KARTAL- Leyla ve Eylül’ün katledilmesinin ardından dün (4 Temmuz) İstanbul Sarıgazi’de yapılmak istenilen yürüyüş OHAL bahane edilerek yasaklandı. Valiliğin OHAL kapsamında çıkardığı karar ile Sarıgazi’ye 10 gün boyunca eylem, yürüyüş ve basın açıklaması yasağı getirildi.
Gün boyu süren polis tacizi!
Gün içerisinde devrimci ve demokrat kurumların ve derneklerin etrafında sivil ve zırhlı araçlarla insanları kameraya çeken polis tehditler savurarak akşamki yürüyüşe izin vermeyeceklerinin duyurusunu yaptı.
Cemevi ve CHP’den polisin çalışmalarına destek!
Gün boyu süren taciz ve tehditlere rağmen kitlenin kararlılığını gören polisler Cemevi’ni ve CHP’yi arayarak: “Yürüyüş yasaklandı bilginiz olsun üyelerinizi bilgilendirin” dedi. Cemevi ve CHP’de üyelerine yürüyüşün yasaklandığı bilgisini atarak, katılım sağlamamaları için özel vurgu yaptı.
Polis: “Dağılın yoksa sorumlusu biz değiliz”
Akşam saatlerinde, yapılan bütün baskı ve tehditlere rağmen Vatan İlköğretim Okulu önünde bir araya gelen kitlenin etrafı onlarca polis eşliğinde, zırhlı araçlarla abluka altına alındı. Çocukların ve kadınların toplanmaya başlamasıyla tacizini arttıran polisin: “Dün yürüdünüz. Daha bu gün ne istiyorsunuz. Bir adım attığınız taktirde olacaklardan sorumlu değiliz” gibi tehditleri üzerine bir kadın “Bizi tehdit edeceğinize, istismara karşı yapılan yürüyüşü yasaklayacağınıza gidin taciz ve tecavüzleri engelleyin!” diyerek tepkisini dile getirdi.
“Taciz ve tecavüzcülerden hesabı kadınlar soracak”
Yeni Demokrat Kadın (YDK)’nın da içerisinde olduğu kitle slogan ve zılgıtlarla, “Taciz ve tecavüzcülerden hesabı kadınlar soracak” pankartı açtı. İstismara karşı yapmak istedikleri yürüyüşün yasaklanmasını protesto eden halk, bu yasağın yapılan istismarın bir parçası olduğunu teşhir etti. Kitle adına yapılan okunan basın açıklamasında, “Eylüller başka Leylalar olacak. Tıpkı daha öncekiler gibi bu olayların üstünü kapatmaya niyetli olanlara buradan sesleniyoruz: Bizler buradayız ve çocuklarımızın ölmelerine, taciz ve tecavüze uğramalarına izin vermeyeceğiz” vurgusu yapıldı. Açıklamanın devamında ise şunlara yer verildi:
“Çözüm idam değil, kadınların adaleti!
Toplumu bu hale bin bir emekle getirenler, ağızlarından salya akıtarak “İdam” fetvaları ile dolaşıyorlar. Bugünün yargı sistemi ile taciz ve tecavüze uğrayan kadın ve çocukları suçlu duruma düşüren yargı sistemine bir de idam getirildiğinde başımıza gelecekleri tahmin etmek hiç zor olmasa gerek. Kadını yargılayan erkek devlet hukuku ilk kadını idam edecektir şüphesiz! Bu denli acımasız saldırılara maruz kalan kadınlar ve çocuklar olarak erk(ek) adaletin getireceği adaletin ve yargının tam karşısında duruyoruz. Bozuk düzende sağlam çark olmayacağının bilinciyle idamı reddediyoruz! Taciz-tecavüzcülerin cezalarının kadınların bilinci ve elleriyle verilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz.
Bizler ağlamayı, yas tutmayı ve izlemeyi reddediyoruz!
Ağlamayı, yas tutmayı ve izleyici olmayı mı tercih edeceğiz, yoksa hesap sorma bilinciyle sokaklara çıkıp kinimizi ve öfkemizi asıl azmettiricilere mi yönelteceğiz? İyi haller ile taciz ve tecavüze indirimler yapan bir yargı sisteminin, “9 yaşındaki bir çocukla evlenilebilir” diyen bir Diyanet İşleri Başkanı’nın, “Gece dışarıda ne işi vardı” diyerek görevini yapmayanları aklayanların memleketinde yas tutmayı ve izlemeyi kabul etmiyoruz. Çünkü Eylüllerin, Leylaların sesi olmak zorundayız. Bizler buradayız, sokaktayız, hiçbir yere gitmiyoruz ve en önemlisi de korkmuyoruz!
Eylem kitlenin, “Anaların öfkesi katilleri boğacak”, “Çocuk istismarı kabullenemez” sloganları ve zılgıtlarla son buldu.