İstanbul’un Maltepe ilçesinde yer alan Gülsuyu Mahallesi 29 Ağustos’ta düzenlenecek festivale hazırlanıyor. Devletin rantsal dönüşüm, çeteleşme ve uyuşturucu saldırılarına yıllardır direnen Gülsuyu Mahallesi tüm Gülsuyu halkını 29 Ağustos’ta düzenlenecek festivale davet ediyor.
Gülsuyu-Gülensu Güzelleştirme Derneği’nin düzenleyeceği festivalde “Çeteleşmeye, Uyuşturucuya ve Yoksulluğa Karşı Halk Festivalinde Buluşalım” şiarı öne çıkıyor. Festivalin amacını, mahallenin tarihini ve mahallenin sorunlarını Gülsuyu-Gülensu Güzelleştirme Derneği Başkanı Çetin Armutlu ve dernek üyesi bir genç ile konuştuk.
Yeni Demokrasi: Kentsel dönüşüm saldırılarıyla sıkça gündeme gelen Gülsuyu Mahallesi’nin tarihinden bahsedebilir misiniz?
Çetin Armutlu: 1979’dan beri bu mahallede yaşıyorum. Bu mahalleye yerleşen o bölgede 3 ya da 4. evdik. Mahallenin o dönemki nüfusu 8 ila 10 bin arasındaydı. Mahalle o dönemlerde devrimciler tarafından bedel ödenerek kurulan mahallelerden birisi. 1992’lere kadar tek bir mahalle olan Gülsuyu Mahallesi, devletin her zamanki saldırılarından “böl-parçala-yönet” saldırısına tanık oldu. Mahalle ikiye bölünerek “Gülsuyu-Gülensu” olarak adlandırıldı. Bunu Ümraniye’deki 1 Mayıs Mahallesinden de biliyoruz, oranın adı da devletin katliamının ardından “Mustafa Kemal” olarak değiştirilmişti. Devlet halkın yarattığı değerlere saldırarak, isimlerini değiştirerek hafızalarımızı silmek istiyor. O yüzden bizim için Gülsuyu Mahallesinin adı da bellidir, yarattığı değerler de bellidir. Aynı şey 1 Mayıs Mahallesi için de geçerli.
Mahallemiz ilk kurulduğunda yolu, elektriği, suyu yoktu. Daha sonradan halk kendi imkanlarıyla, dayanışmasıyla bunları yaptı, mahallenin ihtiyaçlarını karşıladı. Gülsuyu Mahallesi 1994-1996 tarihlerine kadar devrimcilerle yol yürüdü, tüm ihtiyaçlarını, taleplerini bu eksen karşıladı, yerine getirdi. Devletin hapishanelerde devrimci tutsaklara yönelik F tipi saldırısının etkileri mahallemizde de görüldü. Türkiye toplumunda yaşanan kırılmanın etkisi mahallede de birlik, beraberlik ve dayanışma ruhunun ortadan kalkması olarak görüldü.
Bu aslında saldırılar karşısında gerileyen devrimci, demokratik mücadelenin mahallemize bir yansımasıydı.
Bu saldırılar ardından fiili saldırılara dönüştü. Rant politikalarıyla birlikte talan edilmek istenen, emekçilerin yoğun yaşadığı mahallelerden biri de Gülsuyu idi. Bu talan politikalarına devlet “kentsel dönüşüm” adını verdi.
YD: Saldırılar farklı boyutlara evrildi mi? Bu saldırılar karşısında dernek olarak neler yapacaksınız?
Armutlu: Evet, kentsel dönüşümle fiili olarak başlayan saldırılar şimdi halkı canından bezdirme ve sürgün etme şekline dönüştü.
2000’lerden itibaren devletin yoğunlaştırdığı “kentsel dönüşüm” saldırılarına karşı biz Gülsuyu-Gülensu Güzelleştirme Derneği olarak “yerinde dönüşüm”ü savunduk, bu eksende mücadele yürütmeye başladık. Bu mahallede saldırı başarılı olmayınca, yozlaştırma politikaları devreye sokuldu. Yani gençler uyuşturucuya başladı, fuhuş arttı, yoksulluk arttı, çeteler mahallede cirit atmaya başladı. Devlet bunu yaptı; mahalleden gitmemizi istedi, bir nevi teşvik etti. 2013 yılındaki saldırılarda mahallemiz Hasan Ferit Gedik’i de kaybetti.
Yozlaştırma politikalarının esas nedeni mahallenin değerli arazileri, rantsal dönüşüm amacıdır. Bu değere sahip tüm mahallelerde bu yozlaştırma politikalarını görürsünüz. Bizim mahallemiz de öyle. Adalar’ı, Bursa’yı, Yalova’yı gören bir manzaraya sahip. İstanbul’un en değerli bölgelerinden birisi. Kartal’da mesela Kartal Manzarası diye siteler yapıldı, tek bir daire 3-4 milyon lira civarında. Bir de bu mahalleyi düşünün, koca bir mahalle, akıl almayacak derecede bir rant var. Bu büyük rant için, mahalle halkı buradan sürgün edilmek isteniyor. Fuhuşla, yozlaşmaya, çeteleşmeyle boğuşan mahalle halkı evlerini satmak zorunda kalıyor.
Maltepe Cemevi ile birlikte 2 Temmuz’da mahallemizde bir yürüyüş gerçekleştirdik. Yıllardır mahallede olmayan bir şeydi. Bu birlikteliğimizi daha üst bir boyuta taşımak için bir festival örgütlemeyi düşündük.
Festival mahallede defalarca kez yapılmış, geleneksel hale gelmiş bir etkinlikti. 2015 yılında artan saldırılarla birlikte festival de yapılamadı. Şimdi çeteleşmeye, yozlaşmaya ve yoksulluğa karşı bu festivali gerçekleştirmek istiyoruz dernek olarak.
Festival mahallede yaptığımız çalışmaların bir ürünü olacak aslında. Şimdi mahallede bir kütüphane kurma hedefimiz var. Çocuklarımızın gelip ders çalışması için, ödevlerini yapması için. Okulların olmaması, online eğitime geçilmesiyle birlikte bilgisayar ihtiyacı ön plana çıktı. Böyle yoksulluk, eşitsizlik kaynaklı birçok sorunu var öğrencilerin. Mesela dersleri için internet çıktısı almak isteyen öğrencilerin tek adresi mahalle camisi. Başka seçenekleri yok, bir tek mahalle camisinde yazıcı var, o da ücretli çıkarıyor. Bu yüzden bilgisayarı da olan yazıcısı da olan bir kütüphane kurmak istiyoruz. Çocuklarımızı, gençlerimize böyle sahip çıkabilir, böyle kazanırız.
Bu saldırılara karşı, dayanışmayı büyütmek için tüm Gülsuyu halkını, emekçileri, kadınları ve gençleri 29 Ağustos’ta düzenleyeceğimiz festivalimize davet ediyoruz.
YD: Mahallede yaşayan bir genç olarak, temel sorunlarınız nelerdir? Festivale dair neler söylemek istersin?
Dernek üyesi bir genç: Devletin halk gençliğine yönelik temel politikası, özellikle yoksulların yoğun yaşadığı, devrimci dinamiğin, devrimci bir tarihi olan mahalleleri seçerek, yozlaştırmaktır.
Biz Gülsuyu Mahallesi’nde de bunu görüyoruz, halkı yozlaştırmak, baskı ve şiddet göstermekten daha etkili bir araca dönüşüyor.
Fuhuşu ve uyuşturucuyu yayarak, gençleri yozlaştırarak “isyan etmeyen, biat eden” bir genç nesil yaratılmak isteniyor. Devlet, her türden örgütlülüğü dağıtıp, kendine işbirlikçi yaratıp, mafya grupları oluşturmaktadır. Bu bağlamda Gülsuyu ve onlarca emekçi-yoksul mahallelerde olduğu gibi devrimcilerin gücünü kırarak, kendi yarattığı, alan açtığı çetelerle halkı kontrol altına almak istemektedir.
Kentsel dönüşüm de bu politikaların bir aracı olmaktadır. Örnek olarak Gülsuyu Mahallesini verebiliriz. Mahalle hem ranta açılmak isteniyor hem de devrimci dinamiklerinden uzaklaştırılmak isteniyor.
Bu yüzden düzenleyeceğimiz festival daha bir önem kazanıyor. Üzerimize düşen görevler saldırılar boyutlandıkça daha da artıyor. Bu festival de tüm bu “hiçleştirme” politikalarına karşı örgütlü mücadeleyi savunmanın bir yansımasıdır. Halk gençliğinin “hiçleşmeden” yaşayacağı tek yol mücadele etmektir, örgütlenmektir.
Bu sebeple tüm halk gençliğini mahallemizde düzenleyeceğimiz festivale katılmaya, örgütlü mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.