Hapishanelerde hak ihlalleri, hak gaspları, sürgün sevkler artarak devam ediyor. İnşa edilen Y ve S tipleri ile ağır bir tecrit altına alınmaya çalışan tutsakların yaşam hakları ellerinden alınmaya çalışılıyor. İnsansızlaştırma politikaları ile tutsakların dış dünya ile bağlantıları koparılıyor. Yeni Demokrasi Gazetesi olarak Avukat Seda Şaraldı ile Y ve S tipleriyle ilgili söyleşi gerçekleştirdik.
Yeni Demokrasi Gazetesi: Y tipi hapishanelerin F tipi hapishanelerden farkı nedir?
Avukat Seda Şaraldı: Bizim bildiğimiz anlamda F tiplerinde genelde bir koridorda 8 tane hücre bulunuyor ve her birinin kendine ait müstakil havalandırması var. Hücrelerde genellikle üç kişi tutuyorlar ve havalandırmanın üzeri açık bir şekilde bulunuyor. Tutsaklar kapı altlarından, havalandırmalardan bir şekilde iletişim halinde kalmayı başarıyorlar. Bu tabii F tiplerinin projesinde olan bir şey değil. Bu yıllardır hapishanelerde kala kala insanlar iletişim kurmanın, tecrit içinde bir arada olmanın yollarını, yöntemlerini buluyorlar, araştırıyorlar. Y tiplerinin F tiplerinden farkı bir koridorda 6 hücre şeklinde dizayn edilmiş. Kalan iki hücre boşlukta da bildiğimiz kadarıyla atölye alanları var ve müstakil havalandırması yok hücrelerin. Bu iki hücreli boşluk atölye ve havalandırma şeklinde dizayn edilmiş. Müvekkillerimiz havalandırmaya götürüldüklerinde tek kişilik hücrelerde tutuluyorlar. Günde 1 saat o ayrı bir bölmede bulunan havalandırmaya götürüyorlar. Şimdi burada şunun endişesini yaşıyorlar, eğer gardiyan gelir de sizi götürmezse havalandırma bölümüne 24 saat boyunca hücrede kalmış olursunuz ve üç katlı olan bu hapishanelerin en alt katı da en üst katı da güneş ışığını çok az alıyor. Bizim aldığımız mektuplara ve yaptığımız görüşmelere göre özellikle Antalya’da mesela Y tipi var. Güneşin çok bol olduğu bir şehir Antalya. Ama şöyle tarif ediyor tutsaklar; “Havalandırmanın üzerinde, camın önünde o kadar sık tel var ki, gün ışığını, temiz havayı dahi alamıyoruz.” Bu yönüyle yoğun bir tecridin altındalar aslında ve Y tipleri de Adalet Bakanlığı resmi verilerine göre şöyle açıklamalar yok; şu kişiler Y tipinde tutulur, şu suç tipinden mahkûm olan burada tutulur gibi bir durum yok. Gayriresmî biçimde şöyle dolaşıyor Y ve S tiplerine dair, ağırlaştırılmış müebbet hükümlüleri tutulacak buralarda denilmişti.
Soruşturmadan tutsak olanlar, başka dosyalardan tutsak bulunanlar, haklarında hüküm verilmemiş olanlar oralarda tutuluyor ve fiili olarak ağır müebbet infaz rejimi altında tutuluyorlar. Bu yönüyle bir taraftan hücre hapsine de çok benziyor. Yani havalandırma olmadığı için tutuldukları hücrede süreklileşmiş bir hücre hapsi durumu söz konusu oluyor. Günde 1 saat havalandırmaya çıkarıldığınız bir hücre hapsi. Normal koşullarda hapishanelerde gündüz vakti boyunca havalandırmanın kapısı açık olur ve tutsak istediği zaman çıkabilir. Burada havalandırmaya yanlarında herhangi bir eşya da götürmelerine izin verilmiyor. Yani havalandırma denilen bölmeye, yani bir kutudan çıkıp bir kutuya koyuyorlar bir saat boyunca. Orada da tek başına eşyasız ve hiçbir şeysiz duruyor ve bu havalandırma hakkı oluyor. Havalandırma hakkının mantığı bu değil zaten. Bir de bunu şöyle bir risk konusu haline getiriyorlar tutsaklar bakımından, idare ile bozuşursanız sizi çıkarmayabilir. Koridorların havalandırmaları da birbirlerine bitişik değil. Aslında tutsakların tamamen insansızlaştırma ve yoğun tecrit altında tutuldukları bir model. Hücrelerin kapıları dahi elektronik bir mekanizma ile açılıp kapatılıyor. Gardiyan yüzü dahi görmedikleri bir program var Y tiplerinde. Özellikle tek kişilik yerlerde tutuluyorsa zaten tamamen kendi başınıza bırakıldığınız, yalnızlığa mahkûm edildiğiniz bir program ve sistem bu. Şimdi bu nedir? Aslında tecrit, 45/1 Nolu Genelge ile o 7 yıl süren ölüm orucunun sonucunda Adalet Bakanlığı tarafından kabul edilmiş haklar vardı. Haftada 10 kişiye kadar 10 saatlik sohbet hakkı tanınmıştı tutsaklara. Her hapishane bu şekilde uygulamayı kabul etmedi tabii ki. Ama mevcut durumda Y tiplerinde sohbet hakkını zaten uygulamıyorlar. Burada mesela 45/1 Nolu Genelgenin ve sohbet hakkı tanımasının önemi şu: Evet bu kadar insansızlaştırma olmaz! Bu kadar tek tutmanın tutsakların akıl ve ruh sağlığı üzerinde elbette olumsuz etkileri oluyor. Aynı zamanda burada tutulan pek çok kişi zaten siyasi tutsak ve hükümlü. Bu bir yönüyle şuna dönüşüyor aslında, devletle tutsak arasında bir gerilim alanı oluşturuyor ve zaten tutuklamanın kendisinin hukuki, meşru olmadığı zeminlerde tutuklanıyor insanlar. Bir de bu noktada devlet böyle yoğun bir tecrit politikası ile karşı karşıya bırakıyor. Bu tecrit hapishanelerde insanların fikir ve düşünce değişikliğine zorlama uygulaması aynı zamanda.
YD: Y tipleri hangi model hapishanelerle benzerlik gösteriyor?
Av. Seda Şaraldı: Y tipleri Amerikan modeli olarak bilinen yüksek güvenlikli modele çok yakın. Özellikle o mekanize, elektronize etme hali, tek başına tutma ve üç katlı olması benzerlik gösteriyor. Bu mimari Amerikan modeli yüksek güvenlikli hapishaneleri hatırlatıyor bize. Yani bu tip Amerikan modeli diye tabir edilebilir. Yapısı ve uygulamaları bakımından benziyor.
YD: Y ve S tipleri arasındaki farklar nedir?
Av. Seda Şaraldı: Tabii bu tiplerle ilgili bir belirsizlik de yarattılar. İnşasına başlanıldığında duyurulmadı. Neye benzediği Adalet Bakanlığının internet sitesinde Y tipleri yoktu mesela. Sadece S tipleriyle alakalı kısıtlı bilgiler vardı ve şu yazıyordu; 1 ve 3 kişilik hücrelerden oluşur. 1 ve 3 kişilik hücrelerden oluşuyorsa F tiplerinden hiçbir farkı yok o zaman. Yani anladığımız kadarı F tiplerine çok yakın S tipleri. Daha farklı olarak hücre içi kameralar var. Hücrenin içinde bulunan kameralar var -F tiplerinde koridorda bulunur kameralar- bir ölçüde hücre içinde görürler ama bunu tabii tutsağın bu kadar 7/24 hücre içindeki yaşamının izlenmesi özel hayatın gizliliğini ihlal eder. Bu boyutta bir izlenmenin sonucunda pek çok hapishanede kamera kapatma, kamera kırma sorunları nedeniyle davalar da açıldı tutsaklara. S tiplerinde kameralar doğrudan hücrenin içine yerleştirilmiş durumda. Manavgat S Tipinde Silivri’den sevk olmuş kadın müvekkilimiz vardı. Peçeteyle kameraları kapatıyorlar bir hücre içindeki yaşamlarının izlenmemesi için. Bir gün gardiyanlar hücredeki peçeteleri toplamak için hücreye girmişler ve o esnada bir saldırı olmuş. Kadın vekilimiz bayılmış, birini süngerli hücreye atmışlar. Bu tabii ciddi bir ihlal. Yani zaten tutuklusunuz zaten hapishanedesiniz, elinizdeki her eşyayı hapishane idaresi veriyor. Dışarıdan yatan eşyalar ise hapishane idaresi tarafından kontrol ederek geliyor. Bir de hücrenin içinde 7/24 ne yaptığınızı izleyen bir kamera çok rahatsız edicidir elbette. Şu an S tiplerinden F tiplerini ayıran fark olarak bu kamera meselesini söyleyebiliriz.
Özetlemek gerekirse Y tipinin S tipinden farklılığı müstakil havalandırmanın olmaması. S tiplerinde bu havalandırmalar var. Havalandırma ve hücre arasında bir kapı var. Kendiniz gündüz saatlerinde kapı açıldığında giriş-çıkış yapabiliyorsunuz. Y tiplerinde bu havalandırma kapısı yok. Gardiyan sizi alıp başka bir bölmeye, havalandırmaya götürüyor.
Normalde sevk nedir? Tutsak talep eder, ailesinin olduğu yere, yargılandığı dosyadaki çevresinin olduğu yere gitmek istiyorum der. Adalet Bakanlığı çoğunlukla talebe bağlı sevki kabul etmez. Ama bu örneklerde istek ve talep olmadan ailelerinden uzak yerlere, yargıç yerlerinde uzak yerlere götürüyorlar ve herhangi bir açıklamada bulunulmuyor nereye götürüldüklerine dair. Hapishanede fazla yoğunluk olduğu gerekçesini ileri sürüyorlar. Ama tabii bu isteğe bağlı taleplerin gerçekleşmediği yerde yoğunluk makul ve inandırıcı bir gerekçe değil. Kimin götürüleceğine ilişkin de bir kriter yok yani. Soruşturma tutsağı da götürülüyor, dosya tutsağı da götürülüyor, hükümlü de götürülüyor.
YD: Bu hapishane tipleri neden inşa edilerek hayata geçirildi?
Av. Seda Şaraldı: F tiplerinden daha ağır tecrit uygulamalarını hayata geçirebilmek için inşa edildiğini görüyoruz ve bu tiplere geçişleri de F tipleri gibi duyurarak, anlatarak yapmadılar. Birdenbire bu hapishaneleri inşa ettiler. Modeline ve mimarisine ilişkin bilgilendirme yapmadılar, tutsaklar ancak oraya götürüldüklerinde gördüler nasıl bir yere geldiklerini.
Yani oraya sürgün edilen müvekkillerimiz bildiğimiz kadarıyla üç günlük protesto açlık grevi yapıyorlar. Devamında sloganlar atılıyor, kapı dövme eylemleri yapılıyor bu tecrit koşullarını protesto etmek için. Dışarısı bakımından da bu kadar sessiz sedasız olmamalı tecridin bu kadar koyulaştırılması. Çünkü şu da olabilir, Y ve S tipleri bugün sınırlı sayıda ancak yarın çok daha yaygın bir hale getirebilirler. Bugünlerde Türkiye’de tutuklanmak çok kolay. Yani “Cumhurbaşkanına hakaret”ten de tutuklanabiliyorsunuz, bir tweet attı diye de tutuklanabiliyorsunuz, basın açıklamasına katıldınız diye de tutuklanabiliyorsunuz. Bu hapishaneler ile tanışmak çok kolay. O yüzden bu kadar ağır tecridin sonuçlarını yaşamamak için aslında hem bugünün tutsakları hem de kendimiz için bu meseleye dikkat çekmeliyiz. Tecridin kendisinin bir insanlık suçu olduğunu hatırlatarak buna karşı çıkmalıyız. Çünkü tecrit şöyle bir mesele, havalandırmada bir tane çiçek yetişirse kendiliğinden onu alıp hücreye koysalar, gardiyanlar gelip onu götürüyor. Hani dış dünyayla, doğayla, insanla iletişimi tamamen kesmek isteyen, insanın kendi varlığına aykırı bir şey. İnsan sosyal bir varlık. Bu yönü tamamen yok etmeye yönelik bir işkence politikası. Yani tecrit çok uzun yıllardır sadece Türkiye hapishanelerinde değil dünya hapishanelerinde uygulanan bir yöntem. Bu yönüyle aslında tüm dünyada tecride karşı mücadelenin yükseltilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
YD: Avukatlar olarak bunun için izlediğiniz yol ve yöntemler var mı?
Av. Seda Şaraldı: Y tiplerine S tiplerine sürgünler konusunda, bu sürgün sevkler esnasında kötü muamele, işkenceye maruz kalan müvekkillerimiz ile alakalı başvurular, suç duyuruları yapıyoruz. Mevcut durumda Y tiplerinin infaz rejiminin düzeltilmesi, değiştirilmesine yönelik hapishane idareleriyle görüşmeler yapıyoruz. Benim bildiğim Adalet Bakanlığına resmî bir başvuru yok.
Hücre hapsini süreklileştiren bir hapishane Y tipi. Kanunda bile aslında bir ceza olarak öngörülüyor. Rutin dışı bir uygulama. Yani hücre hapsi, daha ağır bir hapis etme hali, onu süreklileştiren, sürekli bir biçimde hücreye koyan bir yaklaşım. Bu yönüyle aslında doğrudan insan ruh sağlığını, akıl sağlığını hedefleyen bir işkence metodu.
*Antalya Y Tipi Hapishanesinde bulunan tutsak Ayberk Demirdöğen’in hapishanedeki yaşam alanlarına dair gönderdiği çizimleri gazetemiz tarafından yeniden çizilmiştir.