Gazete Patika’da 22 Temmuz tarihli “Hataları Savunmak, Onları Büyütmek Kendimizi Küçültmektir” başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazı genel olarak devrimci, komünist yapılar arasında yaşanan sorunların diyalogla çözülmesi, “düşmanlaşmama” üzerine kurulu gibi görünse de özel olarak sağ tasfiyeci küçük burjuva grup ile Proletarya Partisi arasında yaşanan sorunlara utangaçça ama yine “öğretmen” edasında yönelmektedir.
Özellikle Proletarya Partisi saflarında yaşanan hizip süreçlerinde söz hakkı sırasında her zaman kendini ilk sırada gören Patika, son yaşanan sağ tasfiyeci hizip faaliyeti ile beraber bir kez daha sahneye çıkmış, devrimci kurumlar arası ilişki sınırını aşarak içerden bir özne gibi olaya müdahil olma çabasına girmiştir. Geçerken yine de belirtelim; kendi dışında yaşanan sorunlara -devrimci kaygılar (!) da taşınsa- müdahil olmanın bir sınırı vardır. Bunun aşıldığı yer ise haddini aşma pratiğidir. Hele bir de karşı-devrime hizmet edecek pratiklere dair derin bir suskunluk içerisine bürünerek suçları örtbas etme çabasıyla müdahil olunuyorsa, bu müdahale çabasına sessiz kalmayacağımız bilinmelidir. Patika; daha önce de benzer bir vesileyle eleştiri konusu olan bu tür pratiklerine rağmen “öğretmen” edasından hiçbir taviz vermeden yeni bir eleştiri (!) kaleme alarak sürece bir kez daha müdahil olma çabasına girmiştir. Ancak tam da burada bu aymazca tavrını dahi eline yüzüne bulaştırmaktan geri kalmamış, başlık olarak attıkları “Hataları savunmak, kendini küçültmektir” şiarını bizzat kendi pratiklerinin tanımı olarak gözler önüne sermiş ve kendilerini küçültmüşlerdir.
“Müdahale etmek için çok yönlü bilgilenmek gerekir”
Kendilerine defalarca yapılan uyarılara rağmen, içerden bir faktör olarak müdahil olma çabasından bir türlü vazgeçmeyen Patika; en “iyi niyetle” olgulara tek yönlü bakan; soruna gerçekleri referans alarak değil niyetlerle yaklaşan; işin özüyle değil görünenle ilgilenen; etkide kalarak algısal bilgileri ussal bilgi olarak kabul eden ve konumlanmasını bu temelde var eden bir yaklaşım sergilemektedir. Patika, amacın “üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek” olduğunu her fırsatta ortaya koyan pratiğiyle bir kez daha diyalektik materyalizmin çelişki yasasını nasıl kavradığını da göstermiştir.
Diyalektik materyalizm, bize, bir şeye müdahale edip değiştirmek için onu öncelikle çok yönlü incelemeyi, çelişkilerin esas ve tali yönünü ortaya çıkarmayı, yönelecek hedefi doğru tespit etmeyi söyler inceleme yöntemi o konuya dair hâkimiyet kurmayı amaçlamalıdır. Hakim olmak ise olaya ve olguya çok yönlü bakmayı, tek yanlılığa mahkum olmamayı gerektirir. Elbette bu analiz yöntemidir. Belirleyici olan sentezdir. Meseleye hakim olduktan sonra soruna nereden baktığın, nasıl ele aldığın ortaya çıkar. Gerçekle ilişkilenme ve ona yaklaşım ise sınıfsallıkla ilgilidir. Hangi sınıfın penceresinden baktığın bu gerçeğin yorumlanması ve değiştirilmesi meselesini belirler. Bu anlamda Patika, birincisi, gerçeğe hükmetmede yanlış bir yol izliyor. Bu onun en temel hatası. Bu anlamda tek yanlı ve taraflı bir konumlanış alıyor. İkincisi, gerçeğe hakim olsa da onun sınıfsal duruşu, sorunlara yaklaşımı idealizmden beslendiği için o gerçeği yorumlaması küçük burjuvazinin dar ve sınırlı yaklaşımıyla sonuçlanıyor. Bu, Patika’nın adeta bu tür konular ortaya çıktığında “yazılmış kaderi” gibidir.
Hiçbir olay tek başına ve genel geçer söylemlerle tanımlanamaz. Yazı genelinde bu yanlış tarz ön plana çıkmış ve koşullar, sorunlar tahlil edilmeden Proletarya Partisi ile sağ tasfiyeci grubun pratikleri aynılaştırılarak “çözüm yolları” ortaya serilmiştir. Ancak Lenin’in de söylediği gibi; “teori gridir ama yaşam ağacı yeşildir.”
Gerçek yaşamdan kopuk ve sadece kendi niyetlerine göre bilgilenme yöntemiyle ikiyi bir etmede uzmanlaşmış olan Patika, eline bir cetvel almış ve o cetvelin sınırlarına uymayan pratikleri mahkum etme çabasına girmiştir. Ama o cetvel yaşamın içinden değil, kendi düşün dünyasıyla belirlenmiş bir cetveldir. Ve cetveli işleyen akıl, küçük burjuva akıl, ortaya koyduğu genel geçer söylemler de anti-MLM söylemlerdir.
Dürüstlük Güzellemeleri Yaparak Samimiyetsizlik Sergilemek
Yazının somut eleştirilerine geçmeden önce vurgulanması gereken bir husus da Patika’nın dürüst olmayan tavrına dairdir. Devrimci yapılar arası sorunların diyalogla çözümüne dair incilerin dizili olduğu yazıda en başta dayatmacı bir mantığın yattığını söylemek gerekmektedir. Evet, devrimci yapılar arasındaki hatta halk içindeki sorunların diyalogla çözümü noktasında bir hemfikirlik taşımaktayız. Ancak ayrıştığımız nokta tam da Mao yoldaşın bu ünlü felsefi metnini nasıl yorumladığımız ve yaşam felsefesi haline getirdiğimizle ilgilidir. Zaten bu ayrım noktası Maoistlerle, Maoist geçinip özde oportünist, tasfiyeci anlayışlara sahip olanlar arasındaki farktır. Mao yoldaşın; “halk içindeki çelişkilerin çözümü” tezini kendilerine yakışan bir tarzda sağdan yorumla ele almakta, şiddet karşıtlığı üzerine bir fetişizm yaratarak onu tamamen reddetmektedir. Ancak Mao yoldaşı objektif gözle incelediklerinde hiçbir kesim ve kişiye sonsuz suç işleme hakkı tanımadığı da görülecektir. Zira komünist partilerin ideolojilerinden beslenen ilkeleri, kural ve tüzükleri vardır. Halk içindeki çelişkilerin çözüm yöntemine dair yapılan güzellemeler; hiziplere, bunların tüzük dışı pratiklerine ve işledikleri suçlara sessiz kalmak anlamına gelmez.
Patika’da samimiyetsizliğin ortaya çıktığı esas noktaların birincisi; yazı, “devrimci yapılar arası sorunların diyalogla çözümü” üzerine kurulmuş olsa da, Proletarya Partisi için bir örgüt olarak meşruluğu olmayan -sadece halk saflarındaki bir grup-, sağ tasfiyeci grubu örgüt olarak Proletarya Partisi’ne dayatma çabasına girişmişlerdir. Kendilerinin istedikleri gibi değerlendirme hakları elbette vardır ancak bu dayatmayı Proletarya Partisi’ne kabul ettirme hakkını nereden aldıkları bir soru işaretidir.
İkinci ve daha vahim olanı; “sorunların diyalogla çözümü” noktasında kendi sorunlu duruşlarıyla kimsenin ellerine su dökemeyecek bir durumda olmalarına rağmen sağa sola akıl dağıtma hakkını kendilerinde görmeleridir. Elbette bir devrimci yapı geçmiş pratikleriyle yüzleşmiş ve hatalarının özeleştirisini vermişse bu konularda söz söyleme hakkına sahiptir. Ancak benzeri konularda devam eden anlayışlarla hesaplaşmadığı oranda da söylenen sözün hükmü yok niteliğindedir. Dünün bu konudaki yanlış pratikleri, bugünkü söylemlerinde örgüt içi ve örgütler arasındaki sorunlarda; örgütsel liberalizm ve anarşizm savunusuna dönüşmüştür.
’94 yılında Proletarya Partisi’ne yapılan darbeci-tasfiyeci pratik ve sonrasında yaşananlar göstermiştir ki Patika’nin varlık zemini tam da eleştirdikleri sorun üzerine kuruludur. Yakın zamanda kendilerinden ayrılan Devrimci Demokrasi’ye yönelik pratiklerde ne kadar diyaloğu esas aldıkları tartışmalıdır. Ya da daha yakın geçmişte Yunanistan’da yaşanan ve hiçbir gerçekliği olmayan olgular üzerinden Proletarya Partisi ile ilişkileri kesme (!) pratikleri “sorunları diyalogla çözme”nin yanından dahi geçmemiştir. Hal böyleyken yazının bir bölümünde “ama bizde de var olan sorunlar” denilerek yarım ağız verilen “özeleştiri” kendine iğne dahi batırmadan başkalarına çuvaldızı batırma pratiğinden başka bir anlam taşımamaktadır. Kendi hatalarına liberal, kendi dışına sekter bu tavrın devrimci dürüstlükle hiçbir alakası olmadığı ortadadır.
Olmayan şiddet pratiği ve devam eden algı operasyonu
Tekrar tekrar gündem konusu yapılan ve altı boş olan “şiddet” pratiklerine geçmeden önce bir noktanın altını çizmek gerekir. Ayrılık, devrimci örgütler açısından ele alındığında, örgütün çatısı altında faaliyet yürüten bireylerin ya da hiziplerin kendi iradeleriyle faaliyet dışına çıkmaları anlamına gelmektedir. Genel olarak bir komünist parti devrimci misyonunu yitirmişse ve artık bir arada olma koşulları kalmamışsa yaşanan ayrılık meşrudur. Meşru olmayan; birey ya da grupların bir araya gelip ilke ve anlayışları ayaklar altına alarak hizip ve darbeye içkin faaliyetleridir. Söz konusu sürece damgasını vuran, sağ tasfiyeci hizbin Proletarya Partisi’ne yönelik faaliyetidir. Bu durum, sağ tasfiyeci hizbin artık Proletarya Partisi’nin irade ve işleyişinin dışına çıktığı anlamına gelmektedir.
Gerçeklik bu temelde iken Patika tarafından salık verilen ilk nokta; yaratılan maddi ve manevi değerlerin bölüşülmesidir. Zira şiddet yaygarası kopardıkları ilk pratik; Proletarya Partisi’nin, hizbin elinde bulunan bir kurumunu geri alma pratiğidir. Bu olanağı yaratırken Patika ya da başka bir çevreye dayanmadığımız gibi; bu hakkımızın gasp edilmesine izin vermeme pratiğini şekillendirirken de onlara sorma, danışma, icazet alma gibi bir kaygımız haliyle yoktur. Asıl mesele, bir küçük burjuva karakteristiği olan yaygaracılık ve onun izinden giderek “hakkımız” olanı bu yaygaracılıkla teşhir etmeye dönüştürmektir. Buna bölüşüm adını takmak ise “mülkiyetçi” bir kafa yapısının tipik izdüşümüdür. Hiçbir değerimiz mülkiyet ilişkisi içinde değildir. Patika mülkiyet ilişkisi içinde istediği şeyi pay eder, bölüştürür, değerlerini bu denkleme sokabilir. Sonsuz bir özgürlük hakkı vardır. Ama bunu bize öğüt vermeye dönüştüremez. Proletaryaya bir küçük burjuvazinin öğüt vermesine benzer bir tablo söz konusudur.
Belli görev ve görevlendirmelerin sonucu konumlandıkları bazı alan ve olanakları Proletarya Partisi’ne iade etmeyen bu anlayış sahiplerinden bunların geri alınması, bir anda sanık sandalyesine oturtulmuş, -hem de hiçbir dayanağı olmayan hizipçi anlayış sahiplerinin yalanlarına dayanarak- bu pratiğin şiddete dönüştüğü yaygarası yürütülmüştür. Buna kendileri de dahil hiçbir örgütün anlayış olarak onay vermeyeceği açıkken; olanaklarına, değerlerine sahip çıkan Proletarya Partisi’ni suçlu ilan etmek, hangi aklın ürünüdür cevaplanması gerekir. Bu konuda gerekli açıklamalar yapılmasına rağmen inandığı yalanda ısrar eden Patika, kamuoyuna kendi küçük burjuva dünya görüşünü ve ilişki biçimini empoze etmeye devam edeceğini bu yazı vesilesi ile bir kez daha deklare etmiştir.
Yine bir başka “şiddet pratiği” olarak gördükleri ve kendilerinin de fiili olarak dahil oldukları Yunanistan’da yaşanan bir sözlü tartışmayı abartarak, Proletarya Partisi’ne tavır almaya götürecek kadar gerçek dışı olan aktarımları eleştirilerine dayanak (!) yapmak için kullanmaktadırlar.
Bu tür süreçlerin belli gerginlikler yaratabildiğini pek ala kendileri de bilen, yaşanan en küçük bir pratiği dahi Proletarya Partisi aleyhine kullanan dostlarımız bilmelidir ki sağ tasfiyeci grubun işlediği suçları bulanıklaştırma ve gizlemek gibi bir rol üstlenmektedirler. Dostlarımız ya bu durumu fark etmekten uzak bir kavrayışa sahipler ya da bu suçları meşrulaştırmaktan çekinmemekteler. Ama her iki durumda da halk karşısında suç işlemekteler. Çünkü ortada, olmayan pratikleri “şiddet” olarak lanse etmekten daha ağır suçlar vardır.
Sağ tasfiyeci grubun daha önce de defalarca ifade edilen bu suçlarını kısaca tekrar hatırlatmakta fayda vardır. Yoldaşlarımızı isim vererek deşifre etmek. Gerilla alanındaki yoldaşlarımızın ve dostlarımızın hareket tarzını deşifre ederek açık hale getirmek. Yoldaşlarımız hakkında aleni bir biçimde ajan karalaması yapmak. Gerilla alanında kendilerine askeri koşullar gereği zorunlu olarak verilen ve Proletarya Partisi’ne ait olan malzemeler de dahil olmak üzere çaldıkları cephanelerin düşmanın eline geçmesine sebep olmak. Devletin kaymakamlık ve polis gücü eliyle kurum almaya çalışmak ve bu konuda başarısız olunca mafyayı devreye koymak…
Niyeti devrimci kaygılar (!) olan Patika, bugüne kadar bunlara dair tek bir açık söz söylememişken yazdığı bu yazı vesilesiyle; “düşmanla işbirliği yaparak kurum alma” tutumu sanki Proletarya Partisi’nin pratiğiymiş gibi; “bu dar ‘kavgalar’ ikliminde birbirlerini düşmana şikayet edecek düzeyde ilkesiz ve devrimci normlar dışı örnekler” diyerek, karşılıklı bir suç olarak lanse etmiştir. Birincisi bu “kavgalar iklimi” diye muğlaklaştırılacak bir pratik olmadığı gibi “devrimci normlar dışı” diyecek kadar da basit bir pratik değildir. İkincisi bu pratik, devrimciler ve halk karşısında işlenmiş açık bir suçtur. Ayrıca açık bir biçimde düşmana başvurmanın dolaylı bir biçimi de yukarıda örneklerini verdiğimiz; gerillanın hareket tarzının deşifre edilmesi, yoldaşlarımızın isimleriyle deşifre edilmesi gibi pratikler aracılığıyla hayata geçirilmiştir. Bu pratikler aynı özden beslenmektedir. Bu pratikler, sorunlar karşısında objektif olarak düşmanın özneleştirilmesidir ve suçtur. Tüm bu pratikler de sağ tasfiyeci gruba aittir. Ancak Patika, meseleyi o kadar basit ele almış ki olmayan şiddet pratiğine duyduğu anda “tavır” gösterirken, işlenmiş bu suçlara tarafımızca tavır takınılması çağrısı yapıldığı halde aylar sonra üstü kapalı, “şöyle bir geçerken değineyim ama onu da bölüştüreyim” mantığıyla yaklaşmıştır.
Sorunların “çözümünde” devlete ve mafyaya başvurma bir sınıf karakteridir. Bu, bırakalım devrimci kurumlar arası hukuku, halk arasında da hiçbir biçimde kabul edilmemesi, şiddetle reddedilmesi gereken bir tutumdur. Aynı zamanda ideolojik dejenerasyonun en açık göstergesidir. Sağ tasfiyeci grubun manipülasyonlarını esas alma ve Proletarya Partisini “kınama” konusunda pek gayretli olan Gazete Patika ve siyasi çevresi, bu konuya genel geçer birkaç cümleyle, ad belirtmeksizin, öznesinden yalıtarak değinmeyi tercih ediyor. Bu da bir sınıf karakteridir ve denk düştüğü bir ideoloji vardır. Tam da bu ideolojik küçülme halidir ki Patika’yı sağ tasfiyeci grubun yalanlarının yaygaracılığına sürüklemekte, onu devrimci dürüstlük ve samimiyetten uzaklaştırmaktadır. Oysa tam da bu “devlete ve mafyaya başvurma” yöntemi -diğer şeyler bir yana- Patika’nın devrimci dürüstlüğü ve samimiyetini ortaya koyması için önemli bir fırsat ve sınavdı. Ne yazık ki dostlarımız özel olarak aktardığımız bilgilere ve yapılan görüşmelere karşın bu konuda doğru tutumu alacak, doğruları açık yüreklilikle savunacak devrimci cesareti gösteremediler.
Söz konusu ihbar pratiğini mahkum etmeyi “taraf olmak” olarak algılayarak ya da bunun arkasına sığınarak “tarafsızlığı” seçtiler. Oysa bu pratikleri, devrimci ilkeler karşısında tarafsız kalmak anlamına geliyordu. Geçerken belirtelim ki biz ne Patika ve siyasi çevresinden ne de diğer dost kurumlardan “iki taraf” arasında bir tarafgirlik beklentisi veya talebi içerisinde olmadık. Bizim beklentisi içerisinde olduğumuz tek şey kanıtlarıyla kendilerine sunduğumuz söz konusu ihbar pratiğine yine kendilerinin, yani dost devrimci kurumların tavır geliştirmeleriydi. Bunu devrimci ilkelere bağlılığın, bu konudaki iddianın doğal bir gereği olarak gördük. Patika’nın tutumu öyle bir “tarafsızlık” ki Proletarya Partisi’ne karşı yaygaracılığın parçası olmaktan hiç imtina etmezken devrimci ilkeleri savunmaktan, bu konuda tavır geliştirmekten imtina etmeyi kendisine yakıştırabiliyor. Patika, bu sorunda pratiklerin denk düştüğü sınıfsal, ideolojik, ilkesel, hukuki gerçekleri irdelemek yerine “karıştır, barıştır, bölüştür” oportünist siyasetini esas almayı tercih ediyor. Ve tekrar vurgulanmalı ki bu tutum Patika’nın sınıfsal ve ideolojik pozisyonuna ayna tutan önemli pratiklerden biri oldu.
Tüm bunların tek bir tanımı vardır o da işlenmiş bu suçları görmezden gelme çabasıdır. Ama kendine dokunmama hali, kendi yanlışını göremeyecek düzeyde kör etmiştir gözlerini. Bu suçlara iki kelâmı olmayanların “sorunların diyalogla çözümü” için bir kaygı taşıması da anlamsızdır. Zira bu kaygının altında yatan niyet, halk ve devrim karşısında taşınan iyi niyettir. Ancak devrimcilik ilke, anlayış ve değerler üzerine kuruludur, iyi niyetler üzerine değil. Bunun aşınması, bir yandan o pratiğin sahibi olmakla ilgili iken diğeri de sessiz kalmakla ilgilidir. Yani taşınan kaygı (iyi niyet) ile pratik (ilke, anlayış ve değerler) arasında derin bir uçurum oluşmuştur.
Sapla samanı birbirine karıştırma becerisi
“Parti-örgütü koruma, örgütün ve halkın değerlerini koruma adına, bu değerlere en büyük zararların verildiği anlaşılmamakta, görülmemektedir. Herkes partiyi-örgütü koruma noktasında aynı hakka sahiptir. Koruduğu müddetçe kimse bu zeminden ve değerlerden men edilemez. Parti-örgütün çıkarlarını, değerlerini ve hatta birliğini koruma adına burjuva yoz yöntemler ve devrimci anlayışla bağdaşmayan metodlar kullanamaz.” (Gazete Patika)
Totoloji yapmayı çok seviyor Patika. Anlaşılmaz, hedefsiz, genellemeci söz dizinleri… Yazıdaki bu bölüm okunduğunda yazarın ne demek istediği, neyi hedeflediği pek anlaşılmamaktadır. Zira eleştiri, kendi dışında bir örgütün iç işleyişinde ortaya çıkan sorunu hedeflemektedir. Ortada ise hizip faaliyetiyle parti dışına çıkmış bir kesimden bahsedilmektedir. Yani yaşanan sorun, parti içinde bir sorun olmaktan çıkmış, kendisini parti dışına çıkarmış bir hizip faaliyetinin pratiği olarak var olmuştur. Bu anlamda parti değerlerinin, olanaklarının, çıkarlarının ve hatta birliğinin korunma görevi parti saflarında olanlara kalmıştır. Proletarya Partisi ideolojisiz, ilkesiz, kuralsız bir yapı değildir. Bir yandan partinin her türlü ilke ve anlayışları ayaklar altına alınarak düşmana hizmet eden pratiklere imza atılacak diğer yandan ise bu anlayıştakilere parti değerlerini, ilkelerini, birliğini koruma hakkı tanınacak. Böyle bir örgüt anlayışı olsa olsa Menşevik bir örgüt anlayışı olur.
“Yüz fikir” anlayışını da her zamanki gibi yanlış ele alan Patika’nın gözden kaçırdığı en önemli nokta, Bolşevik-Maoist bir partinin en temel direklerinden birisi; irade ve eylem birliği ve bunun bir devamı olarak disiplindir. Tam da burada yaşanan kapsamlı sorunlar ve bu noktadaki zafiyetin ürünü olan sağ tasfiyeci hizip, kendisini parti safları dışına atarak zaten bu “değerleri savunma” hakkını kaybetmiştir. Ama zaten bu değerleri savunmak da yazarın dediği gibi bir hak değil, görevdir. Bahsedilen pratikte de pratik sahipleri zaten bu görevlerinden imtina etmişler demektir. Patika ise bu onuru tekrardan onlara iade etmemizi istemektedir. Bu saatten sonra en fazla çürüttükleri ve çürümeyi örgütledikleri ve yeniden üreterek geliştirdikleri kendi “değerlerini” savunabilirler, Proletarya Partisi’nin değerlerini değil.
Son söz yerine…
Patika eğer gerçekten devrimci kaygılar taşıyorsa öncelikle olayları ve olguları çok yönlü incelemelidir. Bu çok yönlülükten sonra dilerseniz aynı küçük burjuva bakış açınızla bizi suçlama özgürlüğünüzü kullanın ki sınıfsal bakış açılarına dair bir mücadele ve ideolojik derinliği sağlayacak bir savaşıma dostça girebilelim. Olgusal olanı değil, hayalinizde yarattıklarınızı referans alarak ne ideolojik bir gelişim sağlayabilirsiniz ne de gerçek bir ilerleme. Bu süreç ilkelerden taviz verildiği, devrimciliğin aşındığı, devrimciler arası hukukun berhava edildiği -sizin de katkılarınızla- bir çöp yığını biriktirerek işliyor. Gerçek dışı pratiklere sığınarak yaptığınız her eleştiri (!) en fazla teşhir amacı güder. Ki bu “hakkınızı” kullanmak istiyorsanız söyleyecek bir şey yoktur. Ancak tarih, sağ tasfiyeci grubun başta düşmana hizmet eden pratikleri olmak üzere tüm pratiklerini yargılarken yanındaki sanık sandalyesinde sizler de olmaktan kurtulamazsınız.