Genel olarak son yıllarda, özel olarak da son bir yılda, dünyanın dört bir yanında yükselen emperyalizm-kapitalizm karşıtı eylem ve direnişlere şahitlik etmekteyiz. Milyonlarca insanın, hayat pahalılığı, işsizlik, ekonomik-demokratik hakların kısıtlanması vb. nedenlerle sokaklara döküldüğü, var olan sistemlere tepkilerini hiç de hafifsenmeyecek derecede militanca, yaşanan onlarca can kaybı ve tutuklamaya rağmen ısrarlı bir şekilde devam ettirmesi, emperyalist kapitalist sistemi ve onların işbirlikçi, uşakları olan gerici diğer güçleri kara kara düşündürmektedir.
Emperyalist-kapitalist sistem aşırı kâr, savaş, sömürü ve yıkım üzerine kurulmuştur. Dolayısıyla da varlığını sürdürmek için durmadan doğayı ve insanı alabildiğine pervasızca ve hunharca sömürüp katletmektedir. İklimin değişmesi, insanların ölmesi ve yerlerinden yurtlarından edilmesi, aç ve açıkta kalması onların zerre kadar umurlarında değildir.
Ancak on yılların sömürü ve talan sistemini daha fazla sırtlarında taşımak istemeyen, dünyanın dört bir yanındaki ezilen işçi ve emekçiler, bıçağın kemiğe dayandığı bir noktada, bardağı taşıran son damla ne ise onun üzerinden öfke ve tepkilerini sokaklara yansıtmaktadırlar. Bardağı taşıran son damla ve arkasındaki nedenler üzerinde durmaya çalışacağız. Ve göreceğiz ki kimi yerde bu son damla bir zam olayı olmakta kimi yerlerde ağaç ve orman katliamı kimi yerlerde de ekonomik, demokratik hak ve özgürlüklere yönelik bir saldırı olmaktadır.
ŞİLİ, IRAK, LÜBNAN, HONG KONG, FRANSA, İSPANYA… DİRENİŞ HER YERDE!
2018 yılının son ayında başlayıp, 2019 yılında da -zayıflamış olsa da- hâlâ devam eden, Fransa’nın başkenti Paris’te başlayıp tüm ülkeye ve hatta Belçika, Hollanda gibi ülkelere de yayılan “Sarı Yelekliler” eylemleri gerek Avrupa’da gerekse de diğer ülke ve kıtalardaki ezilen halklarda heyecan yarattı. Bu eylemlerin nedeni benzin ve mazot fiyatlarına yapılan zam gibi görünse de Fransa’da uzun yıllardır süre gelen hak gaspları, işsizlik, zenginler korunarak yoksullara daha fazla vergi artışı, göçmenlere yönelik anti-demokratik baskılar gibi uygulamaların toplamı olarak okunması daha doğru olacaktır. Bardağı taşıran damla benzine 2,9 sent ek vergi gelecek olması olarak görülse de arka planda daha kapsamlı bir memnuniyetsizliğin olduğu görülmelidir.
2019 yılının en çok tartışılan ve gündem olan halk hareketlerinden biri de Hong Kong’da yaşanan, sayıları zaman zaman milyonları bulan ve hâlâ kısmi de olsa devam eden eylemlerdir. Eylemlerin başlama nedeni, suçluların iadesini içeren bir yasanın mecliste görüşülmesiydi. Ancak geri planda on yıllardır sömürge pozisyonunda bulunan Hong Kong halkının -zaman zaman emperyalistlerin yönlendirmesi ve hedef şaşırtması olsa da- bu duruma tepkisinin bir göstergesi olarak da okunabilir.
Şu an en sıcak ve etkili şekilde devam eden halk isyanı Şili’de yaşanmaktadır. Protestolar, 14 Ekim günü metro ücretlerine yapılan zamla başladı. Öğrenciler metro istasyonlarını işgal ederek, metrolara kitlesel bir biçimde ücretsiz binerek, turnikelerden atlayarak ve nihayetinde metro istasyonlarını tahrip ederek isyan ateşini yaktı. Öğrencilere uygulanan şiddet, bu kez toplumda biriken tepkiyi açığa çıkardı. Santiago’da başlayan isyan kısa sürede kuzeyden güneye bütün ülkeye yayıldı.
Şili halkı aslında bu tür isyan hareketlerine yabancı değil. Faşist General Pinochet’i deviren bir isyan ve direniş kültürüne sahip. Dolayısıyla buradaki eylemler diğer ülkedekilere göre daha çok yönlü, sistemi ve onun kolluk kuvvetlerini oldukça zorlayan bir muhtevaya da sahip. Yine burada da son damla metro ücretlerine yapılan zam gibi görülse de Şili halkı on yıllarca faşizmin baskı, zor ve yok sayma saldırısıyla, açlık, yoksulluk ve işsizlikle mücadele ederek yaşamak zorunda kalmıştır. Ekonomik nedenler ön planda görülse de toplumu ciddi anlamda etkileyen, etkisi altına alan neoliberal politikalar ve uygulamalar fitili ateşleyen dinamik olarak okunabilir.
Kısaca Şili’deki duruma baktığımızda durumun vahameti daha açık bir şekilde görülmektedir. Şili dünyada şebeke suyunun özelleştirildiği ender ülkelerden (belki de tek ülke), ülkedeki pek çok sektör ve temel tüketim maddesinin üretiminde tekeller var bu da fiyatların çok yüksek olmasına neden oluyor. Siyasi yöneticilerin maaşları asgari ücretin 33 katı ve bu büyük bir uçurum. Polis teşkilatında büyük yolsuzluklar dönüyor (46 milyon dolarlık polis teşkilatı skandalı kamuoyunda en bilineni), çalışma saatleri çok uzun ve çalışma koşulları oldukça kötü, işçi güvenliği yok ve sağlık sistemi kötü durumda. Yapılan araştırmalara göre Güney Amerika’nın en kötü eğitim sistemine sahip Şili’de eğitim dünyanın en pahalıları arasında… Bunlara daha onlarca sorun eklemek mümkün. Bütün bunlara bir de demokratik hak ve özgürlüklerin yok edilmesi eklenince ortaya isyanın meşruluğu, devrimin zorunluluğu çıkıyor.
Yine Şili’nin yanında geçtiğimiz günlerde İspanya, Irak, Etiyopya, Tunus, Sudan ve Lübnan’da da ciddi halk hareketleri oldu. Irak’ta resmi rakamlara göre 110’dan fazla kişi öldürüldü. Sudan’da faşist Ömer El-Beşir, halk hareketi sayesinde egemenler tarafından bir peçete gibi buruşturulup atıldı. Bunun yanında son yıllarda iklim değişikliği ve çevre sorunlarını protesto etmek için de milyonlarca insan sokaklara dökülerek öfkesini yansıttı.
Dünyanın bir ucundan diğer ucuna emekçi sınıflar, halk kitleleri mevcut sistemlere karşı haklı ve meşru isyan hareketleri başlatmış durumda. Emperyalist-kapitalist sistem ve onların uşakları gerici sistemler bu isyan hareketlerine en azılı şekilde saldırmakta, bu saldırılarda yüzlerce kişi yaşamını yitirmekte, binlerce kişi de tutuklanmaktadır. Ancak, bu saldırı ve tehdit politikaları isyancılara geri adım attıramamıştır. Hemen her ülkede egemen sınıflar geri adım atmak zorunda kalmışlardır.
Yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız gibi mevcut yönetimler tepkilere yol açan yasa ve uygulamaları geri çekmiştir ancak buna rağmen eylem ve etkinlikler bitmemiştir. Demek ki damlayı taşıran son damla, ilk damlanın bir sonucudur. Evet bugün bu isyan hareketlerinin büyük çoğunluğu kendiliğinden gelişmiştir, bunlara öncülük eden devrimci, komünist partiler bulunmamaktadır. Ancak bu isyan hareketleri dünya halklarının emperyalist-kapitalist politikalara daha fazla tahammülleri kalmadığını, herkesin eşit koşullarda, insani bir sistemde yaşaması için atılan adımların öncüsü olma özelliği taşımaktadır.
Yukarıda belirtiğimiz birkaç örneğin dışında son bir iki yılda kırkın üzerinde ülkede bu isyan hareketleri yaşanmıştır, yaşanmaya da devam etmektedir. Tüm bu isyan hareketlerinde başından sonuna kadar, sokaklarda kararlı direniş ve çatışmalar yaşanmış, devletler panik içinde geri adım atmak zorunda kalmışlardır. Dünya genelinde durmaksızın yaşanan çalkantılar, halk hareketleri bir istikrar ve süreklilik halini almaya başlamaktadır.
Şiir gibi yazılan bu direnişler, dünya işçi ve emekçileri tarafından isyan manifestosu ve destanı olarak okunmakta, dalga dalga, kıta kıta yayılarak ilerlemekte, egemen gerici sınıflara korku dolu anlar yaşatmaktadır. Okun yaydan çıktığı, direnişin ve isyanın ayrı bir anlam kazandığı bir dönemi daha yaşıyoruz. İsyan ateşini harlamak, ülkemizde sınıf mücadelesinin ve isyanın meşalesi yapmak hepimizin görevidir. Şili’den Ekvador’a, İspanya’ya, Rojava’ya direniş her yerde haklıdır, meşrudur.
*Bu yazı Yeni Demokrasi Gazetesi’nin 31 Ekim 2019 tarihli 47. sayısından alınmıştır.