyor. Konfederasyonumuz Türk-İş’in bu saldırının genel grev sayılacağı noktada bir genel kurul kararı var. Türk-İş yöneticileri bunu kamuoyu ve hükümetle paylaşıyorlar.
Bir yerel seçim süreci yaşandı, özellikle İstanbul ayağı çok önemli. Adana, Ankara gibi birçok önemli ilde kaybettiler. İstanbul da ana muhalefet partisinin kazanmasıyla sonuçlanırsa, bu hükümet açısından bir uyarı olacaktır. Dolayısıyla, kamuoyunun işçilerin çok hassas olduğu kıdem tazminatı konusunda ısrar edeceklerini düşünmüyorum. Ama ısrar ederlerse de sendikamız Belediye-İş’in bu konudaki tavrı ve tutumu çok açıktır. Biz sokakları ısıtmak için elimizden gelen her şeyi yaparız. Çünkü bu yönüyle ilgili kaybedecek bir şeyimiz yok, kıdem tazminatı önemli bir kazanım. Bizim cephemizde bunun müzakeresi bile olamaz. Hükümetin “Herkes 1 gün daha çalışsa kıdem tazminatını alacak” gibi süsleme lafları boş laflar. Mevcut yasaları uygulasalar bu sorun zaten ortadan kalkacak. Denetim mekanizmalarını işletseler kimsenin kıdem tazminatını alamama sorunuyla karşılaşacağını düşünmüyorum. Mevcut yasaları uygulamayan onlar, denetim mekanizmasını çalıştırmayan da onlar; ama bu süreçte insanların mağdur olduğunu söyleyen yine onlar. Bizim cephemizde bunların inandırıcılığı yok. Hükümet eğer her şeye rağmen bu düzenlemeyi çıkarmayı göze alırsa, karşılığını bulacağını düşünüyorum. Türkiye’de siyasi konjonktür değişiyor, halk da dünkü gibi korkmuyor.
YENİ DEMOKRASİ- Bu saldırılara karşı Avrupa Yakası’nda “İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu Girişimi” diye bir platform oluşturuldu. Bu platformun önemi nedir, siz de dönem sözcülüğünü yapacaksınız, daha geniş bir çepere ulaşmayı düşünüyor musunuz?
EROL ÖZDEMİR- Geçmişte de bunun örnekleri var, hem emek cephesinin sorunlarını kamuoyunda dile getiren hem de örgütlü mücadeleyi örgütleyen bir yapı oluşturmaya çalıştık. Konfederasyon farkı gözetmeksizin bütün sendikalardan ortak sorunlara karşı ortak tavır koyabilir miyiz, bunu örgütlemeye çalışıyoruz. Tabii ki Türkiye’nin siyasi konjonktüründen kaynaklı bazı sendikalarımız ve sendika şubelerimiz ürkek davranıyorlar, merkezlerinin etkisinden çıkamıyorlar, haklı oldukları yanlar vardır. Hükümetin baskıcı tutumundan kaynaklı bir araya gelmekte sorunlar yaşıyoruz ama ben uzun vadede mücadele sürecinin, ortak bir şeyler yapabilmenin gelişebileceğini düşünüyorum, gelişmesi için de elimizden geleni yapacağız. Sonuçta, ortak sorunlarda ortak hareket etmeyi başarırsak sınıfa hizmet etmiş ve sınıfın çıkarlarını korumuş olacağız. Bunu başaramazsak, yarın elimizde şikayet etmekten başka bir şey kalmaz. Bu bilinçle, sınıfın çıkarlarının korunmasının yolunun ortak hareket etmekten geçtiğine inanıyoruz ve bunu yapmaya çalışıyoruz.