HABER MERKEZİ – Partizan Şehit ve Tutsak Aileleri’nin Ocak Ayı Bülteni “50 Yıllık Tarihsel Yürüyüşün, Kavgada Sebatın Sembolü Ölümsüzlerimize Şan Olsun!” manşetiyle çıktı.
Proletarya Partisi’nin 50. kavga yılına dair vurguların olduğu bültende bir PŞTA faaliyetçisi ile PŞTA’nın mücadele tarihine ve Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukat Meral Hanbayat ile de hapishanelerde yaşanan hak gasplarına dair röportajlar yer alıyor.
Farklı tarihlerde ölümsüzleşen Halk Savaşçılarına dair anı-anlatıların olduğu bültende, güncel politik sürece dair değerlendirmeler ve hapishaneler sorununa dair yaklaşımlar yer alıyor.
Bültenin orta sayfasında yer alan yazıdan bir kesit paylaşıyoruz:
“Proletarya Partisi 50 yıllık mücadele tarihi boyunca komünizme bağlılığından, devrimin yolunu inşa edecek Halk Savaşı çizgisinden taviz vermemesini işte bu güçlü atılmış temellere borçludur. Geçen 50 yılın 45 yılı Mao yoldaşın ölümünden sonra “sosyalizm öldü, devrimler bitti” yaygarasına karşı amansız bir mücadele ile geçmiştir. Dünyada sınıf mücadelesindeki geri çekilmenin yarattığı tasfiyecilik, reformizm ile proletaryanın tarihsel rolünün silikleştirilip kuşatma altına alınmasına karşı Kaypakkaya dönemi sonrası 3 Genel Sekreteri’ni, onlarca kadrosunu ve yüzlerce savaşçısını Halk Savaşı güzergahında sebat ederek ölümsüzlüğe uğurlamıştır. Yarım asırlık tarih ağır bedellerle örülen, kanla ve canla idealleri var eden bir tarihtir. “İdeolojiler öldü” çığırtkanlığı eşliğinde yılgınlık, umutsuzluk, yorgunluk, dağılma, ahlaksızlık, kopuş ve pespaye bir idealizmle “yeni bir yol” arayışıyla karşı-devrimin kuşattığı ruh halini Proletarya Partisi devrimci iradeyi, MLM’yi kuşanarak karşılamıştır.
50 yıllık tarihsel serüvende karşı-devrimin ideolojik-politik ve örgütsel olarak en güçlü ve saldırgan olduğu uzun dönem içinde, komünist çizgiye yönelik “tehlike”nin farkında olmuştur. Bu tehlikeye karşı ideolojik mücadeleyi asla bırakmamıştır. Ancak bunun da ötesinde temsil ettiği sınıfın çıkarlarını korumak için politik savaşımın keskinliği ve mutlak karakterini ülkemiz özgülündeki sosyal-toplumsal gerçekliğe dayandırmaktan asla vazgeçmemiştir. Zira bizimki gibi ülkelerde devrimin başından sonuna kadar silahlı mücadeleye dayanmaksızın ayakta durmasının olanakları, komünist niteliklerini korumasının imkânı olmadığını kavramıştır. Bu nedenle Halk Savaşı yolundan asla sapmamıştır. İşte toplumsal-sosyal gerçekliğe dayanarak, çizgiyi var etmenin sırrı budur. Başaramadığımız devrimi örgütleme görevine karşı, başarmaya kodlanmış ve komünist çizgisini koruyarak geleceği kazanma iradesi yarım asırlık deneyim ve birikimle hala ayaktadır, sürmektedir ve sürecektir.
Bunu son olarak Nubar’ın kararlılığı, Özgür ve Deniz’in inancı, Şerzan, Rosa, Asmin, Muharrem’in militanlıklarını ve ezilenlerin haklı davasına duydukları inanç kuşanılarak sürdürülüyor. Onlar yarım asırlık tarihsel yürüyüşte, yarattıkları değer ve birikimle, savaş ve Parti’yi kavrayışlarıyla yarınlara ışık tutacak
bir birikim, deneyim, tecrübenin en son neferleri oldular. Onların iradesi Proletarya Partisi’nin taşıdığı iradenin ve tutumun en kristalize olmuş, en kararlı biçime bürünmüş halidir. Bu birikim ve deneyim Proletarya Partisi’nin ellerinde, doğru bir şekilde çözümlenerek yarınlara daha kararlı ve güçlü adımlara dönüştürülecektir. Ölümsüzleşenler ezilenlerin elinde ancak bu şekilde bayrak olup dalgalanacaktır.
Proletarya Partisi daha kuruluşunun birinci yılında kurucusu İbrahim Kaypakkaya yoldaşı ölümsüzlüğe uğurladı. Ardından Ali Haydar Yıldız ve Meral Yakar atılan bu tohumu kanlarıyla sulayarak filizlendirdi ve yarım asırlık kavganın sürdürücüsü Proletarya Partisi’nin yüzlerce kadro ve savaşçısı Halk Savaşında ısrarı, sınıf mücadelesini sebatla sürdürmenin birer temsilcisi ve sembolü oldular. Kan-can pahasına sürdürülen kavganın yapı taşları olan ölümsüzleşenlerimizin her biri Proletarya Partisi’nin ihtilalci çizgisinin sembolleri oldular. İbrahim Kaypakkaya yoldaştan devralınan bayrak, kuşatmalarda, yargısız infazlarda, işkencehanelerde, ateş toplarının içinde leke sürülmeksizin onurla dalgalandırıldı. 50 yıldır kesintisiz süren kavganın ilk halkasından son halkasına kadar hedef sadece bu onurlu kavganın korunması değil, aynı zamanda geliştirilmesi ve büyütülmesi olmuştur. Her bir şehit yoldaşımızın ölümsüzleşirken oynadığı rol, yarattığı değer, bıraktığı mirasla 50 kavga yılı yürünmüştür.
50 yıllık tarihsel yürüyüşte ölümsüzleşen kadın yoldaşlarımız kadının gerçek kurtuluş mücadelesinin sembolleri olmuşlardır. En son Nubar ve Rosa, Özgür ve Asmin yoldaşlar yan yana, omuz omuza, kadın erkek el ele şiarını haykırarak ölümsüzleştiler. Tıpkı “Devrimin Kartalları” Rosa Lüksemburg ve Karl Liebknecht’in Almanya’da, Ayfer Celep ve Kemal Tutuş’un Karadeniz’de, Halil Çakıroğlu ile Süheyla Dağdeviren’in Erzincan’da düşmana karşı ölümsüzlüğü birlikte kucaklaması gibi. Tıpkı Nergiz Gülmez’le Muharrem Horoz’un zindan saldırısına karşı açlıkla ölümü kucaklaması gibi.”