HABER MERKEZİ- 15 Nisan 2015 yılında yapılan uluslararası bir saldırı operasyonu ile tutuklanan 10 devrimci-komünistin, Haziran 2016 yılından bu yana Münih’te sürmekte olan TKP/ML davasının sonuna gelinmekte olduğuna dair açıklama yapan Partizan, davanın son sürecinde tüm devrimci demokratik Kamuoyunu davayı sahiplenmeye ve dayanışmayı yükseltmeye çağıran bir açıklama yayımladı.
Açıklamanın tam metni şöyle;
“DEVRİMCİ MÜCADELE MEŞRUDUR! YARGILANAMAZ!
15 Nisan 2015’te eşzamanlı olarak Almanya, Fransa, İsviçre ve Yunanistan’da büyük bir operasyon düzenlendi ve Almanya Anayasanın “yabancı örgütleri” kapsayan ve kamuoyunda “129-b maddesi” olarak bilinen yasa gerekçe gösterilerek onbir devrimci-komünist TKP/ML yöneticisi ve üyesi olmak iddiasıyla tutuklandı. Federal Adalet Bakanlığının Alman Ceza Kanunu’nun 129b maddesine göre (yabancı bir terör örgütüne üye olma) kovuşturma emri vermesi, Fransa, Yunanistan ve İsviçre’de tutuklananların Almanya’ya iade edilmesi, emperyalist devletler arası işbirliğinin, ustaca planlanmış uluslararası bir kumpasın, hukuk kurallarının hükmünü yitirdiği politik bir dava olacağının açık göstergesi oldu.
Dava 17 Haziran 2016 tarihinden bu yana, hukuksal boyutu Türk devletinin TKP/ML hakkında sunduğu belgelere dayandırılarak devam etti. Resmi evrakta sahtecilik suçlamasıyla Türkiye’de tutuklu bulunan Savcılık ve Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilisi Erol Köse’nin hazırladığı dosyadaki bilgiler, gazete ve dergi küpürleri, orijinali kaybolan, sözde parti yayınlarının bulunduğu DVD, kaybolan video kayıtlarından alınan fotoğraflar, v.b. gibi hukuksal geçerliliği olmayan materyaller delil gösterildi. ‘Yargı kılıflı politik infaz davası‘ gösterisinde hakim olan ‘politik iktidar hukuku‘ anlayışının bütün anti-demokratik çirkeflikleri bir bir sergilendi. Amaçları -ki kararın en başından belli olduğu ara kararlarda açıktı- hukuksuz ve göstermelik bir yargılama süreciyle TKP/ML’yi terörist ilan ederek yasaklamak, terör listesine sokmaktır.
Alman devletinin iddia ettiği üzere TKP/ML’nin “terörist” faaliyetleriyle yıkmaya çalıştığı faşist TC devleti kurulduğu günden beri açıkça, vahşice devlet terörü uygulamaktadır. Başta Kürt ulusu olmak üzere, diğer azınlık milliyetleri, inanç ve mezhepleri yok saymış, asimilasyon politikası uygulamış, katliamlar yapmış, baskı ve zulüm uygulamış, halkı zorla göç ettirmiş, siyasal özgürlüklerini gasp etmiştir. Türk devletinin muhalefete tahammülü yoktur, barışçıl, legal olarak yürütülen demokratik mücadelelere vahşice saldırmaktadır, düşünce özgürlüğü diye bir kavram tanımamaktadır. Sadece komünist ve devrimciler değil, demokratlar, sendikacılar, sanatçılar, gazeteciler, bilim insanları, insan hakları savunucuları, yasal gazete okuyucuları sürekli takip edilmekte, tutuklanmakta, işkence görmekte, ağır cezalar alarak uzun yıllar cezaevinde kalmaktadırlar. TC öyle bir ülkedir ki sadece 1980 yılından sonra 17 bin kişiyi gözaltına alarak katletmiştir, bu insanların nasıl nerede katledildikleri dahi bilinmemektedir. Münih TKP/ML davasında bu gerçeklikler yargılanan devrimcilerin açıklamalarında, avukat dilekçelerinde, ve de mahkeme heyetinin görevlendirdiği bilirkişi Prof. Neumann’ın raporunda ve günlerce süren tanık ifadesinde defalarca dile gelmiştir. Mahkeme heyetini bu durum hiç ilgilendirmedi, açıklamaların önünü kesmeye çalıştı, devrimcilerin açıklama haklarını gasp etmeye çalıştı. Zaten onlar daha davaya başlamadan önce verilecek cezaları belirlemişlerdi. TKP/ML “terörist” bir örgüttü, yasaklanmalıydı.
Alman devletinin iddiası yalandır. TKP/ML “terörist örgüt” değildir. On yıllardır Almanya’da politik faliyetlerini sürdürmektedir. TKP/ML Türkiye’de Demokratik Halk Devrimi’ni gerçekleştirerek ardından sosyalist bir toplum inşa etmeyi hedefleyen Marksist, Leninist, Maoist bir partidir. Türkiye ve Türkiye Kürdistanı’nda ve enternasyonal proletarya tarafından tanınan, büyük bir itibarı olan, 48 yıldır verdiği savaşla devrimci mücadelenin sembolü olmuştur. Türkiye’de illegal faaliyet yürütüyor olmasının sebebi ülkenin şartlarıyla ilgilidir. Kurulduğu günden bu yana komünistlere, devrimcilere hayat hakkı tanımayan, onları vahşice katleden TC devletinin tarihi ve sicili bilinmektedir. 18 Mayıs 1973’te Diyarbakır zindanlarında katledilen TKP/ML kurucusu önder İbrahim Kaypakkaya, evlerde, sokak ortalarında, gözaltında katledilen komünist ve devrimciler, hatta Türk istihbaratının Avrupa’da katlettiği Nubar Yalım, Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez adlı devrimciler halkımızın ve demokratik kamuoyunun yakından bildikleridir.
TC devletine karşı illegal faaliyet yürütmek Türkiye’de ve Avrupa’da yaşayabilmenin tek garantisidir. Örgütlenmesine izin verilmeyen, taraftarları, üye ve kadrolarına hayat hakkı tanımayan, katleden, en ağır işkencelerden geçiren, en ağır hapis cezalarına çarptıran faşist TC devletine karşı silahlı direnme hakkını kullanması meşrudur. Alman emperyalistlerinin polis devletinin, TKP/ML’yi kamuoyuna ‘’terörist’’ olarak lanse etmesinin ardında Alman devleti ile Türk devleti arasındaki ekonomik-siyasal kirli çıkarlar söz konusudur, bölgede gerici emperyal planlarını hayata geçirebilmek için TC ile organize olmak istemektedir. Asıl terörist emperyalistlerdir. Asıl terörist dünyayı daha fazla sömürmek için savaşlar, çatışmalar çıkaran, milyonlarca insanı katleden, dünya halkalarını açlığa, yoksulluğa mahkum eden, göçe zorlayan emperyalistlerdir. Bu anlamda TC faşist politikalarına destek sunarak bu planı bozacak her gücü tehlike olarak görmekte ve bu davada olduğu gibi komünist ve devrimcilere saldırmaktadır. Örgütleri yasaklayarak, tutuklama ve gözaltılarla, işçi ve emekçilere gözdağı verdiklerini sanarak muhalefeti yok etmeye çalışmaktadırlar. Şunu da çok iyi bilmektedirler, baskının olduğu yerde direniş de vardır. İşçi ve emekçilerin devrimci öfkesinden korkmaktadırlar, o kadar ki davanın ilk günü 17 Haziran 2016’da tutuklular elleri ve ayakları prangalı biçimde mahkemeye getirildi. Ne var ki direnişle karşılaştılar. TC faşizmini aratmayan bu uygulamaya boyun eğmeyen tutsaklar yerlerde sürüklendiler, sürüye sürüye mahkemeye getirildiler, slogan atarak ve zafer işaretleri eşliğinde mahkeme salonuna girdiler. Baskılar, hapishane, tecrit işkencesi devrimci iradeyi kırmaya yetmedi ve bundan sonra da yetmeyecektir. Emperyalist devletlerin kukla mahkemeleri komünistleri, devrimcileri yargılayamaz. Devrimci mücadele, sosyalizm mücadelesi heryerde, Avrupa mahkeme salonlarında da devam etmektedir.
Davanın artık sonuna gelinmiştir. Bu hukuksuzluk, kirli hesaplar ve baskılar sadece TKP/ML ile sınırlı kalmayacaktır. Toplumsal muhalefet, sınıf savaşımı yükseldikçe, göçmen, yerli ilerici, devrimci, demokrat tüm kurumlar hedef alınacak, kriminalize edilmeye çalışılacaktır, yeni operasyonlar, tutuklamalar ve yasaklamalar gündeme gelecektir. TKP/ML’ye yönelik bu saldırı tüm işçi ve emekçilere yöneliktir. Bunun bilincinde olan, TKP/ML davasında yargılanan devrimciler bu saldırılara karşı direnmekteler.
Bu direniş bizim direnişimizdir!
Bu dava bizim davamızdır!
Alman devleti TKP/ML şahsında sınıf kiniyle tüm devrimci, demokratlara saldırmaktadır. Bu saldırılar bizi devrim ve sosyalizm davamızdan alıkoyamayacaktır. Gözaltılar, tutuklamalar, bizi korkutmayacaktır! Asla susmayacağız, asla yılmayacağız, proleter sınıf bilinciyle, devrimci mücadele her yerde meşrudur, şiarıyla mücadelemizi büyüteceğiz!
Tüm devrimci ve ilerici kamuoyunu bu davayı protesto etmeye, yargılanan devrimcileri ve onların onurlu mücadelesini sahiplenmeye, mahkemenin sonlanacağı önümüzdeki günlerde ortak eylemlilikler örgütlemeye ve sokakları, alanları, mahkeme salonunu doldurmaya ve haykırmaya çağırıyoruz ;‘’Devrimci Mücadele meşrudur, yargılanamaz!’’.
DEVRİMCİ MÜCADELE MEŞRUDUR! YARGILANAMAZ!
“TERÖRLE MÜCADELE” YASALARINA HAYIR!
TERÖRİSTLER EMPERYALİSTLER VE ONLARIN UŞAK DEVLETLERİDİR!
PARTİZAN”