29 Mart’ta gazeteci Kit Chellel’in Londra’daki 3 TESCO geri dönüşüm kutusuna GPS cihazı yerleştirerek başlattığı araştırmada, yola çıkan plastik çöpün 3 bin 200 kilometre yol alarak Adana kıyılarına ulaştığı öğrenilmişti. Kit Chellel’in “Bir Poşetin 3200 Kilometrelik Yolculuğu, Geri Dönüşümle İlgili Karmaşık Gerçeği Ortaya Koyuyor” başlıklı yazısında plastik çöplerin yolculuğunu anlatırken son durağın Adana olması birçok tartışmayı ortaya çıkardı. Kit Chellel konuşmasında: “GPS’lerden birinin Adana’da bir sanayi bölgesinde olduğunu gördüm. Civarında tespit edebildiğimiz bir geri dönüşüm tesisi yoktu. Alana bakmaları için gazetecileri gönderdik. Deponun dışarısında yığılmış tonlarca Avrupa çöpü buldular. Burası bir geri dönüşüm tesisi değildi. Başka yere boşaltılmak üzere bekliyorlardı.” dedi. Araştırmanın sonunda başka bir gerçek de açığa çıkmış oldu. Son yıllarda Türkiye Avrupa’dan binlerce ton plastik atık ithal etti. 2021 yılında da Avrupa’nın çöpünü ithal etmede ilk sıraya yerleşti.
Birçok çevre örgütü buna itiraz ederken bu atıklar havayı, suyu, toprağı ve insan sağlığını etkilemeye devam ediyor. Devletin ise yasaklamak yerine “denetim” yapması sonuç vermiyor.
Avrupa İstatistik Kurumu’nun açıkladığı verilere göre; 2019’da 580 bin ton, 2020’de 660 bin ton, 2021’de 580 bin ton plastik atık çöp Avrupa’dan ithal edildi. Bu rakamlar Avrupa’nın atık ihracatının yaklaşık yüzde 30’larına denk geldiğini ortaya koydu. Greenpeace açıkladığı verilerde ise 2019 ve 2020 yıllarında sırasıyla İngiltere’den yaklaşık 360 bin, Belçika’dan 220 bin, Almanya’dan 200 bin, İtalya’dan 100 bin, Hollanda’dan ise 80 bin ton plastik atık ithal edildiğini belirtti. Bu çöpler, Türkiye’nin topraklarını kanserojen maddelerle zehirlerken, Çevre Bakanlığı’nın detaylarını vermediği ve “Adana’nın toprağında zehir yok” dediği açıklamanın aksine Greenpeace raporu ise alınan toprak ve kül örneklerinde, kanser gibi ciddi sağlık problemlerine yol açtığı bilinen *dioksin ve *furanlara rastlandığını bilimsel olarak ortaya koydu. Türkiye’de yetkililer sıkı denetimler yoluyla plastik atık ithalatında önemli gelişme kaydettiklerini söylese de Eurostat ve UK Trade Info 2021 verileri bunun çelişkili olduğunu belirtti.
Türkiye, plastik atık ithalatında üç yıldır ilk sırada yer alırken geri dönüşümde ise Avrupa’da son sıralarda yer aldı. Ekonomik Kalkınma ve İş birliği Örgütü (OECD) rakamlarına göre ise Türkiye’nin geri dönüşüm oranı sadece yüzde 12 olarak belirlendi.
İSTENMEYEN ÇÖPLER
‘Türkiye’nin geri dönüşümde son sıralarda olmasına rağmen neden bu kadar çok atık ithal ediyor?’ sorusuna cevap aradığımızda ise karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor. Plastik atık ithalatı, Türkiye gündemine Çin’in 2017 yılında ithalat yasağı alması ile ortaya çıktı. 2017 tarihine kadar dünyadaki plastik atıkların yüzde 80’ini ithal eden Çin, atık ithalatını kısıtlama kararı aldı. Bu kararın temel nedeni ise plastik atıktan elde edilen geri dönüşüm malzemesinin kalite olarak düşük olmasıydı. Bununla beraber atıkların kontrolünü sağlayamıyordu. “Kalitesiz ürün” imajından kurtulmak ve merdiven altı üretimden kaynaklı oluşan çevre kirliliğine son vermek adına 2018 yılında getirilen yasaklarla uygulamaya konuldu. Çin’in artık almadığı bu atıklar Hindistan, Endonezya gibi diğer Asya ülkelerine gönderilmeye başlandı. Ancak bu ülkeler de Çin gibi plastik atık ithalatına yasaklar koydu. Bunun sonucunda ise istenmeyen atıklar büyük oranda Türkiye ve Vietnam gibi ülkelere gönderilmeye başlandı.
“GERİ DÖNÜŞEMEYEN” ATIKLAR
Türkiye atık ithalatı ile birlikte plastikten ucuz hammadde elde edebilmek için geri dönüşümde sektör oluşturmaya başladı. Türkiye’nin plastik hammaddesinde dışa bağımlı olmasından dolayı her yıl 8 milyon ton plastik hammaddesi ithal ediyor. Bu oranın yüzde 9’u ise artık ithal edilen atıklarla karşılanıyor. Çevre Mühendisi Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Türkiye’deki geri dönüşüm sektörünün neden ithal plastik atığa yöneldiğini şöyle anlatıyor: “Kâğıt, cam, plastik, organik atıklar birlikte atılıyor. Sonradan ayrıştırılan plastiğin içinde de yüzde 30’lara varan fireler veriliyor. Yani sadece geri dönüşebilir plastik olmuyor bu atıkların içinde. Geri dönüşemeyen ambalaj atıkları gibi plastikler de oluyor. Bunları tek tek insan gücüyle ayrıştırmak gerekiyor. Bu da çok maliyetli. O yüzden kaynağından ayrışarak Türkiye’ye ithal edilen plastikler daha değerli geri dönüşümcüler için.”
Türkiye’de yaklaşık 5 bin geri dönüşüm tesisi bulunuyor. Bu tesisler ithal edilen atıklardan dolaylı ya da dolaysız olarak kâr elde ediyor ve devlet geri dönüşüm şirketlerine önemli miktarda teşvik ödüyor. Yasa gereği Türkiye’ye gelen atıkların yüzde 99’unun dönüşmesi gerekiyor ancak tamamında bu geri dönüşüm sağlanmıyor. Yasaların gerçeklerle örtüşmediği noktada ise geri dönüştürülemeyen plastik atıkların bir kısmı yakılmaya gönderiliyor. Diğer yandan ya ormanların arasına gömülüyor ya da doğaya atılmış olarak karşımıza çıkıyor.
Tüm bu yaşanan sorunlardan kaynaklı 2021’in temmuz ayında Türkiye’de çevre örgütlerinin ve kamuoyunun baskısıyla plastik atık ithalatına karşı yasak getirilmiş ancak geri dönüşüm sektörünün itirazları ve hammadde ihtiyacından kaynaklı oluşan taleple bu yasak kısmen kaldırılmıştı. Ancak geri dönüşüm ile ilgili şirketlerin verileri saklaması, TÜİK’in istatistik açıklamaması, hangi şirketin ne kadar atık depoladığı, kotaya uygunluk, fire oranlarındaki belirsizlik gibi sorunlar devam ediyor.
Türkiye’deki geri dönüşüm merkezlerinde 1 milyon tondan fazla plastik atığın geri dönüştürüldüğü tahmin ediliyor. Fakat bu geri dönüşüm yapılırken doğanın talanı ile birlikte suyu, toprağı, havası ve insan sağlığı hiçe sayılıyor.
*Dioksin-Furanlar: Uzun süre maruz kalma halinde, bağışıklık sisteminin, gelişen sinir sisteminin, endokrin sistemin ve üreme fonksiyonlarının bozulmasına sebep olur. Uzun süreli etkilerde kanser riskini artırmaktadır.