Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist Yurt Dışı Komitesi (TKP/ML-YDK) Kobanê Davası kararlarının ardından bir açıklama yayımladı. ikk-online16.net sitesi üzerinden yapılan açıklamada “Kobanê Yargılanamaz, Faşizm Kaybedecek Kürt Ulusu Kazanacak!” denildi.
Yayımlanan açıklamanın tamamı şöyle:
Faşizm, Kürt ulusuna düşmanlığını bir kez daha yasal, anayasal dayanaklarla 16 Mayıs 2024’te mahkemelerinde ilan etti. Faşist diktatörlük Kürt ulusal mücadelesine “barış ve uzlaşma” çubuğunu uzatırken de düşmanca hesaplar içinde oluyor, topyekûn saldırı içine girdiğinde de aynı saikle hareket ediyor. Türk devleti kurulurken Kürt ulusu ve ezilen tüm milliyetlere yönelik inkâr, katliam ve soykırım siyasetiyle temel bulmuştur. Lozan’da emperyalistlerle masaya otururken “Kürt milletini de temsilen buradayız” diyerek Kürt ulusunun varlığını yumuşak bir söylemle inkâr ederken de hemen sonra Kürt ulusal haklarına yönelik talep ve mücadeleleri, on binlerce kişiyi katledip Şeyh Sait ve Seyit Rıza’yı İstiklal Mahkemeleri kararıyla idam sehpasına yollarken de yine aynı ideolojik-siyasal şekilleniş söz konusudur. İbrahim KAYPAKKAYA yoldaşın katledilişinin 51. yılında bir kez daha 52 yıl önce bu tarihsel gerçekliği ifade eden berrak tutumu ile anlamak ve anımsamak önemlidir. İbrahim yoldaş faşizmin kuruluş kodlarını 52 yıl önce net ve berrak şekilde ortaya koymuştur. O da şudur: Türk devletinin temeli, felsefesi başta Kürt ulusu olmak üzere tüm ezilen milliyetlere, inançlara yönelik inkâr, yok etme, baskılama üzerinedir.
Faşist diktatörlük, ikinci yüzyılına girerken Kürt Ulusal Mücadelesinin yükselttiği savaşım karşısında bir “barış ve uzlaşma” yönelimine girmeye mahkûm kalmıştır. İnkâr ve baskı altına almayı “yumuşak yöntemlerle” devreye sokmuştur. Büyük bir riyakarlık, yalan ve hileyle “Çözüm Süreci” işletmiş, Kürt halkını oyalamış ve sistem içinde tutma çabası içine girerek Kendi Kaderini Tayin Hakkını tıpkı Lozan’da yaptığı gibi alçakça çiğneme hesabı yapmıştır. Kürt ulusunun haklarını çiğnemeyi, gasp etmeyi varoluş biçimi olarak tanımlayan faşizm kuşkusuz siyasal niteliği ve tarihsel şekillenişiyle bu gasp yolunu katliam, baskı ve asimilasyona dayandırmıştır. 2015’ten itibaren yeniden tüm savaş mekanizmalarını, baskı yöntemlerini topyekûn Kürt ulusuna ve mücadelesine yönlendirmiştir.
Bölgesel gelişmeler TC için Kürt sorununu artık bir iç sorun değil Irak Kürdistanı ve Rojava’yı da içine alacak şekilde genişleyen bir bölgesel yaklaşıma çevirmiştir. İçerde Kürt ulusal hareketiyle “Barış-Çözüm Süreci” işletirken Rojava’da Kürtlerin elde ettiği kazanımları emperyalistleri yanına alarak ve IŞİD’i devreye sokarak yok etmeye odaklanmıştır. IŞİD gibi karşı-devrimci örgütlerin Kürt düşmanlığına oturan siyasetini ve çizgisini desteklemiş, Kürtleri dize getirmenin bir aracına çevirmek istemiştir. Bu bağlamda Kobanê’ye yönelik saldırıya cesaret veren, IŞİD’i lojistik ve askeri açıdan destekleyen konumlanışa geçmiştir. Tayyip Erdoğan, IŞİD’in Kobanê’ye yönelik vahşi saldırısı karşısında keyifle “Kobanê düştü düşecek” şeklinde meydanlarda haykırmıştır. Ancak bu gerici ve karşı devrimci kuşatma Kürt ulusunun topyekün direnişiyle püskürtülmüştür. Kobanê serhildanı ile halk sınırları parçalamış ve Kobanê halkının yardımına koşmuştur. Çaresiz şekilde bu durumu kabul eden TC, 2015’te Kürtlere yönelik topyekûn saldırı başlattığında Kobane serhildanı, ilk hedeflerinden biri olmuştur.
Bu bağlamda Kobanê zaferinin rövanşını IŞİD’e bırakmadan Kürt legal siyasetine doğrudan kapsamlı saldırıyla almaya çalışmıştır. HDP eş başkanları Selahaddin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere onlarca Kürt siyasetçiyi tutuklamış, Kobanê davası adı altında büyük çaplı bir dava açmıştır. 16 Mayıs 2024’te Kobane zaferinin rövanşı, Demirtaş ve Yüksekdağ başta olmak üzere onlarca siyasetçiye onlarca yıl cezalar verilerek gerçekleşmiştir. Kuşkusuz burada yargılanan sadece HDP yöneticileri değildir. Yargılanan Kürt ulusal kimliği, Kürt kazanımları ve Kürt halkının mücadelesinin kendisidir. Kürt ulusunun en ufak kazanımına faşizmin tahammül edemeyeceğinin beyanıdır. Kürt ulusunun legal siyaset hakkının gasp edilmesi, Kürt Ulusunun Özgürce Ayrılma Hakkının çiğnenmesi ve çiğnenmeye devam edeceğinin bir kez daha ilanıdır.
Kobanê davası ve sonuçları, TC’nin ikinci yüzyıla girerken Kürt meselesinde birinci yüzyılda oluşturduğu çizginin tüm bölgeye yayılarak devam edeceğinin ilanıdır. Öte yandan 31 Mart yerel seçimlerinden sonra komprador büyük burjuvazi ve toprak ağalarının iki kliği arasında oluşan suni “yumuşama-normalleşme” havası, Kürt ulusunun demokratik taleplerinin yanından geçmezken 28 Şubatçılarına “jest” yapılarak Kobanê davasının sonucunun burjuva muhalefeti üzerinde yaratacağı tepki nötralize edilmeye çalışılmıştır. Aynı zamanda kliklerin ikinci yüzyılda da Kürt düşmanlığında ortaklaşma eğilimini göstermektedir. Faşist diktatörlük Kürt ulusunu inkara, haklarını yok saymaya ikinci yüzyılında da katliamcı çizgisiyle devam edecektir.
Kobanê davası bir ulusun onuru, kimliği, haklarını yok etme davasıdır.
Kobanê direnişi ve zaferi bir ulusun onuru, kimliği ve temel haklarının vücut bulmuş halidir. Kobanê direnişi Kürt Halkının mücadele azmi ve kararlılığıdır.
Kobanê direnişinin meşruluğunu sahiplenelim. Faşizmin Kobanê davasını protesto edelim.
İbrahim KAYPAKKAYA yoldaşın 51. Katlediliş yılında onun çizgisinde Kürt ulusunun tam hak eşitliği, ayrı devlet kurma hakkına dair oluşturduğu bilinci sahiplenelim. Faşizmin ikinci yüzyılında İbrahim KAYPAKKAYA çizgisiyle Kürt ulusunun inkarına dayanan tüm saldırılara karşı mücadeleyi yükseltelim.
(HABER MERKEZİ)