6-9 Eylül Nubar ve Rosa, 1-4 Ekim Özgür ve Asmin yoldaşların ölümsüzlüğü kucakladıkları tarih olarak kaydedildi Proletarya Partisi’nin tarihine. Devletin imha hedefli saldırılarına karşı savaşın merkezinde konumlanan kadro, üye ve militanlarımızın omuzladıkları sorumluluk sınıf mücadelesinin bu kesitinde bir karşılık ve değer yaratmaktadır. Kaçkınlığın ve her türden tasfiyeciliğin kol gezdiği bu dönemde, savaşta tutunma iradesi Proletarya Partisi’nin sadece bugününe değil yarınlarına da ciddi bir miras bırakmaktadır. Yoldaşlarımızın savaşta üstlendikleri rol, mücadeleyi kavrayışlarının bir ürünü ve sonucu olmuştur. Her birinin mücadeleyle, Proletarya Partisi’yle ve Halk Ordusu’yla kurdukları ilişki, kavrayış ve mücadele birikimi her birinin bugün oynadığı tarihsel role götürmüştür.
Feda olmanın anlamını, ölümü kucaklamanın sırrını, ağır sorumluluklar almanın netliğini onlar mücadele sınavlarından geçerek oluşturmuşlardır. Küçük adımlarla başladıkları, ağır aksak yürüdükleri yolu, kesintisiz ve soluksuz yürümeye dönüştüren, yürüyüşlerine engel olan ne varsa onları aşma iradesi ve çabası, yönelimi olmuştur. Mücadelenin ve buna paralel proletarya partisinin oynaması gereken rolü bilince çıkarıp, anın görevlerini üstlenme cesaret ve cüreti onları ileri atan temel dinamikler oldu. “Geçmişin ölü yükünü” bıraktıkça daha güçlü adımlar atmaya ve koşmaya yöneldiler. Kimi dönem soluksuz kaldılarsa da, yeniden güç toplamayı ve daha güçlü soluklanmayı yine mücadelenin içinde, proletarya partisinin yol göstericiliğinde aradılar. Kendini sınırsız davaya adamanın kilidini kendilerini sınırsız örgüte açmaktan geçtiğini çözdüklerinde kurtuldular prangalarından. “Geçmişin ölü yükünü” örgüt ve örgütlülüğün içinde sınırlı dünyalarını yaratarak değil, örgütlülüğün dünyasıyla buluşarak aştılar.
Kör bir inat ve kör bir bağlılıkla üstlenmediler görev ve sorumlulukları. Proletaryanın haklı davasının mutlak zaferine inandılar ve bu inançla tüm zorlu dönem ve dönemeçlerde kaçışı değil savaşmayı sürdürdüler. Ancak böylesi bir inanç ve bağlılık onları karanlığın en koyu zamanlarını aydınlatmaya itebilirdi.
Yoldaşlığı, savaşın içinde sayısız çarpışmayla pekiştirdiler. Hiç tereddütsüz ölüme birlikte yürümek, birlikte düşman pusularından çıkmak, birlikte hesap sormak ve en nihayetinde birlikte ölümü kucaklamak. Ödenen bedellerle kenetlenen bağlar, ödenecek bedellerle gelişmiş, her biri kendinden öncekinin bıraktığı bayrağı devralırken bu sorumlulukla hareket etmişti. Her birinin kendinden önce gidenlerin ardından yazdığı, şimdi yaşamlarında nasıl da anlam ve karşılık yarattığını okuyor ve görüyoruz. Yoldaşlık sadece aynı yolda yürümenin değil, aynı hedefe, aynı ruhla, aynı inançla ve aynı kararlılıkla yürümenin adıydı. Her birinin yaşam öyküsünde yoldaş bağlılığının anlamını proletarya partisine ve mücadeleye bağlılıkla eş değer olması tesadüf değildir. Mücadeleye bağlılık, yoldaşlık bağlarını güçlendirmiş ve her biri bulundukları alanda yoldaşlarının sevgi ve bağlılıklarını böyle kazanmıştır. Ne sahip oldukları konum ne de üstlendikleri rol tek başına bu bağlılığı yaratmamıştır. Bu bağlılığın ardında fedakarlık, özveri, bağlılık ve kararlı bir duruş ve yaşam vardır.
Amalarla çıkmadıkları mücadele yolunda amansızlığı öğrenmeleri de zor olmadı. Zorlu koşulların teorisini amalarla yapmadılar, zorlu koşullar amansızlıklıkla nasıl aşılır onu öğrendiler ve onu öğrettiler. Başarı ve başarısızlıklarla hesaplaşırken de bu kavrayış ve duruşu benimsediler. Amalarla oluşturulan gerekçeler üretmek yerine, gerçekle ve gerçeklikleriyle yüzleşmeyi ve hesaplaşmayı tercih ettiler. Devrimci irade ve kararlılığı amaları ve gerekçeleri ortadan kaldırarak çelikleştirdiler. Koşullara teslim olmanın teorisini yapmamayı yaşamları ile öğreten yoldaşlar, savaşın sürdürülemez denilen koşullarında, savaşın içinde ölümsüzleşerek kanıtladılar irade ve kararlılıklarını.
Yoldaşlarımızın geride bıraktıkları mücadele deneyim ve birikimi, mücadeleyi kavrayışları ve sahip oldukları bilinç bizlere derstir ve yolumuz ancak bu dersler kavrandığı ve bilince çıkarıldığı oranda aydınlanacaktır. Yoldaşlarımızın genç yaşamlarına sığdırdıkları birikim ve tecrübe, mücadelenin içinde ve proletarya partisinin saflarında en önde ve en ilerde konumlanışın genç yaşa sığdırılan inanç ve kararlılıkla mümkün olacağını öğretmişlerdir. Önder Kaypakkaya yoldaşın ardılları olmanın gereğini böyle bilince çıkardıklarını göstermişlerdir. Kavgaya çocuk yaşta atılmak, genç yaşta militanlaşmak ve bu militanlıkla öncüleşmeyi öğretiyor yoldaşlar. Kavganın bilinçli neferleri olmayı, sıradan değil sıra neferi olmayı bu kavrayışla başardılar ve bize de bunu öğretiyorlar.
Yoldaşlarımızın çağrıları doğru anlaşıldığında ve kavrandığında, mücadelede ve örgütlü yaşamımızda bu çağrılar ete-kemiğe büründüğünde boşlukları dolacaktır.
Çağrıları Proletarya Partisi’ne daha fazla sarılmaktır. İşçi sınıfını ve ezilen emekçi halkı gerçek kurtuluşa götürecek yegane güç proletarya partisidir. Düşmanın tüm saldırı ve kuşatmalarına rağmen sebatla yürümenin nedeni sahip olduğu ideolojik hattır ve gerçek yıkılmaz olanda bu ideolojidir. Bu gerçek kavrandığı oranda proletarya partisini kucaklamak, bütünleşmek mümkün olacaktır. Kucaklaşmayı bir maneviyattan çıkaracak olan da budur.
Yoldaşlarımızın çağrısına kulak vermek, bu çağrıyı anlamak ve bilince çıkarmanın bugün ki anlamı onları onlara layık biçimde sahiplenmek ve anmaktır. Mücadelenin tüm araç ve yöntemlerini, tüm militan karakterini kuşanarak onları sahiplenmek öncelikli görevimizdir. Mevcut koşullara teslim olmadan, amalar sıralamadan, amansızlığı kuşanarak onları sahipleneceğiz. Onları unutturmak için düşmanın cenazeleri teslim etmeme saldırısına karşı onları unutturmayacak, mücadelemizin ivmesini yükselterek teslim alacağız. Anın omuzlarımıza yüklediği görev budur ve bunun için durmadan, bıkmadan, yorulmadan, tüm enerjimizle seferber olalım. Nasıl Armenak Bakırcıyan, Süleyman Cihan yoldaşı düşmanın elinden alıp, kavgalarına layık uğurladıysak bugünde aynı kararlılıkla yoldaşlarımızı da söküp alacağız.