HABER MERKEZİ- Binlerce tutuklu adına Efrin ve 15 Şubat’a ilişkin açıklama yapan Deniz Kaya, biricik alternatifin “topyekûn direnmek” olduğunun altını çizerek, her yerin “direniş alanına” dönüştürülmesinin önemine dikkat çekti.
Tutuklu binlerce PAJK ve PKK’li tutuklular adına Deniz Kaya, Efrin’e yönelik saldırılara ve PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilişinin yıldönümü olan 15 Şubat’a ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada, “Tarihin en kritik dönemecinde Ortadoğu halkları, ezilenler, topyekûn imhayla yüz yüze olanlar için biricik alternatif topyekûn direnmektir” denildi. Açıklamada, tarihi süreçte en büyük gaflettin hiçbir şey yapmadan “normale dönebileceğini sanma gafleti içine girmek” olduğunun altı çizildi.
‘HERKES NEREDE DURDUĞUNU GÖZDEN GEÇİRMELİ’
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Mesele faşizmin pervasızca saldırması değil, direnmesi gerekenlerin direnmemesi gerektiğine yetkince inanıp inanmamaları bedelini göze alacak kadar onursal durup, durmamalarıdır. Bu sadece mücadelenin uzağında, dışında yer alanlar için değil, esas itibari ile içinde, yanında temas kadar yakınında bulunanlar için geçerlidir. Bu anlamda başta Bakurê Kürdistan ve Türkiye halkları olmak üzere ezilenlerden yana olduğuna, taraf olduğuna inanan herkesin bu özvarlık direnişine nasıl baktığını, nerede durduğunu gözden geçirmesi gerekir. Zira taraf olmak; bir yerde durmak, tutum almak, eyleşmek, etkinleştirmektir.”
‘DİRENEN EFRİN HALKINI SELAMLIYORUZ’
“Efrin’nin ateş yürekli maratoncuları, direnen Efrin halkını, taşını, toprağını, tanrıçalardan armağan zeytin ağaçlarını selamlıyoruz” denilen açıklamada, şöyle devam edildi: “15 Şubat’ın 19. yılını ağır tecrit gerçeği ile karşıladığımız bugünlerde, uluslararası komployu yenilgiye uğratmak, direnmek ve kazanmak için farklı zaman, mekan, koşul veya imkan aramak, beklememek gerektiğini biliyoruz. Önderliğimizin, yılanın ulaşamadığı kartal yuvasına benzettiği direniş tarzı ve yücelerde seyretme gerçeği özgürlük çizgisinin zihniyetinde mevcuttur. Bu anlamda bulunduğumuz her yerde Efrin demek ve uluslararası komployu yenilgiye uğratmak için çatışma anı, direniş alanıdır. On binlerce insanın doldurduğu zindanlar bunun en yakıcı en somut zeminidir.
İMRALI’DAKİ DİRENİŞİN DEVAMIDIR
Zindanlar üzerindeki baskı, işkence, sindirme, kasten öldürme politikalarının; tecrit politikasının Efrin’e saldırıların, genel anlamda ulusal imha, statüsüzleştirme ve özgürleştirme planlarının parçası olduğunu biliyoruz. Özellikle hasta tutsaklara dönük uygulamalar, ölümün değil, yaşamanın sıradan ve mucize olduğu bir gerçeği ifade etmektedir. Son bir kaç ay içinde Murat Saat yoldaşın sonra 3 Şubat günü uzun süredir hastalığa ve uygulamalara karşı direnen Celal Şeker arkadaşı şehit verdik. Teslim olmama ve boyun eğmemeye karşı açık bir katletme olan bu şehadet gerçeğinin Efrin ve İmralı’daki direnişin devamı olduğunu biliyor, özgür ülke, özgür önderlik sözü ile mücadele gerekçesi yapacağımızı belirtiyoruz. Celal Şeker arkadaşımızın ailesine ve halkımıza başsağlığı diliyoruz. Bu temelde uluslararası komplocu güçlerin devamcısı olan Efrin’e saldıran, yol açan, onaylayan devletleri lanetle kınıyoruz. Serpil Polat’tan Viyan Soran’a, Avesta Xabur’a uzanan Şubat fedaileri, şehitlerini saygıyla anıyor, Efrin’den Avrupa’ya dünyanın dört bir yanında direnen halklarını selamlıyoruz.”