“Devrim yapmak ziyafet vermeye, yazı yazmaya, resim yapmaya ya da nakış işlemeye benzemez; o kadar zarif o kadar sakin ve yumuşak, o kadar ılımlı, uysal , kibar , ölçülü ve alicenap olamaz. Devrim bir ayaklanmadır, bir sınıfın başka bir sınıfı devirdiği bir şiddet hareketidir.”
Başkan Mao Zedung’un bu meşhur sözü Çin Devrimi’nin ruhunu bizlere biraz ifade etmektedir. İnsanlık tarihinin önemli bir kesiti olan, hazine değerinde tecrübelerle dolu, bundan tam 69 yıl önce; 1 Ekim 1949 günü Tienman kapısında milyonlarca kişinin önünde Mao Zedung yoldaş “Çin Halk Cumhuriyeti”nin kuruluşunu ilan etmiş, böylece Çin Devrimi’nin başarıyla sonuçlandığının müjdesini enternasyonal proletaryaya ve dünya halklarına vermiştir .
Çin Devrimi insanlık tarihinin önemli bir sürecidir. Kendine özgü ayrı bir yol ve rota çizmiştir. Yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelerin yararlanabilecekleri tecrübeler sunmuştur. Kendi ülke koşullarını iyi tahlil eden Başkan Mao; Çin’de yaşanan ve yenilgiyle sonuçlanan şehir ayaklanmalarıyla iktidarın ele geçirilmesi tecrübelerini de dikkate alarak, kırları zayıf noktalar olarak tespit edip, parça parça kızıl iktidarlar yaratıp, alan hakimiyeti kurarak, Uzun Süreli Halk Savaşı stratejisi ile Yenan’la başlayıp Pekin’i ele geçirmiştir. Çin Devrimi’nin başarısının esası kendi ülke özgünlüğüne uygun bir devrim rotası izlemesidir. ÇKP’li komünistler ve Başkan Mao, Çin Devrimi’nin stratejisini hem başarılı bir biçimde formüle etmiş, hem de başarılı bir tarzda hayata geçirmişlerdir. Profesyonel devrimciler olarak ÇKP’yi bir savaş partisi, bir savaş kurmayı olarak örgütlemiş, stratejilerine uygun köylü kitlesinden bir Kızıl Ordu yaratmışlardır. Halk Savaşı’nın stratejik evrelerini pratiklerinde uygulayarak teorileştirmiş ve tecrübe-deneyim olarak dünya ezilen halklarına sunmuşlardır.
Sosyalizm-komünizm düşü Büyük Ekim Devrimi’nden sonra stratejik düzeyde öneme sahip bir hamle ile Çin Devrimi’yle yaşama geçirilmiştir. Dünya halklarına umut ve coşku vermiştir. Bizim gibi yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelere ilham kaynağı olmuştur. Komünist önder İbrahim Kaypakkaya bu kaynaktan yararlanmasını ustaca bilmiş ve bu metodları ülkemize uygun formüle edip uyarlamıştır.
Çin Devrimi; Dünya devrimler zincirinin önemli halkalarından biridir. 1871 Paris Komünü, 17 Ekim Sovyet Devrimi ve 1 Ekim Çin Devrimi sosyalizm-komünizm huyalasının düş olmadığını dünya proletaryasına ve dünya halklarına göstermiştir.
Çin Devrimi’nde yeni demokratik devletin örgütlenmesi, halk kongrelerinde ana siyasetin saptandığı ve hükümetleri seçtiği demokratik merkeziyetçiliktir Bu ilke hem demokratiktir hem de merkeziyetçidir. Ordu ve tüm silahlı kuvvetler yeni demokratik devletin güçleri halka aittir ve halkı korur. Azınlığa ait olan ve halkı ezen burjuva devletinin ordusu ve polisiyle hiçbir ortak yanı yoktur.
Yeni demokrasi ekonomisinde “Toprak işleyenindir.” Tekel nitelikli büyük işletmeler yerli ya da yabancı fark etmeden kamulaştırılmıştır. Özel (şahsi) sermayeye önderlik edilmesi, kontrol altına alınması ve kısıtlanması yaşanmıştır. Çin Devrimi’nin kendine özgü bir ilerleyişi olmuştur.
Başkan Mao ve ÇKP’li komünistler sosyalizmde sınıf mücadelesinin devam ettiğinin bilinciyle hareket ettiler. Bu yönde önemli deneyimleri geride bıraktılar. 1966 yılının başında Mao yoldaş ÇKP’yi ele geçiren revizyonist kapitalist yolcu bürokratlara karşı, mücadeleyi parti içinden dışına, kitlelere taşıdı. 1966 Mayısında Mao, üniversite öğrencilerini “ülkeyi diktatörce yöneten yerel ve ulusal liderliğe karşı ayaklanmaya” çağırdı. “Burjuva karargâhları bombalayın” şiarıyla Kültür Devrimi’ni başlattı.
Mao Zedung’un önderliğinde 27 yıllık bir zaman diliminde “Çin Halk Cumhuriyeti” dünya halklarına umut olmuştur. Sosyalizm-komünizm güzergahında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Fakat 1976 yılında Başkan Mao’nun ölümünün ardından Hua Guofeng ve Deng Sioping, karşı devrimci bir darbeyle komünistleri tutuklayarak Merkez Komitesi’nin yüzde ellisini tasfiye ederek parti yönetimini gasp ettiler. Çin’deki sosyalist devrim kesintiye uğratıldı. Sosyalizmde süren sınıf mücadelesini burjuvazi yeniden kazanarak, sosyalist Çin’i devlet kapitalizmine dönüştürdüler ve adım adım Çin’i yeniden kapitalist-emperyalist dünyanın bir parçası haline getirdiler.Tek farkla, feodal Çin gelişmiş ekonomisiyle dünya emperyalistleri arasına girdiği gibi onlarla boy ölçüşecek düzeye geldi. Bu gelişmede kuşkusuz uygulanan sosyalist ekonominin payı çok büyüktür. Çin’de revizyonistler bugün sosyalizmin yarattığı tüm kazanımları gelişmiş bir kapitalist-emperyalist bir ülke olma yolunda kullanmış, sosyalist Çin sömürücü vampir bir devlete dönüştürülmüştür. Sosyalist kaleler tek tek içten düşürüldü. Hiç kuşkusuz sosyalizmin pratiğe uygulanışında hatalarımızın da payı vardır. Bunları kuyumcu sarraflığıyla ince ince ayıklamalıyız. Nerelerde yanlış yapıldı, bunca bedel bunca kayıpla alınan kaleler niye içten darbelere karşı korunaklı hale getirilemedi, bunların çok iyi irdelenmesi gerekir. Devrim yapmak önemli ama daha önemlisi onu ileriye taşımak onu çekim merkezi haline getirmek. Bunu nasıl yapabiliriz? Paris Komünü, Sovyet Devrimi ve Çin Devrimi’nin analizlerini çok iyi yapıp tarihimizden öğrenmeliyiz. Onlar bizlere mirastır, tecrübedir, tecrübelerimizle ilerleyeceğiz. Kuşkusuz kayıplarımızın büyüklüğü yaşanan deneyimlerin eşsizliğini ve tarihe mal olmasını ortadan kaldırmıyor. Çin devrimi ve daha sonraki 27 yıllık proletaryanın diktatörlüğü, bize Başkan Mao önderliğinde Marksizm’in üç bileşeni bilimsel sosyalizm, ekonomi-politik ve felsefe alanında nitel katkıların oluşmasını sağlamıştır. Bu deneyim enternasyonal proletaryaya sosyalizmde geri dönüşleri anlamamızı sağlayan temel bir bakış açısı sunmuştur. Çin Devrimi ve devamındaki 27 yıllık süreç komünizmin kolay bir yol olmadığı, inişlerle çıkışlarla, ileri atılım ve yenilgilerle ilerleyecek bir süreç olduğunu göstermiştir. Başkan Mao proletarya iktidardayken bunlara işaret ederek, enternasyonal proletaryanın gelecekte yaşayacağı sıkıntılara karşı bilinçli olmasını salık vermiştir. Bu anlamda Çin Devrimi kendine has karakteri, enternasyonal proletaryanın deneyimlerine sunduğu eşsiz katkıyla tarihe kaydedilmiş, bugün hala rehber özellikleri taşımaktadır.