Alevi örgütleri uzun süredir Alevilerin hak mücadelesinden ve demokratik mütevazılıktan uzaklaştı. Bundan dolayı, yaşanan saldırılar ve günün ihtiyaçlarına cevap olamadılar; örgütsel daralmalar sonucu sadece söylemde bulunup pratik alanda iş yapamadılar. Yani sorunların çözümünü sadece yazılı açıklamalarla geçiştirdiler. Örgütler ise kendi içlerinde anti-demokratik uygulamalarla süreci sürdürdüler. Yaşanan bu süreç nedeniyle Alevilere yönelik asimilasyon saldırısı bizzat Alevi kurumları eliyle yayıldı. Bu durum Alevi kurumlarının tamamını sardığı gibi demokratik Alevi hareketini de sarmaladı.
Siyasi iktidarın Alevilere dair uyguladığı saldırı politikaları, düne kadar daha temkinli şekilde uygulanırken bugün açıktan tüm Alevi kurumlarını hedef almakta. “Devlet Alevisi” modeline yani asimilasyon hedefine bugün daha çabuk ulaşılmak istenmekte. Bu nedenle durum sadece genel politik saldırılarla ifade edilemez, bunların açıklığı, yöneldiği noktalar ve şiddeti de önemlidir. Siyasi iktidar, asimilasyon politikalarını bizzat Aleviler eliyle kurumsallaştırarak amaca ulaşmak istemektedir. Bu durumu elbette sadece bugünle tarif edemeyiz. Alevilere yönelik; Cumhuriyet dönemi ile başlayan ancak son yirmi yıllık AKP hükümetleri döneminde artan baskı, gözaltı ve şiddet ortamında istenilen ve yeteri kadar alternatif olamayan Alevi kurumları, temel taleplerinden de uzaklaştırılmak için yerellere sıkıştırılmakta. Alevi kurumlar, yerellerde lokal sorunlarla ilişkilendirilerek Aleviliği bulundukları yerlerin ihtiyaçlarına göre (inşaat ve diğer ihtiyaçlara göre) belirleyecek duruma getirilmekte. Siyasi olarak bu noktaya doğru itilen Alevi kurumaları, temel varlık nedenleri olan kimlik inşa süreçlerinden uzaklaştırılmakta. Böylesi bir dönemde Pir Sultan Abdal Kültür Derneklerinde genel kurullar yapılmaktadır.
Süreç bu kadar önemliyken, derneklerin genel kurullarını yaparken buna dair hazırlığımızın ve ihtiyaçlara cevap olma yönündeki çabamızın da yetersiz olduğu gerçeğini belirtelim. Genel kurullarda demokratik muhtevalarından uzak sadece seçimleri kazanmaya kilitlenmiş süreçler yaşanmaktadır.
Dernekler iki yıl önce genel kurulunu yaptıktan sonra merkezi genel kurul pandemi gerekçesiyle yapılmadı. Böylelikle pandemi nedeniyle derneklerde ortaya çıkan enerji örgütlenememişti. Bu enerji daha çok iç tartışmalarla boşa harcandı. Genel yönetim kurulu, süreci örgütleyemediği için yaşanan süreç anlaşılamadı, örgütün ortak fikriyatı oluşmadı. Bu iki yıl boyunca böyle devam etti ve bugüne geldi. Bugün de bu yaklaşımın devamı olarak derneklerde genel kurullar yapılmamaktadır. Bu nedenle genel kurullarda gelecek sürece dair hiçbir organizasyon ve politika belirlenmemekte, sadece seçimlere kilitlenmiş bir süreç yaşanmaktadır. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Ataşehir Şube seçimleri de böylesi bir sürecin içinde genel kurulunu gerçekleştirdi. Doğal olarak yaşanan bu olumsuzluklardan da etkilenmiştir ancak tüm bu olumsuzluklar ve eksiklikler görülerek kongre örgütlenmiştir.
Yönetim kurulu, genel kuruldan iki ay önce karar alarak tartışma sürecini başlatmıştır. Burada hedeflenen de üyeler ile sürecin ihtiyaçlarını karşılayan politikaları oluşturmaktı. Daha demokratik bir iç işleyişin oluşması amaçlandı. Örneğin; genel kurul öncesi kurulan genel kurul hazırlık meclisi ile yapılan tartışmalarda, üye listeleri panolara asıldı. Bunların herkes tarafından kontrol edilmesinin imkanı sağlandı. Genel kurul ile üyelerden oluşan genel kurul hazırlık meclisinin sürece nasıl hazırlanacağı yönündeki tartışmaları, sürecin daha verimli örgütlenmesine önemli katkılar sundu. Bu yeni planlamaların da yapılmasını sağladı. Bunun için dernek üyelerimizle dört toplantı yapıldı.
Pandemi, imkanları kısmen daraltsa da genel kurul önemli bir karşılık buldu, üyeler sürece katkı sundu. Bölgede bulunan yerel derneklerde yapılan tartışmalar sürece olumlu katkılar sundu. Dernekler ile süreci tartışırken bu derneklerin sürece uygun gördükleri kişiler demokratik olarak ele alındı. Derneklerin aday olarak yönetimde yer almasına yönelik önermelerine doğrudan demokratik kurallar işletildi. Bu hemen hemen tüm derneklerde yapıldı.
Yöneticiler ve üyelerden oluşan ekipler, bizzat üyelerin evlerine giderek, faaliyet raporu vererek sürece dahil edilmeleri için çağrı yaptı. Böylelikle Aleviler ile örgütleri arasındaki zayıflayan bağın kurulması sağlandı. Bununla birlikte üyenin genel kurula gelmesi de sağladı. Buna ayrıca üyelerin telefonlarla aranarak bir yandan genel kurula destek olmaları diğer yandan sürece katkı sunmalarının istenmesi, genel kurul sürecine daha fazla katılımı sağladı. Diğer yandan derneğin genel kurul sürecinde, demokratik tüm kurulların işlemesi için tüm üyeler bilgilendirildi. “Pir Sultan örgütlerinde nasıl bir yönetim olmalı?” tartışması PSAKD Ataşehir Şube içinde de tartışmalı bir süreç yaşattı.
Genel kurullar deyince akla kimin yönetici olacağı gelmekte ve bu biçimde ifade edilmektedir. Bizler bu yaklaşımın derneklerde gelinen krizin nedenlerinden birini oluşturduğunu düşündük. Bu nedenle derneğin öncelikle nasıl yönetilmesi gerektiğini netleştirmeyi ve buna uygun bir yönetimin de bu tartışmadan çıkarılmasını hedefledik. Üstelik bu kurumlarda sadece seçimlerde, listelerde bulunarak yönetmek yerine hizmet edenlerin yöneteceği bir yaklaşımın daha doğru olacağını aktararak süreci sürdürdük. Genel kurulda seçimlere dair ise temel olarak üyelere dayandık. Üyelerle ilişkisi bulunan tüm kişilerin sürece dahil edilmesi ve sürece katkı sunmaları sağlandı. Bu yapılırken bunu denetleyen mekanizmalar yaratıldı. Böylece yaşanacak eksikliklere zamanında müdahale edildi. Genel kurul listesi öncesi tüm önermeler havuzda toplanarak seçim öncesi seçim listesi yapıldı, genel meclisin onayı alındı. Tüm bu hazırlıklara rağmen genel kurul gününün verimli geçmediğini söylemeliyiz. Sürecin bu kadar etkili kullanılmasına rağmen salonda, divan ve genel kurulda sürecin ihtiyaçlarına uygun mesajlar verilemedi, tartışmalar zayıf kaldı. Bu bakımdan önemli bir eksikliği ifade etmek gerekiyor.
Genel kurulda yapılan seçimlerin de ortaya çıkardığı sonuç, yukarıda bahsini ettiğimiz çalışma biçiminin dernek üyeleri tarafından kabul görmesi oldu. Bu aynı zamanda “Demokratik kitle örgütlerinde nasıl çalışılmalıdır?” sorusunun da yanıtını da içerdi. Genel kurul sürecinde, çoğunlukla ifade ettiğimiz ama her zaman hayata geçiremediğimiz bu çalışma biçiminin hayata geçirildiğini söyleyebiliriz.