[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Maraş merkezli depremlerden Suriye de etkilendi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevinin (SOHR) açıklamalarına göre deprem nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 7 bin 535’e ulaştı. Suriye’de devletin bütünlüklü bir yapıda olmamasından kaynaklı her grup hâkim olduğu bölgelerdeki can kayıplarını açıklıyor. Bu da açıklanan rakamların gerçekçiliği hakkında şüphe uyandırıyor. Öyle ki birçok kaynak Suriye rejiminin hâkim olduğu bölgelerde hayatını kaybedenlerin sayısını doğru açıklamadığını belirtiyor.
Depremde yaşanan can kaybının bölgelere göre dağılımı şöyle:
Çoğunluğu Halep, Lazkiye ve Tartus olmak üzere Suriye devletinin kontrol ettiği bölgelerde 2196 kişi yaşamını yitirdi.
Türkiye destekli çetelerin ve HTŞ’nin kontrol ettiği bölgelerde depremde yaşamını yitirenlerin çoğunluğu kurtarma çalışmalarının olmamasından kaynaklandı. Bu bölgelerde 3567 kişi öldü.
Suriyeli olup ikamet ettiği Türkiye’de depremde yaşanımı yitiren ve Suriye’ye nakledilenlerin sayısı da bin 772 kişiye ulaştı.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Doğu Akdeniz Bölgesindeki Acil Durumlar Direktörü Rick Brennan, yaptığı açıklamada Şam rejiminin kontrolündeki bölgelerde en az 4 bin, ülkenin kuzeybatısındaki bölgelerde de en az 4 bin 500 kişinin hayatını kaybettiğini ifade etti.
Hem Suriye’ye uygulanan ambargolar hem de katmanlı siyasi kriz halkın bu depremden çok fazla zarar görmesine yol açtı. Yıllardır ükenin içinde bulunduğu savaş hali yıkımın etkisini artırdı. İdlib ve Halep kırsallarındaki binaların hızla çökmesinin ilk sebebi, bu şehirlerin son 10 yıldır her türlü ağır silah ile maruz kaldığı şiddetli saldırılardı. Senelerce yıkıma maruz kalan şehirler depremle beraber enkaza dönüştü. Devlet başkanı Esad 11 gün süren sessizliğin ardından yeterli imkânlarının olmadığını dolayısıyla müdahalede yetersiz olduklarını açıklayabildi.
YARDIMLAR ULAŞMIYOR
Ülkenin içinde bulunduğu kriz ve savaş hali depremden etkilenen bölgelere yardımların ulaşmasını zorlaştırıyor. Suriye’nin kuzeyi depremden en çok etkilenen bölgelerden olmasına rağmen bölgeye yardımlar ulaşmıyor. HTŞ kontrolündeki bölgelere giden yardımların HTŞ’nin izin vermemesi sebebiyle bekletildiği ifade ediliyor. İdlib’deki bir HTŞ kaynağı Reuters ajansına Suriye’nin hükümet kontrolündeki bölgelerinden herhangi bir sevkiyata izin verilmeyeceğini ve yardımın Türkiye’den kuzeye geleceğini söyledi. Kaynak “Türkiye bütün yolları açtı ve rejimin bu durumdan yararlanarak yardım ediyormuş gibi görünmesine izin vermeyeceğiz” dedi. Aynı şekilde Suriye’de Özerk Yönetim’in depremzedelere yolladığı yardımlar Şam hükümeti tarafından engelleniyor. Son olarak 50 TIR’dan oluşan bir akaryakıt konvoyunu daha alana sevk eden Özerk Yönetim’e olumlu bir dönüş yapılmadı. Şam hükümeti yardımların geçişine henüz izin vermiş değil. Efrin’in Cindires ilçesine Özerk Yönetim’in gönderdiği yardımlar da TC tarafından engelleniyor. Buna rağmen TC, Suriye’ye yardımların gittiğine dair açıklamalarda bulunuyor. HTŞ de aynı şekilde TC’nin yardım kapılarını açtığını iddia ediyor. Yardım kapıları TC üzerinden geçerek HTŞ’nin kontrolündeki bölgelere gidiyor ancak burada da Özerk Yönetim’in yolladığı yardımlar bekletiliyor.
AMBARGO YARDIMLARIN ÖNÜNDE ENGEL
Ağır ambargo koşulları ve ülkede devam eden siyasi çatışmalar yardımların ulaşmasına en büyük engel. Ayrıca, ABD depremden belirli bir süre geçmesinin ardından ambargoyu kaldırdığını açıklamıştı. İlk günlerde ambargo sebebiyle gelmeyen yardımlar yüzlerce kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı. Kurtarma çalışmalarının en önemli olduğu günler de hiçbir açıklama yapmayan ABD, adeta insanların enkaz altında kalmasını bekledi. Depremden günler sonra ambargonun 180 günlüğüne kaldırıldığı açıklandı; ancak bu süre ulaşacak yardımlar için geç bir süreydi. BM de depremin ilk 100 saatinde hiçbir yardım gitmemesinin eleştirilmesini “haksız” olarak nitelendirdi ve ülkedeki koşullardan kaynaklı yardımların geciktiğini savundu.
EMPERYALİZMİN İKİYÜZLÜ AYRIMCILIĞI
Türkiye’ye oranla Suriye’ye daha az sayıda ülke yardım gönderdi. Cezayir, Mısır, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri Suriye’ye yardım gönderen ülkeler arasında. Halep Sanayi Odası Başkanı Fares Shehabi, Suriye’ye gelen yardımların azlığından bahsederek “Türkiye de Suriye de zor günlerden geçiyor. Aramızdaki fark ise Türkiye, Suriye’ye göre çok daha fazla uluslararası yardım aldı. Suriye’ye yalnızca birkaç Arap ülkesi yardım ediyor. Cezayir, Mısır, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri yardım etti. Bizim için dünyadan yardım, bağış veya uçak almak çok zor” dedi. Ayrıca yardımları bilerek geciktirenler bunun üzerine “gecikme” için ülke koşullarını bahane ederek kendilerini aklamaya çalıştılar.
Altyapı yetersizliği, savaş koşulları, binaların uygun inşa edilmemesi yıkımın büyük olmasının sebeplerinden. Suriyeli Gazeteci Sarkis Kassarjian şöyle aktarıyor:
“Suriye’de saat başı hayatını kaybedenlerin sayısı artıyor. Hayatını kaybedenlerin sayısı hükümetin paylaştıklarından çok daha fazla. Kurtarma çalışmaları çok yavaş ilerliyor. Ülkedeki herkes kurtarma çalışmaları için seferber olmuş durumda ama ülkemiz böyle koşullarda çalışmaya alışık değil. Doğal afetlere karşı çok tecrübesiziz. Özellikle kurtarma çalışmalarında deneyimli ekiplerin yer almaması, ekipmanların bulunmaması karışıklığı daha da artırabilir.”
Enkaz kurtarma çalışmalarında Türkiye’de olduğu gibi gönüllü ekipler yoğunluk gösteriyor. Gönüllü ekiplerin çalışmaları hükümetten izin almadıkları gerekçesiyle engellenmeye çalışılıyor. Ayrıca enkaz çalışması yapacak araçlar da alabildiğine yetersiz. Depremden canlı kurtulan insanlar bu kez dışarıda ve soğukta kalıyor. Elektrik, su, barınma, ısınma gibi temel ihtiyaçlar genellikle karşılanamamakta ya da zorlukla karşılanabilmekte. Mevcut kriz depremle birlikte halkın omuzlarına yüklenmiş halde. Bu bakımdan süreç Türkiye’de yaşananla benzerlik göstermektedir. İki devlet de deprem nedeniyle enkaz altında kalmış durumda.
Suriye’de halk, rejim ile Türk devleti destekli grupların çıkar çatışmalarından kaynaklı yardımlardan faydalanamıyor. Bölgedeki çıkar çatışmaları Özerk Yönetim’in gönderdiği yardımların kabul edilmemesine yol açıyor ki bu durumdan etkilenen yine halk oluyor. Rejimin ve bölgedeki grupların çatışmaları enkaz altında kalan ülkenin daha da yıkıma uğramasına sebep oluyor. Yine bu yıkım her zaman olduğu gibi en fazla halkı vuruyor.