HABER MERKEZİ- Partizan Dergisi’nin 92. sayısı “Devlet, Demokrasi ve Faşizm” konu başlıkları ile çıktı. Partizan Dergisi’nin 92. sayısına yarından itibaren Umut Yayımcılık büroları, Kadıköy, Taksim ve Beşiktaş Mepisto ile Ankara İlhan İlhan kitabevlerinden ulaşabilirsiniz. Partizan Dergisi’nin sunu yazısı şu şekilde;
“Uzun bir aranın ardından yeni bir sayımızla daha birlikteyiz. Bu sayımızda, içinden geçilen dönemin zorunlu bir ihtiyacı olduğunu düşündüğümüz yoğun bir içerikle okurlarımızla buluşuyoruz. “Devlet, demokrasi ve faşizm” başlıklarında ele aldığımız konular, sorunun tarihi ve teorik temellerini açığa çıkarmanın yanında sınıf mücadelesinin güncel ihtiyaçlarına Marksist-Leninist-Maoistler penceresinden yanıt olmayı amaçlıyor.
Ülkemizde ve dünyada yaşanan gelişmeler, sınıflar mücadelesinde hareketli bir süreci ortaya çıkarıyor. Emperyalist-kapitalist sistemin krizindeki derinleşme, ekonomik, sosyal ve siyasal etkileriyle her alanda kendini gösteriyor. Bu durum uluslararası alanda, bölgesel düzeyde ve her bir ülke içerisinde farklı biçimler alarak fakat esasta aynı evrensel çelişkilerden beslenerek açığa çıkıyor. Gelişmeler siyasal alanla sınırlı kalmayıp teorik ve ideolojik alanda da mücadeleyi zorunlu kılıyor. Zira bilinir ki bu tür kaotik dönemlerde hâkim sınıfların fiziki saldırıları ideolojik saldırılarıyla kol kola ilerler. Çoğu kez ideolojik alanda elde edilen başarı veya kayıp, siyasi mücadelenin başarı ve kaybını da belirler. Bu, ideolojinin, sınıflar ve sınıf mücadelesiyle dolaysız bağının ve sınıf mücadelesinin ideolojik alanda da sürdüğü gerçeğinin doğal bir sonucudur.
Ülkemizde siyasi gündem çeşitli başlıklar altında yoğun bir içerik taşıyor. Emperyalizmle ilişkilerin geldiği boyut, Suriye ve Rojava’da yaşanan gelişmeler ve ekonomik kriz, hâkim sınıf klikleri arasındaki mücadeleye etkileriyle birlikte devletin yönetim krizini de derinleştiriyor. İşçi sınıfına yönelik yoğunlaşan sömürü, Kürt ulusal mücadelesine dönük askeri operasyonlar, kayyum atamalarıyla artan baskı politikaları, doğanın talanı ve tüm halkı sindirmeyi amaçlayan saldırılar bu kriz durumunun sonuçlarıdır. Tam da böylesi bir dönemde siyaset sahnesindeki gelişmeler, işçi sınıfı ve ezilenler nezdinde siyasi bir arayışı, bu arayışın yarattığı karmaşayı ve daha da önemlisi teorik-ideolojik alanda bir bulanıklaşmayı ortaya çıkarıyor.
Hâkim klikler arasındaki mücadeleye yedeklenme sonucu doğuran “demokrasi” tartışmaları bu dönemin öne çıkan başlıklarından biri oldu. Bu süreçte devletin, hâkim sınıf kliklerinin, düzen partilerinin niteliğine dair ciddi kafa karışıklıkları ve aynı zamanda bilinçli çarpıtmalarla karşı karşıya kaldık. Dahası bu yanlış teorilerin birçoğu Marksizm, devrimcilik, işçi sınıfı veya ezilenler adına ortaya sürüldü. Marksizm-Leninizm-Maoizmin en temel ve tartışmaya yer bırakmayacak kadar net birtakım belirlemeleri, büyük bir ‘maharetle’ belirsizleştirilerek burjuva, reformist ve revizyonist görüşlere payanda yapılmaya çalışıldı. Marksist-Leninist-Maoist teorinin çok kere mahkûm ettiği bu burjuva görüşler, siyasal gelişmeler içerisinde yeni kılıklarla bir kez daha ileri sürüldü. Kendi başına ciddiye alınmayı hak etmeyen bu görüşler, Marksizm adına ileri sürüldüğü ve birçok ‘sol’ siyasi aktörün katkısıyla halkta etkili olduğu için burjuva düşüncesinden beslenen söz konusu yanlış fikirlere karşı ideolojik mücadelenin yükseltilmesi de bir zorunluluk halini aldı.
Bu sayımızda, ele aldığımız konular etrafında tarihi, teorik ve güncel boyutlarıyla nesnel zeminini ortaya koyduğumuz sorunlara dair kapsamlı bir irdeleme yapmaya çalıştık. Bu konulara dair son dönemde öne çıkan her bir konu ve kavrama yer vermeye, bunların özündeki çelişkiyi açığa çıkarmaya ve proleter bakış açısını sunmaya çaba harcadık. Başlıklarından da anlaşılacağı üzere yayımladığımız yazılar genel olarak devlet, demokrasi ve faşizm tartışmaları etrafında dönmektedir.
“Devlet” tartışmalarında Marksist-Leninist-Maoist devlet teorisini ve özelde TC devletinin niteliğini yeniden ortaya koymaya çalıştık. “Faşizm” tartışmalarında Bonapartizm, İslamî faşizm, AKP faşizmi gibi tanımlamalarla faşizmi aklayan ve onu tek partiye, lidere indirgeyen görüşleri çok yönlü olarak eleştiriye tabi tuttuk. “Demokrasi” tartışmalarında ise ufku burjuva demokrasisiyle sınırlı düşünce ve hareketlerin, demokrasi savunuculuğunun geldiği noktayı açığa çıkarmayı hedefledik.
“Marks-Weitling Tartışmasında Sınıfın Öfkesine Odaklanmak” başlıklı polemik yazımızda bu sayımızın ana konuları dışında bir konuya yer verdik. Ancak ideolojik kökenleri itibariyle bu yazımız da söz konusu tartışmaları desteklemektedir. Gülsen Güner’in Patika Kitap tarafından yayımlanan “Bilim-Devrim-Din/Weitling-Marx Çatışması (1846)” başlıklı kitabının değerlendirmesini içeren yazımızda Güner’in Marks, Engels ve Marksizme dair çarpıtmalarının ve ileri sürdüğü argümanların kapsamlı bir eleştirisini sunduk.
Bağlantılı olduğu konularla birlikte bu sayımız reformizme, revizyonizme, liberalizme, Aydınlanmacılığa ve bir kez daha Kemalizme karşı ideolojik bir savaşı içermektedir. Sınıflar mücadelesinin bugünkü koşullarında Marksizm-Leninizm-Maoizmin proleter bayrağını yükseğe kaldırma görevi vazgeçilmez bir önem taşımaktadır. Ve bu görev ancak kolektif bir çabayla başarıya ulaşacaktır.
Bir sonraki sayımızda buluşmak umuduyla…”