[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Emperyalist güçlerin bölgesel ölçekli (Ortadoğu, Uzak Asya, Kafkasya, Afrika, Latin Amerika) bilek güreşi, 24 Şubat’ta Rus emperyalizminin Ukrayna’ya yönelik askeri müdahalesi ile çok kritik bir noktaya evrildi. Emperyalist-kapitalist sistemin 2008’de patlak veren büyük çaplı buhranI bugün yeni biçimlerde ve daha yaygın bir özellikte ortaya çıkmıştır. Tekelci mali sermayenin kapitalizmin üretimden gelen kriz o tarihten bugüne kontrol bir yana, derinleşmiştir. Bu durum tüm emperyalist sistemleri sarmış, başat emperyalist güç olan ABD’de de ciddi politik krizlere yol açmış, aynı şiddette ve düzeyde olmasa da birçok emperyalist merkezde kriz baş göstermiştir. Emperyalistler arası rekabet de büyüyerek keskinleşmiştir. Rusya ve ABD arasında, Avrupalı emperyalistlerle Rusya arasında, Japonya-ABD-AB emperyalistleri ile Çin sosyal emperyalizmi arasında ve NATO çatısı altında toplanan “Batı emperyalistlerinin” kendi aralarındaki bu çelişkiler güçlerin kendi çıkarlarına daha fazla odaklanarak, ekonomik-politik ve askeri yoğunlaşmayı arttırarak çok katmanlı şekilde tırmanmıştır.
Emperyalistlerin, özellikle rakip güçlerin hegemonya alanlarına politik krizler ve çelişkiler konu edilerek ekonomik araçlarla ve askeri güçlerle müdahil olmanın arttığı bir dönem yaşanmaktadır. Yarı sömürge ülkelerin siyasi egemenlik kurduğu sınırlarda fiili değişimler, bağımlı ulusların daha güçlü şekilde boyunduruk altına alınması, rakip emperyalist hegemonyanın yenilgiye uğratılması ya da daraltılması yarı sömürge ülkelerin servetlerinin yağmalanması üzerine kurulu pazar mücadelesi sürmektedir. Venezüella’da ikili iktidar, Suriye’de emperyalist kışkırtma ile oluşan durum, Libya’nın parçalanması, Etiyopya ve birçok Afrika ülkesinde yaşananlar, Irak’ın içinde bulunduğu koşullar, Ermenistan-Azerbaycan savaşı ve Dağlık Karabağ’daki yeni denge, Ukrayna’da 2014’den bugüne süren savaş ve fiili bölünme emperyalistlerin askeri olarak yoğunlaştıkları, güç yığdıkları ve fiili işgallerin ya da sınır değişimlerinin gerçekleştiği yerlerdir. Bu alanların her biri derin politik krizler içinde bölgesel gerici güçlerin emperyalist ağa babaları adına at koşturdukları, emperyalistlerin kısmi askeri güçlerle çatışmaların fiili parçası oldukları yerlerdir.
Kuşkusuz bu yoğunlaşma emperyalistlerin yaşadığı ekonomik krizlerden bağımsız değildir. Emperyalistler ulusal, farklı inançlar arasındaki siyasal çelişkilerin varlığına dayanarak haydutluk politikası, savaş kışkırtıcılığı ve haklı savaşları kendi haksız ve gerici savaşlarına bağlamaya odaklı bir yaklaşım içindedir. Emekçi kitlelerin ve ezilen ulusların dikkatini kendi yarattıkları sorundan uzaklaştırmak, yağmacı, talancı ve asalak sistemlerinin hegemonyasını daha güçlü inşa etmek için devrimin güçlerini parçalama ve birbirine düşmanlaştırma ekseninde savaş kışkırtıcılığını tırmandırmaktadır.
Bu genel gerçeklikten hiçbir emperyalist güç, onların uşağı olan bölgesel ölçekli gerici devletler azade değildir. Her biri düne göre daha saldırgan, ekonomik krizi daha fazla yağma ve talanla ortadan kaldırma peşindedir. ABD ve NATO hiç kuşkusuz bu noktada başı çekmektedir. Ortadoğu’dan, Afrika’ya, Kafkasya ve Uzak Asya’ya, Doğu Avrupa’ya kadar rakip güçleri olan Rusya ve Çin’i kuşatmak, etkisiz hale getirmek üzere müdahaleler ve hamleler yapmaktadır. Yer yer tarihsel ittifakı olan Avrupalı emperyalistlere yönelik de ekonomik ve politik hamleler yapmakta, emperyalist sistemin krizinin merkezi olmasının yarattığı sonuçları bu şekilde gidermeye çalışmaktadır. Bölgesel ölçekte ortaya çıkan çatışma ve savaşların kışkırtıcılığında da bu anlamda başrolü üstlenmektedir. Rusya’yı Doğu Avrupa’dan kuşatma ve etkisiz hale getirmede ABD’nin kurmaylığında bütünlüklü bir NATO ittifak gücünün planlaması içindedir. Bu temelde Ukrayna bir halka olarak görülmüştür. 2014’de büyük bir ekonomik, politik ve askeri destekle gerçekleşmesini sağladığı Meydan Hareketi önderliğindeki darbe ile en güçlü hamle Ukrayna’da gerçekleştirilmiştir. Bu darbe Ukrayna’nın en gerici, şoven güçlerine dayalı faşist niteliğiyle halk üzerinde ağır bir baskı, zulüm makinası olarak hayata geçmiştir. Lugansk ve Donetsk eksenine oturan anti-faşist hareket bu faşist darbeye karşı bir savaşım başlatmıştır. Bu savaşım Rus emperyalizmi, Almanya ve Fransa gibi Avrupalı emperyalistler, uşak Ukrayna rejimi ve ABD tarafından Minsk görüşmelerinin sonuçlarıyla birlikte frenlenmiş, emperyalistler ve gerici güçler bu noktada bir denge kurmuştur. Ancak Ukrayna’da anti-faşist hareketin Rusya ile olan sıkı bağı ve zaafı mücadelenin tüm Ukrayna’da gelişmesini sınırlamış ve bölgesel düzeyde kalmasına neden olmuştur. Rusya Ukrayna’ya doğru NATO’nun genişlemesine karşı açık ve net bir tutum alarak, olası genişlemeye karşı askeri müdahale kartını kullanacağını açık etmiştir.
ABD önderliğinde NATO’nun Doğu Avrupa’da genişleme politikasına karşı Rus emperyalizmi, hegemonya alanının daralması ve emperyalist çıkarlarının zedelenmesini bugün tüm dünyaya “savunma savaşı” olarak sunmakta ve meşruluk oluşturmaya çalışmaktadır. Rus emperyalizmi Gürcistan’da, Suriye’de, Libya’da, Dağlık Karabağ’da savaşın parçası olarak hegemonya alanını genişletmek, rakip emperyalist güçlerin alanını daraltmasına karşı daha aktif konumlanış alarak hareket tarzını oluşturmuştur. Rus emperyalistleri ABD ve NATO genişlemesini gerekçe göstererek Ukrayna’yı açık bir şekilde işgal etme hareketi başlatmıştır. Ukrayna’da dayandığı toplumsal zeminin varlığı, faşist güçlerin halka karşı işlediği suçları ise sahtekârca istismar etmektedir. Rus emperyalist saldırganlığı için NATO yayılmacılığı ve savaş kışkırtıcılığı, faşist Ukrayna rejimi adeta “savunma savaşı” argümanı için birer aparat durumundadır. Rus emperyalist tekellerinin gerici çıkarları, büyük Rus şovenizmi ve yayılmacı hevesi ise gerçek sebeplerdir. Rus emperyalizmi, Ukrayna’da politik çıkarları ve emperyalistler arası dengeyi sağlama ihtiyacından dolayı Minsk anlaşmalarıyla anti-faşist hareketin gelişimini köstekleyen güçlerin başında gelmektedir. Rus emperyalizmi pazar alanlarını ve hegemonyasını genişletmek için Ukrayna’yı işgal etmiştir. Bu durum hiçbir şekilde savunma savaşı değildir, gerici emperyalist çıkarlara dayalı işgal girişimidir.
ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve bir bütün NATO güçleri, Japonya ve bunlara uşaklıkta yeminli devletler ise Ukrayna işgali karşısında savaşı kışkırtan, Rus emperyalizmini izole ederek kan deryası ile beslenme siyaseti izlemektedir. Faşist Ukrayna rejimi ve onların temsilcisi Zelenski ABD ve NATO güçlerini Rusya’ya karşı ülkesini işgale davet eden, bu anlamda emperyalistler arası açık bir savaşa çağrı yapan bir kışkırtıcılık yapmaktadır. Bu rezil kişilik nasıl bir emperyalizm uşağı, onlar olmaksızın bir hiç olduğunu, Ukrayna’yı emperyalistler arası rekabetin ve mücadelenin bir alanına çevirme hevesiyle yanıp tutuştuğunu bu yoğun süreçte ispatlamıştır. İşgale karşı mücadele yürüterek Ukrayna ulusunun özgürlüğüyle hiçbir politik bağı ve ilişkisi olmayan yalın kat şoven bir gerici, emperyalist güçlerin bir aparatı olduğunu göstermiştir. Bu aparat bir ulusal direnişçi edasıyla pozlar verse de ağzından dökülen sözler egemen devletlerin rızasıyla hareket ettiğini göstermiştir. Salt bu sözler incelense bile ona tabi güçlerin mücadelesinin hiçbir ilerici yanı olmadığı görülecektir. “Anti-işgalci” bile değildir. Zira belli bir işgale karşı başka bir emperyalist bloğu işgale davet etmektedir! Çürümüş ve kokuşmuş bir faşist niteliği vardır. Bu açıdan Ukrayna’da baş çelişki bugün bir işgal söz konusu olduğu için her ne kadar “emperyalizmle halk yığınları” arasındaki çelişki olmakla birlikte faşist Ukrayna rejimi bu savaşta anti işgalci veya haklı konumda bulunmamaktadır. Ukrayna bugün emperyalistlerin ve faşist Ukrayna rejiminin haksız ve gerici savaş alanı durumundadır. Ukrayna’da 2014’den bu yana sürmüş olan faşizm ile anti-faşist güçlerin yürüttüğü savaşım ve çelişki bu işgalle birlikte tali plana düşmüştür. Rus emperyalizmi işgal girişimi ile bu mücadelenin de dinamiklerini emperyalist çıkarlarına bağlamış ve bu mücadeleyi gerici politikasıyla zehirlemiştir.
Komünistler Rus emperyalizminin işgaline karşı açık ve ikirciksiz bir tutum almalıdır. Ukrayna, bu işgalle Rus emperyalizminin yağma alanına dönüştürülmektedir. NATO ve ABD savaşa doğrudan müdahale etmeden savaş kışkırtıcılığına devam etmektedir. Kendi çıkarları doğrultusunda ve rakipleri konumunda gördükleri için Rusya’ya yönelik ekonomik, politik yaptırımlar uygulamaya başladılar. Bunların Ukrayna halkının çıkarlarıyla ilgisi yoktur. En kapsamlı şekilde hayata geçirilen bu yaptırımlar bu tamamen gerici emperyalist rejimlerin ikiyüzlü karakterini de ele vermiştir. Bugün dünyanın tüm yarı sömürgelerinde bu emperyalistlerin en azından yarı işgalleri söz konusudur. Yarı sömürgeler üzerindeki hegemonyaları olmasa varlıklarını sürdüremeyecek derecede çürümüş bu rejimlerin parlamentarist demokrasilerinin nasıl faşizm ürettiğini yakın zamanda özellikle yaşadık, gördük. Trump gibi, Biden gibi, Boris Johnson gibi, Macron gibi ve en son Kanada’da direnen kamyon şoförlerinin banka hesaplarına el konmasına karar veren Trudeu gibi liderlerin eğilimlerinin ne olduğu artık tamamen bilinmektedir. Pandemi sürecinin bunlar tarafından nasıl değerlendirildiği incelendiğinde bile düşmanın her ülkede yönetimde bulunduğu anlaşılacaktır.
Rusya’ya karşı geliştirilen yaptırımlar yetmemiş olacak ki -zira halkların bilinci de ele geçirilmelidir!- Rus olan her şeye karşı düşmanlık tırmandırılmaktadır. Rus klasiklerine, Rus kültürüne, Rus vatandaşlarına, Rus sporculara ve hatta Rus kedilerine kadar uzanan bir yaptırım politikası ile “faşist Hitler”in ideolojik çizgisine rahmet okuttular. Bu savaş ve kriz tüm emperyalistlerin ve gerici güçlerin şoven, çürümüş yüzünü kitlelere gösteren bir seyir izlemektedir.
Komünistler Rus emperyalist işgalini teşhir ederken ABD önderliğinde NATO savaş kışkırtıcılığını asla unutmamalıdırlar. Özellikle faşist Türk devletinin ABD uşağı bir NATO üyesi olarak bu savaşta açık taraf olduğu ihmal edilmemelidir. Faşist diktatörlüğün NATO üyeliği daha güçlü teşhir edilmeli, bu savaşta üstü örtülü kışkırtıcı bir rol oynadığı, bu anlamda bir uzantı olduğu kitlelere daha net anlatılmalıdır. Ülkemizde Türk devletinin rolünün altı bu şekilde net çizilmeli ve mücadele konusu yapılmalıdır.