[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Çin, Covid-19 salgını karşısında başından “sıfır vaka” politikası kararı almış ve bunu sonuna kadar yürütmekte ısrarcı olmuş, katı uygulamalarla dikkat çeken ve genelde başarılı sayılan bir ülke oldu. Zaman zaman genel; ama daha çok da lokal olarak uyguladığı sert sokağa çıkma yasakları kimi yerlerde yadırgansa da esas olarak takdir edilmiştir. Bu, güçlü bir devlet olmanın gereği olarak konu edilip pandemi tedbirlerinin rıza içinde uygulanmasına da vesile edilen bir takdirdi!
Sert uygulamalara yol açan bu politika son bir yıldır gevşetilmiş, kapanma uygulamaları kaldırılmıştı. Ancak son zamanlarda Omicron varyantının yayılımıyla vakaların yükselmesi Çin’i tekrardan “sıfır vaka” politikasına döndürdü ve bu “güçlü devlet” kapanma süreçlerine geçiş yapılacağının sinyallerini vermeye başladı.
Pandeminin başından bu yana devletler halklara katı uygulamaları dayatırken ekonominin gerilemesi ve ticaretin durma noktasına gelmesi olasılığına karşı aynı uygulamaları büyük sanayi kuruluşlarında gündemine dahi almadı. İşçiler kitlesel olarak toplaştıkları fabrikalarda çalışmaya devam ettiler! Halkları hastalık ve ölüm kaygısıyla katı uygulamalara biat etmeye ikna edenler ekonomik çıkarların halklar aleyhine korunmasında hiçbir besi görmediler.
Üretimin işçilerin sağlığı ve yaşamı pahasına birçok ülkede devam ettirilmesi emperyalist-kapitalist sistemin sömürü üzerine kurulu olduğu ve ilgilendiği esas gerçeğin halk sağlığı değil, halkın daha fazla nasıl sömürüleceği olduğunu da gösterdi. Bununla birlikte yine de salgının uzun vadede daha fazla ekonomik zarar getireceği göz önünde bulundurularak; üretim, lojistik ve pazar alanlarının da emperyalist-kapitalist çıkar ve rekabete zarar vermeyecek ölçüde, kısmi olarak sınırlandırılması kararları alındı. Bu durum ise küresel ekonomide bir gerilemeye ve özellikle 2008’de patlayan kredilerle açığa çıkan ve bugüne dek aşılamamış krizin pandemi ile derinleşmesine ve bu bakımdan yeniden değerlendirilmesine sebep oldu. 2021 yılında bir önceki yıla nazaran birçok ülke büyüme endekslerini artırdı, bu durum mevcut krizlerin ortadan kalkmasa dahi etkilerinin azalacağına dair yorumlara neden olmaktaydı. Ancak 2022 yılında bu beklentiler yeniden düşük seviyelere geriledi. Şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’yı işgale girişmesi ve bunun dünya ölçeğinde getirdiği ekonomik ve politik gerilim krizlerin ölçeğinin azalmadığını göstermekle kalmadı, aynı zamanda bu krizlerin derinleşmesine de büyük katkıda bulundu.
Krizlerin ekonomik ayağının genişlemesine yönelik kaygıların büyümesine sebep olan bir diğer gelişme ise nisan ayının başlarında Omicron vakalarının artışı sebebi ile tam kapanma ilan edilen Şangay oldu.
ŞANGAY KİLİTLENMESİ NİÇİN ENDİŞE KAYNAĞI OLDU?
25 milyon nüfusa sahip Şangay, ekonomik açıdan sadece Çin’de değil, dünya ölçeğinde önemli bir yerdedir. Dünya’nın en önemli finans merkezlerinden biri ve önemli bir üretim alanı olmasının yanı sıra lojistik alanında limanı Çin’in dünyaya açılan kapısıdır Şangay. Ülkede Gayrisafi Yurt İçi Hasılanın (GSYİH’nin) %4’üne yakınının sağlandığı, otomotiv, makine, gayrimenkul alanlarında ve ağır sanayide de Çin’in en önemli merkezlerinden biridir. Çin’in ticari başkenti olarak değerlendirilen şehir, Çin ihracatının yüzde 7’sini üretmektedir. Son yıllarda özellikle teknoloji, inovasyon ve bilişim üzerine de ciddi iş alanlarının oluştuğu şehir, birçok alanda dünya ölçeğinde kilit bir rol oynamaktadır.
Son günlerde “limanda bekleyen binlerce gemi” başlıkları ile Türkiye’de olmasa bile dünya haber kaynaklarında birçok kez gündem olması bu kilit rolden ileri gelmektedir. Şangay limanı dünyanın en büyük ve en yoğun konteynır limanıdır. Dünya’nın en büyük konteynır elleçleme limanı (Elleçleme: doğru malzemeyi doğru yere, doğru miktarda, doğru koşullarda, doğru sıklıkla, doğru yönlendirerek, doğru zamanda, doğru yöntemle ve doğru maliyetle taşıma bilimi; İng: Material Handling) olmasının yanı sıra; lojistik, kiralama, depolama alanlarında da dünyada ilk yeri tutmaktadır. Dünyada konteynır elleçleme sektörünün %5,4’ünü Şangay tek başına sağlamaktadır. Dünyanın en işlek ve ticari limanı olan bu devasa alanı bu kadar önemli kılan bir diğer husus da ekonomik bir hinterlant olmasıdır. Çin arzının ve ihracatının büyük bölümü, Şangay üzerinden gerçekleştirilmektedir. Limanın büyüklüğü de aslında bu hinterlandın gelişkinliği ile orantılıdır.
Aynı zamanda emtia alanında da önemli bir yer tutan Şangay 2022 yılında, Covid vakalarında ciddi bir sıçrama yaşamıştır. Bölgede ilk etapta ekonomik zararları hesaba katılarak bölgesel kilitlenmeler yapılsa da vaka artışları durdurulamamış, kısmi kilitlenmeler nisan ayı başında genel kapanmaya dönüştürülmüştür. Ekonomik ölçüde tuttuğu yer göz önüne alındığında bu ölçüde bir kilitlenme dünya genelinde ilk etaptan itibaren bir huzursuzluk yaratmıştır. Çin’in “sıfır vaka” politikasının bu derece sert uygulanmasına ve şehrin ticari faaliyetlerinin kısıtlanmasına dair ülke içinden ve dışından yoğun tepkiler gelmiştir. Ancak kapanmanın süresi uzadıkça etkisi ve bu etkiye yönelik tepkiler de artmaktadır. Bir diğer kaygı ise Şangay limanı ile dünya ölçeğinde en büyük üç ticari liman arasında gösterilen ve yine Çin menşeili olan Ningbo limanının da kapanma endişesidir.
ŞANGAY’DA KİLİTLENMENİN TEDARİK ZİNCİRLERİNE ETKİSİ
2020 yılında pandemi ve devamında gelen kısıtlamalar dünya ölçeğinde üretim ve lojistik altyapıyı büyük ölçüde vurmuş ve bu durum tedarik krizinin ortaya çıkmasına sebep olmuştu. Bu krizin yine en önemli ayağı olan Çin’de üretim alanında yaşanan sorunlar krizin en önemli ayaklarından birini oluşturmuştu. İş gücü piyasasında yaşanan daralma ve liman sorunları, yine büyük ölçüde bir ihracat hacmine sahip olan ve dünyanın diğer ekonomileri ile iç içe geçmiş yapısından kaynaklı Çin olmaktadır. Şimdi yeniden büyük bir arz ve lojistik merkezi olması ile kapanmanın gitgide uzaması, bu durumun dünya ekonomisi üzerine etkileri de aynı oranda endişe konusu olmaktadır. Bu durumun Çin ekonomisine etkisi hızlı bir biçimde görülmeye başlarken, dünya ölçeğine yansımasının yılın 2. çeyreğinin (nisan, mayıs, haziran) sonlarını bulacağı öngörülüyor. Bununla birlikte yatırım bankaları Çin’in büyüme beklentilerini, kilitlenme sebebi ile yaklaşık 1 puan düşürdü. Kapanmanın kaldırılmasıyla beraber her ne kadar ekonomik olarak benzer seviyelere ulaşması olası olsa da Çin’in genel büyüme seyrinin bir yara aldığı ve bunun genel beklentinin altında bir sonuç alınmasına neden olacağı öngörülmektedir.
Şangay kapanması sonucunda ortaya çıkan arz şoku, dünya ölçeğinde tedarik zincirlerini etkileyecek ölçüde bir kriz potansiyeli taşımaktadır. Henüz tedarik zincirleri krizinin devam ediyor oluşu, bu potansiyeli artırmaktadır. Liman sorunları ve konteynır elleçlemede yaşanacak sorunlar bu krizi büyütecek temel unsurlar olmakla birlikte çeşitli ülkelerde gıda, enerji, otomotiv, perakende alanlarında karşılık bulması olasıdır. Bu alanlarda yaşanacak tedarik sorunları ise birçok ülkede üretimin yavaşlamasına, daha küçük büyüme oranları ve istihdama, bunlarla birlikte enflasyonun tırmanmasına da sebep olacaktır.
KRİZLER ARTIK DERİNLEŞEN KRİZLERDİR
Emperyalist-kapitalist sistem son yüzyıllık krizler serüveni ve bu krizlerin artan yoğunluklarıyla birlikte sürdürülemez bir noktaya doğru ilerlemektedir. Bütün bu dönem boyunca kriz aralıkları kısalmış, son on yıllarda ise krizlerden çıkamama durumu yaşanmaya başlamıştır. Artık her kriz bir diğer krize içkin bir yapıyla yaşanmaktadır; tamir edilen bir kriz semptomundaki tamir maliyeti başka alanlarda krizin nedeni olarak yöneticilerin karşısına çıkar olmuştur. Bu bir sarmal halindedir. Emperyalist-kapitalist sistem bir kriz döngüsüne girmiştir. Bununla birlikte bu krizlerin dünya ekonomisinin bağlantılı ve iç içe geçmiş yapısı sebebi ile tek bir alanla sınırlı kalmadığı, bir alanda yaşanan krizin başkaca alanları da tetiklediği, bazı durumlarda birden fazla alanda aynı anda krizin baş gösterdiği de bilinmektedir. Pandemi sürecinde var olan kriz hali gitgide daha da derinleşmiş, geniş çapta, özellikle halk üzerinde tamir edilemez boyutlara ulaşmıştır.
Bugün Çin özgülünde yaşanan gelişmelerin dünya genelinde yarattığı endişenin temel kaynağı da bu durumdur. Elbette her sınıf, kendi sınıfsal gerekçeleri üzerinden endişelenmektedir; ancak bu durum bir kez daha mevcut sistemin krizlerini derinleştirerek ilerlediği sonucunu göstermektedir. Egemen sınıfların “iyileşme ve düzelme” hayallerinin yerini daha da kötüleşen koşullar almaktadır. Bu krizlerin faturası dünya halklarına yansıdığı gibi, gelecekte daha büyük ölçekte sömürü ve saldırı dalgalarının karşılanması gerekeceği de paralel bir sonuç olarak ortaya çıkmaktadır. Saldırı dalgaları krizin dalgalarına koşuttur, dolayısıyla kriz kadar kaçınılmazdır. Bunların yoksulluk üreteceği gerçeği ve direnişlerin, devrimlerin bu yoksullukla birlikte, ama bundan çok doğru önderlikle gelişebileceği kavranmalıdır. Emperyalistler dünya ölçeğinde daha sık ve daha güçlü biçimde karşı karşıya gelecekler. Dünya halklarını bunların haksız rekabetinden, haksız savaşlarından kurtaracak mücadeleleri büyütmek için, haklı savaşları geliştirmek için koşulların devrim lehine ne ürettiğini daha çok öğrenmeye çalışalım…