Komünizmin bir fikir olduğunu belirtmiştik. Her fikir gibi bu fikrin de başlangıcı ve sonu olmalıdır. Üzerinde duracağımız konu başlangıcı ve sonucu olan bu sürecin bir sınıf hareketine dayanmakla birlikte aynı sınıfın dönüşümü, dolayısıyla sürece önderlik edenlerin dönüşümüdür.
Komünist bilinç sınıfsız ve sınırsız toplum yolundaki sınıf mücadelesinin son aşamasının ürünüdür. Kapitalizmin doğurduğu iki sınıf olan proletarya ve burjuvazinin mücadelesi ile doğrudan ilişkili komünizm fikri ezen son sınıf olan burjuvaziye karşı ezilen son sınıf olan proletaryanın bakış açısını, bu sınıfın çıkarları bakımından gelişmiş eylemlerin bütün teorik çalışmalarını içerir. Sınıfsız topluma erişmek üzere gelişen mücadelenin devrimci fikri olarak komünizm belli bir sınıfın, yani proletaryanın, kendisi de içinde olmak üzere sınıfları ortadan kaldıracak hareketi komünizmin temel karakterini oluşturur.
HER SÜREÇ İÇİNDEKİ YENİ İLE TAMAMLANMAKTADIR
Sınıfsız toplum ile sonuçlanacak bu hareketin bir sınıfın hareketi olması kafa karıştırıcı olabilir. Oysa bu diyalektik gelişmenin ta kendisidir. Diyalektik gelişme bize her hareketin, içinde olduğu süreci tamamlarken kendini de tamamladığını öğretir. Zıtların birliği olmakla her hareket içinde olduğu süreci ve dolayısıyla kendisini de zıddı olan diğerini yok etmekle ortadan kaldırır.
Her çelişki bir sürecin içinde gerçekleşir ve çelişkilerin iki tarafı arasındaki uzlaşmazlık sürecin tamamlanmasıyla, başka ifadeyle her süreç uzlaşmazlığın kopmasıyla biter. Artık öncekinden farklı bir süreç başlar. Proletaryanın komünizm fikrinin taşıyıcısı olması bu fikrin sınıfsız toplumla tamamlanacak olmasıyla uyumludur. Bu diyalektik gelişmenin temel özelliği bir özelliğidir.
Yaşamakta olduğumuz süreç kapitalizmdir. Proletarya bu süreci tamamlayacak hareketin taşıyıcısıdır. Bu proletaryanın zorunlu olduğu ve özgürleştiği bir süreçtir. Özgürlük kavramı zorunluluktan kopma, bağlı olduğu karşıtından ayrılma, dolayısıyla kendi varlık nedenini ortadan kaldırmak anlamındadır. Proletarya açısından ifadeyi şöyle somutlaştırabiliriz: proletarya burjuvazi ile ilişkisinde sömürülen, emeği gasp edilen, dolayısıyla burjuva iktidarlar altında ezilen sınıftır; proletaryanın kendi varlık nedenini kaldırması bu sömürü ilişkisini bitirmesi, yok etmesidir, burjuva iktidarına karşı kendi iktidarını, sınıfların iktidarına dayanan tüm ilişkileri sonlandırmak üzere kurmasıdır.
Burada zorunluluk özgürlüğün bir aşamasıdır; özgürlük ancak zorunluluğun anlaşılması ve aşılmasıyla gerçekleşen bir durumdur. Kapitalizmin anlaşılması ve aşılması olarak süreç komünist bilincin üretilmesi ve gerçekleşmesi olacaktır. O halde kapitalizmle ilgili olarak bütün bir süreç “zorunluluğun anlaşılması ve aşılması (kavranması ve değiştirilmesi)” olarak tanımlandığında komünist bilincin proleter hareketin burjuvaziye üstün gelerek kapitalizmi tamamlaması, burjuva iktidarların sonlandırılması, onun nihayetinde bundan ibaret olduğu söylenebilir. Bu sonlandırmayla gerçekleşecek olan komünist toplumun komünist bilincin kendisi değil ama onun sonucu olduğunu buna eklemeliyiz.
Bütün süreçler böyle bir diyalektik gelişmeyle gerçekleşmektedir. Bu da demektir ki diyalektiği kullanmak her sürecin anlaşılmasında belirleyicidir. Diyalektiği ihmal etmek süreçleri anlamamızı olanaksız kılar. Komünist hareketin gerçekleşmesi bakımından da süreç diyalektik olarak incelenmeli ve kavranmalıdır. Komünist hareketin gerçekleşmesi, komünist bilincin üretilmesi zorunluluğunu kavradığımız yerde mümkün olacaktır. Bunun ihmal edildiği yerde komünist bilincin olanaksız olduğu açık olmalıdır. Tam da bu nedenle komünist bilinç ancak objektif şartların kavranmasıyla ilgilidir. Objektif şartların çözümlenmesiyle ilgili olması komünist bilincin evrensel özelliğinin yanında özgün niteliğinin de olduğunu anlatır. Yani komünizm sadece ustaların yazdıklarından ibaret değildir, olamaz. Ustaların yazdıkları bize komünist bilinci nasıl, hangi ilkelerle ve hangi bakış açısıyla üreteceğimizi öğretir. Bu öğretiyi sıkıca kavradığımızda komünist bilinci objektif şartların çözümlenmesi ve değiştirilmesi olarak üretmeyi başarabiliriz. Özetle, komünist bilinç içinde olduğumuz şartların bilinci olarak, içinde olduğumuz pratik sürecin kavranması ve değiştirilmesi olarak komünist bilinçtir.
KOMÜNİST BİLİNCİN GENEL VE ÖZEL NİTELİĞİ
Komünist hareketi belirleyen bilinç farklı ülkelerdeki şartlara göre biçimlenir: örneğin gelişmiş kapitalist ülkelerdeki komünist hareketin örgütlenmesi ile yarı feodal-yarı sömürge ülkelerdeki komünist hareketin örgütlenmesi arasında ortak özellikler olmakla birlikte farklı özellikler de vardır. Çünkü bu farklı ülkelerde kapitalizm aynı nitelikte değildir. Kapitalizmle farklı zamanlarda ve koşullarda karşılaşmış bu ülkelerde sınıflar arası çelişkiler ve sınıf mücadelesi de farklı özellikler taşır.
Komünist bir hareket örgütlemenin kapitalizmin kavranmasıyla ilgili olduğunu söylüyoruz. Bizimki gibi ülkelerde kapitalizmin bürokratik ve komprador özelliklerdedir. Bu özelliklerin belirleyicisi emperyalizm ve işbirliği yaptığı feodalizmdir; emperyalizm burjuva demokratik devrimlerini gerçekleştirememiş ülkelerdeki kapitalist gelişmeyi kendine bağlı kılarak zaten yıkılmış, enkaza dönmüş feodalizmin burjuvazi tarafından tasfiyesini olanaksızlaştırır. Bize özgü bir komünist hareket geliştirmek veya komünist bilinç üretmek en temelde bu gerçekliğin anlaşılmasıyla olanaklı olmuştur. İbrahim’in başardığı şey tam olarak budur.
İbrahim’in başardığı şey komünizmi ülke gerçekliğinde üretmektir. Bu her birimizin başarmak için uğraşması gereken bir sorumluluktur. Hiç kuşkusuz aynı düzeyde ve büyüklükte bir başarıdan değil, her birimizde farklı düzeylerde gerçekleşecek bir sorumluluk olmalıdır bu. Konu komünist bilincin üretimidir; Başlangıcı ve sonu içinde olduğumuz toplumsal süreç, proletaryanın burjuvaziyle çelişkisinden kaynaklanan, kapitalizmin işleyişinden gelen komünist bilincin üretimi.
Bunun önünde geçmişe ait bilicin yeni bilinç üzerindeki baskısı vardır. Bütün çevremiz bu baskının türlü biçimleriyle doludur. Komünist bilinç üzerindeki baskıları açığa çıkarmak, özellikle de kendimizde olan türleri ile mücadele etmek zor bir görevdir ama başarılmak zorundadır.
Çoğunlukla gördüğümüz baskı türü fikirlerin ve düşünme biçimlerinin sorgulanmasına kapıların kapatıldığıdır ya da bunun için yeterli fırsatın verilmemesi, dolayısıyla yakalanamamasıdır. Nasıl düşündüğünü ve ne türden fikirlere sahip olduğunu bilmediğimizde herhangi bir yoldaşımıza nasıl yardımcı olabiliriz? Tartışmadığımızda, fikir mücadelesi içinde olmadığımızda doğru fikrin gelişmesine nasıl katkı sunabiliriz? Bunlar olmadığında örgütlenmek, doğru fikirler etrafında birleşmek, planlı hareket etmek, gerçek bir sınıf mücadelesi yürütmek ve dolayısıyla bir sınıf hareketi yaratmak da esasen olanaksızdır.
Komünist hareketin örgütlenmesi için ilkin girişte sözünü ettiğimiz komünist bilincin gelişim sürecinin, belli bir toplumsal sürecin içinde olduğumuzun farkında olmalıyız. Bununla başlamak ve devamında bunun farkında olarak çalışmak gerekir. Çalışmak bu süreci yönetmek anlamındadır. Devrimin sorunlarının, çelişkilerinin açığa çıkarılması yere ve zamana dayalı olarak her kesitte temel görevdir. Bazıları genel bir çizginin üretilmiş olmasının yeterli olduğunu düşünür. Komünist bilincin böyle bir şey olmadığını bilmeliyiz. Genel bir çizginin varlığı kapının aralanmış olduğunu ifade eder ya da bu genel çizgiyi kabul etmişsek kapının eşiğinde olduğumuzu gösterir. Bize düşen asıl iş bu kapıdan girmek ve kendimizi bu kapının ardındaki sürece göre değiştirmektir. Değişmek fikrilerimizi yenilemek, düşünme yöntemlerimizi sorgulayarak dönüştürmekle mümkündür. Komünist bilincin içine doğduğumuz dünyanın egemen bilinci olmadığını, hatta özel bir çabayla, yoğun bir çalışmayla edinilebileceğini söylüyoruz. Bu nedenle aralanmış kapının ardındaki yolda yürümeliyiz. Fikirlerimizi yenilemek, düşünme yöntemlerimizi sorgulayarak dönüştürmek yolu yürümektir.
Buna nereden ve nasıl başlamak gerekecek. Her birimizin özel olarak ilgilendiği veya ilgilenmesi gerektiği bir sorundur bu. İki çizgi mücadelesini bu soruna ışık tutan, bu sorunu aydınlatan teori olarak kavramaktan söz ettiğimizde aslında bundan söz ediyorduk. Bu çok özel teoriyi, bu zorunlu mücadeleyi burjuvaziyle uzlaşma seviyesinde kavrayanlara karşı onun burjuvazi ile her düzeyde ve amansız bir mücadeleyi içerdiğini savunuyoruz. O halde her birimiz kendi sürecimizi komünist bilincin üretilmesindeki yerimizi, durumumuzu ortaya koymak üzere incelemekte ustalaşmalıyız.
Bunu bireysel olarak değil bir sınıf hareketi olarak, örgütlü bir yapı olarak yapmamız komünist bilincin doğası gereğidir. Bireysel nitelik ancak bunun bir parçası olarak belirecektir. Bireysel nitelik komünist hareketin reddettiği, görmezden geldiği bir şey değildir; ama bu niteliğin bireyin toplumsal varlığından kaynaklığını savunur. Dolayısıyla bireyde somutlaşan fikirler, düşünme biçimleri toplumsal varlığıyla ilişkilidir. Savunduğumuz her fikir veya düşünme biçimlerimiz toplumsal varlığımız tarafından belirlenirler. Bunların bizlerde tek tek somutlaşması onların salt bireysel üretim olduğu anlamına gelmez. Bu önemlidir. Bunun önemi kendi süreçlerimizi incelerken aslında bir toplumsal varlık incelemesi yaptığımız gerçekliğindedir. Biz hangi sınıfın çıkarları açısından düşünmekteyiz; hangi toplumsal varlığın etkisi altındayız; fikirlerimiz nasıl bir toplumsal gelecek içindir…? Kendimizi incelememiz bu sorulara yanıtlar vermemizi sağlar. Kendimizi bir hareketin, bir toplumsal varlığın parçası olarak incelemek için bazı çalışmalar yapmamız gerekir. Bu çalışmalardan en önemlileri toplantılar yapmak, yazılar yazmaktır. Bu iki işi ne kadar çok ve etkin yaparsak kendimizi incelemeye o kadar fırsat buluruz. Kendimizi incelemenin de bireysel olmakla birlikte esasen örgütlü bir eylem olduğunu vurgulayalım.
Bir komünistin en belirgin özelliğinin koşulları somut olarak incelemesi olduğunu hepimiz bilir ve söyleriz. Bir mahalleyi, bir köyü, bir fabrikayı, bir bölgeyi vb. incelemek orayı kavramanın biricik yoludur. Bazıları böyle bir incelemeye girişmeden, ama doğru ya da yanlış edindikleri yüzeysel bilgilerden hareketle buralarda çalışmalar yürüttüklerinde elbette buraları etkileyebilirler. Ne var ki bu etkileme buraların devrimci yönden değişmesi için yeterli olmaz, geçici olur. Amaç eğer bütünlüklü ve nitelikli bir değişim ise ayrıntılı ve doğru bir inceleme zorunludur. Çünkü değişimi sağlayan özellik ancak bu incelemede açığa çıkarılabilir.
GELİŞİMİN KOLEKTİF ARAÇLARI OLARAK TOPLANMAK VE YAZMAK
Nasıl düşündüğümüzü, hangi sınıfın çıkarları doğrultusunda fikirler ürettiğimizi veya sahip olduğumuz fikirlerin sınıf karakterini açığa çıkarmak bu incelemeler sayesinde daha çabuk, daha net anlaşılır. Toplantılara, yazı yazmaya özel olarak zaman ayırmak, bunlar için her fırsatı veya olanağı kullanmak gelişmemiz bakımından çok önemlidir.
Bolşevik partinin inşasındaki temel özelliğin komiteleşmek olduğunu, her parti üyesinin bir komitede örgütlendiğini Lenin’in “Bir Adım İleri İki Adım Geri” broşürünü okumuş herkes bilir. Lenin modelin kabul edilmesi için büyük bir çaba harcarken, model çoğunluk tarafından reddedildiğinde de süreçten kopmaz; tartışmalarını sürdürür. Bu modelin reddedilmesi ile somutlaşan liberalizmin alt edilmesi için mücadeleyi devam ettirir. Lenin’in buradaki yaklaşımı Marksizm’i belli bir somut süreçte üretmek ve geliştirmektir kuşkusuz. Fakat bunu kendi başına yapmaz; bunu belli bir fikre, düşünme biçimine karşı yapar. Bu bir kongrede, üst düzey bir tartışma içinde gerçekleşir. Komünist bilincin kaynağını görmek, anlamak bakımından Lenin’in bu tartışması ve buradaki yaklaşımı incelenmeye değerdir. Marksist ustaların örgütlenme çalışmaları, Marksist bir örgüt inşa etmek için verdikleri uğraş benzer tartışmalar ve yaklaşımlarla doludur. Her birinde tartışmaların soyut ilkelerden, kavramlardan hareketle değil, somut olgulardan hareketle gerçekleştiğini görürüz. Bu tartışmalarda olan şey belli fikirlerin ve düşünme biçimlerinin, yani somutlaşan burjuva fikir ve düşünme biçimlerinin değiştirilmesidir. Bunun gerçekleşmediği tek bir komünist bilinç üretimi söz konusu değildir. Toplantılar yapmak ve yazılar yazmak bunun olanağını vermeleri bakımından temel uğraşlardır. Çünkü bunlar nasıl düşündüğümüzü, neler düşündüğümüzü açığa çıkarır ve dolayısıyla somut fikirler ve durumlar üzerinden tartışmamızı sağlar. Bunun Bolşevik örgütlenme ve çalışma bakımından önemi Lenin’in yaptığı tartışmadan görülebilir. Lenin önderlik meselesini komitelerin çalışmasına bağlayarak komünist partisinin temel görevini devrime önderlik olarak açıkladı; komünist partisinin temel görevinin devrime, hatta devrimlere önderlik etmek olduğunu savunmak her türden revizyonistle aramızdaki temel farktan birdir. Doğru fikirlerin üretilmesi ve hayata geçirilmesi devrimci bir önderlik görevi için hayatidir. Önemli tüm kararların komünistlerden oluşmuş komitelerde tartışılarak alınması ve alınan kararların örgütlü bir çalışma ile hayata geçirilmesi Bolşevik çalışmanın temel bir karakteridir. Sorunların biriktiği, anlaşmazlıkların sürgit devam ettiği yerde ne önderlik görevi yerine getirilebilir ne de doğru fikirlerin gelişmesinin koşulları yaratılabilir… Toplantılar bu nedenle Bolşevik parti örgütlenmesinde belirleyici işlerden biri olmuştur.
Sorunlar, çelişkiler, gerilikler, yanlış fikirler ve yaklaşımlar komünist hareketin gelişmesinin koşullarını oluşturan tüm süreçlerin unsurlarıdır. Bunların varlığı komünistler için, Bolşevik çalışma yürütenler için karamsarlık nedeni değil, aksine başarılması gereken bir mücadelenin zorunluluğudur. Bunlar görüldüğünde, anlaşıldığında, kavrandığında bunlardan kurtulmak görevi somutlaşmaya başlar. Birbirimiz hakkındaki olumsuz fikirlerimiz örneğin çalışmalarımızın önündeki engeller olarak tartışılması gereken konulardır. Bunlar çözüme kavuşturulmak üzere ele alınıp, kararlarla bir dönüşüme uğratılmalıdır. Toplumda sıkça karşılaştığımız bu gibi sorunların Bolşevik örgütlenmedeki çözüm yolu komiteleşmek ve komite olarak bunları tartışıp kararlara bağlamaktır. Kararlarımız sorunların çözümü için yoldur. Yolu tamamlamaya yetmeyen kararlar alındığında da çözüm yolu yeni kararlar için çalışmaktır. Kendi yolumuzda değil, bir sınıfın yolunda yürüdüğümüzü unutmazsak eğer bunda ısrarcı olmamızın nedeni anlaşılacaktır. Böyle bir yolda bireyin sorumluluğu ancak sınıfın tarihsel rolü kapsamında anlamlıdır; sınıfın tarihsel rolünden kopuk bireysel sorumluluklar mücadelemizin hedefi konumundaki burjuvazinin çıkarlarına hizmet eden sorumluluklar niteliğinde olacaktır. Bugün bazı işlerde başarılı görünse de bu gibi bireysel sorumluluklarla çalışmak Bolşevik çalışmanın üstün modelini tasfiye etmekten başka bir şey olmaz.
Özetle sorunlar birikmeden, çözümler için tartışmak gerektiğini ihmal etmeden, toplantıların kolektif çalışmanın temel bir biçimi olduğunu bilerek çalışılmalıdır. Bunların olmadığı yerde devrimi örgütlemek, önderlik görevini yerine getirmek, Bolşevik tarzda çalışmak olanaksızdır. Çalışma tarzımızı tartışırken bunları değerlendirmek gerekir.
Yazı yazmanın önemi düşünme yöntemlerimizi, inceleme tarzımızı kavramak için önemlidir diyoruz. Demek ki buradaki amacımız sadece bir şeylerin bilgisini aktarmak, bir işleyişi hayata geçirmek değildir veya olmamalıdır. Sınıfın kurtuluşunu hedefleyen yolumuzun önündeki engellerin düşmanlarımızdan ibaret olmadığını, aynı zamanda bizdeki yanlış düşünme, inceleme yöntemleri, yanlış fikirler olduğunu söylüyoruz. Bunlarla baş etmek açıktır ki özel çalışmaları, aynı zamanda özel yöntemleri gerektirir. Düşmanla mücadele ettiğimiz gibi kendimizle mücadele edemeyiz. Kendimizle mücadelemiz farklı koşullarda ve biçimlerde gerçekleşmelidir. Bu farklı koşulları ve biçimleri tartışmak için yazmak, fikirlerimizi, düşünme biçimlerimizi ifade etmek belirleyicidir. Bir yoldaşımızın liberal olduğunu anlamak ve onu buna ikna etmek için ona ait şeyleri incelemek gerekir. Bu şeylerden biri yazıdır. Yazmak, konuşmak her ne olursa olsun nasıl düşündüğümüzü gösterir. Yazılarımızı incelediğimizde liberal, sekter, kibirli, bürokratik, yüzeysel özelliklerimizi görmek olanaklıdır. Dolayısıyla yazmaya daha fazla önem vermek, yazdıklarımızı bir kolektif çalışma içinde tartışmak ve düzeltmelerle, eleştiri ve özeleştirilerle düşünme biçimlerimizi, fikirlerimizi dönüşüme uğratmak temel bir iş olarak geliştirilmelidir.
Bolşevik bir örgütlenmeye duyduğumuz gereksinim çok güçlüdür. Bunun için okumalar yapıyoruz. Bunun için kararlar alıyoruz. Buna eklenmesi gereken işlerden biri de yazmaktır. Sorunlarımızı, karşılaştığımız problemleri, çevremizde gerçekleşenleri, içinde olduğumuz ilişkileri ve çözüm yollarını yazmak temel işlerimizden biridir. Bunu yaptığımızda önümüze kendimizi değiştirmek için yeni fırsatlar çıkacaktır.
Doğru bir genel siyasi çizginin varlığı başlangıç için özel önemdedir. Bunu ısrarla hatırlamalı ve hatırlatmalıyız. Tüm tasfiyeci anlayışların bu genel siyasi çizgiye karşıt olarak geliştiğini yakın geçmişten biliyoruz. İki çizgi mücadelesini ihmal eden her pratik aynı tasfiyeci anlayışların gelişmesi için yeterli koşuldur. Bunu iyice öğrenmeliyiz. Bir kere doğru yola girince o yolda artık sonuna kadar yürümeye hak kazandığını düşünenler yoldan her an sapmak üzere olanlardır. Kendimize bakışımız da aynı olmalıdır. Böyle bir hak kazandığını düşünmeye başladığında veya bu hakka sahipmiş gibi davranmaya başladığında sapmaya iyice yakınlaşmış olduğunu bilmelisin. Toplantı yapmak ve yazı yazmak böyle bir hak iddiasından uzak olduğumuzun göstergelerinden biri gibi değerlendirilmelidir. Genel siyasi çizginin kavranması özel çalışmalarımızda mümkün olacaktır. Yani geneli özele uyarlamak ve özelde gelişen bilinci genele doğru yaymak bu yazıda dikkat çektiğimiz işlerin; toplantılar yapmanın ve yazılar yazmanın sonucu olacaktır.
Bolşevik çalışmanın temel biçimlerini bu bakış açısıyla hayata geçirdiğimizde sağlam bir örgüt inşa etmek, teori ile pratiği birleştirmek, partinin temel direği olacak yoldaşlar kazanmak için önemli olanaklar elde edeceğimizden kuşkumuz olmamalıdır.