[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Yazıyı dinle “]
Revizyonizmle mücadelenin devrimci hareketin gelişiminin doğal bir ürünü olduğu genelleşmiş bir fikirdir, geniş bir kabul görür. Tarihsel gerçeklik ise bunun aksini göstermektedir. Revizyonizmle mücadele devrimci hareketin motorudur, bir ürün değil, üreten bir mücadeledir. Eğer revizyonizmle mücadele söz konusu değilse devrimci hareketin gelişmesinin koşulu yoktur ya da revizyonizmle mücadele için gerekli olan yetkin teori, bakış açısı, devrimci duruş devrimci hareketin de dinamiğidir. Dolayısıyla revizyonizmle mücadele içinde olmayan bir hareketin devrimci nitelikte olduğu iddia edilemez.
Revizyonizmin emperyalizmin bir parçası olduğunu, proleter hareketi zaafa uğratmak, durdurmak amacının onun esas işlevi olduğunu vurguladık. Bu nedenle revizyonizmle mücadele temel bir meseledir. Devrimci fikrin varlığı daha başlangıçta revizyonizmle mücadele eder ve revizyonizm de daha başlangıçta devrimci fikre zarar vermek üzere oluşmuştur. Revizyonizmin devrimci hareketin kendinden çıkması, devrimci hareketin içinde olgunlaşması onun devrimin parçası olduğunu, “bizden” olduğunu düşündürtmemelidir. Doğru olan bunun tam aksidir. O proletaryanın kendinde, işçi hareketinin kendinde, komünist hareketin kendinde varlık olanağı bulan burjuva çizgidir. Tam olarak devrim düşmanıdır; içeride olgunlaştığından daha baştan en tehlikeli, en zararlı, en yıkıcı burjuva akımdır. Halk kitlelerinin mücadele içerisinde devrimci fikirleri benimsemesi, eskimekte olan fikirlerden, anlayışlardan, kültürden, ilişkilerden kurtulması ile revizyonizmin kirlerinden arındırılması tamamen farklı süreçlerdir. Biri politik bilince doğru geliştirilmesi gereken, devrime götüren çıkarların, gereksinimlerin sahibidir diğeri ise devrime düşmanlığın temsilcisidir. Halk kitleleri içindeki nihai olarak burjuva olan gerici anlayışlarla, alışkanlıklarla mücadele halkla kurulacak doğru ilişkiyle yürütülür. Bu doğru ilişki Mao yoldaş tarafından “doğru kitle çizgisi”, “kitlelerden kitlelere” olarak tanımlanır. Bilgi teorisinin kitlelerin devrim için örgütlenmesi süreci bakımından uygulanması olan bu anlayışı revizyonizmle mücadelenin tanımında kullanmak açıktır ki yanlış olur. Revizyonizm devrime doğru taşınması gereken bir akım olamaz, devrimin önündeki engel olmaktan ibaret bu akımın devrimin tüm gücüyle, tüm silahlarıyla yok edilmesi gerekir. Bu nedenle revizyonizmle mücadele edilmeden emperyalizm alt edilemez denmiştir.
Bu mücadeledeki başarımız devrimci dinamiklerimizin gücünü ortaya koyar. Kuşkusuz başarısızlıklarımız da devrimci dinamiklerimizin zayıflığına işaret eder.
REVİZYONİZMİN KARAKTERİ SORUNU
İbrahim yoldaşın TİİKP ile mücadelesi tam da böyle bir mücadeledir. TİİKP revizyonizmini alt etmek, teorik ve politik düzlemlerde paramparça etmek komünist hareketin gerçekleşmesinde, ete kemiğe bürünmesinde belirleyici öğelerden biridir. O mücadele olmaksızın komünist hareket geliştirilemezdi. Bu revizyonizmin Mao Zedung Düşüncesi ile ilişkisi kitlelerin devrim gereksinimini, başka türlü söylersek devrim gerektiren çıkarlarını hayata geçirmek üzere değil egemen sınıf kliklerinin çıkarları lehine, kitlelerin çıkarlarını maniple etmeye dayalıdır. Bütün revizyonizmin karakteridir bu. İbrahim’in teori düzlemindeki mücadelesi incelendiğinde “şafak revizyonistleri” hakkında ahmaklık, saflık gibi tanımlardan çok alçaklık, sahtekârlık tespiti yaptığını görürüz. Bu tanımlar gelişigüzel tanımlar değildir, tam olarak bir gerçekliği göstermek için kullanılır. Kuşkusuz alçaklık, sahtekârlık her “yoldan çıkan” için, revizyonizme yönelen için kullanılacak kavramlar değildir. Revizyonizme yönelim kavrayış problemlerinden de kaynaklanır, düşünme yeteneğinin zayıflığından da ileri gelir. Marksist-Leninist-Maoist saflarda bu problemin olmadığı asla söylenemez. Lenin yoldaşın uyardığı gibi: “Her sınıfta, hatta en aydınlanmış ülkede, hatta anın koşullarının, bütün düşünsel güçlerin olağanüstü biçimde ilerlemesini sağladığı en ileri sınıf içinde bile daima, düşünmeyen, düşünme yeteneğinden yoksun sınıf temsilcileri vardır ve sınıflar var oldukça, sınıfsız toplum iyice kök salmadıkça, sağlamlaşmadıkça, kendi temelleri üzerinde gelişmedikçe kaçınılmaz olarak, her zaman böyle sınıf temsilcileri olacaktır. Eğer bu böyle olmasaydı kitleleri ezen kapitalizm, kapitalizm olmazdı.” Lenin (126)
“Böyle olmasaydı” kapitalizmin yıkılması çok daha kısa yollardan mümkündü. “Böyle olmasaydı” insanlık çok daha hızlı bir şekilde sınıflardan ve gelişimi sınırlayan her türden engelden deneyimi ölçüsünde kurtulurdu. Oysa insanlık bugünkü seviyesine gelebilmek için etraflıca incelemelere dayanan, büyük teorik mücadeleler gerektiren çalışmalara gereksinim duydu. Deneylemek yetmiyor, ders almak da teori üretmek de gerekiyor. Herhangi bir olayın, ilişkinin gerçek niteliğini saptamak için doğru düşünmeyi, bilimsel yöntemler kullanmayı, etraflıca incelemeyi, basitten karmaşığa doğru ilerlemeyi, değiştirme yeteneği kazanmak için bilgi edinmeyi öğütler MLM.
MÜCADELE ESASTIR VE ZORUNLUDUR
Bizde veya günümüzde revizyonizmle mücadeledeki temel sorunlardan biri, başka sorunların yanı sıra işçi sınıfının mücadelesinin uluslararası niteliğine uygun bir yapılanmanın, ilişki ağının yeterince olmayışıdır. Bir ülkede devrimi başarılı bir şekilde örgütlemenin, gerçekleştirmenin koşullarından biri nasıl ki emperyalizmi kavramaksa her bir ülkedeki revizyonizmle mücadele için de aynı kavrayış zorunludur. Kuşkusuz bunu yüzeysel bir “devrim” anlayışı içinde ifade etmiyoruz. Devrim dediğimiz olgu nihai olarak iktidar sorunudur ve iktidarın ele geçirilmesini (mevcut iktidarın parçalanmasını, yerine yeni bir iktidarın kurulmasını) içerir. Bununla birlikte devrim ülkelerdeki mevcut ekonomik şartların niteliğini, sınıf ilişkilerini, demokratik hak ve sorunları vs. kavramayı da içerir. Bütün bunlar emperyalizm kavranmadan anlaşılamaz. Enternasyonalizm bu nedenle proleter hareketin temel özelliğidir.
MLM tarihinin belli başlı tüm büyük sıçramaları revizyonizmin baş göstermesi ve kapitalizme kalkan olmasıyla doğrudan ilgili olarak gündeme gelmiştir. Özel olarak bu durum dahi revizyonizmin, Marksizm’e can düşmanı bir akım olduğuna işaret eder. Evet, o Marksizm’in can düşmanıdır. Bu düşmanlık bir süre sonra değil, daha en başta vardır. Bu düşmanlık, revizyonizmi üretenler farkında olsun olmasın, revizyonizmde ısrar etsin etmesin objektif olarak vardır. Bu düşmanlık ne küçümsenmeli ne de belli bir mücadele biçimine sıkıştırılmalıdır. Yeri gelir onunla silahlı mücadele gerekir, yeri gelir açık ve keskin bir teorik mücadele, yeri gelir sonu genelde örgütsel tasfiye olan bir parti içi mücadele. Kesin olan şey revizyonizmde sınıf düşmanı, Marksizm düşmanı bir öz olduğu gerçeğidir. Bu nedenle onu alt etmek, etkisizleştirmek için çeşitli türden mücadeleler zorunludur.
Sadece karşıtını yok etmekle sınırlı bir mücadeleden söz etmediğimiz açık olmalıdır. Aynı zamanda kendini geliştiren, büyüten, zenginleştiren, güçlendiren bir mücadele söz konusudur. Lenin emperyalistler arası paylaşım savaşındaki revizyonizmi her bakımdan paramparça ederken Marksizm’i de yeniden ve yeni koşullarda geliştirmeyi başardı. Mao sömürge ve yarı sömürgelerdeki devrim süreçlerine proleter çizginin önderliğini imkânsızlaştıran, sosyalizmin inşası sürecinde sınıflar mücadelesini reddeden, barış içinde bir arada yaşama anlayışını karşı devrim anlayışına vardıran revizyonizmi paramparça ederken Marksizm’i gene yeniden ve yeni koşullarda geliştirdi.
Revizyonizmin her yeni biçimi Marksizm’in mutlak karşı saldırısını gerektirir. Bu gerçekleşmediğinde, kendiliğinden bir yolla burjuvazi egemenliğini sürdürür. Bu yüzden Marksizm’in gelişmesi, her bilimsel ilerlemede söz konusu olduğu gibi yoğun, etkin bir irade gerektirir. Özel olarak da açıklarsak kendimizdeki aynı mücadele için de irademizin yoğunluğu ve etkinliği belirleyicidir. Revizyonizmi sadece dışardaki bir Marksizm düşmanı akım olarak değerlendirmek bir Marksist için ilkesel, affedilmez bir hatadır. Bizi nasıl ve nerede yakalayacağı rastlantısal da olsa o bizdeki hareketin bir parçasıdır, genel siyasi çizgimizin karşıtı olarak onun kendisindedir. İki çizgi mücadelesinin özü hakkındaki görüşlerimiz nihayetinde -ama nihayetinde- revizyonizmle mücadele hakkındadır. Bu mücadelede belirleyici olanın yeninin, yani Marksist olanın gelişmesi olduğunu da vurgulamak gerekir. Bazıları meseleyi parti içi demokrasinin teorisi olarak kavramakla esas olanın Marksizm’in gelişmesi olduğunu, daha doğrusu tam kurtuluş için Marksizm’in gelişmek, dolayısıyla geliştirilmek zorunda olduğunu reddederler. Parti içi demokrasi hiç kuşkusuz böylesi bir gelişmenin parçasıdır, olmazsa olmazıdır. Bununla birlikte parti içi demokrasi sadece mücadelenin zeminine, mücadele için şartların olgunluğuna dairdir. Esas olan mücadeledir. Mücadelenin tarafları bakımından da esas olan proleter çizgidir…
MÜCADELE AYNI ZAMANDA İÇERİDEDİR
Yazılarımızda revizyonizmle mücadelenin özellikle uluslararası niteliğine dikkat çektik. Bununla yetinemeyeceğimizi belirtip revizyonizmin ulusal bir zeminde gerçekleştiğine, bu zeminin burjuvazinin ulusal karakterinden geldiğine dikkat çektik. Bütün bu vurgulara rağmen onu kendi hareketimizden ayırmamamız gerektiğini belirtelim. Revizyonizm, sonuç olarak proleter hareketin kendisinden doğar ve gelişir. Bu da demektir ki proletarya partisinin gelişmesindeki motor unsur da tıpkı toplumların ilerlemesinde olduğu gibi sınıf mücadelesidir. Parti de kendindeki burjuvaziye karşı, revizyonizmin çeşitli türlerine karşı mücadele içindedir. Bu mücadeledeki başarı proleter çizginin uygulanması, hayata geçirilmesi anlamındadır ve revizyonizmin alt edilmesinde bu özellik birincildir. Ulusal ve uluslararası mücadelenin dayanağı da bu mücadeledir. Bu yüzden komünistlerin bulundukları ülkelerde komünist partisini inşa etmelerinin onların birincil görevi olduğunu vurguluyoruz. Bu bir ilke düzeyindedir ve revizyonizmle mücadelenin özel ve kuşkusuz her ülke açısından da özgün bir biçimidir.
“Her özel durumda doğru yolu bulabilmek için insanın kendi aklını kullanması gerekir” derken Lenin sorunların, olayların, ilişkilerin anlaşılmasının “başka şeylerin yanı sıra uzun vadeli, inatçı, çok çeşitli ve çok yönlü bir çalışma” gerektirdiğine dikkat çeker. Bu çalışmaya gelmeyen, bu çalışmada isteksiz ya da başarısız olan herkes için revizyonizm kaçınılmaz bir sonuçtur. Ne yapacağını bilmek, yürüyeceği yolu çizmek, bu yol önündeki engelleri kestirmek bir Marksist için zorunlu özelliklerdir. Bu özellikler olmaksızın Marksizm’in uygulanması olanaksızdır. Kapitalizmde yeni olanı temsil eden Marksizm eski olanı yenmek için gelişmeye, üretmeye, eskiyi var eden her türden koşulla mücadeleye mecburdur. Başka biçimde söylersek: emperyalizm çağında yeni sınıfın temsilcileri durağanlığı, kendiliğindenciliği, mücadeleyi bir an olsun hafifsemeyi, tembelliği benimseyemezler; her durgunluk, bırakmışlık, hafifseme burjuvazinin lehine hareket etmekle eş anlamlıdır. Zira o egemen olandır. Devrimci eylem olmaksızın bu egemenlik sürer. Bu bakımdan her sınıf temsilcisinden beklenen somut olarak Marksizm’i uygulamasıdır, Marksizm karşıtlığıyla mücadele etmesidir.
REVİZYONİZMİN YAYDIĞI HASTALIK: KARAMSARLIK
Son dönemde proleter hareket içindeki temel sorunlardan birinin karamsarlık, kendine güvensizlik, proletarya başta olmak üzere halkın gücüne inançsızlık olduğu görülmektedir. Bu neyin göstergesidir? Sınıfa, halkın gücüne inanmayı, güvenmeyi öğreten Marksizm’in reddi anlamındaki bu ruh hali burjuva anlayışlar karşısındaki mücadelemizin eksikliklerine işaret eder. Bunun tekil, basit, geçici olduğu düşünülmemelidir. Revizyonizmin meydana gelmesinde ve güçlenmesindeki temel unsurun bu mücadelenin hafifsenmesi olduğuna dikkat çekerken konu ettiğimiz şey tam da bu tarz ele alışlardır. Burjuvazi hiç kuşkusuz yenilikçi, halkın çıkarlarıyla uyumlu bir sınıf değildir; ama onun gücü alışkanlıklardan, kitlelere öğretilen daima kahramanlara bel bağlamaktan, kurtuluşu kendi dışındaki gelişmelerden ya da güçlerden beklemekten vb. gelir. Egemen sınıflar sürekli olarak örgütsüzlüğü dayatırken bu özellikleri korumayı amaçlarlar. Kitlelerin örgütlenmesi egemenlerin en büyük korkusu olagelmiştir. Bu nedenle kitlelerin örgütlenmesine karşı burjuvazinin dayattığı anlayışlar türlü biçimlerde örgütsüzlüğü içerir. Revizyonizmin de buna çanak tutan fikirleri olmuştur. Marks ve Engels zamanında anarşizmin dayattığı örgütsüzlük buna bir örnektir. Marks ve Engels anarşizmin örgütsüzlük anlayışına hiçbir taviz verilemeyeceğini daha baştan görmüş ve çekincesiz bir tarzda ve ağır bir üslupla, bu anlayışla proleter hareket arasına kalın bir çizgi çekmişlerdir. Anarşistleri ve anarşizmi Enternasyonal’in dışına iterken Marks’ın son derecede memnun olduğu bilinir. Benzer bir mücadeleyi Lenin de Menşeviklere karşı vermiştir. Demokratik merkeziyetçiliğin bir örgüt olmanın temel özelliklerinden olduğunu kavramış olan Lenin’in parti üyeliği normları üzerine yaptığı tartışma ve tartışmanın sonucunda yenilmesine rağmen parti içindeki mücadelesine gene aynı anlayışla, demokratik merkeziyetçilik gereği devam edip Menşevizm’i alt etmiştir. Sonuç olarak Menşevikler partinin merkezi iradesine uymayı reddetmiş, birer kurtarıcı oldukları edasıyla kendi liderliklerini dayattıklarında Lenin parti olmanın gereğine uygun davranarak iradeye uymayanlarla örgütsel bağlarını koparmıştır.
Bu tartışmaların Marks’ın ya da Lenin’in inisiyatiflerini egemen kılmakla ilgisi yoktur. Burada bir şımarıklık, diğerini küçümseme anlayışı da yoktur. İkisinde de vücut bulan anlayış proletaryanın örgütlü bir güce ulaşmasının zorunluluğu anlayışıdır. Burjuva egemenlikleri ancak örgütlü proletarya sonlandırabilecektir. Proletaryanın kurtuluşu sadece kendisinin eseri olabilecektir.
Örgütlü olmakla ilgili bu tartışmalar revizyonizme karşı mücadelenin örnekleridir. Hem anarşizmden hem de Menşevizm’den doğan revizyonist fikirlerin proleter dünya devrimine karşı fikirler olduğunu özellikle hatırlatmak gerekir. Bu fikirler neredeyse durmaksızın, her fırsatta gündeme gelmiştir ve hatta günümüzde de etkin biçimde gündemdedir. Günümüzdeki yaygın karamsarlığın, özelde genel siyasi çizgiye duyulan güvensizliğin kendini gene örgütlenme anlayışında göstermiş olması bir tesadüf değildir. Genel siyasi çizgiyle hesaplaşma, mücadele etme, bu çizgiyi alt etme yeteneğini kendinde görmeyenler iradelerini dayatma yoluyla örgütsel dağılmanın yolunu açtıklarında da aynı revizyonizme saplandılar. Bu yolun seçilmesi ya da bu yola girilmesi kesinlikle bir tesadüf değildir. Egemen karamsarlıkla mücadele edememenin, kendine ve yoldaşlarına güvenememenin proletaryanın örgütlü gücüne yaslanamamaktan, kendini bu yola adayamamaktan kaynaklandığı açıktır. Bu aynı sorun bugün, kendi içimizde başka biçimlerde vardır. Üstelik bu her zaman için bir sorun olacaktır. Çünkü burjuvazinin temel saldırısı her zaman proletaryanın, genelde ise halkın örgütlenmesine karşıdır. Halkın örgütlenmesi derken alelade bir örgütlenmeden söz etmediğimiz açıktır. Hiç kuşkusuz iktidar için örgütlenmekten söz ediyoruz. Ne var ki iktidar için örgütlenmenin kitlelerin kendi çıkarları için olan her türden örgütlenmesini dışlamadığını, bu türden her örgütlenmenin iktidar için mücadelenin parçası olarak olanaklar içerdiğini ihmal etmemek gerekir. Bu nedenle sendikal örgütlenmeleri bile işçilerin çıkarları aleyhine işlemektedir. Burjuvazi bu örgütlenmeleri denetimine almak için her yola başvurmaktadır. Sadece yarı feodal ülkelerde değil gelişmiş kapitalist ülkelerde de sendikaların genel karakteri aynıdır. Burjuvazi için en tehlikeli olan şeyin proletaryanın kendi çıkarları doğrultusunda örgütlenmesi olduğu, özellikle proletaryanın iktidarı için örgütlenmesine karşı yoğun bir mücadele verildiğini görmek gerekir. Sorunun özünün karamsarlık yaymak, iktidar için mücadeleye güvensizlik geliştirmek olduğu üzerinde ayrıca durulmalıdır. Çünkü sadece halka güvensizlik biçiminde vücut bulan bir sorun değildir bu. Özü bu olmakla birlikte parti içindeki her türden burjuva hastalık, bu sürecin içerden örgütlenmesi olarak önemlidir. Mücadeleyi değil birliği öne çıkarmak, uzlaşmayı başarının temeli olarak ele almak, ideolojik alandaki mücadeleleri bir biçimde yadsımak, sınıf mücadelesinin yerine başka türden mücadeleleri koymak, genel siyasi çizgiyi geliştirmek ve yaymak değil kendi dar çizgisinde hareket etmek, her türden bencilliği dayatmak vs. burjuva hastalıkların sonuçlarıdır ve bunlar karamsarlığın, güvensizliğin kaynaklarıdır. Revizyonizme karşı mücadele kendini buralarda da gösterir ve buralardaki mücadele başarılı olmakta belirleyicidir.
Karamsarlığın ve güvensizliğin kendisi olan ve bunları yaymak anlamına gelen bu hastalıklar Marksizm’in ilkelerini çiğneyen, yok sayan, zayıflatan bir etki yapar. Bu da ancak Marksizm’le bütünleşmiş olduğu halde yenilmez olan işçi sınıfının burjuvazi karşısında zayıf kalması anlamına gelir. Marks’tan itibaren Marksizm’in bütün ustaları burjuvazi karşısındaki mücadelede proletaryanın zafere yazgılı olduğunu açıkladılar. Burjuvazinin üstünlüğünün geçici olduğunu onun yönettiği toplumun temel özelliklerini inceleyerek ortaya koydular. Bu noktada belirleyici unsurlardan biri proletaryanın örgütsüzlüğüdür. Örgütsüz proletarya yazgısını gerçekleştirmekte başarılı olamaz. Komünist partileri tam bu düğümün çözümü için kurulurlar.
ÖRGÜTLE HER ŞEY MÜMKÜN
Bu örgütsüzlüğün kökünün kazınması için özel bir yoğunlaşmaya ihtiyacımız var. Öncelikle umutlu olmak için çok geçerli, Marksizm’in başından itibaren ileri sürdüğü gerekçelerimiz var. Bu gerekçeler Marksizm’in ilkelerinde, proleter hareketin tarihsel ilerlemesinde, bütün sıçramalı gelişmelerde apaçık olan mücadelelerde söz konusudur. Bu mücadeleler her defasında incelenmelidir. Birebir mücadelelerimizde, parti içi mücadelelerde, uluslararası mücadelelerde bunlara dayanmak söz konusu örgütsüzlüğü yenmek için zorunludur.
Etrafımızda hemen her şeyin eskidiğini, geçmiş mücadele biçimlerinin artık terk edilmesi gerektiğini, burjuvazinin sadece gericilik değil halk için de objektif olarak olumlu şeyler ürettiğini vs. ileri sürenler var. Bunların sayısı çok, buna rağmen iddiaları bir o kadar zayıf. Çünkü görüşleri iktidar için mücadeleyi olanaksızlaştırmayı içeriyor. Örgütsüzlüğü örgüte tercih etmeyi ileri sürüyorlar. Basitten karmaşığa, küçükten büyüğe, zayıf olandan güçlü olana doğru ilerlenebileceğini, dolayısıyla ilerlemeyi reddediyorlar. Proletaryanın son sınıf olmasından kaynaklanan büyük iddiayı reddediyorlar. Revizyonizmin melun görüşlerine sarılarak proletaryanın iktidar için mücadelesine saldırıyorlar. Onları çoğunlukla bir burjuva grubun, akımın, hareketin arkasından giderken görüyoruz. Ustaların komünist çizgide birlik ısrarını biçimsiz, sadece güce dayanan birlikte ısrar ederken yakalıyoruz. Bunları hiç şüphesiz reddediyoruz. Enternasyonalizmin bayrağının son dalgalanışında tanık olduğumuz şeyin altını özellikle çizmekte yarar görüyoruz: Örgütlenmek zorundayız. Hemen her bakımdan ve hemen her ölçekte.
Mao yoldaşın çok güçlü vurguladığı gibi “Revizyonizmi değil, Marksizmi uygulamalıyız; birleştirin ve bölünmeyin, açık ve dürüst olun ve entrikalar veya entrikalar örmeyin.” “Entrikalar ve entrikalar tasarlayanlara karşı tetikte olmalıyız. Örneğin: Kao Kang, Yao Shu-shi, Peng Te-juai, Juang Kecheng ve diğerleri Merkez Komitede yer aldılar. Her şey ikiye bölünmüştür. Bazıları entrikalar planlamakta ısrar ediyor. Böyle davranmak isterlerse ne yapacağız? Şimdi bile komplo kurmaya hazır insanlar var! Komplocular olduğu objektif bir gerçektir ve bizim hoşlanıp hoşlanmadığımızla ilgili bir mesele değil.”
Evet, hoşlanmadığımız bir gerçekliktir her türden entrika, hareketi bulanık tartışmalara, yollara sürüklemek. Ne var ki bunlar bu toplumun gerçeklerinden türer ve her defasından karşımızda türlü biçimleriyle revizyonizmi görürüz. Bununla mücadele asla ezbere dayanamaz. Kendi aklımızı kullanmadan bunları alt edemeyiz. Proletaryanın da öğrenmesi gereken ve aslında örgütlendikçe de öğrendiği şey kendi aklını kullanma zorunluluğudur. “Kendi aklını kullanma” zorunluluğu her türden somut olayın somut incelenmesi gereğinden çıkar. Doğru fikri açığa çıkarmak ve uygulamak bilindik, üretilmiş fikirlerden fazlasını gerektirir. Çünkü her uygulama yenilikler içerir. Akıl kullanmadan, düşünmeden, etraflıca incelemeden doğru fikri açığa çıkarmak ve uygulamak genellikle olanaksızdır. Revizyonizmin içerideki mücadelenin bir ürünü olduğunu asla ihmal etmeden aklımızı devrim için, proleter ideolojide birlik için ve tüm bunların kaynağı olarak her türden revizyonizmle mücadele için kullanalım. Enternasyonal Komünist Birlik bunun için iyi bir okul olacaktır.