RÖPORTAJ | ‘Belgeselin, devam eden bir süreci aktardığında oraya doğrudan etki edebileceğini gördük’

İstanbul Başakşehir’e bağlı Güvercintepe Mahallesi içerisinde yer almasına rağmen halk tarafından Filistin olarak anılan bölgedeki yıkımları konu edinen “Filistin Mahallesi” belgeseli çevrim içi gösterildi. Mahalledeki yıkım süreci devam ederken belgeselde, belediyeler tarafından barınma hakkının hiçe sayıldığı ve kentsel dönüşüm saldırısının “yol yapımı” adı altında devreye sokulduğu görülüyor.

“Filistin Mahallesi” belgeselinin yönetmenleri Özgür Cihan Uçar ve Yasin Serindere ile mahalledeki yıkımlara ve belgesele dair röportaj gerçekleştirdik.

Yeni Demokrasi- Mahalleye neden Filistin adı verilmiş? Burada belgesel çekme fikri nasıl oluştu?

Özgür Cihan Uçar- Güvercintepe eski adıyla Bayramtepe’deki bütün yıkım karşıtı direnişlere katıldığı için Filistin İntifada’sına atıfla mahalleye bu isim verilmiş. Yani Filistin adı bir yakıştırma, direnişe atıfla yapılmış bir yakıştırma.

Bununla birlikte mahalle ‘90’lı yıllarda kurulduğunda ne elektriği ne de suyu varmış. Elektrik verilmediği için mahalle halkı üst mahallenin trafolarından kendi evlerine elektrik çekmiş. Çok uzun bir süre suyu tankerlerden almışlar. (Bu birçok yoksul mahallenin kaderi olmakla birlikte Filistin Mahallesi’nin coğrafi koşulları nedeniyle ayrı bir dert. Mahalle yamaca kurulu ve yolları yapılmamış olduğundan birçok kadın bugün hâlâ bel fıtığından şikayetçi) Daha sonra ise gidip su borularını patlatıp kendilerini belediyeye şikâyet etmişler. Suyu ve elektriği mahalleye böyle getirmişler, sorun yaratarak; ‘biz buradayız, bizi yok saymayın’ diyerek. Mahallenin adı buralardan geliyor yani; bir yanıyla direnişten öbür yanıyla yaşam mücadelesinden.

Bir de belgeselin tamamlanması, İsrailli işgalcilerin, Filistin halkını bulundukları bazı mahallelerden sürmeye çalışmasına denk geldi. Böylece bu isim yeniden bir anlam kazanmış oldu çünkü Filistin Mahallesi’nde yaşayanlar da zorla yerlerinden ediliyor. Bir nevi sürgün.

Belgeseli çekmeye mahallede yaşanan gelişmelerden haberdar olduğumuzda karar verdik. Başakşehir Belediyesi’nin sessiz sedasız ve çabucak yapmak istediği yıkım bunun gündem olmasını istemediğinin işaretiydi. Biz de o nedenle elimizi çabuk tuttuk. Araştırma süreci biraz kısa sürdü. Elimizde kameralarla mahalleye girdik.

Yeni Demokrasi- Yıkım sürecine dair araştırma ve çekim yaparken yaşadığınız sorunlar oldu mu?

Yasin Serindere- Röportajlara başladıktan sonra bizim kim olduğumuz, ne yaptığımız yönünde insanların rahatsız edildiğini öğrendik. Daha önceden de deneyimlediğim bir şey; biz çekim yaparken yasa dışı bir şey yapmış olmuyoruz, onay alarak röportaj yapıyoruz fakat bir şekilde yaptığımız yasa dışıymış gibi bir hava oluşturuluyor. Kanalı Beklerken belgeselinde Şahintepe Mahallesi’nde röportaj yaptığımız sırada Akrep tipi zırhlı araçla gelen polisler tarafından baskı altına alınmak istenmiştik. Burada ise mahallelinin, muhtar tarafından vs. aranıp huzursuz edildiğine tanıklık ettik. Öyle ki mahallenin muhtarıyla da röportaja gittiğimizde adam kimliğimizin fotoğrafını çekme cesareti bile gösterdi. Yani bizi fişlemek istedi, buna karşı çıktığımızda da geri adım attı ve röportajı iptal edip oradan ayrıldık.

Yoksul mahallelerde polisin ve bekçinin halka yönelik düşmanca tutumu eskisinden daha fazla. Yani artık çok aleni görünüyor bu. Birilerinin elinde kamerayla orada olup biteni anlatması ise onları kaygılandırıyor. Emniyetin görüntü alma yasağını içeren genelgesi de bunu gösteriyor. Özetle, sorunlar oldu evet fakat biz kameramızı haksızlığa ve bununla birlikte dayanışmaya çevirdik.

Yeni Demokrasi- Şu anda süreç nasıl ilerliyor, mahallede son durum nedir?

Özgür Cihan Uçar- Yapılmak istenen yol için yıkılan evlerin bulunduğu yere iş makineleri girdi. 17 günlük “kapanma” sürecinde devam ettiler yol yapımına. Bununla birlikte, belgeselde de üzerinde durduğumuz “Bununla yetinmeyecekler, mahalledeki başka evleri de yıkmak isteyecekler” yaklaşımı gerçekleşti. “Yapılan ana yola bağlantı yolları” da yapılacağı gerekçesiyle mahallenin alt tarafında yer alan birçok haneden evlerini terk etmeleri istendi. Bu konuda resmi bir tebliğ yok fakat belediye zabıtalar aracılığıyla mahallelide tedirginlik yaratmayı hedefliyor. Bir yandan aşağıdaki yol çalışması mahalleyi toza boğarken bunu yapıyorlar. Yapılmak istenen yolun yanında yer alan bahçelerdeki ağaçlar sökülmek isteniyor, mahalleli ise buna müdahale ediyor. Bazı evlerde bu yüzden çatlaklar oluştu. Korsan yol yapıyorlar yani kimseye haber vermeden, hazır yol yaparken şunları da kesip götürelim diyorlar. Mahalleli buna engel oldu fakat tehlike devam ediyor.

Yeni Demokrasi- Belgeselin sürece katkısı olduğunu düşünüyor musunuz?

Yasin Serindere- Yasaklardan dolayı hâlâ mahallede gösterim yapamadık fakat çevrim içi gösterimin ardından bize mahalleden dönüşler olumlu yönde. Mahalleye iş makineleri girdiğinde biz de filmi tamamlamıştık. O nedenle mahallede yaşananları gündem etmenin de olanağını bulmuş olduk. Mahallede yaşayanlar için bile filmde evi yıkılanları görmek üzücüydü. Bu da aslında yukarıda yeniden yıkım yaşanırsa ne olacağına dair fikir verdiği için mahallelinin tutumuna etki edecektir.

Bunlarla birlikte bir de çekim süreci var tabii ki. Röportajlar gerçekleştirirken aynı zamanda oradaki soruna da ortak oluyoruz. Araştırma süreci çekimlerle iç içe geçtiği için bir yandan ne olduğunu öğrenip diğer yandan ne yapılabileceğine dair tartışmalara ortak olduk. İnsanları bir araya getirme, dayanışmayı çoğaltmak gibi bir misyonumuz da vardı çekim yaparken. Filmden anlaşılabileceği gibi bunda kısmen başarılı olduk. Yalnız yapılan röportajlar yerine bir araya gelen insanları çektik.

Yeni Demokrasi- Belgesel sinema devletin halka yönelik saldırılarına karşı bir direniş alanı oluşturur mu?

Özgür Cihan Uçar- Bizim pratiğimiz belgeselin, devam eden bir süreci aktardığında oraya doğrudan etki edebileceğini gösterdi. Kurmaca bir film yapmaya kalksaydık buradaki sürece etkisi olmayacaktı. Belgesel kadar ele aldığı soruna doğrudan müdahale edemeyeceği için. Yaptığımız belgeselle kurumsal bir ses oluşturmuş olduk. Devrimcilerin ve demokratların cephesinden sahiplenebilecek bir ses. Yani evet belgesel bir direniş alanı oluşturur; devletin azgınca saldırılarına karşı sahiplenmemiz gereken bir alanı oluşturur.