Orta Doğu’da son yaşanan katliam ve işgal saldırıları, yeni kurulan çok bilinmeyenli denklemlerle birlikte Suriye gündemini tabiri caizse “modası geçmiş” gündem olarak değerlendirebiliriz. Bu modası geçmiş gündem Rojava’da yerel seçim kararıyla tekrardan ısınmış oldu. Suriye’nin kuzey ve doğusunda yer alan kantonlardan oluşan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi 11 Haziran’da 7 kantonda yerel seçim düzenlemeyi planlıyordu. Seçimler Türkiye’nin işgal hevesli tehditleri ve ABD’nin “uyarıları” devam ederken ileri bir tarihe ertelendi.
Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrol ettiği Cezire, Deyrazor, Rakka, Fırat, Minbic, Efrîn-Şehba ve Tabka kantonlarında yapılacak seçime 30 parti katılacaktı. “Özgürlük İçin Halkların ve Kadınların İttifakı” aralarında PYD, Kongreya Star, Suriye’nin Geleceği Partisi ve Zenubiya Kadın Topluluğu’nun da bulunduğu 22 parti ve örgütten oluşuyor. “Daha İyi Hizmet İçin Hep Birlikte İttifakı” çatısı altında ise 5 parti bulunuyor. İttifakta Demokratik Yeşiller Partisi, Kürdistan Çağdaşlık Hareketi, Kürdistan Kardeşlik Partisi (PBK), Suriye Kürt Demokrat Sol Partisi ve Kürdistan Emekçiler Birliği yer alıyor. Bunların yanı sıra Suriye Ulusal Demokratik İttifak Partisi, Ulusal Kalkınma ve Demokratik Değişim Partisi ile Suriye Kürt Demokratik Birlik Partisi seçime katılacak diğer partiler arasındaydı. Burada birçok parti ve siyasi kurum yer alırken belirleyici olanın PYD ittifakı olduğunu belirtmeliyiz.
Seçimlerin tartışılan bir diğer tarafı ise “Barzanicilerin” boykot tavrı. Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ve KDP çizgisinde olan Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) seçimleri boykot edeceğini duyurdu. Irak Kürdistanı’nda ABD ve bölge iş birlikçilerinin güdümünde bir politika izleyen KDP çizgisi Rojava’da da SDG muhalifliğinde ilerliyor. KDP güçleri de Irak Kürdistanı’nda TC ile birlikte adına “pençe” dedikleri operasyonları genişletiyor; TC güçlerine alan açıyor, lojistik destek sunuyor. ABD ve yerli iş birlikçisi TC ile karşı karşıya gelmek istemeyen ENKS güçleri yerel seçimleri demokratik olmamakla suçluyor ve meşru görmediğini ifade ediyor.
TC yönetimi de yerel seçimlere işgal tehditleri savurarak karşı çıktıklarını duyurdu. Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının ardından Erdoğan “PYD’ye sağlanan desteğin bölgemizdeki tüm unsurlarıyla birlikte bertaraf edileceğini, milli güvenliğimiz ve komşularımızın toprak bütünlüğü hilafına herhangi bir oldubittiye fırsat verilmeyeceğini bir kez daha vurguluyoruz” dedi. TC yönetimi Suriye’de hayallerini gerçekleştiremeyip, Dörtlü Masa görüşmelerinden de istediğini alamayınca, Esad ile el sıkışma planları da suya düşünce tekrardan hiddetli bir “tampon bölge” planlarına girişti. Halihazırda kendini özerk yönetim ve kantonlar şeklinde yönetilen Rojava’nın “sembolik” seçimlerine bu kadar tepki verilmesi, Esad yönetimiyle oluşacak diyalog masasını dağıtmak, Suriye’nin siyasi çözüm arayışlarını da baltalamak için olduğu söylenebilir.
ORTA DOĞU’DA ÇOK BİLİNMEYENLİ DENKLEMLER
Orta Doğu denkleminde Türkiye ve Arap ülkeleri Esad yönetimi ile “normalleşme” adımları atarken Esad yönetimi de SDG güçleriyle diyalog çağrıları yapıyor. Esad yönetimi Suriye’nin kuzeyinde askeri seçeneği reddettiklerini ve TC’nin işgal planlarına karşı çıktıklarını ifade ediyor. Esad yönetiminden gelen açıklamalarda özerk yönetimle siyasi çözümün aylar içerisinde gerçekleşeceği vurgulanıyor. “Suriye’nin bütünlüğü Şam’ın özerk yönetimi kabullenmesiyle mümkündür” diyen özerk yönetim Şam’la diyalog sürecini geliştirmeyi hedefliyor. Uluslararası Koalisyon’un olası bir çekilme durumunda Suriye devleti ile anlaşmış olmak özerk yönetimin elini güçlendirecektir.
Bir yandan bölgedeki aktörlerin konumlanışlarını incelerken bir yandan da ABD ve Rusya emperyalistlerinin içinde bulunduğu durumu göz ardı etmemeliyiz. Ukrayna’ya yönelik işgal saldırısıyla ve ambargolarla bir çıkmaza sürüklenen Rus emperyalizmi Suriye’ye yoğunlaşamıyor. Rusya’nın askeri olarak yıpratıcı bir süreçten geçmesi Esad yönetimine yeteri kadar destek olamaması ve bölgeye yoğunlaşamamasına neden oluyor. Diğer bir taraftan Siyonist İsrail’in Filistin ve Lübnan’a saldırılarının en büyük destekçisi olan ABD emperyalizmi bölgede tahakkümünü artırmaya çalışıyor. Türkiye ile gerilen ilişkilerini, NATO ve F-16 pazarlığı üzerinden yumuşatan ABD emperyalizminin Suriye’de “karışıklık” çıkmasına yeşil ışık yakmamasını böyle yorumlayabiliriz. Kızıldeniz’de Husiler ile Filistin’de Hamas, Lübnan’da Hizbullah ve İran devleti ile kurulan denklemlerin hepsinde ABD emperyalizmi dolaylı ya da dolaysız hedef alınıyor. Bölgedeki en güçlü karakolu olan TC ile de bir “yerel seçim” üzerinden ilişkilerinin gerilmesini istemiyor. Her ne kadar TC’nin “tampon bölge” istemlerine yeşil ışık yakmasa da hava saldırılarına göz yumuyor. Bir yandan SDG’ye lojistik destek sağlarken bir yandan TC’ye hava sahasını açarak halkı, savaşçıları katlettiriyor, altyapıyı bombalattırıyor. İran’ın Siyonist İsrail’i doğrudan vurduğu, 7 Ekim’den bu yana 45 binden fazla insanın katledildiği bir süreçte Suriye’de suların durulması isteniyor. SDG bu belirsiz gelecekte elini güçlendirmek için yerel seçim gibi hamleler yapmaya devam edecektir. “Yüksek Seçim Komisyonu” ve “Anayasa Mahkemesi” gibi merkezden bağımsız paralel kurumlar, Anayasa yerine geçen “Toplumsal Sözleşme”de mülki idarenin “Kuzeydoğu Suriye Bölgesi” adıyla birleştirilmesi bu el yükseltmenin adımları olarak okunabilir.
11 Haziran’da yapılması planlanan Rojava seçimleri şimdilik ağustos ayına ertelendi. Bu 2 aylık süreçte Esad yönetimiyle özerk yönetimin diyalog süreci, ABD’nin TC ile ilişkileri belirleyici olacaktır. TC devletinin Irak Kürdistanı’nda Kürt Ulusal Hareketi’ne dönük imha ve işgal saldırıları devam ederken derinleşen ekonomik krizde böylesi bir “tampon bölge” iddiasının hayal mi gerçek mi olduğunu göreceğiz. Yerel seçimlerde AKP-MHP blokunun yaşadığı hezimetin ardından, tüm ekonomik faturayı göze alarak faşist iktidar bloku şovenizme sarılarak işgal saldırılarını genişletebilir. Bu yerel seçimler yapılsa da yapılmasa da fiili özerk yönetim için resmi bir statü ifade etmiyor. Halihazırda bir yerel yönetim organı olan bölgelerin bir çatı altına alınması hedefleniyor. Bu süreç Esad yönetimi ile diyalog sürecini hızlandırırken ağustos ayında bu gündem tekrardan ısınacaktır. Şimdilik rafa kaldırılan yerel seçim sürecinde fırsat kollayan bölge devletleri, çıkarını düşünen emperyalizm ve elini güçlendirmek isteyen özerk yönetimin alacağı pozisyonları ağustos ayında tekrardan bir denklemin içinde yorumlayabiliriz.