İSVİÇRE- Partizan “Kuruluşunun 46.yılında Kaypakkaya’dan bugüne Parti“ konulu olarak Nisan ayı içerisinde Avrupa’nın bazı ülkelerinde tarihin tanıklarıyla söyleşiler gerçekleştiriyor. 14 Nisan’da Almanya Frankfurt ve 15 Nisan’da İsviçre Winterthur şehrinde gerçekleştirilen söyleşilere Türkiyeli ve Türkiye Kürdistanlı işçi ve emekçilerin yanı sıra demokratik kitle örgütleri de katılım sağladı.
“Tarihten Geliyor Geleceğe Yürüyoruz” başlığı altında gerçekleşen söyleşilerin ilk dizisi Hasan Aksu, Ziya Ulusoy, Hüseyin Balkır ve Partizan temsilcisinin katılımıyla Frankfurt ve Winterthur’da gerçekleşti. Yine söyleşilere katılması planlanan Zeynel Demirçivi ise yaşanan vize sorunundan kaynaklı ilk iki söyleşiye katılamadı. Proletarya Partisi’nin kurucu üyelerinden Muzaffer Oruçoğlu ise sağlık sorunlarından kaynaklı olarak katılamadığı söyleşilere video-konferans yoluyla katıldı.
Proletarya Partisi’nin tarihine ilişkin olarak 1960’ların son yıllarından ’71 Devrimci Hareketi ve kopuşundan Proletarya Partisi’nin kurucu önderi İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından işkencede katledilişine kadar gelişen kuruluş sürecine ilişkin düşüncelerini aktaran katılımcılar yine Proletarya Partisi’nin TİİKP içerisinde şekillenen ideolojik, örgütsel ve politik temeldeki mücadelenin sonrasında ortaya çıkardığı Proletarya Partisi’nin ideolojik dünya görüşü ve çizgisinin oluştuğu yıllarda devrimci komünist çalışmanın tarihi evrelerine ilişkin görüş belirttiler.
Muzaffer Oruçoğlu ise Proletarya Partisi’nin kuruluşuna giden yılların; dünyada iki ayrı dünya görüşü tarafından süren ideolojik mücadelenin Türkiye coğrafyasındaki bir mikro yansıması olarak kurulduğuna dikkat çekti. Yine bu yılları 71 Devrimci Hareketi’ne gelmeden önce MDD ve PDA sonrasına Türk Solu’na kadar ve Proletarya Partisi’nin içerisinden çıktığı TİİKP ile 1972 Şubat DABK açıklamasına kadar olan sürece ilişkin tarihi anıları ve siyasal yaklaşımlarını ve pratiklerini konu edindi.
İKİ AYRI ÇİZGİ İKİ AYRI DÜNYA GÖRÜŞÜ
Proletarya Partisi’nin TİİKP içerisinde Doğu Perinçek grupuna karşı ideolojik mücadelesi ile birlikte Türkiye’de komünist hareketin nitel yapılanması olan Proletarya Partisi’nin 15 -16 Haziran işçi direnişi değerlendirmesi ve Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin ideolojik ışığında gelişen bir parti olduğu noktasında konuşmacılar görüşlerini ifade ettiler.
Dünyada gelişen sınıf mücadelelerinin geniş ölçüdeki gündemleri olan modern revizyonizm ve proleter devrimci düşünce arasında süren ideolojik mücadele ile Sovyet Devlet Revizyonizmi ile Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki sosyalizm anlayışı ile yine Mao Zedung Düşüncesi/çizgisi ve Arnavutluk Emek Partisi arasındaki ideolojik ve örgütsel zeminde süren görüş farklılıkları ve bu çerçevede hayat bulan iki çizgi, iki ayrı dünya görüşü temelinde şekillenen sosyalizmde sınıflar mücadelesi konusunda ise panelistler kendi örgütsel deneyimlerini ve bu tarihsel süreçle ilişkisine dair görüşlerini ortaya koydular.
Özellikle tüm panelistlerin hemfikir olduğu nokta ise ’71 Devrimci kopuşunun bir devamı olarak İbrahim Kaypakkaya’nın şafak revizyonistleri ile ideolojik mücadele pratiğinin devrimci komünist temelde bir kopuş olarak doğru ve gerekli olduğuna dairdi. Bu temelde kopuşun içerisindeki bu kopuş Kemalizm tezi ve Kürt ulusal sorunu noktasında komünist temelde ilk ve yeni bir çığır açan süreç olduğuna dair görüş belirttiler. Yine BPKD’nin İbrahim Kaypakkaya’yı ve onun partisini şekillendiren uluslararası çapta büyük bir toplumsal devrim ve sıçrama olduğu vurgusu yapıldı. Bu anlamıyla Kaypakkaya’nın BPKD’nin bir ürünü olduğunun altı çizildi.
1976 Koordinasyon Komitesi’nin çıkışı ise esasta örgütsel olmak üzere aynı zamanda ideolojik bir farklılığa tekabül ettiğini ifade eden Ziya Ulusoy, görüşleri içerisinde Koordinasyon Komitesi’nin örgütsel hata ve katı merkeziyetçiliğinin yanlış olduğunu, parti içi demokrasi ve siyasal mücadeledeki deneyimsizliklerin sonucunda ayrılığın sağlıksız zeminde geliştiğini ifade etti. Bu anlamda özellikle Koordinasyon Komitesi’nin demokratik işleyişi yok sayan tepeden inmeci bir tutumla soruna müdahale edip ayrılık koşullarının sağlıklı bir ideolojik-politik mücadele ile gelişmesine olanak vermeyen hatalar yaptığını vurguladı. Koordinasyon Komitesi’nin içerisinde bulunanlardan olan Ziya Ulusoy, Koordinasyon Komitesi’nin kopuşunun ise ideolojik temelde sosyo ekonomik yapı değerlendirmesi, devrimin yolu ve şehirlerin esas mücadele alanı olduğu noktasındaki kesinleşmiş görüşleriyle zorunlu bir kopuş olduğuna dair vurgularda bulundu. Ayrıca bu ayrışmada ulusal sorunun özünün pazar sorunu olmadığı tartışması ve Kemalizme yönelik Kaypakkaya’nın uç vermiş eleştirilerinin yapıldığı ifade edildi. Bu başlıkta Hasan Aksu ayrışmanın bir diğer yanınında Koordinasyon Komitesi’nin “Proleter Devrimcilerin Birliğini” sağlamak gibi yaklaşımlarla meseleye boyut kattığına değindi.
Hasan Aksu ve Hüseyin Balkır ise Koordinasyon Komitesi’nin tepeden inmeci, parti programını değiştiren yaklaşımlarına karşı durduklarını ifade ettiler. Bu anlamda özellikle Koordinasyon Komitesi’ni parti zemininde tutma noktasında daha güçlü bir mücadele verilerek Konferans ya da Kongreye sürecin taşınarak, bu zeminde bir mücadelenin gerçekleşmesine daha fazla odaklanabileceklerini ama bunun hakkıyla verilmediğini ifade ettiler. Bu temelde ayrışma kaçınılmaz olsada doğru zeminde ve demokratik işleyişi güçlendiren saiklerle yapıldığı ve partiyi geliştirecek ideolojik politik zemine dayandığı zaman anlamlı olacağı vurgulandı.
Bu zeminde ise yine 1981 “Bolşevik Partizan“ ayırlığının ise parti içi iki çizgi mücadelesindeki parti tarihinin önemli nitel deneyimi olduğuna değinen Hasan Aksu ve Hüseyin Balkır, parti içi iki çizgi mücadelesinin farklı ideolojik ve siyasal görüş ve belirlemeler olmasına rağmen mümkün olabileceğini gösteren bir süreç olduğu konusunda görüş ifade ettiler. Özellikle Bolşevik Partizan’ın 2.Konferans’ta azınlıkta kalmasına rağmen birlik içinde sürecin devam ettirilebileceğine dair tutumları olduğunu bu eksende bu gruba MK’da temsil hakkı teklif edildiği anımsatıldı. Ancak bir kere dünya görüşü ve çizgiler kesin hatlarla ayrıştığında bir arada yürümenin ne kadar zor olduğunu Bolşevik Partizan ayrışmasında görüldüğü vurgulandı.
Partizan Temsilcisi ise tarihten günümüze gelişen sürecin sınıf mücadelesinin nesnel yasalarının kavranması, partinin sınıf mücadelesinde devrimin öncü gücü ve sınıflı toplumda doğru ile yanlış arasında süren mücadele de iki çizgi mücadelesinin sürdüğü araç olduğuna dair vurgularda bulundu. Bu açıdan Proletarya Partisi’nin sınıflı toplumun bir ürünü ve sınıf mücadelesinin özgün ve iç içe geçmiş, sınıflı toplumunda ortadan kaldıracak zorunlu bir araç olduğuna dair vurgularda bulundu. “Tarihimiz göstermiştir ki iki çizgi mücadelesi süreklidir ve parti bunun taşıyıcı gücü olmak durumundadır” diyerek “Proletarya Partisi ve önderliği, iki çizgi mücadelesini yönlendiren, MLM biliminin somuta uygulanması ve sürekli geliştiren temelde olması gerektiğin ifade etti. Bu anlamıyla Proletarya Partisi içerisinde ortaya çıkan son ayrışmada ise iki çizgi mücadelesinin parti içerisinde sevk edilmesi ve bir önderlik altında yönlendirilmesi noktasında önemli deneyimleri ortaya çıktığına değinen Partizan temsilcisi, 46.yılında Proletarya Partisi’ni buradan doğru bakış açısıyla tarihin ideolojik akışını kitlelere ve Partizan çevresine götürmenin önemine değinerek bu söyleşilerin sonuçlarınında tarihimizin somutta tanıklarıyla birlikte kitlemize götürülmesinin faaliyetimizin yeni süreçlere ve görevlere hazırlığı açısından da önemine değindi. Özellikle ayrılığa zemin sunan parti tablosunun ve gerçekliğinin çok yönlü bir bakış açısı oluşturularak doğru bir bakış açısıyla tespit edilmesinin mümkün olduğu, bu şekilde ayrışmanın önüne geçilebileceği doğru temelde dersler çıkarılabileceği vurgulandı. Bu panellerin, sorunlara çok yönlü bakma iradesi ve tutumu ve eğilimi taşıdığı, bu anlamda önemli olduğuna değinildi.
Söyleşi içerisinde soru, görüş aktarımı bölümünde ise yine Ziya Ulusoy ise son söz hakkında tarihte bazı ayrışmaların başarısızlık evrelerinin bir sonucu olarak sıkça yaşanabildiğini ve bu durumun sınıf mücadelesinin yasalarından bağımsız olmadığının ifade etti.
Partizan temsilcisi ise, soru cevap bölümüne ilişkin son söz hakkında toplumda farklı görüş ve siyasal eğilimlerin aynı zamanda parti içerisindeki bir yansıması olarak belirleyici olanın iç çelişki olduğunu, dolayısıyla her nesnel çelişkinin dışsal faktörleri olmak üzere iç çelişkiyi kavrama ve dönüştürmeye dayalı olduğunu ifade etti. Parti içerisindeki son fiili ayrışma ise bu zeminde aynı zamanda bir örgütsel ve siyasal kriz olarak önderlik sorunu olarak ortaya çıkmıştır. Yaşanan krizin bir önderlik krizi olduğuna değinen Partizan Temsilcisi son olarak ortaya çıkan ayrışma sürecine dair ise düşüncemiz ve savunumuz iki çizgi mücadelesinin parti içi demokratik zeminin korunarak, iki çizgi mücadelesinin somutlanması ve garanti altına alınmasının de zemininin korunması noktasında bir yaklaşıma dayandığını ifade etti. Ancak partide irade birliğinin sağlıklı bir şekilde korunması ve herkes tarafından savunulması ile birlikte parti içi iki çizgi mücadelesinin gerekli olduğu konusunda görüşler Partizan Temsilcisi tarafından ifade edildi.
Söyleşilerin devamının 21 Nisan’da Viyana’da, 22 Nisan’da Paris’te yapılacağının çağrısının ardından söyleşiler sonlandırıldı.